Elbruz46
Rektör
- Katılım
- 22 Şubat 2008
- Mesajlar
- 11,938
- Reaksiyon puanı
- 1,338
- Puanları
- 293
Mutlaka okumanız gereken bir hırsızlık yazısı :w00t:
Hırsıza...
20/1/2010
Kategori: edebiyat
Sabah perdeyi açıp lapa lapa kar yağdığını görünce nasıl mutlu oldum bilsen hırsız Aslancık oğlumla prenses kızımı alıp kar topu oynayacaktım bütün gün.
Bir aydır bugünü bekliyordum.
Her akşam günlüğüme sitem ediyordum.
Bugün de kar yağmadı günlük Bu gün de aslancıkla kar topu oynayamadık
İşte beklenen sabah
ipil ipil kar yağıyor, melekler şarkı söylüyor, kar taneleri birbirine değmeden düşü düşü veriyor.
Hiçbir iş, hiçbir dava, hiçbir duruşma beni çocuklarla oynamaktan alıkoyamaz
Derken, komşu aradı
Ofisinize hırsız girmiş
Kalender meşrebim ya Eyvallah dedim.
Sakin sakin tıraşımı oldum, giyindim, kuşandım, ofise gittim.
Kapı önünde bir sürü polis, çilingir ve meraklılar
kilidi kırmışsın, içeri girmişsin, sandık sepet dağıtmışsın da ne aramışsın kim bilir.
İlk göze çarpan eksiklik bilgisayarın yokluğu idi.
İçinde onca bilgi, yazı, mektup, resim falan
umur etmedim.
Yazı yazılır, resim taranır
küçük bir miktar para var idi, o da gitmiş,
hadi sadakamız olsun dedik.
A be hırsız, ne istedin benim yadigar halımdan
Rahmetli Süleyman Amcamın yadigarı idi.
Ben diyeyim yüz yıllık, sen de iki yüz
Ofiste başka da kıymetli bir şey yok ki. Kitap, kitap kitap
sen onca kitabın arasından halıyı al götür, iyi mi?
Ne diyeyim, kefen bulamasınlar seni sarmak için hırsız
Yolum yolum yolunasın, ciğerlerin dökülsün
senin de en sevdiğini uğrun uğrun yürütsünler.
. . .
Horozumu kaçırdılar türküsü değil derdim.
Kör ölünce badem gözlü olmadı.
Kaçan balığın tam ebadını anlatıyorum size.
Halı suyun içinde on bin dolar eder idi.
Kaç koleksiyoncu asıldı, kimler ısrar etmedi bunu bana ver diye.
Yok dedim. Süleyman Amcamın yadigarıdır, kimselere veremem.
Vermezsen işte böyle alırlar
Şimdi okuyucu diyecek ki ne işi vardı on bin dolarlık halının hukuk bürosunda.
Bir buçuğa iki metre büyüklüğünde olduğundan bir çerçeve uyduramamıştım ona.
Hepsi bu.
Şu bizim en son yaşadığımız ve yangına benzer taşınmada evde kullanılmayacak her şeyi büroya götürmüştüm.
Kitapları, kasetleri, plakları, birkaç parça antikayı.
Niyetim halıyı çerçeveye alıp eve getirmekti.
Nasip olmadı.
Nasibin kesilsin hırsız
yıkıntılarda kalasın
. . .
Belli ki hem becerikli hem zevkli bir adamsın.
Kale kapısı gibi çevrim çevrim kilitlenmiş kapıyı böyle kolay açtığına göre,
koca ofiste antika halı ile eski heybeyi yürüttüğüne göre.
Bir de hukuk programlarının Cdlerini almışsın ya ne güldüm ne güldüm
Kazara yakalanırsam Yargıtay kararı bakınırım diye düşünmüş olmalısın.
Ecel yakalasın seni,
dert devirsin,
hapislerde tutamazlarsa seni bitkisel hayatta tutsunlar.
Can veremeyesin
. . .
Sen o halıyı nasıl satacaksın
Kapalıçarşıya götürsen yüz lira verip alırlar elinden.
Çukurcumaya götürsen halının sahibini bilirler
Sakın internetten mezada çıkarma, halının bende mikrofilmi var.
O sitelerin de müdavimiyim.
Vallahi enselerim
. . .
Bunca yıllık hukuk adamıyım, hırsızlığın envai çeşidini gördüm,
birkaç kez ben de hırsızlandım ama hiç biri bu kadar canımı acıtmamıştı.
Canın acısın be hırsız.
Götürdüğün halı ile ne çok hatırayı suya verdin, ne çok geçmiş güzelliğin şahidini öldürdün bilsen.
Alan kişi bilir mi o öyküleri
Bana sorsan hanemin en kıymetlisi idi.
Maddi değeri zerre miskal gözümde değil.
Ben ona dokununca kimlerin yüzünü gülümserken görürdüm, onun üzerine kimler basıp yürüdü bilsen.
Büyükadada bir Rum evini süsledi yıllarca.
Şimdilerde yaşını başını almış adamlar ilk adımını attı onun üstünde.
Osmanlıyı gördü, mübadeleyi gördü, cumhuriyeti gördü.
Sonra seni gördü
senin cüzam olası yüzünü
Koltuğunun altına alıp sardın sarmaladın Sargılara sarılasın.
bir dokuma heybe, bir antika halı, bir de bilgisayarımı alıp götürdün. Seni de götüreler.
Başka neler götürdün henüz fark edemedik ama ciğerimi alıp götürdün be hırsız
hiçbir şey demem sen de benim gibi hırsızlanasın
. . .
Cesaretini takdir etmedim değil.
Yan taraf adliye, arka taraf jandarma, ön taraf belediye
hiçbir yer bu kadar korunaklı, bu kadar güvenlikli değil iken sen yağan karı fırsat bil, arabayı daya, gel benim ofisimi boşalt.
Polisin, asayişin, adliyenin gücü yetmez belki sana. Ama Allahından bul hırsız.
. . .
Hasılı
Kar topu oynatmadın bize bu sabah
oğulcuğum pencereden izlemekle kaldı kar yağışını.
Annesi bütün gün karakolda adliyede şikayet için koşturdu.
Ne onun adetidir gidene üzülmek, ne de benim.
Görüp görebileceğin en tok gözlü insanlarız ben ve eşim.
Ama halı ile birlikte elinin izi üzerimizden çekilen Süleyman Amcama üzüldüm.
Tansiyon o biçim,
Cigara üstüne cigara
Ne diyeyim, sen de üzülesin be hırsız
Hulusi ÜSTÜN
Hırsıza...
20/1/2010
Kategori: edebiyat
Sabah perdeyi açıp lapa lapa kar yağdığını görünce nasıl mutlu oldum bilsen hırsız Aslancık oğlumla prenses kızımı alıp kar topu oynayacaktım bütün gün.
Bir aydır bugünü bekliyordum.
Her akşam günlüğüme sitem ediyordum.
Bugün de kar yağmadı günlük Bu gün de aslancıkla kar topu oynayamadık
İşte beklenen sabah
ipil ipil kar yağıyor, melekler şarkı söylüyor, kar taneleri birbirine değmeden düşü düşü veriyor.
Hiçbir iş, hiçbir dava, hiçbir duruşma beni çocuklarla oynamaktan alıkoyamaz
Derken, komşu aradı
Ofisinize hırsız girmiş
Kalender meşrebim ya Eyvallah dedim.
Sakin sakin tıraşımı oldum, giyindim, kuşandım, ofise gittim.
Kapı önünde bir sürü polis, çilingir ve meraklılar
kilidi kırmışsın, içeri girmişsin, sandık sepet dağıtmışsın da ne aramışsın kim bilir.
İlk göze çarpan eksiklik bilgisayarın yokluğu idi.
İçinde onca bilgi, yazı, mektup, resim falan
umur etmedim.
Yazı yazılır, resim taranır
küçük bir miktar para var idi, o da gitmiş,
hadi sadakamız olsun dedik.
A be hırsız, ne istedin benim yadigar halımdan
Rahmetli Süleyman Amcamın yadigarı idi.
Ben diyeyim yüz yıllık, sen de iki yüz
Ofiste başka da kıymetli bir şey yok ki. Kitap, kitap kitap
sen onca kitabın arasından halıyı al götür, iyi mi?
Ne diyeyim, kefen bulamasınlar seni sarmak için hırsız
Yolum yolum yolunasın, ciğerlerin dökülsün
senin de en sevdiğini uğrun uğrun yürütsünler.
. . .
Horozumu kaçırdılar türküsü değil derdim.
Kör ölünce badem gözlü olmadı.
Kaçan balığın tam ebadını anlatıyorum size.
Halı suyun içinde on bin dolar eder idi.
Kaç koleksiyoncu asıldı, kimler ısrar etmedi bunu bana ver diye.
Yok dedim. Süleyman Amcamın yadigarıdır, kimselere veremem.
Vermezsen işte böyle alırlar
Şimdi okuyucu diyecek ki ne işi vardı on bin dolarlık halının hukuk bürosunda.
Bir buçuğa iki metre büyüklüğünde olduğundan bir çerçeve uyduramamıştım ona.
Hepsi bu.
Şu bizim en son yaşadığımız ve yangına benzer taşınmada evde kullanılmayacak her şeyi büroya götürmüştüm.
Kitapları, kasetleri, plakları, birkaç parça antikayı.
Niyetim halıyı çerçeveye alıp eve getirmekti.
Nasip olmadı.
Nasibin kesilsin hırsız
yıkıntılarda kalasın
. . .
Belli ki hem becerikli hem zevkli bir adamsın.
Kale kapısı gibi çevrim çevrim kilitlenmiş kapıyı böyle kolay açtığına göre,
koca ofiste antika halı ile eski heybeyi yürüttüğüne göre.
Bir de hukuk programlarının Cdlerini almışsın ya ne güldüm ne güldüm
Kazara yakalanırsam Yargıtay kararı bakınırım diye düşünmüş olmalısın.
Ecel yakalasın seni,
dert devirsin,
hapislerde tutamazlarsa seni bitkisel hayatta tutsunlar.
Can veremeyesin
. . .
Sen o halıyı nasıl satacaksın
Kapalıçarşıya götürsen yüz lira verip alırlar elinden.
Çukurcumaya götürsen halının sahibini bilirler
Sakın internetten mezada çıkarma, halının bende mikrofilmi var.
O sitelerin de müdavimiyim.
Vallahi enselerim
. . .
Bunca yıllık hukuk adamıyım, hırsızlığın envai çeşidini gördüm,
birkaç kez ben de hırsızlandım ama hiç biri bu kadar canımı acıtmamıştı.
Canın acısın be hırsız.
Götürdüğün halı ile ne çok hatırayı suya verdin, ne çok geçmiş güzelliğin şahidini öldürdün bilsen.
Alan kişi bilir mi o öyküleri
Bana sorsan hanemin en kıymetlisi idi.
Maddi değeri zerre miskal gözümde değil.
Ben ona dokununca kimlerin yüzünü gülümserken görürdüm, onun üzerine kimler basıp yürüdü bilsen.
Büyükadada bir Rum evini süsledi yıllarca.
Şimdilerde yaşını başını almış adamlar ilk adımını attı onun üstünde.
Osmanlıyı gördü, mübadeleyi gördü, cumhuriyeti gördü.
Sonra seni gördü
senin cüzam olası yüzünü
Koltuğunun altına alıp sardın sarmaladın Sargılara sarılasın.
bir dokuma heybe, bir antika halı, bir de bilgisayarımı alıp götürdün. Seni de götüreler.
Başka neler götürdün henüz fark edemedik ama ciğerimi alıp götürdün be hırsız
hiçbir şey demem sen de benim gibi hırsızlanasın
. . .
Cesaretini takdir etmedim değil.
Yan taraf adliye, arka taraf jandarma, ön taraf belediye
hiçbir yer bu kadar korunaklı, bu kadar güvenlikli değil iken sen yağan karı fırsat bil, arabayı daya, gel benim ofisimi boşalt.
Polisin, asayişin, adliyenin gücü yetmez belki sana. Ama Allahından bul hırsız.
. . .
Hasılı
Kar topu oynatmadın bize bu sabah
oğulcuğum pencereden izlemekle kaldı kar yağışını.
Annesi bütün gün karakolda adliyede şikayet için koşturdu.
Ne onun adetidir gidene üzülmek, ne de benim.
Görüp görebileceğin en tok gözlü insanlarız ben ve eşim.
Ama halı ile birlikte elinin izi üzerimizden çekilen Süleyman Amcama üzüldüm.
Tansiyon o biçim,
Cigara üstüne cigara
Ne diyeyim, sen de üzülesin be hırsız
Hulusi ÜSTÜN