Bella Ciao
Profesör
- Katılım
- 25 Aralık 2020
- Mesajlar
- 3,145
- Çözümler
- 1
- Reaksiyon puanı
- 3,193
- Puanları
- 293
1- Nükleik Asit Nedir ?
Canlı Hücre ve Virüsler de bulunan ve nükleotid (anltacağım) dan oluşmuş polimer asitlerdir.
Polimer, Organiklerin yapı taşı olan Monomerlerden çok sayıda bir araya gelerek birleşmiş moleküllerdir
2- Nükleotid Nedir Peki?
Bir tane Fosfat, 5 Adet Karbonlu Şeker ve Nitrojenli organik bazlardan oluşmuş bileşikler, nükleik asitlerin yapı taşı.
Fosfat ise bir kök, PO43-, - burada elektron almış anlamına geliyor yani Anyonik bir Bağ.
Şeker Kısmı Riboz ise başa r gelir (rNA), Deoksiribo ise d gelir (dNA)
Bunların baz kısımları Pürin ve Pirimidin Olarak Ayrılıyor.
Bugün basit bir şekilde anlatacağım çünkü bu bir pürin veya primidin konusu değil.
Pürin Çift Halkalı Bazlar, Kaynaşmış Primidin ve İmidazoldan oluşur, Adenin ve Guanin Pürindir.
Primidin bu ise Tek Halkalı Bağlar, Azotlu Aromatik Bazların Genel adı, Sitozin, Tinin ve rNA da bulunan Urasil Primidindir
3- Nükleik Asitler Genel Olarak 2'YE Ayrılır : dNA ve rNA
1- DNA ;
Deoksiribo Nükleik Asit, Tüm Canlı Organizma ve Bazı Virüslerin canlılık işlevleri ve biyolojik gelişmeleri için gerekli olan genleri ve talimatlarını taşıyan bir asittir.
Proteinler ve Rna gibi birimlerin inşası için gerekli bilgilerin olmasından dolayı bir kalıp gibidir. Ana Amacı bilgiyi taşımakdıor, uzun sürelerce.
Çift Sarmallıdır, içindeki nükleotidler deoksriboz şeker ve fosftaddan oluşur.
Bütün insan DNA'sı% 99,9 aynıdır ve geriye kalan% 0,1'i her bireye özeldir. Bunlar vücutta bulunan tanımlayıcılardır ve biyolojik özellikleri belirleyecek genetik bir plan olarak hizmet eder. Normal olarak, bir DNA molekülü, DNA'nın yapı taşları olarak bilinen yaklaşık 3 milyar baz çiftinden oluşur.
DNA molekülü, şeker ve fosfat grubu içeren alt birimlerden oluşur. Buna ek olarak, molekülün bir kodun oluşturulacağı şekilde düzenlenmesine izin veren dört azotlu baz vardır.
DNA, vücudun hemen hemen her hücresinde bulunur.
Nükleer DNA - hücrelerin çekirdeğinde bulunur.
Mitokondrial DNA - mitokondri diye bilinen daha küçük organellerde bulunur.
Kendini Bazı Durumlarda Onarabilir ve Onaramaz ;
Eğer 1 Sarmalında nükleotid varsa ve karşı sarmal da olması gereken nükleotid yoksa kendini onarabilir.
Eğer Nükleotidler yanlış eşleşirse kendini onarabilir.
Guanin Adenin ile eşleşmiş, ama Sitozin ile eşleşmelidir, bu durumda onarabilir.
Eğer İki Sarmal da Eşleşmesi Gereken İki Nükleotid de yoksa kendini onaramaz ve kalıcı mutasyonlara,hasarlara, kansere neden olabilir.
Pu Polimerlerin omurgaları ester bağı ile bağlanmış şeker ve fosfattır
DNA'nın yarısı dişi bireyden yarısı da erkek bireyden gelir. Canlılarda DNA genelde tek bir molekül değil, birbirine sıkıca sarılı bir çift molekülden oluşmaktadır
4 Nükleotid birbirleriyle karşılıklı olarak eşleşir, sarmalın biri dişiden diğeri erkekden gelir.
Eşleşme İse Şöyledir ;
Hidrojen bağı ile Pürin ve Piridin bağlanır ;
Pürin olan Adenin ile Piridin olan Tinin Eşleşir
Pürin olan Guanin ile Pridin olan Sitozin Eşleşir
Urasil DNA da yoktur,Tinin Sadece DNA'ya Özeldir.
2- RNA
RNA'yı yazamadan Konuyu açmışım.
2- RNA
Ribonükeik asit, şeker kısmı Ribozdan olduğu için başına R gelir, tek Sarmallıdır DNA'yı 2nın tek sarmallı hali gibidir.
Genetik Kod Habercileridir, protein üretmek için gerekli olan genetik kodun çekirdekden Ribozoma iletilmesinden sorumludur
Protein sentezi sırasında bu bilgi, genetik kod aracılığıyla okununca proteinlerin amino asit dizisini belirler. Bu süreç sırasında DNA'daki bilgi, DNA'ya benzer yapıya sahip başka bir nükleik asit olan RNA'ya kopyalanır. Amino asitler Proteinleri olusturan yapı taşları.
DNA "bağları kopar".
Serbest nükleotitler RNA çifti tamamlayıcı bazlarla sonuçlanır.
Spiraller şeker ve fosfatlardan şekil alır ve omurga haline gelir.
RNA ile açılmış DNA bağları arasında oluşan büzülmemiş bağlar kopar ve yeni oluşan RNA yaprakları nükleer gözenekler vasıtasıyla yapraklarla oluşur
Eşleşmeleri
Pürin olan Adenin ile Primidin olan Urasil İle Eşleşir.
Pürin olan Guanin ile Sitozin İle Eşleşir.
DNA ile Sitozin,Guanin ve Adenin nükleotidleri ortaktır.
RNA da Tinin Yoktur yerine Sadece RNA'ya özgü Urasil Vardır
2.1 mRNA : Mesajcı RNA
mRNA'nın görevi DNA genomundan protein dizisi ile ilgili genetik mesajları hücredeki ribozomlara taşırlar. Ribozom, sitoplazmada veya endoplazmik retikulumda yüzen bir organel olup protein sentezlenir.
mRNA birçok canlı için ana genetik malzeme olan DNA'dan (deoksiribonükleik asit) üretilen, DNA'nın çift zincirli olmasının aksine tek zincirli olan bir biyomoleküldür. Mesajcı RNA (mRNA), hücre çekirdeğinden geçerek sitoplazmaya ulaşabilir ve DNA'da saklanan genetik bilgiyi ribozom adı verilen ve proteinlerin sentezlenmesini sağlayan organele taşıyabilir. mRNA tarafından DNA'dan ribozoma taşınan bu bilgiler, tRNA isimli bir diğer RNA molekülünün yardımıyla, tek tek aminoasitlerin üretilmesini ve bunların birleştirilerek hem hücrenin inşasında, hem de hücre içi süreçlerin çalışmasında rol alan proteinlerin oluşturulmasını sağlar. Yani mRNA, DNA'mız ile her şeyi mümkün kılan proteinler arasındaki iletişim aracıdır. DNA'dan mRNA oluşumuna transkripsiyon, mRNA'nın okunması sonrasında taşıyı RNA (tRNA) yardımıyla proteinlerin üretilmesine translasyon adı verilir.
ncRNA (Kodlamayan Olmayan RNA)
DNA Tarafından Kodlanmaz taşıyıcı-mesaj RNA Tarafından Kodlanır.
2.2 tRNA : Taşıyıcı RNA
Taşıyıcı RNA gen grubundaki genler tRNA olarak adlandırılan molekülü yapmak için talimat verir. Taşıyıcı RNA’lar,DNA’nın kimyasal kuzeni olan bir RNA türüdür. Bu moleküller, protein yapı taşlarının (amino asitler) işleyen proteinlerle birleştirilmesine yardımcı olur.Bazı tRNA’lar belirli amino aside bağlanır. Protein montajı boyunca,tRNA proteinler yapmak için ve amino asidi büyüyen proteinde uygun yere eklemek için genetik taslakta üç özel harf sıralanışı (kodon) tanır. tRNA’nın iki sınıfı vardır: sitoplazmik ve mitokondriyal. Sitoplazmik tRNA’lar hücrelerin içindeki sıvıda (sitoplazma) bulunurlar. Bu tRNA’lar hücrenin çekirdeğinde bulunan DNA’da ki genlerden protein yapmasına yardımcı olur. Çoğu DNA’nın çekirdekte olmasına rağmen,mitokondri olarak adlandırılan hücresel yapılar mitokondriyal DNA olarak adlandırılan az bir miktarda kendi DNA’larına sahiptirler. Mitokondriyal DNA’daki genlerden üretilen proteinler,mitokondriyal tRNA’lar aracılığıyla birleştirilir.
2.3 rRNA : Ribozamal RNA :
Ribozomun %50'sini yani yarısını oluşturan bileşendir.
ibozomal RNA hücredeki ribozom kısmında yer alır. Bir hücrede bulunan RNA'nın çoğu-yaklaşık %80i- rRNA'dır. Ribozomal RNA, protein sentezi için kullanılan enzimlerle dolu olan ribozomları oluşturmaya yararlar ve çekirdekçikte sentezi gerçekleştirilir.. Bunun için sitoplazmadaki proteinlerle birleşen rRNA'lar aminoasitlerin oluşmasında da büyük rol oynar. Diğer moleküllere ve tRNA'lara bağlanabilirler.
Canlı Hücre ve Virüsler de bulunan ve nükleotid (anltacağım) dan oluşmuş polimer asitlerdir.
Polimer, Organiklerin yapı taşı olan Monomerlerden çok sayıda bir araya gelerek birleşmiş moleküllerdir
2- Nükleotid Nedir Peki?
Bir tane Fosfat, 5 Adet Karbonlu Şeker ve Nitrojenli organik bazlardan oluşmuş bileşikler, nükleik asitlerin yapı taşı.
Fosfat ise bir kök, PO43-, - burada elektron almış anlamına geliyor yani Anyonik bir Bağ.
Şeker Kısmı Riboz ise başa r gelir (rNA), Deoksiribo ise d gelir (dNA)
Bunların baz kısımları Pürin ve Pirimidin Olarak Ayrılıyor.
Bugün basit bir şekilde anlatacağım çünkü bu bir pürin veya primidin konusu değil.
Pürin Çift Halkalı Bazlar, Kaynaşmış Primidin ve İmidazoldan oluşur, Adenin ve Guanin Pürindir.
Primidin bu ise Tek Halkalı Bağlar, Azotlu Aromatik Bazların Genel adı, Sitozin, Tinin ve rNA da bulunan Urasil Primidindir
3- Nükleik Asitler Genel Olarak 2'YE Ayrılır : dNA ve rNA
1- DNA ;
Deoksiribo Nükleik Asit, Tüm Canlı Organizma ve Bazı Virüslerin canlılık işlevleri ve biyolojik gelişmeleri için gerekli olan genleri ve talimatlarını taşıyan bir asittir.
Proteinler ve Rna gibi birimlerin inşası için gerekli bilgilerin olmasından dolayı bir kalıp gibidir. Ana Amacı bilgiyi taşımakdıor, uzun sürelerce.
Çift Sarmallıdır, içindeki nükleotidler deoksriboz şeker ve fosftaddan oluşur.
Bütün insan DNA'sı% 99,9 aynıdır ve geriye kalan% 0,1'i her bireye özeldir. Bunlar vücutta bulunan tanımlayıcılardır ve biyolojik özellikleri belirleyecek genetik bir plan olarak hizmet eder. Normal olarak, bir DNA molekülü, DNA'nın yapı taşları olarak bilinen yaklaşık 3 milyar baz çiftinden oluşur.
DNA molekülü, şeker ve fosfat grubu içeren alt birimlerden oluşur. Buna ek olarak, molekülün bir kodun oluşturulacağı şekilde düzenlenmesine izin veren dört azotlu baz vardır.
DNA, vücudun hemen hemen her hücresinde bulunur.
Nükleer DNA - hücrelerin çekirdeğinde bulunur.
Mitokondrial DNA - mitokondri diye bilinen daha küçük organellerde bulunur.
Kendini Bazı Durumlarda Onarabilir ve Onaramaz ;
Eğer 1 Sarmalında nükleotid varsa ve karşı sarmal da olması gereken nükleotid yoksa kendini onarabilir.
Eğer Nükleotidler yanlış eşleşirse kendini onarabilir.
Guanin Adenin ile eşleşmiş, ama Sitozin ile eşleşmelidir, bu durumda onarabilir.
Eğer İki Sarmal da Eşleşmesi Gereken İki Nükleotid de yoksa kendini onaramaz ve kalıcı mutasyonlara,hasarlara, kansere neden olabilir.
Pu Polimerlerin omurgaları ester bağı ile bağlanmış şeker ve fosfattır
DNA'nın yarısı dişi bireyden yarısı da erkek bireyden gelir. Canlılarda DNA genelde tek bir molekül değil, birbirine sıkıca sarılı bir çift molekülden oluşmaktadır
4 Nükleotid birbirleriyle karşılıklı olarak eşleşir, sarmalın biri dişiden diğeri erkekden gelir.
Eşleşme İse Şöyledir ;
Hidrojen bağı ile Pürin ve Piridin bağlanır ;
Pürin olan Adenin ile Piridin olan Tinin Eşleşir
Pürin olan Guanin ile Pridin olan Sitozin Eşleşir
Urasil DNA da yoktur,Tinin Sadece DNA'ya Özeldir.
DNA
, tüm organizmalar ve bazı virüslerin canlılık işlevleri ve biyolojik gelişmeleri için gerekli olan genetik talimatları taşıyan bir nükleik asittir. DNA'nın başlıca rolü bilgiyi uzun süre saklamasıdır. Protein ve RNA gibi hücrenin diğer bileşenlerinin inşası için gerekli olan bilgileri içermesinden dolayı DNA; bir kalıp, şablon veya reçeteye benzetilir. Bu genetik bilgileri içeren DNA parçaları gen olarak adlandırılır. Bazı DNA dizilerinin yapısal işlevleri vardır (kromozomların şeklini belirlemek gibi), diğerleri ise bu genetik bilginin ne şekilde (hangi hücrelerde, hangi şartlarda) kullanılacağının düzenlenmesine yararlar.
Kimyasal olarak DNA, nükleotit olarak adlandırılan basit birimlerden oluşan iki uzun polimerden oluşur. Bu polimerlerin omurgaları, ester bağları ile birbirine bağlanmış şeker ve fosfat gruplarından meydana gelir. Bu iki iplik birbirine ters yönde uzanır. Her bir şeker grubuna baz olarak adlandırılan dört tip molekülden biri bağlıdır. DNA'nın omurgası boyunca bu bazların oluşturduğu dizi, genetik bilgiyi kodlar. Protein sentezi sırasında bu bilgi, genetik kod aracılığıyla okununca proteinlerin amino asit dizisini belirler.
Bu süreç sırasında DNA'daki bilgi, DNA'ya benzer yapıya sahip başka bir nükleik asit olan RNA'ya kopyalanır. Bu işleme transkripsiyon denir.
Hücrelerde DNA, kromozom olarak adlandırılan yapıların içinde yer alır. Hücre bölünmesinden evvel kromozomlar eşlenir, bu sırada DNA ikileşmesi gerçekleşir. Ökaryot canlılar (yani Hayvan, bitki, mantar ve Protistalar) DNA'larını hücre çekirdeği içinde bulundururken prokaryot canlılarda (yani bakteri ve arkelerde) DNA, hücre sitoplazmasında yer alır. Kromozomlarda bulunan kromatin proteinleri (histonlar gibi) DNA'yı sıkıştırıp organize ederler. Bu sıkışık yapılar DNA ile diğer proteinler arasındaki etkileşimleri düzenleyerek DNA'nın hangi kısımlarının okunacağını kontrol eder.
Nükleotit olarak adlandırılan birimlerden oluşan bir polimerdir.[1][2] DNA zinciri 22 ila 26 Ångström arası (2,2-2,6 nanometre) genişliktedir, bir nükleotit birim 3,3 Å (0.33 nm) uzunluğundadır.[3] Her bir birim çok küçük olmasına rağmen, DNA polimerleri milyonlarca nükleotitten oluşan muazzam moleküllerdir. Örneğin, en büyük insan kromozomu olan 1 numaralı kromozom yaklaşık 220 milyon baz çifti uzunluğundadır.
DNA'nın yarısı dişi bireyden yarısı da erkek bireyden gelir. Canlılarda DNA genelde tek bir molekül değil, birbirine sıkıca sarılı bir çift molekülden oluşur. Genelde çift sarmal olarak görülen DNA'nın günümüzde farklı çeşitleri görülmüştür.[5][6] Bu iki uzun iplik sarmaşık gibi birbirine sarılarak bir çift sarmal oluşturur. Nükleotit birimler bir şeker, bir fosfat ve bir bazdan oluşurlar. Şeker ve fosfat DNA molekülünün omurgasını oluşturur, baz ise çifte sarmaldaki öbür DNA ipliği ile etkileşir. Genel olarak bir şekere bağlı baza nükleozit, bir şeker ve bir veya daha çok fosfata bağlı baza ise nükleotit denir. Birden çok nükleotidin birbirine bağlı haline polinükleotit denir.[7]DNA ipliğinin omurgası almaşıklı şeker ve fosfat artıklarından oluşur.[8] DNA'da bulunan şeker 2-deoksiribozdur, bu bir pentozdur (beş karbonlu şekerdir). Bitişik iki şekerden birinin 3 numaralı karbonu ile öbürünün 5 numaralı karbon atomu arasındaki fosfat grubu, bir fosfodiester bağı oluşturarak şekerleri birbirine bağlar. Fosfodiester bağın asimetrik olması nedeniyle DNA ipliğinin bir yönü vardır. Çifte sarmalda bir iplikteki nükleotitlerin birbirine bağlanma yönü, öbür ipliktekilerin yönünün tersidir. DNA ipliklerinin bu düzenine anti-paralel denir. DNA ipliklerin asimetrik olan uçları 5' (beş üssü) ve 3' (üç üssü) olarak adlandırılır, 5' uç bir fosfat grubu, 3' uç ise bir hidroksil grubu taşır. DNA ve RNA arasındaki başlıca farklardan biri, içerdikleri şekerdir, RNA'da 2-deoksiriboz yerine başka bir pentoz şeker olan riboz bulunur.[6] Çift sarmalı iki ipliğe bağlı bazlar arasındaki hidrojen bağları DNA'yı stabilize eder. DNA'da bulunan dört baz, adenin (A olarak kısaltılır), sitozin (C), guanin (G) ve timin (T) olarak adlandırılır. Bu dört baz şeker-fosfata bağlanarak bir nükleotit oluşturur, örneğin "adenozin monofosfat" bir nükleotittir. Bazlar iki tip olarak sınıflandırılırlar: adenin ve guanin, pürin türevleridir, bunlar beş ve altı üyeli halkaların kaynaşmasından oluşmuş heterosiklik bileşiklerdir; sitozin ve timin ise pirimidin türevleridir, bunlar altı üyeli bir halkadan oluşur. Bir diğer baz olan urasil (U), sitozinin yıkımı sonucu seyrek olarak DNA'da bulunabilir. Kimyasal olarak DNA'ya benzeyen RNA'da timin yerine urasil bulunur.
Kimyasal olarak DNA, nükleotit olarak adlandırılan basit birimlerden oluşan iki uzun polimerden oluşur. Bu polimerlerin omurgaları, ester bağları ile birbirine bağlanmış şeker ve fosfat gruplarından meydana gelir. Bu iki iplik birbirine ters yönde uzanır. Her bir şeker grubuna baz olarak adlandırılan dört tip molekülden biri bağlıdır. DNA'nın omurgası boyunca bu bazların oluşturduğu dizi, genetik bilgiyi kodlar. Protein sentezi sırasında bu bilgi, genetik kod aracılığıyla okununca proteinlerin amino asit dizisini belirler.
Bu süreç sırasında DNA'daki bilgi, DNA'ya benzer yapıya sahip başka bir nükleik asit olan RNA'ya kopyalanır. Bu işleme transkripsiyon denir.
Hücrelerde DNA, kromozom olarak adlandırılan yapıların içinde yer alır. Hücre bölünmesinden evvel kromozomlar eşlenir, bu sırada DNA ikileşmesi gerçekleşir. Ökaryot canlılar (yani Hayvan, bitki, mantar ve Protistalar) DNA'larını hücre çekirdeği içinde bulundururken prokaryot canlılarda (yani bakteri ve arkelerde) DNA, hücre sitoplazmasında yer alır. Kromozomlarda bulunan kromatin proteinleri (histonlar gibi) DNA'yı sıkıştırıp organize ederler. Bu sıkışık yapılar DNA ile diğer proteinler arasındaki etkileşimleri düzenleyerek DNA'nın hangi kısımlarının okunacağını kontrol eder.
Nükleotit olarak adlandırılan birimlerden oluşan bir polimerdir.[1][2] DNA zinciri 22 ila 26 Ångström arası (2,2-2,6 nanometre) genişliktedir, bir nükleotit birim 3,3 Å (0.33 nm) uzunluğundadır.[3] Her bir birim çok küçük olmasına rağmen, DNA polimerleri milyonlarca nükleotitten oluşan muazzam moleküllerdir. Örneğin, en büyük insan kromozomu olan 1 numaralı kromozom yaklaşık 220 milyon baz çifti uzunluğundadır.
DNA'nın yarısı dişi bireyden yarısı da erkek bireyden gelir. Canlılarda DNA genelde tek bir molekül değil, birbirine sıkıca sarılı bir çift molekülden oluşur. Genelde çift sarmal olarak görülen DNA'nın günümüzde farklı çeşitleri görülmüştür.[5][6] Bu iki uzun iplik sarmaşık gibi birbirine sarılarak bir çift sarmal oluşturur. Nükleotit birimler bir şeker, bir fosfat ve bir bazdan oluşurlar. Şeker ve fosfat DNA molekülünün omurgasını oluşturur, baz ise çifte sarmaldaki öbür DNA ipliği ile etkileşir. Genel olarak bir şekere bağlı baza nükleozit, bir şeker ve bir veya daha çok fosfata bağlı baza ise nükleotit denir. Birden çok nükleotidin birbirine bağlı haline polinükleotit denir.[7]DNA ipliğinin omurgası almaşıklı şeker ve fosfat artıklarından oluşur.[8] DNA'da bulunan şeker 2-deoksiribozdur, bu bir pentozdur (beş karbonlu şekerdir). Bitişik iki şekerden birinin 3 numaralı karbonu ile öbürünün 5 numaralı karbon atomu arasındaki fosfat grubu, bir fosfodiester bağı oluşturarak şekerleri birbirine bağlar. Fosfodiester bağın asimetrik olması nedeniyle DNA ipliğinin bir yönü vardır. Çifte sarmalda bir iplikteki nükleotitlerin birbirine bağlanma yönü, öbür ipliktekilerin yönünün tersidir. DNA ipliklerinin bu düzenine anti-paralel denir. DNA ipliklerin asimetrik olan uçları 5' (beş üssü) ve 3' (üç üssü) olarak adlandırılır, 5' uç bir fosfat grubu, 3' uç ise bir hidroksil grubu taşır. DNA ve RNA arasındaki başlıca farklardan biri, içerdikleri şekerdir, RNA'da 2-deoksiriboz yerine başka bir pentoz şeker olan riboz bulunur.[6] Çift sarmalı iki ipliğe bağlı bazlar arasındaki hidrojen bağları DNA'yı stabilize eder. DNA'da bulunan dört baz, adenin (A olarak kısaltılır), sitozin (C), guanin (G) ve timin (T) olarak adlandırılır. Bu dört baz şeker-fosfata bağlanarak bir nükleotit oluşturur, örneğin "adenozin monofosfat" bir nükleotittir. Bazlar iki tip olarak sınıflandırılırlar: adenin ve guanin, pürin türevleridir, bunlar beş ve altı üyeli halkaların kaynaşmasından oluşmuş heterosiklik bileşiklerdir; sitozin ve timin ise pirimidin türevleridir, bunlar altı üyeli bir halkadan oluşur. Bir diğer baz olan urasil (U), sitozinin yıkımı sonucu seyrek olarak DNA'da bulunabilir. Kimyasal olarak DNA'ya benzeyen RNA'da timin yerine urasil bulunur.
2- RNA
Mesaj otomatik birleştirildi:
RNA'yı yazamadan Konuyu açmışım.
2- RNA
Ribonükeik asit, şeker kısmı Ribozdan olduğu için başına R gelir, tek Sarmallıdır DNA'yı 2nın tek sarmallı hali gibidir.
Genetik Kod Habercileridir, protein üretmek için gerekli olan genetik kodun çekirdekden Ribozoma iletilmesinden sorumludur
Protein sentezi sırasında bu bilgi, genetik kod aracılığıyla okununca proteinlerin amino asit dizisini belirler. Bu süreç sırasında DNA'daki bilgi, DNA'ya benzer yapıya sahip başka bir nükleik asit olan RNA'ya kopyalanır. Amino asitler Proteinleri olusturan yapı taşları.
DNA "bağları kopar".
Serbest nükleotitler RNA çifti tamamlayıcı bazlarla sonuçlanır.
Spiraller şeker ve fosfatlardan şekil alır ve omurga haline gelir.
RNA ile açılmış DNA bağları arasında oluşan büzülmemiş bağlar kopar ve yeni oluşan RNA yaprakları nükleer gözenekler vasıtasıyla yapraklarla oluşur
Eşleşmeleri
Pürin olan Adenin ile Primidin olan Urasil İle Eşleşir.
Pürin olan Guanin ile Sitozin İle Eşleşir.
DNA ile Sitozin,Guanin ve Adenin nükleotidleri ortaktır.
RNA da Tinin Yoktur yerine Sadece RNA'ya özgü Urasil Vardır
2.1 mRNA : Mesajcı RNA
mRNA'nın görevi DNA genomundan protein dizisi ile ilgili genetik mesajları hücredeki ribozomlara taşırlar. Ribozom, sitoplazmada veya endoplazmik retikulumda yüzen bir organel olup protein sentezlenir.
mRNA birçok canlı için ana genetik malzeme olan DNA'dan (deoksiribonükleik asit) üretilen, DNA'nın çift zincirli olmasının aksine tek zincirli olan bir biyomoleküldür. Mesajcı RNA (mRNA), hücre çekirdeğinden geçerek sitoplazmaya ulaşabilir ve DNA'da saklanan genetik bilgiyi ribozom adı verilen ve proteinlerin sentezlenmesini sağlayan organele taşıyabilir. mRNA tarafından DNA'dan ribozoma taşınan bu bilgiler, tRNA isimli bir diğer RNA molekülünün yardımıyla, tek tek aminoasitlerin üretilmesini ve bunların birleştirilerek hem hücrenin inşasında, hem de hücre içi süreçlerin çalışmasında rol alan proteinlerin oluşturulmasını sağlar. Yani mRNA, DNA'mız ile her şeyi mümkün kılan proteinler arasındaki iletişim aracıdır. DNA'dan mRNA oluşumuna transkripsiyon, mRNA'nın okunması sonrasında taşıyı RNA (tRNA) yardımıyla proteinlerin üretilmesine translasyon adı verilir.
ncRNA (Kodlamayan Olmayan RNA)
DNA Tarafından Kodlanmaz taşıyıcı-mesaj RNA Tarafından Kodlanır.
2.2 tRNA : Taşıyıcı RNA
Taşıyıcı RNA gen grubundaki genler tRNA olarak adlandırılan molekülü yapmak için talimat verir. Taşıyıcı RNA’lar,DNA’nın kimyasal kuzeni olan bir RNA türüdür. Bu moleküller, protein yapı taşlarının (amino asitler) işleyen proteinlerle birleştirilmesine yardımcı olur.Bazı tRNA’lar belirli amino aside bağlanır. Protein montajı boyunca,tRNA proteinler yapmak için ve amino asidi büyüyen proteinde uygun yere eklemek için genetik taslakta üç özel harf sıralanışı (kodon) tanır. tRNA’nın iki sınıfı vardır: sitoplazmik ve mitokondriyal. Sitoplazmik tRNA’lar hücrelerin içindeki sıvıda (sitoplazma) bulunurlar. Bu tRNA’lar hücrenin çekirdeğinde bulunan DNA’da ki genlerden protein yapmasına yardımcı olur. Çoğu DNA’nın çekirdekte olmasına rağmen,mitokondri olarak adlandırılan hücresel yapılar mitokondriyal DNA olarak adlandırılan az bir miktarda kendi DNA’larına sahiptirler. Mitokondriyal DNA’daki genlerden üretilen proteinler,mitokondriyal tRNA’lar aracılığıyla birleştirilir.
2.3 rRNA : Ribozamal RNA :
Ribozomun %50'sini yani yarısını oluşturan bileşendir.
ibozomal RNA hücredeki ribozom kısmında yer alır. Bir hücrede bulunan RNA'nın çoğu-yaklaşık %80i- rRNA'dır. Ribozomal RNA, protein sentezi için kullanılan enzimlerle dolu olan ribozomları oluşturmaya yararlar ve çekirdekçikte sentezi gerçekleştirilir.. Bunun için sitoplazmadaki proteinlerle birleşen rRNA'lar aminoasitlerin oluşmasında da büyük rol oynar. Diğer moleküllere ve tRNA'lara bağlanabilirler.
Son düzenleme: