Sözde değil... Özde 10 Kasım!

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Ottomanzo

Doçent
Katılım
25 Temmuz 2008
Mesajlar
746
Reaksiyon puanı
7
Puanları
0
Bugün 10 Kasım, Türkiye Ulu Önder’ini anıyor. Saat 9:05’de hepimiz -O’nun manevi huzurunda- saygı duruşunda olacağız. Sürücülerin otomobilden çıkıp ayakta sabitlendiği, yayaların aniden olduğu yere çakıldığı ve aslında zamanın durduğu an!
Milletçe hayata açtığımız o bir dakikalık parantezin çok özel bir enerjisi var, bence ülkenin birbirine kenetlendiği çok özel bir andır.
Ve herhalde “Atatürk ülkenin şu halini görseydi ne derdi?” düşüncesi sirenlerin yankılandığı sırada hepimizin aklına -en azından bir kere- düşmüştür.
Bugün bu soruya verdiğim cevabı yazacağım...
Atatürk’ün ülke için koyduğu hedefi en kısa ve kapsamlı şekilde tarif eden formül zaten kendisi tarafından dile getirilmiş: “Yurtta sulh cihanda sulh!”
Ben bunu uzun süre çok iyi niyetli bir temenni olarak algıladım.
Uygulamada ne -yurtta- ete kemiğe büründürebildim ne de -cihanda- bu yaklaşımı görebildim.
Bulabildiğim en yakın örnek İsviçre oluyordu. Ama “Türkiye’nin hedefi İsviçre modeli” demek -Çetin Altan’ın “hepimiz tenis oynayacağız” dediği günlerde bile- gerçeküstüydü.
Ya şimdi?
***
Bugün Boğazdaki köprülerin ayaklarını pergelin bir ucu yapsak ve içine İsviçre’nin sığacağı kadar bir daire çizsek, ekonomik açıdan, bu hedefi geride bırakmış olduğumuzu görürüz.
Hedef küçük değil ama Türkiye büyük ülke ve daha yapılacak çok iş var.
İsviçre Avrupa’nın göbeğinde, buna rağmen Avrupa Birliği üyesi olmadı, çünkü tarafsız; ülkenin milli politikası tarafsız olmak ve nitekim 1815’den beri hiç savaşmadılar.
İsviçreliler, etnik ve dil temelinde birlik teşkil eden bir millet değil. Demokrasi anlayışı ve kişisel hak ve özgürler bakımından daha iyi bir ülke olmaması onları bir arada tutup “millet” yapıyor. Ülkenin dövizi (sloganı): Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için.
Öte yandan elbette Türkiye, İsviçre ile aynı şey değil ve elbette neticede ülke “kantonlara” bölünecek, farklı resmi diller olacak değil! Ama kişisel özgürlükler ve ortak mutluluk paydasını büyütmek adına, dolaysıyla”Yurtta Sulh” hedefine doğru, Türkiye şu sıralar çok büyük bir hamle yapıyor.
Yine son gelişmelerin ışığında dünyanın en belalı mahallesinde yaşıyoruz yakınmasını bıraktığımız ve kazançlı işbirliği fırsatları kolladığımızı söylemek yanlış olmaz. Ermeni sınırı açılmak üzere, Yunanistan’a daha dün her konuyu halledelim dedik “Tamam” dediler, Irak, Kuzey Irakta -PKK bittiği anda- kardeşimiz, Suriye dost, İran deseniz 1639’dan beri ortak sınırda taş oynamadı!
***
Avrupa’da dürüstlük ağır basar da Fransa Almanya defansını aşarsak çok daha hızlı gidileceğine hiç şüphe yok. Gerçi İsviçre de tam üye değil hatırlayacak olursanız.
Nedir?
Bu yıl uzun, zorlu ve hayli iyi niyetli bir yol olsa da “Yurtta sulh cihanda sulh” hedefinde Türkiye -tarihinde hiç gitmediği kadar- uzun yol gitti.
Şüphesiz egemenlik hakkının kayıtsız şartsız yegane sahibi Millet’i temsil eden vekillerin Atatürk hedeflerine bağlılığı ve manevi mirasına saygısı da onun çizdiği yolda ülkenin katettiği mesafe ile ölçülecektir.


Kaynak
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst