Mezar soyucusunun sonu mu?

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

hasal111

Asistan
Katılım
3 Mart 2008
Mesajlar
290
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
‘Mezar soyucusu’nun sonu mu?

Geçtiğimiz haftaya malum medyanın başlattığı çıkar amaçlı yeni bir kampanya ve Başbakan Erdoğan’ın beklenen sert çıkışı damgasını vurdu.

Hatırlanacağı üzere bundan birkaç hafta evvel medyanın yarısından fazlasını oluşturan iki grup, Doğan ile Karamehmet medyası, arasındaki kavga sonucunda; Ergenekon belgeleriyle gün yüzüne çıkan medya-siyaset ve iş çevrelerinin kirli işbirliğinin ortaya döküldüğü Pamukbank’la ilgili tartışmalar ve karşılıklı suçlamalar gündeme gelmişti.

Gruplardan biri diğerini ‘mezar soyuculuğu’yla bile suçlamıştı.

Hatta gruplardan biri adına Akşam Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut bir çağrı yaparak; Türkiye’de her kurumun temizlenme sürecine girdiğini, bir tek medyanın kendi geçmişiyle hesaplaşmaya yanaşmadığını, bu ülkenin temizlenmesi ve aydınlık bir geleceğe doğru yürümesinin, medyasının da temizlenmesiyle mümkün olabileceği gerçeğine işaret etmişti.

Aydın Doğan’ın yanında uzun yıllar çalışmış, önemli görevlerde bulunmuş iki önemli gazeteci ve iki önemli tanık olan Fatih Altaylı ve Serdar Turgut, hafta sonu, Başbakanın yaptığı açıklamalara benzer yazılar kaleme alarak, Aydın Doğan’ın, gazeteciliği çıkar amaçlı kullandığına vurgu yaparak; tüm bu manevraların asıl nedeninin Hilton Oteli’nde plan değişikliği, İlk-San arazisine imar izni, daha az vergi, dijital lig yayını, rezidanslar, ihaleler vesaire için yapıldığını gündeme taşımışlardı.

Bizde habervaktim.com olarak “Olayın üzerine cesur bir şekilde gidilerek büyük bir temizlik yapılmalı ve bu ülkenin makus talihi değiştirilmelidir. Şuna inanıyoruz ki, Türkiye’nin belki de terörden önce en büyük ve temizlenmesi gereken en önemli sorunu terörü, mafyacılığı, çeteciliği, rantiyeyi besleyen ve beslenen ‘malum medya’ ve sahipleridir.

Bunlar temizlenmedikçe, Türkiye hiçbir zaman düzlüğe çıkamaz.

Bu bir fırsattır. Aydınlık bir gelecek, aydınlık bir Türkiye, temiz bir toplum için; işi birbirlerine “sıra kimde?” aymazlığına kadar götüren bu odaklara neşter atmanın zamanı geldi de geçiyor…” çağrısını yapmıştık.

Bir kez daha hatırlatmakta fayda var.

Bahse konu medya, yıllarca sıradan masum inanç etkinliklerini bahane ederek hiç hak etmediği halde medya eliyle haksızlığa, usulsüzlüğe, iftiraya, çifte standarda maruz kalan mazlum insanlara çamur atarak, ülkenin öz sermayesini hortumlamanın hesabını yaptı.

Türkiye İranlaşacak, Cezayirleşecek, Malezyalaşacak, mahalle baskısı, irtica gibi yaygaralarla, suni gündemlerle korku heyulaları oluşturarak çıkar çarklarını daha da genişletmenin planını kurdular.
Bu süreçte sabrının son noktaya geldiği her halinden belli olan Başbakan Erdoğan da; bu güne kadar sustuğunu; ancak Doğan Grubu yayınları karşısında artık susmayarak her şeyi millet ile paylaşacağını ifade etti.

Başbakan açık açık, isim vermek suretiyle Aydın Doğan’ı, medyasını ticari maksatları için şantaj ve iftira aracı olarak kullanmakla itham etti.

Erdoğan'ın siyasi tarihimize bir ilk olarak geçen sözleri şöyle: "Şu ana kadar olan bütün kampanyalarının arkasında yatan gerçek budur. Açık söylüyorum şimdi; Hilton'dur. Hilton Oteli'nde istediği plan tadilatlarını bana ve belediye başkanıma yaptıramadığı için bu adımları atmaktadır. Bizzat bana bunu teklif etmiştir, bizzat belediye başkanıma bunu teklif etmiştir. İstediğini alamadığı için de bu kampanyaları sürdürmektedir." dedi.

Bununla da kalmayan Başbakan, saldırıların arkasında ne olduğunu açıklaması için Doğan'a bir hafta süre verdi ve “Açıkladın açıkladın! açıklamadın ben açıklayacağım. Kara kaplı defterler açılacak!” uyarısını yaptı.

Habervaktim başından beri hep ülkemizde medya yapılanmasının normal olmadığına vurgu yaptı, yapıyor.

Medya yapılanmasındaki çarpıklığa dikkat çekerek; medyanın üç ana gruba ayrıldığını tahlilini yapıyor:

Bir: İnanç düşmanı, milli-manevi değerleri sistematik bir şekilde dejenere etmek isteyen, milli iradeye saygısız, işlerine gelmeyen gerçekleri karartan, perdeleyen, sulandıran, medyayı çıkar aracı olarak gören, arsız azınlık temsilcisi, andıççı, holdingci, şantajcı medya.

İki: Saflarını tam olarak belirleyemeyen, ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabilen, iki cami arasında kalmış bi-namaz misali ‘azınlık medyası’nın kuru gürültüsünün tesirinde kalan etkisiz medya.

Üç: Milli-manevi değerlere bağlı, bir duruşu ve misyonu olan, milli iradeye ve halkın tüm gerçeklerden haberdar olmasına önem veren, onların tercihlerine saygılı, etkili, bağlantısız, bağımsız medya.

Bir kez daha buradan diğer medya gruplarına gerçek manada bir normalleşme ve kurtuluş çağrısı yapıyoruz. Gelin siz de habervaktim gibi bağımsızlığınızı ilan edin!

Kurtulun şu kirli çıkar ilişkilerinden, milli değerler ve milli iradeyle savaşmaktan, maddenin esaretinden, holdingten, şantajcılıktan.

Hem Başbakan kararlı; kılavuza da gerek yok, isteseniz de istemeseniz de yolun sonu belli.

Vakit-Editör
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst