|Ⓢєччαh|
Guru
- Katılım
- 12 Mart 2011
- Mesajlar
- 35,203
- Reaksiyon puanı
- 10,315
- Puanları
- 293
Marmara depreminin 12 inci yıldönümü olmasının dışında o günün, Ankarada devleti yönetenlerce adı konulmuş ikinci bir önemli yönü daha vardı.
Neden derseniz Devlet o günden itibaren PKKya, bir de hem akıllı hem de sert yüzünün olduğunu hatırlatmaya başlayacaktı.
Hatırlarsanız, Başbakan Erdoğan, 12 Haziran seçimleri sonrası durduk yere başlayan saldırılar karşısında önce bıçak kemiğe dayandı, Ramazan nedeniyle sabrediyoruz demiş, ancak terör örgütünün saldırılarının mübarek ayda da devam ettiği görülünce Ramazan çıkmadan harekete geçilmişti.
Yine Erdoğanın deyimiyle PKKya karşı mücadele 17 Ağustostan itibaren bu defa çok farklı şekilde yapılacaktı.
17 Ağustosta alınan kararların ardından PKK, daha önce görmediği bir devlet buldu karşısında.
Örneğin daha önce devlet, Kuzey Iraka yönelik bir hava operasyonuna karar verdi mi, bu operasyon yapılır ve sonra da biterdi.
Ama 17 Ağustostan sonra TSKya ait F-16 lar, Kandilin üzerinde her gün uçmaya başladılar.
Bunun sonucu şöyle oluyordu.
Hava operasyonu sırasında herhangi bir yere saklanan bir PKK militanı, gökyüzündeki uçak sesinin uzaklaştığını düşünüp kafasını saklandığı yerden çıkardığı anda, yukarıdan başına bombalar düştüğünü fark etme fırsatı bile bulamıyordu.
Her gün uçan uçaklar, PKKlılara toparlanma imkanı vermediği gibi, bu operasyonlar sırasında lider kadro da önemli kayıplar verdi.
Aradan 4 ay geçti ve F-16lar Kandil üzerinde günlük uçmaya devam ediyor.
ÖCALAN FİİLEN TECRİT EDİLDİ
Bu işin bir yönüydü.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın entegre strateji adını koyduğu yeni mücadele biçimi etkili bir şekilde devam ediyordu.
1 Eylülde başlayan KCK operasyonlarında İmralıya talimat almaya giden avukatlar da tutuklanınca, fiilen şöyle bir durum ortaya çıktı.
İmralının yani Abdullah Öcalanın Kandille, Kandilinde önderlik makamıyla irtibatı bütünüyle koptu.
Bu arada PKKya ağır bir mağlubiyet yaşatan başka gelişmelerde oluyordu haliyle.
Örneğin, Hakkariye 30 kilometre uzaklıkta bulunan ve PKK sempatizanlarının efsane kabul ettiği Kavaklı kampı özel hareket birliklerince sofistike yöntemler kullanılarak tek zayiat verilmeden imha edildi.
Kazan Vadisinde Çukurca saldırısını düzenleyen PKKlıları bekleyen akıbette farklı değildi.
BAŞARININ SIRRI: ETKİN İSTİHBARAT VE UYUM
Dün sabah 1,5 saat boyunca bu konuları konuştuğumuz Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, iki noktaya vurgu yaptı.
1-Ankarada kurumlar arasındaki eşgüdüm ve uyum, daha önce hiç olmadığı kadar iyi durumda. Belli periyotlarla toplantılar yapılıyor. Ve toplantılarda alınan kararlar hemen uygulamaya konuluyor. Atalay, yayın arasında konuşurken bu uyumun yakalanmasında Genelkurmay Başkanlığına Necdet Özelin gelmiş olmasının önemine özel bir vurgu yaptı.
2- PKKya feleğini şaşırtan 4 aylık operasyonlarda devletin kullandığı en güçlü silah istihbarat silahı. Daha önce olduğu gibi, yüksek sayıda asker kullanılarak yapılmıyor bu operasyonlar. Bunun yerine örgütün faaliyet gösterdiği yerlerde yapılan istihbarat çalışmaları askeri operasyonlarda etkili bir şekilde kullanılıyor.
Peki önümüzdeki süreçte bizi ne bekliyor.?
Hem bir durum tespiti hem de önümüzü görmek için Atalayın şu sözlerine bakmakta fayda var.
Şu an, PKK ve terör unsurları için hiçbir yer güvenli alan değil ve olmayacak. Sınır içi, sınır dışı, kırsal kesim, hepsi onlar için güvensiz ve bizim şu andaki çalışmamız aynen bu şekilde devam edecek. Bu günlerde basında falan görüyoruz bazen, ismi konulmamış bir ateşkes var falan diye. Ama biz hiçbir zaman böyle bir kavramı kullanmadık. Güvenlik tedbirlerimiz aynen devam edecek, ediyor. Kış operasyonlarımız da devam edecek, ara vermiyoruz ve vermeyeceğiz. Şu anda denildiği gibi görüşmedir, şudur, budur öyle bir şey söz konusu değil. Tek yönlü uyguladığımız entegre bir stratejimiz var devlet olarak. Sınır ötesi operasyonlardan, KCK operasyonlarına hepsi koordinasyon içinde tartışılmış, kararlaştırılmış, planlanmış ve yürütülmektedir.
Bu sözlerden de anlaşılacağı gibi, şu anda Devlet adına PKK yahut İmralı ile herhangi bir görüşme yapılmıyor. Atalayın sözlerinden anladığımız kadarıyla kış ayları boyunca da bu yapılmayacak.
DEVLET MEŞRUİYET VE HUKUK SINIRLARI İÇERİSİNDE HAREKET EDİYOR
Şuraya kadar yazdıklarıma bakarak devletin gözü dönmüş bir şekilde hareket ettiğini düşünenleriniz varsa böyle düşünenlerin yanıldığını belirtmeliyim.
Aksine Beşir Atalayın da söylediği gibi, PKKlıları teslim olmaya ve dağdan inmeye teşvik eden bir anlayış var. (Bir askerin teslim olan PKKlıya üşümesin diye parkasını verdiğini gösteren fotoğrafı hatırlayın)
Ayrıca, Ankaranın bu operasyonları yapma konusunda ki haklı ve meşru çizgisi karşısında ne içeride ne de uluslar arası platformlarda kimsenin bir diyeceği yok.
Peki bundan sonra ne olacak?
Anladığım kadarıyla devletin bundan sonra şöyle bir yol haritası var.
PKK, yaz aylarında hiçbir sebebi yokken şımarık bir güç gösterisi yaparak başlattığı terör dalgasının bedelini ağır bir biçimde ödüyor.
Sanıyorum, bu süreç bir süre daha böyle devam edecek.
Ne zaman ki PKK, devlet gücü karşısında gidilebilecek bir yer olmadığını fark edip gerekli dersleri aldı, işte o zaman hem dağdan inişler konusunda hem de kürt sorununa kalıcı bir çözüm bulunması konusunda çok daha iyimser bir tablo karşımızda olacak.
Neden derseniz Devlet o günden itibaren PKKya, bir de hem akıllı hem de sert yüzünün olduğunu hatırlatmaya başlayacaktı.
Hatırlarsanız, Başbakan Erdoğan, 12 Haziran seçimleri sonrası durduk yere başlayan saldırılar karşısında önce bıçak kemiğe dayandı, Ramazan nedeniyle sabrediyoruz demiş, ancak terör örgütünün saldırılarının mübarek ayda da devam ettiği görülünce Ramazan çıkmadan harekete geçilmişti.
Yine Erdoğanın deyimiyle PKKya karşı mücadele 17 Ağustostan itibaren bu defa çok farklı şekilde yapılacaktı.
17 Ağustosta alınan kararların ardından PKK, daha önce görmediği bir devlet buldu karşısında.
Örneğin daha önce devlet, Kuzey Iraka yönelik bir hava operasyonuna karar verdi mi, bu operasyon yapılır ve sonra da biterdi.
Ama 17 Ağustostan sonra TSKya ait F-16 lar, Kandilin üzerinde her gün uçmaya başladılar.
Bunun sonucu şöyle oluyordu.
Hava operasyonu sırasında herhangi bir yere saklanan bir PKK militanı, gökyüzündeki uçak sesinin uzaklaştığını düşünüp kafasını saklandığı yerden çıkardığı anda, yukarıdan başına bombalar düştüğünü fark etme fırsatı bile bulamıyordu.
Her gün uçan uçaklar, PKKlılara toparlanma imkanı vermediği gibi, bu operasyonlar sırasında lider kadro da önemli kayıplar verdi.
Aradan 4 ay geçti ve F-16lar Kandil üzerinde günlük uçmaya devam ediyor.
ÖCALAN FİİLEN TECRİT EDİLDİ
Bu işin bir yönüydü.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın entegre strateji adını koyduğu yeni mücadele biçimi etkili bir şekilde devam ediyordu.
1 Eylülde başlayan KCK operasyonlarında İmralıya talimat almaya giden avukatlar da tutuklanınca, fiilen şöyle bir durum ortaya çıktı.
İmralının yani Abdullah Öcalanın Kandille, Kandilinde önderlik makamıyla irtibatı bütünüyle koptu.
Bu arada PKKya ağır bir mağlubiyet yaşatan başka gelişmelerde oluyordu haliyle.
Örneğin, Hakkariye 30 kilometre uzaklıkta bulunan ve PKK sempatizanlarının efsane kabul ettiği Kavaklı kampı özel hareket birliklerince sofistike yöntemler kullanılarak tek zayiat verilmeden imha edildi.
Kazan Vadisinde Çukurca saldırısını düzenleyen PKKlıları bekleyen akıbette farklı değildi.
BAŞARININ SIRRI: ETKİN İSTİHBARAT VE UYUM
Dün sabah 1,5 saat boyunca bu konuları konuştuğumuz Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, iki noktaya vurgu yaptı.
1-Ankarada kurumlar arasındaki eşgüdüm ve uyum, daha önce hiç olmadığı kadar iyi durumda. Belli periyotlarla toplantılar yapılıyor. Ve toplantılarda alınan kararlar hemen uygulamaya konuluyor. Atalay, yayın arasında konuşurken bu uyumun yakalanmasında Genelkurmay Başkanlığına Necdet Özelin gelmiş olmasının önemine özel bir vurgu yaptı.
2- PKKya feleğini şaşırtan 4 aylık operasyonlarda devletin kullandığı en güçlü silah istihbarat silahı. Daha önce olduğu gibi, yüksek sayıda asker kullanılarak yapılmıyor bu operasyonlar. Bunun yerine örgütün faaliyet gösterdiği yerlerde yapılan istihbarat çalışmaları askeri operasyonlarda etkili bir şekilde kullanılıyor.
Peki önümüzdeki süreçte bizi ne bekliyor.?
Hem bir durum tespiti hem de önümüzü görmek için Atalayın şu sözlerine bakmakta fayda var.
Şu an, PKK ve terör unsurları için hiçbir yer güvenli alan değil ve olmayacak. Sınır içi, sınır dışı, kırsal kesim, hepsi onlar için güvensiz ve bizim şu andaki çalışmamız aynen bu şekilde devam edecek. Bu günlerde basında falan görüyoruz bazen, ismi konulmamış bir ateşkes var falan diye. Ama biz hiçbir zaman böyle bir kavramı kullanmadık. Güvenlik tedbirlerimiz aynen devam edecek, ediyor. Kış operasyonlarımız da devam edecek, ara vermiyoruz ve vermeyeceğiz. Şu anda denildiği gibi görüşmedir, şudur, budur öyle bir şey söz konusu değil. Tek yönlü uyguladığımız entegre bir stratejimiz var devlet olarak. Sınır ötesi operasyonlardan, KCK operasyonlarına hepsi koordinasyon içinde tartışılmış, kararlaştırılmış, planlanmış ve yürütülmektedir.
Bu sözlerden de anlaşılacağı gibi, şu anda Devlet adına PKK yahut İmralı ile herhangi bir görüşme yapılmıyor. Atalayın sözlerinden anladığımız kadarıyla kış ayları boyunca da bu yapılmayacak.
DEVLET MEŞRUİYET VE HUKUK SINIRLARI İÇERİSİNDE HAREKET EDİYOR
Şuraya kadar yazdıklarıma bakarak devletin gözü dönmüş bir şekilde hareket ettiğini düşünenleriniz varsa böyle düşünenlerin yanıldığını belirtmeliyim.
Aksine Beşir Atalayın da söylediği gibi, PKKlıları teslim olmaya ve dağdan inmeye teşvik eden bir anlayış var. (Bir askerin teslim olan PKKlıya üşümesin diye parkasını verdiğini gösteren fotoğrafı hatırlayın)
Ayrıca, Ankaranın bu operasyonları yapma konusunda ki haklı ve meşru çizgisi karşısında ne içeride ne de uluslar arası platformlarda kimsenin bir diyeceği yok.
Peki bundan sonra ne olacak?
Anladığım kadarıyla devletin bundan sonra şöyle bir yol haritası var.
PKK, yaz aylarında hiçbir sebebi yokken şımarık bir güç gösterisi yaparak başlattığı terör dalgasının bedelini ağır bir biçimde ödüyor.
Sanıyorum, bu süreç bir süre daha böyle devam edecek.
Ne zaman ki PKK, devlet gücü karşısında gidilebilecek bir yer olmadığını fark edip gerekli dersleri aldı, işte o zaman hem dağdan inişler konusunda hem de kürt sorununa kalıcı bir çözüm bulunması konusunda çok daha iyimser bir tablo karşımızda olacak.