^^ŞİMŞEK^^
Öğrenci
- Katılım
- 1 Eylül 2008
- Mesajlar
- 10
- Reaksiyon puanı
- 2
- Puanları
- 0
"Ey iman sahipleri! oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.”(Bakara,2/183)
Ramazan sabrı gerektiren ve bir an önce geçip gitmesi beklenen bir ay mıdır?
Değil midir?
Öyleyse aşağıdakiler ne?
“Ramazan nasıl geçiyor?”
“Gerginim”
“Neyin var sinirlisin..”
“Ramazan ya ondandır.”
“Günlerde uzun, bitmek bilmiyor.”
“Sigarasızlık başıma vuruyor vs.”
Bu ve benzeri soruların ve cevapların sahipleri Ramazan dışındaki zamanlarda etraflarına huzur ve gülücük saçıyorda ben mi göremiyorum diye düşünüyorum...
Sorular, sorular...
Asıl soru ta içimizde. En içimizde...İçimizdeki “ben”de...Hapsettiğimiz ve serbest bırakmaktan korktuğumuz aslımızda...
Eski Ramazanları anlatmak ve dinlemek zorunda mıyız?
Eskisi olmasa yenisi olmayacak mı? Yada yeni bir Ramazanı yaşayamayacak mıyız?
Bu kadar mı ölmüş aslımız?
Ruhlarımız bu kadar mı güçsüz kalmış?
Ramazan sadece açların hâlini anlamaktan mı ibaret? Öyle ise bile anlayan var mı?
Ramazandan hemen önce tüm gazetelerin verecekleri “sahur sofrası”, “iftar sofrası” ekleri reklamları, açların hâllerini anlamamız için kolaylık sağlama amaçlı mı?
Yemek dolu bir masa hâyâli ile geçen bir günün ardından bırakın açın hâlini anlamayı insan kendini anlamakta güçlük çekmez mi?
Ramazan ruhu tedavi ettiği kadar bedenide tedavi edebilen bir ay iken, çoğu insan bu ayı kilo alarak ve “stres” ile geçiriyor...Evet, iftar saatini beklemek ve hatta nikotinsiz kalmak büyük stres!
Ha bu arada açların hâlini anlayacaktık değil mi? Fırsat kalırsa anlayacağız...
Sofra donatmaktan, sağa sola küfür etmekten, kriz geçirmekten fırsat bulursak anlayacağız...Ramazan ya öfkesiz ve krizsiz atlatılmıyor...Zor azizim zor işimiz....
“Açım aç! Dokunanı yakarm!”
Fakat düşkünlerin hâlini anlamak için önce düşmüş olan ruhları ayaklandırmak gerek. Bunun için Ramazanı hakkı ile idrak etmek gerek...
Okumayı sevmeyiz...
Peki, öyleyse düşünün biraz...
Tamam, açı, yoksulu, dünyayı da düşünmeyin.
..
Kendinizi düşünün... Ne yaptığınızı, insan olarak neler yapmanız gerektiğini düşünün...
En kızdığım şey Ramazan dolayısı ile birilerinin dokunulmazlığının olması.
“Aman yaklaşma...Çok gergin!”
Kimse kimseye sabretmek zorunda değil ve kimsenin kimseyi oruç olduğu için kırma lüksü yoktur. İnsanların zorunlu olduğu tek şey kendini eğitmesidir.Ve meşakkatli olan bu yolda insanların huzurunu kaçırmamasıdır.
Ramazan bir nevi eğitim ayıdır.Açlığa sabırla ruh terbiyesi.Fakat maalesef bizde Ramazan dediniz mi akla ilk gelen üzerinde dumanı tüten çörek otlu pide gelir. Tek düşündüğü yemek ve sigaradır...
Tamam oda gelsin fakat ondan önce ruhun çektiği açlık ve ona verilmesi gereken gıda gelsin. Ruhun gıdası edeple sağlanır. Kişi edepten nasipsiz ise ömür boyu oruç tutsa ne yazar...Orucun manasını kavramayı, kalbe ve hayata tam manası ile nakşedebilmeyi diliyorum...
Ne Ramazan, ne oruç ve ne de diğer farz ibadetler hoyratlıkla bir arada barınamaz. İbadetlerin amacı Allah’a yakın olmak ise, O’nunla aramızdaki duvarları yıkmaksa ve bu yıkmalar insanlığımızı ortaya çıkartacaksa, ibadetler kalplerimizin yumuşamasına vesile ise hoyrtalık neden? Dilerim eksiklerimizi tamamlar ve tam bir insan oluruz.
Bazen mağaza camlarında bir yazı görürüz; "tadilat sebebiyle kapalıyız" yazar...Ve bir süre sonra mağaza daha yeni bir yüzle kaşılar müşterileri...Pırıl pırıldır, yepyeni ve tertemiz...
Bizde kendimize kapanalım, kendimizde kendimizi bulalım...Kendimizle baş başa kalabilelim aramıza kimseyi ve hiç bir şeyi sokmaksızın...Bu noktada Ramazan ayıda bizim tadilat ayımız olsun.Ruh ve kalbimizi tadilattan geçirelim. En azından deneyelim...
Ramazanı geleneksel hâlden kurtaralım ve gerçek mânâsı ile yaşayalım, ezbere değil, özüne inerek ve sindirerek...
Hepinize hayırlı nice Ramanzanlar diliyorum. Dualarınızda bizleride unutmayınız...
“Allah şu kişiler için bir affediş ve büyük bir ödül hazırlamıştır: Müslüman erkekler, Müslüman kadınlar, mümin erkekler, mümin kadınlar, itaat eden erkekler, itaat eden kadınlar, özü-sözü doğru erkekler, özü-sözü doğru kadınlar, sabreden erkekler, sabreden kadınlar, Allah korkusuyla ürperen erkekler, Allah korkusuyla ürperen kadınlar, sadaka veren erkekler, sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar, ırz ve iffetlerini koruyan erkekler, ırz ve iffetlerini koruyan kadınlar, Allah'ı çok anan erkekler, Allah'ı çok anan kadınlar.” (Ahzap,33/35)
Tövbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, seyahet ederken oruç tutanlar, rükû edenler, secdeye kapananlar, iyiliğe özendirip kötülükten sakındıranlar, Allah'ın sınırlarını koruyanlar... Müjdele o müminleri! (Tevbe,9/112) -“Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.” (Bakara,2/185)
BETÜL AŞIK....
Ramazan sabrı gerektiren ve bir an önce geçip gitmesi beklenen bir ay mıdır?
Değil midir?
Öyleyse aşağıdakiler ne?
“Ramazan nasıl geçiyor?”
“Gerginim”
“Neyin var sinirlisin..”
“Ramazan ya ondandır.”
“Günlerde uzun, bitmek bilmiyor.”
“Sigarasızlık başıma vuruyor vs.”
Bu ve benzeri soruların ve cevapların sahipleri Ramazan dışındaki zamanlarda etraflarına huzur ve gülücük saçıyorda ben mi göremiyorum diye düşünüyorum...
Sorular, sorular...
Asıl soru ta içimizde. En içimizde...İçimizdeki “ben”de...Hapsettiğimiz ve serbest bırakmaktan korktuğumuz aslımızda...
Eski Ramazanları anlatmak ve dinlemek zorunda mıyız?
Eskisi olmasa yenisi olmayacak mı? Yada yeni bir Ramazanı yaşayamayacak mıyız?
Bu kadar mı ölmüş aslımız?
Ruhlarımız bu kadar mı güçsüz kalmış?
Ramazan sadece açların hâlini anlamaktan mı ibaret? Öyle ise bile anlayan var mı?
Ramazandan hemen önce tüm gazetelerin verecekleri “sahur sofrası”, “iftar sofrası” ekleri reklamları, açların hâllerini anlamamız için kolaylık sağlama amaçlı mı?
Yemek dolu bir masa hâyâli ile geçen bir günün ardından bırakın açın hâlini anlamayı insan kendini anlamakta güçlük çekmez mi?
Ramazan ruhu tedavi ettiği kadar bedenide tedavi edebilen bir ay iken, çoğu insan bu ayı kilo alarak ve “stres” ile geçiriyor...Evet, iftar saatini beklemek ve hatta nikotinsiz kalmak büyük stres!
Ha bu arada açların hâlini anlayacaktık değil mi? Fırsat kalırsa anlayacağız...
Sofra donatmaktan, sağa sola küfür etmekten, kriz geçirmekten fırsat bulursak anlayacağız...Ramazan ya öfkesiz ve krizsiz atlatılmıyor...Zor azizim zor işimiz....
“Açım aç! Dokunanı yakarm!”
Fakat düşkünlerin hâlini anlamak için önce düşmüş olan ruhları ayaklandırmak gerek. Bunun için Ramazanı hakkı ile idrak etmek gerek...
Okumayı sevmeyiz...
Peki, öyleyse düşünün biraz...
Tamam, açı, yoksulu, dünyayı da düşünmeyin.
..
Kendinizi düşünün... Ne yaptığınızı, insan olarak neler yapmanız gerektiğini düşünün...
En kızdığım şey Ramazan dolayısı ile birilerinin dokunulmazlığının olması.
“Aman yaklaşma...Çok gergin!”
Kimse kimseye sabretmek zorunda değil ve kimsenin kimseyi oruç olduğu için kırma lüksü yoktur. İnsanların zorunlu olduğu tek şey kendini eğitmesidir.Ve meşakkatli olan bu yolda insanların huzurunu kaçırmamasıdır.
Ramazan bir nevi eğitim ayıdır.Açlığa sabırla ruh terbiyesi.Fakat maalesef bizde Ramazan dediniz mi akla ilk gelen üzerinde dumanı tüten çörek otlu pide gelir. Tek düşündüğü yemek ve sigaradır...
Tamam oda gelsin fakat ondan önce ruhun çektiği açlık ve ona verilmesi gereken gıda gelsin. Ruhun gıdası edeple sağlanır. Kişi edepten nasipsiz ise ömür boyu oruç tutsa ne yazar...Orucun manasını kavramayı, kalbe ve hayata tam manası ile nakşedebilmeyi diliyorum...
Ne Ramazan, ne oruç ve ne de diğer farz ibadetler hoyratlıkla bir arada barınamaz. İbadetlerin amacı Allah’a yakın olmak ise, O’nunla aramızdaki duvarları yıkmaksa ve bu yıkmalar insanlığımızı ortaya çıkartacaksa, ibadetler kalplerimizin yumuşamasına vesile ise hoyrtalık neden? Dilerim eksiklerimizi tamamlar ve tam bir insan oluruz.
Bazen mağaza camlarında bir yazı görürüz; "tadilat sebebiyle kapalıyız" yazar...Ve bir süre sonra mağaza daha yeni bir yüzle kaşılar müşterileri...Pırıl pırıldır, yepyeni ve tertemiz...
Bizde kendimize kapanalım, kendimizde kendimizi bulalım...Kendimizle baş başa kalabilelim aramıza kimseyi ve hiç bir şeyi sokmaksızın...Bu noktada Ramazan ayıda bizim tadilat ayımız olsun.Ruh ve kalbimizi tadilattan geçirelim. En azından deneyelim...
Ramazanı geleneksel hâlden kurtaralım ve gerçek mânâsı ile yaşayalım, ezbere değil, özüne inerek ve sindirerek...
Hepinize hayırlı nice Ramanzanlar diliyorum. Dualarınızda bizleride unutmayınız...
“Allah şu kişiler için bir affediş ve büyük bir ödül hazırlamıştır: Müslüman erkekler, Müslüman kadınlar, mümin erkekler, mümin kadınlar, itaat eden erkekler, itaat eden kadınlar, özü-sözü doğru erkekler, özü-sözü doğru kadınlar, sabreden erkekler, sabreden kadınlar, Allah korkusuyla ürperen erkekler, Allah korkusuyla ürperen kadınlar, sadaka veren erkekler, sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar, ırz ve iffetlerini koruyan erkekler, ırz ve iffetlerini koruyan kadınlar, Allah'ı çok anan erkekler, Allah'ı çok anan kadınlar.” (Ahzap,33/35)
Tövbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, seyahet ederken oruç tutanlar, rükû edenler, secdeye kapananlar, iyiliğe özendirip kötülükten sakındıranlar, Allah'ın sınırlarını koruyanlar... Müjdele o müminleri! (Tevbe,9/112) -“Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.” (Bakara,2/185)
BETÜL AŞIK....