annttiigs
Profesör
- Katılım
- 7 Şubat 2007
- Mesajlar
- 2,589
- Reaksiyon puanı
- 24
- Puanları
- 218
vakti zamanında güzel bir resim çizdim. güneşi vardı, deresi, sıra sıra evleri vardı. o zamanlar favori rengim de sarıydı. olması gereken renkler dışındaki her yeri, biraz da ata erkil şekilde; ilk öğretmenimin öğrettiği gibi en sevdiğim renge boyadım.
sonra haylaz bir arkadaşım geldi. çok da severdim kendisini. resmimi karaladı bıraktı. yırtmak kısmı bana kalmıştı. zil çaldı kendi yerine oturdu. yırtmadım resmi. cebime attım. ama amacım bir intikam değildi. ona karşı intikam besleyecek kadar bir durumum da yoktu. dedim ya; çok da severdim kendisini.
sonra zaman geçti. sınıflar, okullar atladık. ben hala resim yapmaya çalışıyordum. bu sefer o istedi resmi beraber çizelim diye. çizdik de resmi. ama artık "sarı"yı o kadar fazla sevmiyordum ki ben. keza resim bittiğinde resmi de beğenmemiştim. en sevdiğim arkadaşım çok beğenmişken.
"biraz daha üstünde çalışmam gerek" dedim resim için. aslında "beğenmedim" demenin inceltilmiş haliydi bu. ki ben arkadaşımı hala çok seviyordum. kıramazdım, onun resmini kötüleyemezdim. ama en sevdiğim renkle de boşluklarını doldurmayacaktım.
aldım resmi, uzaklaştım. karalamadım belki, yırtmadım da. ama öteki resmin; karalanmış olanın yanına bıraktım. bir de baktım ki diğer resmin boyaları karışmış. iki resim de artık karalanmış.
resmi bitirmeyeceğimi o da anlamıştı. söylemedi belki bunu ama başka bir şey de söylemedi. geri döndüğümde sadece boş resim defteri vardı.
sonrasında ben yeni resimler de çizdim, çizmeye çalıştım. her birini de en sevdiğim renkle doldurmak istedim. ama resim bu ya, en sevdiğim renk hiç birine yakışmadı. ben bir taraftan baktığımda yakıştır
dığım o renk. öbür taraftan baktığımda hiç yakışmıyordu.
İşte resimlerle aramdaki sıkıntı bu. ben bir resmin diğerini bozmasına izin verdim. farkında olmadan yaptığıma adım gibi eminim; ama oldu olan.
artık resimlerle aramda eskiden kalma bir husumet var. ben onları ne kadar sevsem de hiç haberleri olmasa da haberleri varmışçasına benimle husumet içinde resimler.
bu da böyle bir anımdır... ben, resimler ve en sevdiğim renk "sarı"
sonra haylaz bir arkadaşım geldi. çok da severdim kendisini. resmimi karaladı bıraktı. yırtmak kısmı bana kalmıştı. zil çaldı kendi yerine oturdu. yırtmadım resmi. cebime attım. ama amacım bir intikam değildi. ona karşı intikam besleyecek kadar bir durumum da yoktu. dedim ya; çok da severdim kendisini.
sonra zaman geçti. sınıflar, okullar atladık. ben hala resim yapmaya çalışıyordum. bu sefer o istedi resmi beraber çizelim diye. çizdik de resmi. ama artık "sarı"yı o kadar fazla sevmiyordum ki ben. keza resim bittiğinde resmi de beğenmemiştim. en sevdiğim arkadaşım çok beğenmişken.
"biraz daha üstünde çalışmam gerek" dedim resim için. aslında "beğenmedim" demenin inceltilmiş haliydi bu. ki ben arkadaşımı hala çok seviyordum. kıramazdım, onun resmini kötüleyemezdim. ama en sevdiğim renkle de boşluklarını doldurmayacaktım.
aldım resmi, uzaklaştım. karalamadım belki, yırtmadım da. ama öteki resmin; karalanmış olanın yanına bıraktım. bir de baktım ki diğer resmin boyaları karışmış. iki resim de artık karalanmış.
resmi bitirmeyeceğimi o da anlamıştı. söylemedi belki bunu ama başka bir şey de söylemedi. geri döndüğümde sadece boş resim defteri vardı.
sonrasında ben yeni resimler de çizdim, çizmeye çalıştım. her birini de en sevdiğim renkle doldurmak istedim. ama resim bu ya, en sevdiğim renk hiç birine yakışmadı. ben bir taraftan baktığımda yakıştır
dığım o renk. öbür taraftan baktığımda hiç yakışmıyordu.
İşte resimlerle aramdaki sıkıntı bu. ben bir resmin diğerini bozmasına izin verdim. farkında olmadan yaptığıma adım gibi eminim; ama oldu olan.
artık resimlerle aramda eskiden kalma bir husumet var. ben onları ne kadar sevsem de hiç haberleri olmasa da haberleri varmışçasına benimle husumet içinde resimler.
bu da böyle bir anımdır... ben, resimler ve en sevdiğim renk "sarı"