Michael Skibbe Galatasaray TV'ye Konuştu

Bu konuyu okuyanlar

aliihsangs12

Müdavim
Katılım
29 Nisan 2008
Mesajlar
1,348
Reaksiyon puanı
4
Puanları
0
Galatasaray Profesyonel Futbol A Takımı Teknik Direktörü Michael Skibbe, Galatasaray TV’de Teknik Yorum programına konuk oldu ve gündemdeki konulara dair önemli açıklamalarda bulundu.

B_2424_skibbeB.jpg


Programımıza derbiden önce Benfica maçıyla başlayalım, kronolojik gidelim istiyoruz. Olympiakos galibiyetinden sonra kendi evinde hiç mağlubiyet almayan Benfica karşısında Galatasaray deplasmanda kazandı ve puanını 6’ya yükseltti. Genel bir Benfica maçı değerlendirmesiyle başlayabilir miyiz?

O akşam takımımız uluslararası iyi bir takıma karşı önemli bir galibiyet aldı. Tabii iyi bir oyunla beraber. Maça çok cesur ve iyi bir başlangıç yaptık. Özellikle de 2. devre de oynanan oyunla da galibiyeti hak eden taraf olduk.

O gün Suazo, Reyes, Aimar, Di Maira gibi pek çok oyuncuyu etkisiz hale getirdi Galatasaray. Mükemmel bir orta saha grafiği çizdi… Size göre o maçın farkı neydi diğer karşılaşmalardan?

Bizim grubumuzun zaten iyi takımlardan oluştuğunu daha önce belirtmiştik. İyi bir takıma karşı deplasmanda oynadık. Üstelik ofansif yönde de çok etkili bir takıma karşı deplasmanda oynamamıza rağmen, takım olarak defansif özelliklerimizi iyi uyguladığımız içini oyunu istediğimiz gibi sonuçlandırabildik.

O gün Arda ve Lincoln ekstra bir uyum içinde gözüktüler. Gerçekten sezon başından bu yana en iyi pas alışverişini yaptıkları karşılaşmalardan biriydi. Onların uyumu ile ilgili neler söylemek istersiniz.

Ben bu ikiliye bir de Ayhan’ı katmak istiyorum. Özellikle defansif özelliklerini iyi kullandıkları gibi, ofansif anlamda paslarını çok iyi değerlendirdiler. Pas oranlarında isabet yüzdesini de çok yüksek tuttukları için bu başarılı oyunu ortaya koydular.

Grupta diğer maçların da berabere bitmesi ile artık Galatasaray gruptan çıkmayı garantiledi diyebilir miyiz?

Amacımız artık bir galibiyet daha alıp grup liderliğimizi garantilemek. Eğer bunu başarabilirsek diğer eşleşmede grup üçüncüsü ile karşılaşıp bir sonraki turu da geçmek istiyoruz. Burada diğer bir avantajda grubu lider bitirebilirsek, eşleşeceğimiz takım ile ilk maçı deplasmanda oynayacağız, bu bizim için büyük bir avantaj olacak.

Steau Bükteş’e elendiğimiz ilk turda da siz özellikle ilk maçın Ali Sami Yen de olmasından pek hoşnut değildiniz. Bellinzona maçında tam tersi olmuştu. Anlaşılan iç saha avantajını yakalamak için Galatasaray”ın grubu birinci bitirmesini hedefliyorsunuz?

Tabi ki uluslararası platformda her zaman en üst seviyedeki takımlarla oynayacağınızı hesaba kattığınızda, ilk maçı deplasmanda oynadığınız zaman evinizde oynayacağınız ikinci maçı düşünerek daha iyi konsantre olabiliyorsunuz.

Benfica maçından sonra, Meira ve Lincoln’ün sizden özel izin alarak o gece kamptan ayrıldıkları söyleniyor. Bu konuyla ilgili neler söyleyeceksiniz?

Tabi benim için bu güzel bir fırsat. Kendi medya kuruluşumuz aracılığıyla bu konuya doğru bir şekilde açıklık getirebileceğim. Kamuoyuna yanlış bir şekilde yansıtılan olayları açıklamak benim için önemli. Sizlere de bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. Maçın bitiminde galip geldikten sonra Meira ve Lincoln ailelerinin büyük bir bölümünün statta maçı izlediklerini belirttiler ve 2-2.5 saatliğine onlarla dışarıda yemek yiyebilmek için izin istediler. Her şeyden evvel bütün profesyonel oyuncularımız kendi profesyonelliklerinin nasıl ve neler gerektirdiğini çok iyi bilen ve onları da çok iyi değerlendiren oyuncular. Ben onlara yalnız şöyle bir şey söyledim. Tabi ki gidebilirsiniz ama maçtan sonra beraber oturup yiyebileceğimiz akşam yemeğimize katılın. Belki başkanımız bize bir şeyler söylemek ister. Ondan sonra ikinize de izin vereceğim dedim. Ayrıca onlara şunu da sordum, sadece ikisi değil onlarla beraber bir yemek için dışarı gelmek isteyen var mı? Böyle bir şey varsa onlarla beraber gidebileceğini de söyledim. Bunu sorduğumda Milan Baros onlara katılmak istediğini söyledi. O da onlara katıldı. Bir Brezilya restaurantına gittiler yemeğe. On biri çeyrek geçe yerel saatle çıktılar, iki saat yirmi beş dakika sonra da geldiler. Üçü de gayet profesyonelce izin aldılar ve gittiler. Yemeklerini yediler, aileleriyle beraber oldular. Bu sıkıntı yaratmaz. Aileleriyle yedikleri yemekte bir sakınca yok. Zaten yazılanların tam tersiydi yaşananlar. Medyada partiye gitmişler sabah beşte gelmişler gibi yazılar yazdılar. Aynı şekilde inşallah Berlin’de de maçımız olacak. Hakan Balta gibi Ümit Karan gibi oradan gelen oyuncularımız var. Orada aileleri, arkadaşları, yakın dostları olan oyuncularımız var. Orada da umarım iyi bir sonuçtan sonra, iyi bir futbol gecesinden sonra onlar da bana gelip bu konuda izin isterlerse onlara da tabi gereken zamanda gereken izini vereceğim.

Fenerbahçe derbisi 4-1 kaybedildi. Öne geçtiği bir karşılaşmaydı Galatasaray’ın. Nedenlerine baktığı zaman, araştırdığı zaman, maçı tekrar izlediği zaman nasıl bir yorum getirdi sayın Skibbe ?

İlk söylenebilecek şey defansımızda bazı hatalar yaptık. Buna Lizbon’da yapmadığımız hatalar da diyebiliriz. Biz aslında Lizbon’da yaptığımız gibi çok iyi bir başlangıç yaptık ve golü de bulduk. Çok erken bir gol bulduk. Maalesef golü de bulduktan sonra her zaman çok iyi yaptığımız takım savunmasını çok iyi yapamadık. Yapabilseydik tam istediğimiz gibi bir başlangıç yapıyor olacaktık. Zaten hemen akabinde kornerden beraberlik golünü yememiz bir şok oldu aslında. Ama golü erken yememize rağmen oyunu kurmaya çalışan bizdik, sayılmayan bir golümüzde var. Burada da maalesef Eskisehir’de olduğu gibi hakemin şanssız olarak nitelendirdiğim bir yanlış kararıyla bizim öne geçme şansımızı engellendi.

Hakemin serbest vuruş olarak gösterdiği ilk baştaki bir el hareketi Lincoln’ü doğruluyor. Daha sonra Lincoln’ün arkasından en direkt vuruş işareti yapıyor ki bu Lincoln’un görüş açısının dışında kalan bir nokta. Bunu biraz açabilir mi Sayın Skibbe?

Aynen sizin açıkladığınız gibi gördüm olayı ve şunu da ilave ederim. Milan Baros’a yapılan tehlikeli bir hareket yok. Milan Baros’a yapılan bir faul var. Tehlikeli hareket çift vuruş, faul tek vuruş. Hakem verdiği en direkt serbest vuruş kararıyla zaten yanlış bir karar verilmiş oldu. Şimdi Lincoln’ün şutu gidip gol olunca bakın sahaya, bizim oyuncularımız ve hatta Fenerbahçe’li futbolcular bile gol olduğuna inandı. Ona göre tepki verdi herkes. Şundan da çok eminim 2-1 geçerli olsaydı, oyunun gidişatı çok farklı olacaktı. Maalesef bu kararı ben anlayamadım.

Hüseyin Göçek’in maç içinde ki özellikle sarı kart standartları ya da takdir hakkını kullanması yönünde sizin bir eleştiriniz olacak mı?

Hakemlerimiz verdikleri kararlarla takımın maçın gidişatını ve kaderini tabiî ki değiştirebiliyorlar. Ama şunu da söylemem gerekiyor; bizim ligimizde hakemlerimizin genel olarak iyi oldukları söylenebilir. Çünkü şunu da biliyorum ki hakem tarafından lig içerisinde bir maçta avantajlı kararlar size çalınabilir, bir maçta dezavantajlı kararlar size verilebilir. Bu bir şekilde sezon içinde dengelenir zaten. Bazı örnekler vermek gerekirse bazen çok kritik ve çok ince detaylı ofsaytlar verilebiliyor. Mesela Eskişehir’de rakibin attığı 3. golde ofsayt pozisyonu vardı. Bu yan hakemle orta hakem arasındaki o an ki görüş açısına ve o anki karar verme anına bağlı. Bunlar olabiliyor o an karar veriyorsunuz. O hatalar olabilir. Bu oyuna ve oyunculara bir şekilde tesir etmiyor. Çünkü bunlar devamlı olan şeyler. Ama biraz evvel bahsettiğimiz Lincoln’ün attığı ve direkt vurduğu Fenerbahçe maçındaki pozisyon olsun, bir de maç 2-2 iken Eskişehir’de ofsayttan gelen gol olsun… Bu tip kararları futbolcular anlamadığı zaman psikolojiyi de etkilediği için ondan sonraki maçın gidişatını çok etkiliyor.

Galatasaray’ın gördüğü sarı kartların toplamına baktığımız zaman Eskişehir ve Fenerbahçe maçları ile diğer maçlarda görülen kartların tamamına yakını hakemle girilen diyaloglardan ya da elle oynamalardan çıkan kartlar. Yani Servetin bu hafta gördüğü sarı kart gibi darbeyle ilintili kartlardan çok bu tip kartları görüyoruz. Bu konuda nasıl bir tedbir düşünüyor?

Öncelikle daha sağlıklı kararlar verilirse hakemler tarafından bu tabiî ki azalacaktır. İtirazlar sarı kartlar… Şimdi geçen lig maçımıza bakarsak hiç sarı kart yoktu mesela, her zaman öyle değil. Ama biraz evvel söylediğimiz gibi eğer o an futbolcular gerçekten o kararın yanlış olduğuna inandığında ve daha sonra bakıldığında televizyonda gerçekten futbolcuların itiraz ettikleri doğru çıkınca, o zaman futbolcular daha da çok etkileniyor.

Tekrar maçın ayrıntısına girdiğimiz zaman, az önce kendi cümlelerinde de kullandı, Benfica maçında yaptığımız takım savunması Fenerbahçe maçında aynı oranda yapamadık. Bunun ayrıntısı bir kaç cümleyle nasıl açıklanır?

Şimdi orda ilk derecede söyleyebileceğimiz canlılık, atiklik yoktu. İşte hep bahsediyoruz şu dönem içerisinde gereken canlı aynı seviyede oyuncularımızı birini çıkarttığın an diğerini koyma durumumuz yok sakatlıktan dolayı. Şimdi Kadıköy’de tabi sakatlanmış geriye dönmüş birkaç oyuncumuz yine yedek kulübesinde gördüysek de o oyuncularımız şimdi yüzde yüz performansını gösterecek durumda değiller. Çünkü iki gün evvel takım idmanına katılabildi bu oyuncularımız… Onlar içinde sahaya sürdüğümüz arkadaşlarımızın yüzde yüz performans göstermelerini bekleyemeyiz. Şimdi bu durumda o zaman oynayan kadromuz sırf bedensel değil bir de psikolojik olarak da o hazır bulunmalı ve devamlı kendini maça hazırlamalı.. Bu anlamda tam konsantr maça da kendini veremiyorlar bazen. Çünkü sırf bedenen değil kafada da olan bir şey. Dediğimiz gibi dışarıdan gelecek onun seviyesinde aynı şekilde görevini yapacak alternatif olmayınca her geçen maçta daha da zorlaşıyor.

Biraz yenilen gollerin ayrıntısına girelim. Mesela ilk gol, savunmadaki açık nerdeydi size göre? İkinci golde Emre şanssız şekilde kendi kalesine attı, üçüncü golde yine De Sanctis’in baraj isteyip istemediği konuşuluyor, kademenin duruş yeri doğru muydu? Bize yenilen gollerin ayrıntısını aktarabilir misiniz?

İlk golde korneri gerektirmeden önce takım olarak topun arkasına gerektiği şekilde gelemedik, oradaki oluşuma müsaade ettik. Ve o oluşum en son kornere kadar devam etti. İki kornerde de daha önce konuştuğumuz gibi gerektiği kadar önlem almamıza rağmen doğru şekilde uygulayamadığımız için ikincisinde golü yedik. Bizim kornerlerde ve ölü toplarda serbest adam olarak ön direkte gelecek kötü veya alçak atılan topları uzaklaştıracak bir görevlimiz var. Bu görevimizi iyi yapmadığımız için ilk golü yedik. İkinci golde de kontra atağa müsaade ettik ve bir müdahalede bulunamadık. Bu golü Emre’nin kendi kalesine atması çok sansız bir olay zaten o vurmasa Güiza arkada boş pozisyondaydı. Orada başlangıç noktası önemliydi, o kontratağa müsaade etmemeliydik. Buna rağmen biz devre arasına kadar daha iyi oynayan takımdık. Burada önemli nokta üçüncü golü yediğimiz andı. Çünkü o golü attıktan sonra istedikleri pozisyonları buldular.Geriye yaslanıp uzun toplarla istedikleri pozisyonları yakaladılar ve o dakikadan sonra iyi gözüktüler.

Maçın kopma anı 49.dakikaydı diyebilir miyiz?

Tabi biz daha farklı hazırlanmıştık ve ona göre değişikliklerimizi yapmıştık. İkinci yarı daha arzulu istekli başladık fakat o gelen golde Morgan’ın da şanssızlığı gelen topu yanlış yöne uzaklaştırmasıydı. O golden sonra oyuncularımızın bütün amaçları ve hevesleri kırıldı.

Siz böyle pozisyonlarda tercihi tamamen kaleciye mi bırakıyorsunuz? Bu baraj tercihi kalecimizin tercihimiydi?

Bu konularda tercih tamamen kalecinindir.

Seken topta defansın kademe hatası var mıydı?

Bu tip pozisyonlarda genellikle atak yapan takımın oyuncuları avantajlıdır çünkü frikik atıldığında defans oyuncuları devamlı çıkış halinde olur, forvet oyuncuları da top sekerse diye ileri doğru hamle yaparlar. Böyle pozisyonlarda görülür ki hep kaleciden seken toplar tehlikeli olur.

Siz ilk kez bir derbi yaşadınız, deplasmanda bazı olumsuz koşulların varlığı futbolcularımızı skor açısından etkilemiş olabilir mi?

Tabi ki tribünlerden gelen hoş olmayan sözlerde oyuncularımızın olumsuz etkilenmesinde önemli paya sahip. Tabi ki bu sözleri sarf edenler kim olursa olsun kendi terbiyeleriyle baş başa kalmaları lazım. Böyle bir şey uluslararası alanda alışık olmadığımız bir durum. Her takım taraftarı kendi takımını desteklemek için tabi ki elinden geleni yapacaktır. Ama bu işi terbiye sınırları içinde yapmalıdır.

Peki siz maça çıkmadan soyunma odasında futbolcularımızın yüzünde bir gerginlik sezinlediniz mi? Çünkü 9 yıldır bu statta istenilen sonuçlar alınamıyor. Bu durumun bazı futbolcularda psikolojik yönden hasarlar oluşturduğu hissine kapıldınız mı?

Maçtan evvel kesinlikle öyle bir durum yoktu. Tam tersine çok iyi motiveydiler. Ve ben ilk devre bitene kadar da bu konuda hiçbir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum. İkinci yarı skor sizin lehinize olmayınca ve yorgunluk başlamışsa o zaman bu etkilenme daha çok kendini gösteriyor. Örneğin Arda’da olduğu gibi. İstediğin skor yok, istediğin oyunu da oynayamıyorsan bir de dışarıdan ağır sözler geliyorsa bu etkili oluyor. Üzülerek söylüyorum aynı Arda Turan milli forma altında çok iyi maçlar çıkardı. Bu çirkin sözleri söyleyen kişiler aynı oyuncuyu milli forma altında alkışlarken kendi forması için oynadığında küfürle karşılıyorlar. O bu sözleri hak etmiyor.

Sayın Skibbe Kaptan Ümit Karan’ı 2. yarıda oyundan alma sebebi taktiksel mi yoksa Kaptan’ın biraz daha hakemle diyalogu ve agresif bir yapısını mı sezinledi. Bu konuda bir şey söyleyecek mi?

Aslında Milan Baros’ta olduğu gibi iki tane güçlü taze katkıda bulunabilecek iki hazır adam almaktı amacımız ikinci devre. Arda, Lincoln’u de unutmamakla beraber aynı şekilde Ümit de evvelki maçta çok büyük mücadele verdiler. Hem defansif anlamda hem ofansif anlamda. O yüzden bunu düşünerek Nonda’yla Harry Kewell’la beraber daha güçlü daha dinamik bir şekilde ikinci devreye başlarız düşüncesiyle bu değişiklikleri yaptık. Ama tabii bu düşünceler güzel diye 49. dakikada 3. gol olunca bütün her şey altüst oldu, her şey değişti.

Maç sonrası Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Haldun Üstünel ve Futbol AŞ Genel Müdürü Adnan Sezgin’in soyunma odalarına gelmelerinin sizi rahatsız etmediğini söyledi ve bu konuda sanki işinize karışıldı şeklinde yorumlandı.

Bütün dünyada olağan şeyler. Sorumlu menajer bazen de başkanlar maçtan evvel veya maçtan sonra soyunma odasına gelip çıktıkları her yerde görülür. Maç başında geldiklerinde genellikle motivasyon amacıyla futbolculara daha iyi motive vermek için gelirler. Ondan sonra zaten maç başlayınca 90 dakika mücadelesini verir futbolcu. Devre arasında zaten bu kişiler orada olmaz. Maçtan sonrada ya motive etmek için gelirler ya da tebrik etmek için gelirler. Bu normaldir ve ben bunu hiçbir zaman negatif algılamadım. Bazen de gayet güzel olduğunu düşünüyorum. Bu kulüpte yapılan bir şey. Kesinlikle bir daha üstüne basa basa söylüyorum maçtan evvel başarılar dileklerini bildiriyorlar, maçtan sonrada gereken ortama göre ya teselli veyahut tebrik etmek için geliyorlar.

Şampiyonluğu hedefleyen bir takım kuşkusuz deplasman karnesini de düzeltmek zorunda ama şu an için Galatasaray’da bu maalesef söz konusu değil. 5 maçta sadece 1 galibiyet var. Geriye kalan 12 deplasman daha var. Bu konuda nasıl hedefler belirliyor Sayın Skibbe?

Her şeyden evvel yine kadromuzun gelişmesi çok önemli. O da sakat oyuncularımız iyileşmesiyle oluyor. Bu önümüzdeki haftalarda zor haftalarda zor takımlara karşı mücadele edeceğimiz takımı güçlendirmek için bu şart. Ali Sami Yen’de oynadığımız bütün maçlarımızda galip gelmek zorundayız bu arada. Bu deplasmanlarda muhakkak galibiyet için oynamak istiyoruz. Ama bunu her zaman akın ve sabırla yapmamız gerekiyor. Çünkü bunun sebebi üç kulvarda da sonuca finale varmak istiyoruz. Türkiye Kupası olsun Türkiye Ligi olsun UEFA Kupası olsun.

Peki şampiyonluğu derbi maçlar mı etkileyecek yoksa şampiyon adaylarının Anadolu takımlarıyla yapacağı müsabakalar mı belirleyici olur?

Bence her ikisi de geçerli olacak. Çünkü Türkiye Ligi artık öyle bir lig halini aldı ki biraz ciddi şekilde oyununuzu oynamadığınız zaman o küçük dediğimiz takımlar sizi çok rahat yenebiliyor. O duruma geldik. Çünkü Türkiye ligi standardını yükseltti bu konuda. Ama tabiî ki derbilerin şu önemi var her zaman olduğu gibi direk olarak birbirinizle mücadele ettiğiniz zaman puan açısından kazandığınız zaman altın puan gibi bir değer kazanıyor veyahut mağlup olduğunuz zaman aynı şekilde. O açıdan da önemi ayrı.

Peki tekrar maça başlama şansı olsa Benfica maçının onbirini aynen Fenerbahçe maçında oynatır mıydı?

Tabi ki yine başlardım. Çünkü Lizbon’da anlattığımız gibi iyi bir oyun sergiledi takımımız ve o takım bir dahaki maçta yine ilk onbirde başlamayı hak etmişti. Şimdi şunu da gördük ikinci devre değişiklikler yaptık. İçeriye giren arkadaşlarımız Nonda mesela sakatlığından önceki formundan uzaktı ve diğer oyuncularda tam beklediğimiz yüzde yüz katkıyı yapamadı yani bunu şöyle de diyebiliriz onlarla başlasaydık daha iyi olacaktı diye bir garantisi yok.

Bu anlamda Kewell düşünülebilir miydi? Seyircilerimizin kafasındaki şu an soru bu?

Hem evet hem de hayır. Dün bilmiyorum kameranız idmanda vardı belki görüntülerde vardır. Dün idmanda ufak tefek sıkıntıları oldu ve idmanı tamamlayamadı. Yani tam olarak, hem kafa olarak hem fizik olarak tam hazır değildi aslında.

Süper ligdeki on maçta Galatasaray on beş gol yedi ve en çok gol yiyen takımlar arasına girdi. Aslında bireysel olarak kendisini çok çok ispatlamış en iyi defans oyuncularına sahip Galatasaray. Yine bu savunma oyuncularının yer aldığı bu kadro neden takım savunmasını, özellikle sert önde baskı yapan rakiplere karşı uygulayamıyor?

Biz her şeyden evvel öyle bir takımız ki ileriye doğru oynamak isteyen, hep atak yapmak isteyen bir karaktere sahibiz. Ve çoğu maçlarda bu amacımıza ulaşıyoruz ve bütün oynadığımız müsabakalarda hemen hemen hepsinde gollerimizi attık. Daha evvel televizyonumuzda da bu konuyu dile getirdik. Bu soru üzerine tekrar hatırlatmakta fayda var. Dengeyi bulabilmemiz için, defansla forvet hattında dengeyi bulabilmemiz için ona gerektirecek oyuncularımız, genellikle Mehmet Topal, Barış Özbek, Emre Göngör, Linderoth gibi bu dengeyi kuracak futbolcular aynı anda sakatlanınca bu bizi bu anlamda oldukça zorladı.

Kaynak
 
Üst