- Katılım
- 16 Ocak 2017
- Mesajlar
- 23,430
- Reaksiyon puanı
- 15,467
- Puanları
- 8,958
- Bir Cumartesi günü Ulus'a uğradım. Örsan Öymen masasının üzerine benim onlarca karikatürümü koymuş, onlara baka baka müsvedde kâğıtlarına bir şeyler çiziyordu. 'Ne o, bizim meslek elden gidiyor mu?' dedim. Örsan her zamanki kahkahasını atarak, 'Ne haddime abi... Tahkikat komisyonu gazeteye bir yazı göndererek karikatürleri kimin çizdiğini sordu. Ben de benim adımı verin, Semih Abi'nin çizdiğini bilirlerse askerliğini yakabilirler, dedim. Bunları neden çizdiğime gelince... Belki komisyonda bir şey çizdirebilirler diye elimi alıştırıyorum. Muhasebedeki bütün fişlerini de değiştirdim, kendi adımı yazdırıp imzamı attım. Bu hafta sayfaya ne çizmemi istiyorsun, sen yorulma artık, söyle yeter' dedi.
- Her karikatürcü çizgisine neyin gidip neyin gitmeyeceğini herkesten çok iyi bilir. Çünkü, kâğıt ve kalemle o baş başadır. Kağıt kalemle o savaşır.
- İnsanlar perişan, yoksul ama karikatürümüz bunları yansıtmıyor; karikatürcülerimiz halkın sorunlarını çizmiyor, dünyadaki gelişmelere ilgisiz; karikatürcülerimiz değil bayrak açmak, mendil bile sallamıyor...
- Sanatçılar, genellikle renkli kişilerdir. Onların yazılıp çizilecek o kadar çok yönleri vardır ki. Nasıl yaşıyor? Nasıl çalışıyor? Dostlarıyla ilişkileri nasıl? Karikatürcülerin yaşamını daha geniş yazabilmek için onları yakından tanımış, yılları onlarla birlikte geçirmiş birinin bunları yazması gerekiyordu. Eh, izin verirseniz, ben de bu şanslı bir-iki kişiden biriyim.