Sağ Ellime Güneşi,Sol Elime Ayı Verseler...

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Resul-i Ekrem (s.a.a) olaylar ehemmiyet vermeden, şaşılacak bir dayanıklılıkla, Kureyş karşısında mukavemet ediyordu. Hedefindeki yolundan gidiyordu. Putlara hakaret etmekten, putperestlerin aklını kısa bulmaktan, babalarının ve atalarının sapıklık ve delalete düştüklerini söylemekten çekinmiyordu. Kureyş büyükleri artık sıkıldılar.

Konuyu Ebu Talibe götürdüler ve ondan bizzat yeğenine engel olmasını, rica ettiler. Ebu Talib Kureyşi yumuşak dille susturdu. Nihayet iş, yavaş yavaş büyüdü. Artık Kureyşlilerin tahammülü mümkün değildi. Her evde Muhammed (s.a.a) den söz ediliyordu. Bir araya gelen her iki kişi, birbirleriyle onun gidişatından söz ediyordu.

Köşe bucak, her tarafta, bir bir ya da grup grup, onun izinden gidenlerin sayısının artmasından endişeli ve rahatsızca söz ediyorlardı. Kaybedilecek zaman yoktu. Hepsi her ne şekilde olursa olsun bu kargaşalığın kısa kesilmesinde sözbirliği ettiler. Tekrar Ebu Talib’le bu mevzuda görüşmeye ve bu defa, daha ciddi ve daha kararlı olarak, sohbet etmeye karar verdiler.

Kureyş’in kumandan ve reisleri Ebu Talib’in huzuruna gelip “Biz senden yeğenini tutmanı rica ettik fakat tutmadın. Biz sana hürmeten, ihtiyar bir adam olduğun için, konuyu sana söylemeden önce, ona arzetmedik. Fakat artık tahammül etmiyeceğiz. Çünkü bizim tanrılarımızı ayıplıyor, aklımıza gülüyor ve cedlerimizin delalet ve sapıklık içinde bulunduğunu söylüyor. Bu defa son sözümüzü söylemek için geldik. Çünkü, yeğenine engel olmasan, artık sana hürmet etmeyeceğiz ve ihtiyarlığına bakmıyacağız. Sen ve onunla, ikinizle, bir taraf sağ kalıncaya kadar savaşacağız dediler.

Bu açık ültimatom Ebu Talib’i çok rahatsız etti. O güne kadar Kureyş’ten hiç böyle kaba bir söz işitmemişti. Malumdu ki, Ebu Talib’in Kureyş’le mukavemet ve mübarezeye gücü yoktu. Eğer iş tehlikeye varacaksa kendisi, yeğeni, bütün aile ve kendisine bağlı olanlar tebah olacaklardı.

Resul-i Ekreme (s.a.a) adam gönderdi ve durumu ona açıkladı. “Şimdi iş buraya vardı, sükut et, çünkü ben ve sen, her ikimiz tehlikedeyiz” dedi.
Duygulanan Resul-i Ekrem (s.a.a), kureyş’in ültimatomunun tesir ettiği Ebu Talibin cevabında, tek bir cümle söyledi, öylesine bir cümle ki, Kureyş’in bütün sözlerini, Ebu Talib’in hatırından sildi.

“Amcacığım şu kadar söyleyeyim ki; güneşi sağ elime, ayı da sol elime, verseler bile, Allah kendi dinini aşikar edinceye kadar veya canımı bu işte verinceye kadar, davet ve faaliyetime, asla son vermeyeceğim.” buyurdu. Bu cümleyi söyledi ve gözlerinden yaş döküldü, Ebu Talib’in yanından kalktı. Bir kaç adımdan fazla gitmemişti ki, Ebu Talib’in sesiyle döndü. Ebu Talib: “Mademki durum böyledir, o halde bildiğin, şekilde yap. Allah’a yemin ederim, ki, son nefesime kadar, seni koruyacağım” dedi.

Siyer-i Hişam, c. 1, s. 265.
 

caneroncu

Asistan
Katılım
26 Nisan 2009
Mesajlar
130
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
İnsaallah o nur yüzlü Peygamber (sav) in şefaatinden biz de yararlanırız.
Allah razı olsun
 

penguin

Profesör
Katılım
11 Haziran 2009
Mesajlar
3,494
Reaksiyon puanı
201
Puanları
243
Konum
Noname
Yaşadığımız zamanda, birkaç kuruş para için, bütün insanlığından vazgeçenler varken; Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V), kendisine Kureyş Kabilesi tarafından vaad edilen göz alıcı zenginliğe yüz çevirerek, tarihe kazınan şu sözleri söyler: "Bir elime güneşi bir elime ayı verseniz, yolumdan dönmem." Bugün bizlerde aynı yoldan sapmadan gidebilme başarısı gösterebiliyorsak, ne mutlu bize. Allah, bizleri Peygamber Efendimizin yolundan ayırmasın.
 
Üst