cengaver51
Dekan
- Katılım
- 5 Nisan 2009
- Mesajlar
- 5,118
- Reaksiyon puanı
- 169
- Puanları
- 63
[video=youtube;RXQezUtRe70]http://www.youtube.com/watch?v=RXQezUtRe70[/video]
Egeden gelen bir haber, gündemin ortasına bomba gibi düşmüştü. Ege Denizinde gerçekleştirilen Kararlılık Gösterisi-92 adlı NATO tatbikatında Türk Deniz Kuvvetlerine ait TCG Muavenet Muhribi vurulmuştu. 2 Ekim 1992 tarihinde Amerikan uçak gemisi Saratogada birden bire hareketlilik yaşanmıştı. Gerçek atışın bulunmadığı tatbikatta geceyarısı Saratoga personeli, Muavenet Fırkateyninin de aralarında bulunduğu Yeşil Grup a karşı en üst düzeyde alarma, yani savaş haline geçmişti.
Çok geçmeden Saratogadan ateşlenen Sea Sparrow füzesi, gemimizin kaptan köşküne isabet etmiş, iki saniye sonra ikinci füze gelmişti. Peşpeşe atılan füzeler, Muavenetin köprü üstü ve savaş harekat merkezi ile telsiz kamaralarını paramparça etmişti.
5 şehit, 22 yaralı
Olayda, Muavenet Fırkateyninin Komutanı Kurmay Yarbay Levent Kudret Güngör, Uçaksavar Yardımcı Subayı Teğmen Alper Tunga Akan, Tesis Astsubayı Serkan Haktepe, İkmal Çavuşu Mustafa Kılıç ve Er Recep Atak şehit olurken, 22 askerimiz de yaralandı.
ABD, Türkiyeyi derinden yaralayan bu olayın kaza olduğunu açıkladı. Ancak, kaza olması imkansızdı. Çünkü, Saratoga mürettebatının iki atışı da tam isabet kaydetti. Sea Sparrow füzelerinin ateşlenebilmesi için 6 ayrı karara ihtiyaç vardı. Ayrıca bu işlemler, ayrı ayrı odalarda bulunan personel tarafından yapılmaktaydı. Dolayısıyla füzelerin peşpeşe kazayla ateşlenmesi inandırıcı olmaktan uzaktı.
Saldırı savaş nedeni;
Uluslararası hukuk açısından savaş gemisinin statüsü elçiliklerden çok farklı değildi. Bayrağını taşıdığı ülkenin egemenlik haklarını ifade etmekte, ülke toprağı kabul edilmektedir. Bu sebeple savaş gemilerine yapılan tecavüzler, ülke toprağına yapılmış gibi muamele görür; dolayısıyla savaş nedeni sayılır. Savaş gemisine yapılan hasmane bir saldırının karşılığı misliyle muameledir.
Şehitlerimizin cenazeleri gözyaşlarıyla kaldırılmıştı;
Faciada şehit olan Muavenet Fırkateyninin Komutanı Kurmay Yarbay Levent Kudret Güngör, Teğmen Alper Tunga Akan, Astsubay Serkan Haktepe, İkmal Çavuşu Mustafa Kılıç ile Er Recep Atak, düzenlenen askeri törenin ardından dualarla toprağa verilmişti.
Amerikan uçak gemisi Saratogadan ateşlenen 2 füze muhribi enkaza çevirdi
Kimse fazla kurcalamadı;
Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile Başbakan Süleyman Demirel ve hükümet arasında iç çekişmelerin yaşandığı dönemdi 1990lı yıllar. DYP-SHP koalisyon hükümeti, bir yandan Cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlayacak by-pass yasaları hazırlarken, diğer taraftan Cumhurbaşkanı Özalı makamından indirmek için diğer partilerle konsensus oluşturmaya çalışıyordu. Parlamento ve kamuoyu, bunların yanısıra, görev süresinin her uzatılışı olay haline gelen Çekiç Güç konusunu da gündemine almıştı. Facia, işte böyle bir dönemde yaşandı.
Müessif kaza
Cumhurbaşkanı Turgut Özal, DYP SHP Koalisyonunun Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Vural Beyazıttı. Siyasetçi ve askerler, olayın müeessif bir kaza olduğunda birleşmişler, işi fazlaca kurcalamamayı seçmişlerdi.
Tahkik edelim ;
Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ise konu ile ilgili Aksiyon Dergisine özetle şunları anlatıyordu: Vural Paşa (Deniz Kuvvetleri Komutanı) aradı. Komutanım, Muavenet muhribini bir Amerikan gemisi vurdu dedi. Ne oldu? diye sordum. Efendim, Sea Sparrowla. Nasıl olur, tatbikattalar? Hem de efendim tatbikatın ara safhasındayız dedi. Nasıl olur Vural Paşa? Şehidimiz? var mı diye sordum. Maalesef cevabını verdi. Sea Sparrowlar, hava hedefine karşı kullanılabilir. Köprü üstünden vurulmuş. Komutan da orada. Olacak şey değil. Bunu tahkik edelim. Tahkikat heyeti kuralım dedim. Vural Paşa da olayın üzerine gitti. Çok uğraştı.
Yaralı kurtulan İlter Özdil anlatıyor: Amerika, füzeleri kasten ateşledi;
Saldırıda bir kolunu ve bir bacağını kaybeden Üsteğmen İlter Özdil, olayın asla kaza olmadığını söyledi. Sea Sparrow füzelerinin başlı başına bir sistem olduğunu belirten Özdil, Bir kaç personelin, geminin radar ve bilgisayar sistemlerinin kombine olarak atışa karar vereceği bir silah sistemi. O sırada gemiler dost sularda, ortada tehdit yok. Gemimiz düşman olarak seçiliyor ve kasten ateş ediliyor diye konuştu.
Ciğerinde şarapnel ;
Yaşanan faciada ağır şekilde yaralanan Teğmen Uluç Kılıç da Radikal Gazetesinde 18 Şubat 2003 tarihinde yayınlanan haberde, dehşet gecesini şöyle anlatıyor:
Saatler 22.30u gösterdiği sırada, Muavenet Muhribinde büyük bir patlama oldu. ABDye ait Saratoga uçak gemisinden yükselen güdümlü füzeler, Muavenetin kaptan köşküne kilitlenmiş ve kısa sürede gemi enkaz haline gelmişti. Halen, akciğerlerinde şarapnel parçalarıyla yaşayan Teğmen Uluç Kılıç, yaralanan arkadaşlarıyla birlikte tazminat için ABDye dava açtı. Olayın siyasi olduğunu ileri süren ABD 11. Temyiz Mahkemesi, diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğine karar verdi. Böylece Kılıçın yasal yollardan ABDden tazminat hakkı ortadan kalktı. Aradan geçen dört sene içinde çeşitli yerlere başvuran Kılıç, eli boş döndü. Şimdi özel bir şirkette kaptanlık yapıyor.
Belgeselini yaptı işinden kovuldu;
Muavenet muhribiyle ilgili gerçekleri açıklayan bir belgesel hazırlayan Gazeteci Tuncer Bahçıvan işinden oldu. TV8de yayınlanan Muavenet Fırkateyni Neden Vuruldu adlı belgeselde, Amerika uçak gemisi Saratoganın, Muavenet muhribini kasten vurduğuna dair ciddi belgeler kamuoyu ile paylaşıldı. Bu programın yayınından kısa bir süre sonra gazeteci Bahçıvanın işine son verildi. Gazeteci Tuncer Bahçıvan, Ben 2003 yılında TV8de iken bu facianın belgeselini yaptım. Her magazin programını bile defalarca yayımlayan TV8, nedense bu belgeseli bir daha tekrar etmedi dedi.
Egeden gelen bir haber, gündemin ortasına bomba gibi düşmüştü. Ege Denizinde gerçekleştirilen Kararlılık Gösterisi-92 adlı NATO tatbikatında Türk Deniz Kuvvetlerine ait TCG Muavenet Muhribi vurulmuştu. 2 Ekim 1992 tarihinde Amerikan uçak gemisi Saratogada birden bire hareketlilik yaşanmıştı. Gerçek atışın bulunmadığı tatbikatta geceyarısı Saratoga personeli, Muavenet Fırkateyninin de aralarında bulunduğu Yeşil Grup a karşı en üst düzeyde alarma, yani savaş haline geçmişti.
Çok geçmeden Saratogadan ateşlenen Sea Sparrow füzesi, gemimizin kaptan köşküne isabet etmiş, iki saniye sonra ikinci füze gelmişti. Peşpeşe atılan füzeler, Muavenetin köprü üstü ve savaş harekat merkezi ile telsiz kamaralarını paramparça etmişti.
5 şehit, 22 yaralı
Olayda, Muavenet Fırkateyninin Komutanı Kurmay Yarbay Levent Kudret Güngör, Uçaksavar Yardımcı Subayı Teğmen Alper Tunga Akan, Tesis Astsubayı Serkan Haktepe, İkmal Çavuşu Mustafa Kılıç ve Er Recep Atak şehit olurken, 22 askerimiz de yaralandı.
ABD, Türkiyeyi derinden yaralayan bu olayın kaza olduğunu açıkladı. Ancak, kaza olması imkansızdı. Çünkü, Saratoga mürettebatının iki atışı da tam isabet kaydetti. Sea Sparrow füzelerinin ateşlenebilmesi için 6 ayrı karara ihtiyaç vardı. Ayrıca bu işlemler, ayrı ayrı odalarda bulunan personel tarafından yapılmaktaydı. Dolayısıyla füzelerin peşpeşe kazayla ateşlenmesi inandırıcı olmaktan uzaktı.
Saldırı savaş nedeni;
Uluslararası hukuk açısından savaş gemisinin statüsü elçiliklerden çok farklı değildi. Bayrağını taşıdığı ülkenin egemenlik haklarını ifade etmekte, ülke toprağı kabul edilmektedir. Bu sebeple savaş gemilerine yapılan tecavüzler, ülke toprağına yapılmış gibi muamele görür; dolayısıyla savaş nedeni sayılır. Savaş gemisine yapılan hasmane bir saldırının karşılığı misliyle muameledir.
Şehitlerimizin cenazeleri gözyaşlarıyla kaldırılmıştı;
Faciada şehit olan Muavenet Fırkateyninin Komutanı Kurmay Yarbay Levent Kudret Güngör, Teğmen Alper Tunga Akan, Astsubay Serkan Haktepe, İkmal Çavuşu Mustafa Kılıç ile Er Recep Atak, düzenlenen askeri törenin ardından dualarla toprağa verilmişti.
Amerikan uçak gemisi Saratogadan ateşlenen 2 füze muhribi enkaza çevirdi
Kimse fazla kurcalamadı;
Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile Başbakan Süleyman Demirel ve hükümet arasında iç çekişmelerin yaşandığı dönemdi 1990lı yıllar. DYP-SHP koalisyon hükümeti, bir yandan Cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlayacak by-pass yasaları hazırlarken, diğer taraftan Cumhurbaşkanı Özalı makamından indirmek için diğer partilerle konsensus oluşturmaya çalışıyordu. Parlamento ve kamuoyu, bunların yanısıra, görev süresinin her uzatılışı olay haline gelen Çekiç Güç konusunu da gündemine almıştı. Facia, işte böyle bir dönemde yaşandı.
Müessif kaza
Cumhurbaşkanı Turgut Özal, DYP SHP Koalisyonunun Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Vural Beyazıttı. Siyasetçi ve askerler, olayın müeessif bir kaza olduğunda birleşmişler, işi fazlaca kurcalamamayı seçmişlerdi.
Tahkik edelim ;
Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ise konu ile ilgili Aksiyon Dergisine özetle şunları anlatıyordu: Vural Paşa (Deniz Kuvvetleri Komutanı) aradı. Komutanım, Muavenet muhribini bir Amerikan gemisi vurdu dedi. Ne oldu? diye sordum. Efendim, Sea Sparrowla. Nasıl olur, tatbikattalar? Hem de efendim tatbikatın ara safhasındayız dedi. Nasıl olur Vural Paşa? Şehidimiz? var mı diye sordum. Maalesef cevabını verdi. Sea Sparrowlar, hava hedefine karşı kullanılabilir. Köprü üstünden vurulmuş. Komutan da orada. Olacak şey değil. Bunu tahkik edelim. Tahkikat heyeti kuralım dedim. Vural Paşa da olayın üzerine gitti. Çok uğraştı.
Yaralı kurtulan İlter Özdil anlatıyor: Amerika, füzeleri kasten ateşledi;
Saldırıda bir kolunu ve bir bacağını kaybeden Üsteğmen İlter Özdil, olayın asla kaza olmadığını söyledi. Sea Sparrow füzelerinin başlı başına bir sistem olduğunu belirten Özdil, Bir kaç personelin, geminin radar ve bilgisayar sistemlerinin kombine olarak atışa karar vereceği bir silah sistemi. O sırada gemiler dost sularda, ortada tehdit yok. Gemimiz düşman olarak seçiliyor ve kasten ateş ediliyor diye konuştu.
Ciğerinde şarapnel ;
Yaşanan faciada ağır şekilde yaralanan Teğmen Uluç Kılıç da Radikal Gazetesinde 18 Şubat 2003 tarihinde yayınlanan haberde, dehşet gecesini şöyle anlatıyor:
Saatler 22.30u gösterdiği sırada, Muavenet Muhribinde büyük bir patlama oldu. ABDye ait Saratoga uçak gemisinden yükselen güdümlü füzeler, Muavenetin kaptan köşküne kilitlenmiş ve kısa sürede gemi enkaz haline gelmişti. Halen, akciğerlerinde şarapnel parçalarıyla yaşayan Teğmen Uluç Kılıç, yaralanan arkadaşlarıyla birlikte tazminat için ABDye dava açtı. Olayın siyasi olduğunu ileri süren ABD 11. Temyiz Mahkemesi, diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğine karar verdi. Böylece Kılıçın yasal yollardan ABDden tazminat hakkı ortadan kalktı. Aradan geçen dört sene içinde çeşitli yerlere başvuran Kılıç, eli boş döndü. Şimdi özel bir şirkette kaptanlık yapıyor.
Belgeselini yaptı işinden kovuldu;
Muavenet muhribiyle ilgili gerçekleri açıklayan bir belgesel hazırlayan Gazeteci Tuncer Bahçıvan işinden oldu. TV8de yayınlanan Muavenet Fırkateyni Neden Vuruldu adlı belgeselde, Amerika uçak gemisi Saratoganın, Muavenet muhribini kasten vurduğuna dair ciddi belgeler kamuoyu ile paylaşıldı. Bu programın yayınından kısa bir süre sonra gazeteci Bahçıvanın işine son verildi. Gazeteci Tuncer Bahçıvan, Ben 2003 yılında TV8de iken bu facianın belgeselini yaptım. Her magazin programını bile defalarca yayımlayan TV8, nedense bu belgeseli bir daha tekrar etmedi dedi.