Osmanlı'nın ilk sınır ötesi operasyonu

Bu konuyu okuyanlar

isot

Doçent
Katılım
3 Ocak 2006
Mesajlar
810
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Son günlerde en çok tartışılan konuların başında sınır ötesi operasyon yer alıyor. Peki Osmanlı'nın ilk sınır ötesi operasyonu hangisiydi acaba?
03 Haziran 2007 Pazar 11:33
Avni Özgürel/Radikal
Osmanlı demek sınır ötesi takip demek

Eflak prensi 4. Vlad yani ünlü Kazıklı Voyvoda, binlerce kişiyi korkunç yöntemlerle öldürerek tarihe geçti.

Osmanlı savaşlarının önemli bir bölümünü eşkıya takibi, isyan ve sınır ihlallerine karşı harekâtlar oluşturur. En sık Fatih döneminde yaşanan bu olayların baş kahramanlarından biri Drakula'ydı

Son birkaç haftayı Kuzey Irak'a askeri müdahalenin yapılıp yapılmayacağı, yapılmasının gerekli olup olmadığı tartışmasıyla geçirdik... Gazetelerin ve TV kanallarının tek konusu bu oldu.
Kuzey Irak söz konusu olduğunda şunu söylemek mümkün: Son yedi asır boyunca Irak'ta Türk askerinin bulunmadığı bir dönem olmadı.
Osmanlı asırlarını geçiyorum, Musul konusunda anlaşma imzalanana kadar Irak'taydık... Sonra da gerek kaçakçılık takibi amacıyla karakol düzeyinde gerekse terör gruplarının takibi maksadıyla sınır ötesi operasyonlar dolayısıyla askerimiz hep Irak'ta oldu. Tabii aynı süreçte Irak'ta yaşayan Türkmenler dolayısıyla siyasi dikkatimiz, istihbarat duyarlılığımız da bölgeye yönelik oldu.

Irak Osmanlı'yı en fazla uğraştırmış coğrafyadır. Ve en yetenekli valilerle idare edilmeye çalışılmış eyalet.. Tuna valiliğindeki başarısının ardından Mithat Paşa'yı görevlendirdi orada Babıâli. Milli Mücadele öncesinde de Süleyman Nazif'i... Süleyman Nazif, Kürt asıllı ama İstanbul işgal edildiğinde ünlü 'Kara Gün' makalesini yazan kalemdir...

Osmanlı savaş tarihi bir bakıma sınır ötesi operasyon tarihidir derken durumu abarttığım sanılmasın... Hele hele imparatorluğun inşa süreci diyebileceğimiz Fatih döneminde Macaristan'a kadar uzanan coğrafyada Osmanlı askeri harekâtlarının neredeyse üçte ikisi bu mahiyettedir. Batılı hükümdar ve prenslerin sadık kaldığı tek bir barış anlaşması bulunamaz. Süre koyularak, şu kadar yıl savaşmayacağız, denilen yapılan anlaşmaların dahi bir, en çok iki sene zarfında ihlal edildiği görülür...

Fatih dönemini örnek verişim sebepsiz değil elbette. İstanbul'un fethi öncesinde yani askeri güç olarak hiçbir kıymetinin kalmadığı dönemde dahi Bizans'ın genç Osmanlı hükümdarını rehin alınan şehzadeyi serbest bırakmakla tehdit ettiğini, Fatih ne zaman kıta Avrupası'nda sefere çıksa Venedik ve Macaristan'ın Anadolu'daki beylikleri ayaklandırmak için çaba sarf ettiklerini unutmak mümkün değil.

Hedef Kont Drakula
Osmanlı kaynaklarında Eflak-Boğdan diye zikredilen bugünkü Romanya'nın müşterek adı 'Memleketeyn'di ve söz konusu topraklar iki prenslik/voyvodalıkla idare ediliyordu. Eflak prensliği Çelebi Mehmet zamanında vergiye bağlanmıştı ama her ikisi de ilhak edilmiş değildi. Fatih döneminde Eflak'ın başında Ulahların 'Çepeş' adıyla andığı 4. Vlad, yani ünlü Kazıklı Voyvoda bulunuyordu. Kazıklı sonradan kullanılan bir lakap değildi Vlad için. Prensliği döneminde zevk için basit suçlar işlemiş kişileri dahi kazığa oturttuğu için bu sıfatla anılıyordu. Tarihi kaynaklarda onun eşeğe binmiş bir papazı eşekle birlikte kazığa çaktırıp bu manzara karşısında eğlendiği vardır. Sicilinde Eflak'ın 500 asilini ve 600 kadar tüccarı kazığa oturtmak, ateşe attırdığı insanların karşısında içki sofrası kurmak da vardır.
Huzuruna çıkan Türk elçileri başlarını açmadıkları için sarıklarını kafalarına çaktırıp kazığa oturtmak, suçlu saydığı kadınlara çocuklarını ateşte kızartıp etlerini yedirmek, memelerini kestirip yerine çocuklarının başını diktirmek, dilencileri toplatıp karınlarını doyurduktan sonra hepsini ateşe attırmak türünden eylemleri dolayısıyla Fatih dönemi müverrihlerinden Dursun Bey onu 'Keferenin Haccac'ı' diye anıyor.

1460'ta Eflak'ın statüsü tabiyet değil vergiye bağlılıktır. Bu vergiye
karşılık Osmanlı topraklarına gelecek Ulahlardan vergi alınmaması, yerleşmek isteyen Ulahlara öncelik tanınması gibi imtiyazlar verildiği bilinir.
4. Vlad, yani Kont Drakula'nın ünlü Macar Kralı Hünyadi Yanoş'un oğlu Mathias'la Osmanlı'ya karşı birlikte mücadele etmek için gizli bir anlaşma yapıp Fatih'in Anadolu beylikleriyle meşgul olmasından istifade ederek Osmanlı topraklarına saldırmasına kadar ciddi bir müdahaleye maruz kaldığı da söylenemez.

Fatih Anadolu seferinden döndükten sonra Vlad'ı uyarmak ve bağlılığını tazelemek için İstanbul'a çağırdı. 'Ben burada ayrılırsam Macarlar ülkemi işgal eder' diyen Vlad'ın Fatih'ten yerine muhafız göndermesini istediği,
bunun üzerine Vidin muhafızı Hamza Paşa'nın Eflak'a gönderildiği biliniyor.
Tabii akıbeti de... Drakula paşa ve maiyetindeki askerleri tutuklayıp ellerini ve ayaklarını kestirdikten sonra hepsini kazığa oturttu... Rivayet olunur ki Hamza Paşa'ya ' Seni makamına hürmeten yüksek kazığa oturtuyorum' diyerek alaya almaktan çekinmemiş...

İlk sınır ötesi operasyon
Tarihler bu vahşet üzerine Fatih'in 200 bin kişilik bir orduyla Romanya'ya hareket ettiğini, aynı zamanda 25 büyük, 150 kadar da küçük gemiyi Tuna'ya gönderdiğini yazıyor. Bükreş yakınlarında Türklerle işbirliği yapmaktan dolayı Vlad'ın suçlu bulduğu ve kazığa oturttuğu 20 bin kurbandan oluşan bir ceset ormanı görüldüğünü de...
Drakula hiçbir zaman Fatih'in ordusunun karşısına çıkmadı. Macaristan'a kaçtı. Eflak bu sefer sonunda Osmanlı hâkimiyetine geçti. Macar kralı da daha önce birlikte hareket etmek için anlaşmış olmasına rağmen Osmanlı'nın öfkesini üzerine çekmemek için Vlad'ı tutuklayıp bir zindana kapattı. Eflak'a ne oldu derseniz Fatih, Drakula'nın yerine Osmanlı'ya sığınmış olan kardeşi Radul'u voyvoda tayin etti.

15 sene sürdü Drakula'nın tutukluluğu. Radul'un vefatı üzerine hapis tutulduğu zindandan muhafızlarla anlaşarak kaçtıysa da 1479'da Eflak'ta yakalandı ve kesik başı başta İstanbul olmak üzere Osmanlı topraklarında teşhir edildi...
 

RuNaL

Dekan
Katılım
11 Mart 2006
Mesajlar
6,898
Reaksiyon puanı
71
Puanları
48
Yaş
35
abi süper bi yazı olmuş tarih ve günümüzün benzerliklerini cok güzel vurgulamış konunun özeti bana göre tarih tekerrürden ibarettir.....
 

paleokastro

Doçent
Katılım
7 Aralık 2006
Mesajlar
646
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
bir zamanlar tarih hocamın daha ilk derste söyledikleri aklıma geldi:
"Geçmişe bakıldığında her asırda dönemin en güçlüsü tarafından dünya coğrafyasının yeniden şekillendirilmiş olduğunu görürüz. Bu hareketli dönemler genellikle o asrın sonlanıp yeni bir asrın başlangıcına denk düşmüştür. Sizler de bu asrın gençliği olarak bilinçli olarak etrafınıza bakacak olursanız yeni bir şekillenmenin tam ortasında olduğunuzu göreceksiniz. İşte bu haldeyken bu oluşumdan zarar görmemek ve hatta bunun bir parçası olabilmek için yapmanız gerekip te yapmadıklarınızı iyi düşünün. Atanızın size olan öğütlerini asla unutmayın" diyerek o günkü dersi bitirmişti.
Zamanında neymişiz şimdi neyiz.
Vatanseverim diye geçinip, barda cafede vakit geçiren bir gençlik nasıl olacak ta Atasının izinde olabilecek aklım almıyor.
 
Üst