Mukabele Edilmezse, Zalimin Hasmı Bizzat Hz.Allah'tır!

myefsane

Dekan
Katılım
15 Eylül 2006
Mesajlar
6,949
Reaksiyon puanı
49
Puanları
228
Erzurum'un büyük velîsi İbrahim Hakkı (k.s.) hazretlerini çocukken İsmâil Fakîrullah (k.s.) hazretlerine teslim ederler. İyi bir terbiye alması için çocukluğunun mühim bir devresini Fakîrullah hazretlerinin yanında geçiren İbrahim Hakkı hazretleri, bir gün eline aldığı bir testiyle çeşmeye gider, doldururken oraya gelen bir atlı:

-Çekil bakayım önümden be çocuk! diye İbrahim Hakkı hazretlerini azarlayarak atını çeşmeye sürer. O da testisini alıp bir kenara çekilmeye uğraşırken atını mahmuzlayan adam, onu bir köşeye sıkıştırır. Testisini bırakıp kendisini kurtarmak zorunda kalır İbrahim Hakkı hazretleri... Bu esnada at da üzerine basıp testiyi kırar. Ağlayarak hocasının huzuruna gelir ve:

-Çeşmeden su alırken atını koşturarak gelen biri, atını üzerime sürdü. Can havliyle kendimi kurtarmaya çalışırken testimi de tepeletip kırdı! der. Hocası sorar:

-Testini kıran atlıya sen bir şey söyledin mi?

-Hayır, der, hiçbir şey söylemedim.

-Çabuk git ve o adama bir-iki laf söyle, der.

İbrahim Hakkı hazretleri gider, çeşmenin başında atını tımar etmeye başlayan adamın yanına varıp bekler. Fakat bir türlü terbiyesini bozup da:

-Benim testimi niye kırdın zâlim adam?! diyemez.

Dönüp geldiğinde hocası Fakîrullah hazretleri sorar:

-Ona bir şeyler söyleyebildin mi?

-Söyleyemedim efendim; niyetlendim, lâkin bir türlü dilimi çevirip de ağır bir söz sarf edemedim! Hocası bağırır:

-Sana diyorum, çabuk git ve o adama bir şeyler söyle, mukabele et! Yoksa sonu felâket!..

İbrahim Hakkı hazretleri bu defa kararlı olarak koşup çeşmenin başına gelir. Bir de bakar ki, testisini kıran adamı, kendi atı, attığı çiftelerle çeşmenin havuzuna yuvarlamış, ölüsü yatmaktadır! Koşarak gelip, hocası İsmâil Fakîrullah hazretlerine bu vahim vaziyeti anlatır. Hocası bu hâle üzülür:

-Vah vah! Bir testiye bir adam! Üzüldüm buna doğrusu! der. Huzurundakiler bundan bir şey anlamadıklarını söyleyince, büyük velî şöyle îzah eder: 'O atlı adam, İbrahim Hakkı'ya zulmetti. Zulme uğrayan da tek kelimeyle olsun mukabelede bulunmadı, zâlimi Allâh'a havâle etti. Allâh Teâlâ'nın da gayretine dokunup zâlimi cezâlandırdı. Şayet İbrahim Hakkı da onun zulmüne karşılık verip, ona bir şeyler söyleseydi, ödeşeceklerdi. Fakat İbrahim, büsbütün mazlum oldu. Bense ödeştirmek için uğraşıyordum, maalesef muvaffak olamadım!' (2)

Kaynaklar:
1) Olağanüstü Haller, Mehmet Şevket Eygi, Milli Gazete, 29 Mayıs, 2005
2) Fazilet Takvimi, 2001, Nisan
 

paleokastro

Doçent
Katılım
7 Aralık 2006
Mesajlar
646
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
Evet kimsenin hakkı kimsede kalmaz. Ama bu alemde ama öbür alemde muhakkak hesabı sorulur.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Selamlar arkadaşlar.

Nüktede adı geçen şahıslardan hiç birini tanımıyorum ancak bir kaç mantık hatası görüyorum.
Birincisi, bir söz, bir zulmete bu şekilde karşılık olmaz. Eğer İbrahim Hakkı o adama bir şey söyleseydi, ancak hakkını helal etmemeye mukabil şeyler söylerdi. Örneğin biz günlük hayatta hep söyşeriz: "Allah seni bildiği gibi yapsın". Şu halde İnrahim Hakkı adama bir şey söyleseydi, ki burada İbrahim mazlumdur, o zaman aslında hakkını o adamdan alması için Allah'tan talepte bulunmuş olacaktı ve adam yine bir ceza ödeyecekti.

İkinci mantıksızlık, Fakirullah'ın olaya üzülmesi. "1 testiye 1 adam, üzüldüm" demesi, Allah'a adaletsizlik atfetmektir. Basitçi bir testi için bir adam öldü ben de üzüldüm diyor; bunu inanarak söylemek için ya cahil olmak gerekir ya da Allah'ın adaletsiz olduğuna inanmak. Ek olarak, Allah'ın bir işi yapmasına üzülmek ve bu şekilde dile getirmek, yapılanı tasvip etmemeyi ifade ediyor. Burada da sanki Fakirullah'ın merhameti allah'ın merhametinden daha büyükmüş gibi bir sonuç çıkıyor.

Sevgilerimi sunuyorum.
 

myefsane

Dekan
Katılım
15 Eylül 2006
Mesajlar
6,949
Reaksiyon puanı
49
Puanları
228
"Allah seni bildiği gibi yapsın" bu kulalndığımız cümle bazı hocalar tarafından hoş karşılanmamaktadır. Allahın işine karışmak gibi bir anlam içeriyor.

Ancak burada sesini çıkarmaması sebeplerini bilmiyoruz. Ben şöyle düşündüm Allahın sevdiği kulu olduğu için kendisine zulum yapana bile sesini çıkarmamış ona karşı bir kin beslememiştir. Dinimizde hakkımızı savunmamız gerektiğini belirtiyor bize burada da belkide vurgulanmak istenen o nasret hocanın oturduğu dalı kesmesi gibi zararı kendisine oluyor dersi başkası anlıyor.

2. mantık hatası dediğinde ise bazı akvimler toplu halde yok olmuştur o kavimler zamanında gelen peygamberler Allaha af olması için yalvarmışlardır. Ancak Allahu teala onları yinede yok etmiştir. Bu olayda ona benziyor. Böyle bir kıyaslama yapılması yanlış.
saygılarımla
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Birisinden hakkını Allah vasıtasıyla istemek Allah'ın işine karışmak değildir. Öyle olsaydı, o halde Allah'tan af dilemek de Allah'ın işine karışmak anlamına gelirdi. Örneğin seni haksız yere bıçaklayan bir adama "Allah belanı versin" dersen, adamla ödeşmiş mi olacaktın? Elbette hayır, bilakis beddua etmiş olacaktın ve Allah mazlumun yanında olduğu için de o adamı cezalandıracaktı.

İkincisi, "tüh keşke Allah böyle yapmasaydı" demek başkadır, "keşke Allah böyle yapmasa" demek başkadır. Birincisinde, Allah'tan hoşnutsuzluk ve adaletine güvensizlik vardır. İkincisinde ise sadece temenni vardır. Yani helak olan toplumların peygamberleri Allah'tan onlar için af dilerken aynı zamanda teslim de olmuşlardır. Sadece "olaydan önce" bir temenniyi dile getrimişlerdir, yoksa helak ettikten sonra "tüh keşke helak etmeseydi, üzüldüm" diyen bir peygamber göremezsin. :)

Ayrıca peygamberler öğreticidir, örneğin "Allah'ım beni affet" diyen bir peygamberin bunu söylerkenki amacını gözden kaçırırsak, onun günahkar olduğunu düşünmemiz gerekir. Oysa biliyoruz ki peygamberler günah işlemezler.

Sevgiler.
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Elmacık kardeşim,

Yine bir soru geldi aklıma peygamber günah işler mi meselesi için.Bu soracaklarımın kaynağı peygamberler tarihi adlı kitaptır;

Muhammed'in bir gün sabah namazını uykuda geçirmesi,Yunus Allah'tan izinsiz tebliğ bölgesini terk etmesi ve ceza olarak balığın karnına alınması,Adem ile Havva'nın Yasak olan meyveden cennette yemeleri... vs vs bu gibi davranışlar günah olmuyor mu? Günah işlemezler sıfatına aykırı değil mi?

Kalem Sûresi, 48 "Ey Muhammedi Sen Rabbinin hükmüne kadar sabret. Balık sahibi Yunus gibi olma."derken yunusun tanrıya bir hatası dolayısıyla günahı olduğu düşünülmez mi?

Saygılar...
 

özel.üye

Asistan
Katılım
25 Eylül 2007
Mesajlar
328
Reaksiyon puanı
4
Puanları
18
Cevabımız



Peygamberimiz sabah namazını bilerek geçirmemiştir. Unutan ve uykuda kalan için sorumluluk yoktur. Burada kaderinde ince bir remzide vardır. Yani bir namaz kazaya kaldığında nasıl kılınacağını bu kazaya kalan sabah namazı vasıtasıyla ümmetine göstermiştir.

Peygamberler günah işlemez:

Günahlar, büyük ve küçük olmak üzere iki kısımdır. Büyük günahların başlıcaları şunlardır: Adam öldürme, zina, içki içme, ana babaya karşı gelme, kumar, yalancı şahitlik, dine zarar verecek bid'atlara taraftar olmak.1

Bütün peygamberler gerek peygamberliklerinden önce, gerekse peygamberliklerinden sonra hiçbir şekilde büyük günah işlememişlerdir.
Ancak, bazı peygamberler hata yoluyla, unutmak veya daha iyiyi terk etmek suretiyle bizim bildiğimiz şeklin dışında "zelle" denen bazı hatalar işlemişlerdir.2 Hz. Adem'in Cennette iken yasak ağacın meyvelerinden ye-nesi zelleye misal olarak verilebilir. Hz. Âdem, yasak meyvelerden yemekle bizim bildiğimiz mânâda bir günah işlememiş, daha iyi olanı terk etmiştir. Çünkü, ağaçtan yemeleri kendilerine haram kılınmamıştı ki, bir günah şeklinde düşünülsün. Neticede de, bu hatalarından dolayı Cennet nimetlerinden mahrum kaldılar. Cennette günah ve sevap mefhumunun olmaması bu günahın, bilinenden başka bir şeklinin olduğu da anlaşılır.

Cennet nimetlerinden birisi de, orada "tuvalete gitme" gibi bir ihtiyacın mevcut olmadığıdır.3 Cennette yenip içilen şeylerin artıkları olmadığından Hz. Âdem ve Havva, Cennette büyük ve küçük abdest yapmıyorlardı. Avret mahalleri elbise veya bir nurla kendilerinden gizlenmişti.4 Yasak ağacın meyvelerinden yemeleri avret yerlerinin açılmasına, küçük ve büyük abdest gibi eza verecek şeylere sebep olacağı için Cenab-ı Hak o ağaçtan yemelerini men etmişti.5 Nitekim, yasak ağacın meyvelerini yedikleri anda, daha önce hiç görmedikleri avret yerleri açılıverdi. O yerlerin açılması uygun olmadığı için yaprakla örtünmeye başladılar.6
Hz. Âdem'in yasak ağacın meyvesinden yiyerek Cennetten çıkarılmasında kaderin hissesini unutmamak gerekir. Çünkü, Cenab-ı Haklan insanı yaratmasındaki hikmet ve maksadın gerçekleşmesi, ancak Hz. Âdem ve Havva'nın Cennetten yeryüzüne inmesiyle mümkün olmuştur. Ebu'1-Hasen-i Şâzelî, Hz. Âdem'in zellesi hakkında şöyle der:

"Ne hikmetli bir günah ki, kıyamete kadar gelecek insanlara tevbenin meşru kılınmasına sebep olmuştur."7

Hz. Yunus'un (a.s.) zellesine gelince:
Hz. Yunus (a.s.) peygamberlikle vazifelendirildikten sonra, kavmini îmâna davet etmeye başladı. 33 yıl gibi uzun bir müddet tebliğde bulunduğu halde, yine de halk üzerinde bir tesir vücuda gelmemişti. Bu durum Yunus Aleyhisselâmın canını sıktı. Bu sıkıntıdan kurtulma ümidiyle, Cenab-ı Hakkın izni olmadan kavmini bırakıp ayrıldı. Bir peygamber, Rabbinden izin almadan bulunduğu yerden ayrılamazdı. Hz. Yunus (a.s.) bu hareketiyle efendisinden kaçmış bir köle durumuna düşmüştü.8
Ancak Hz. Yunus'un (a.s.) bu hareketi vazifeden kaçış veya vazifeyi verene karşı bir isyan mânâsında anlaşılmamalıdır. Yunus (a.s.) sadece İlâhî davete uymayan halktan uzaklaşmıştır. Bu hareket peygamberlerin dışındaki insanlar için hata sayılmaz. Peygamber için de azabı gerektirecek bir günah değildir.
Bununla beraber, Cenab-ı Hak, zor şartlar altında kalsa da Hz. Yunus (a.s.) gibi davranmamasını Peygamberimize (a.s.m.) tavsiye etmiş ve şöyle buyurmuştur: "Ey Muhammedi Sen Rabbinin hükmüne kadar sabret. Balık sahibi Yunus gibi olma."9
Evet, peygamberlerin "zelle"lerine bir günah gözüyle bakmamak gerekir. Çünkü, günah azabı gerektiren bir şeydir. Peygamberler ise zellelerinden dolayı herhangi bir cezaya uğramayacaklardır.

1. Barla Lahikası, s. 179.
2. Muvazzah ilm-i Kelâm, s.184; Fıkh-ı Ekber Şerhi, s.154; Risale-i Hamidiye, s. 491.
3. Müslim, Cennet: 15.
4. Tefsîr-i Kebir , 14:49; Hak Dini Kur'ân Dili, 3:2140.
5. Hülasatül-Beyan ,2:4748.
6. A'raf Sûresi, 22.
7.Risa1e-iHamidiye ,s. 611.
8. Hülâsatü'l-Beyan , 2: 4748.
9. Kalem Sûresi, 48.
Mehmed Paksu Meseleler ve Çözümleri - 1
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
sayın Özel.üye,

Sadece linki verseniz de olurdu.Ancak bu zorlamalı açıklamanın pek bir kıymeti yok.Bunlara günah gözüyle bakmamak gerekir demekle cevap verilmiş mi oluyor yani.Oh ne ala...

Verdiğiniz örnekte bile zaten günah var denmiş;

**Ebu'1-Hasen-i Şâzelî, Hz. Âdem'in zellesi hakkında şöyle der:

"Ne hikmetli bir günah ki, kıyamete kadar gelecek insanlara tevbenin meşru kılınmasına sebep olmuştur."7**

Öyle tanrı ceza vermeyecek diye günahtan çıkıyor mu bunlar yani?Günah günahtır lamı cimi yok.Cezasını çekmeyecek olması durumu değiştirmez.Ancak adaletli tanrı imajını bozar.

Saygılar...
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Eh be Orcagada, abi kaç defa daha söyleyeceğim bilmiyorum. Ya bir yıl değil üç beş yıl değil yüzlerce yıldır konuşulan mevzuyu yeniymiş/yeni fark edilmiş gibi soruyorsun. Ayrıca bu konu müslümanlar arasında bile ihtilaflı, onun için çok fazla kaynak var bu konuda.

Adem'in yasak elma diye bir şey de yediğini hangi "dini" kitaptan okudun bilmiyorum, halk efsanesinden başka bir şey değil. Diğer olaylar da daha iyi olanı iyi olana terk etmektir.

Örneğin ben yüzme bilmiyorum, 10 metre yüzebilirsem bu benim için büyük bir başarıdır. Profesyonel bir yüzücü de 10 metre yüzerse bu da onun için bir başarı demek. Ama aslında ondan beklenen 10 metre değil, yüzlerce metre yüzmesidir. Dolayısıyla 10 metre yüzmek profesyonel yüzücü için hata değildir, daha iyi olanı değil az iyi olanı yapmıştır. Bu kadar basit. Yukarıda bir kitaptan alıntıyla benzer şeyler anlatılmış ama orada da bazı eksiklik veya sonradan üretilme bilgiler var.

Konu aslında oldukça geniş, hakkında yüzlerce sayfa yazılmıştır, tüm felsefesiyle anlatılmıştır.
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Elmacık Kardeşim,

Yasak elma falan demedim ki!Mecaz bir anlatım da olsa bir yasak çiğnenmemiş mi yani?Kuranda öyle yazmıyor mu?

Yüzlerce yıldır soruluyor olması bana eskilerin de bir sorun olduğunun farkına varmış olması ihtimalini çağrıştırıyor.Hele bir de ihtilaflıysa daha da çıkmazda kalmıyor mu?

Yüzücü örneği uymamış.Her ne kadar herkes yapabildiği,anlayabildiği kadar mesul olsa da bir peygamber denildiğinde (ki hele alemler onun yüzü suyu hürmetine yaratılmış ise) dediğin biraz ilgisiz kalıyor.Yunusun olayı mesela daha az iyi konumunda mıdır?Tanrı ona kızıpta balığa yutturmamış mıdır?

Sorduklarımın "daha az iyi olması" gibi bir durum yok gördüğün gibi.

Sevgiler...

(NOT:Şimdi düşündüm de bana ne ki?Tanrısal günah kavramına inanmıyorum zaten.Boşver bunları cevaplamasan da olur sevgili kardeşim.)
 
Üst