Lenin Haklı Çıktı!..

Bu konuyu okuyanlar

?Handsome?

Doçent
Katılım
28 Ocak 2008
Mesajlar
625
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
İLHAN SELÇUK
Lenin Haklı Çıktı!..
Halit Çelenk’in dün bu sayfada yayımlanan dört dörtlük yazısının adı ''Savaş ve İnsanlık Suçluları'' idi; birkaç satır aktarıyorum:

''ABD'nin Irak'taki insanlık dışı saldırıları üzerine Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış ve kimi milletvekilleri, sözü geçen öldürüm olaylarını katliam olarak nitelemiş ve Amerika'yı kınamışlardır. Bunun yanı sıra birçok milletvekili Başkan George Bush'u mektuplarla protesto etmişlerdir.''

Çok yerinde bir girişim.

**

Lenin haklı çıktı..

Ne diyordu:

''- Emperyalizm kapitalizmin en yüksek aşamasıdır.''

Doğru mu?..

İstersen 'yanlış' diye yalanla; ama, hayatın akışı neyi gösteriyor?..

'Küreselleşme' sürecinin balayı yıllarında 'emperyalizm' sözcüğü tu kaka oldu; Lenin'in üstüne çarpı işareti kondu; oysa hazretin yazdıkları bir bir gerçekleşti...

Ne yazmıştı?..

Kısaca:

''1) Kapitalist üretimin tekelleri yaratacak gelişme düzeyine erişmesi..

2) Dünyada banka sermayesiyle sanayi sermayesinin kaynaşıp 'mali oligarşi'yi oluşturması..

3) Mal ihracatı sürerken sermaye ihracının özel önem kazanması..

4) Dünyayı paylaşan uluslararası tekellerin güçlenmesinden doğacak istencin birleşmesi..''

Hepsi bir araya gelince, emperyalizm, lider olarak George Bush'u yaratacaktı...

Hiç kimse kızmasın; vaktiyle Lenin tarihsel gidişi görmüş, kitabını yazmış; Sovyetler'in yenilgisi bu gerçeği değiştiremiyor. 'Meclis İnsan Hakları Komisyonu'ndaki milletvekilleri Vladimir İlyiç'ten hoşlanmazlar; ama, ABD'nin neden Irak'a ya da Afganistan'a el koyduğunu öğrenmek istiyorlarsa, bu azılı 'Bolşevik'e kulak vermek zorundalar; bu işin Müslümanlıkla, Hıristiyanlıkla hesabı yok!..

**

Peki, ya Angloamerikanların Irak'ta işledikleri savaş ve insanlık suçları?..

Onlar 'sebep' değil..

Sonuç!..

Emperyalizmin dünyadaki seçkin lideri George Bush ve takımı Irak'ta çığrından çıkmış kanlı çatışmalarda insanlığa ve hukuka yüz verecek durumda değiller...

Sen petrolden haber ver!..

''Mali sermaye oligarşisi''nin keyfi yerindeyse sorun yok!.. Bir yandan insanlar öldürülürken; işkenceyle telef edilirken; çoluk çocuğa kıyılırken; kadınlar, yaşlılar helak olurlarken Irak petrolü yeryüzü nüfusunun yüzde 5'ini oluşturan ve akaryakıtının yüzde 25'ini harcayan Amerika'ya doğru mu akıyor?..

Yeterlidir!..

**

Bu yazıyı Sovyetler yıkılmadan önce yazsaydım, ''Lenin'i övdü'' diye savcının iki eli yakamdaydı; iddianame, dosya, yargılama, komünistlik suçlaması ve mahpusluk baskısı cabası...

Hey gidi garip dünya!..

Doğruyu yazmak, gerçeği dile getirmek, her zaman kolay olmuyor!..


İlhan SELÇUK
 

projessor

Öğrenci
Katılım
13 Mayıs 2008
Mesajlar
9
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Siyasi polemik gibi olmasın yazarı eleştireyim.Ama ilhan selçuk da kalkar cevap yazarsa polemik başlar.Baştan söyleyeyim.Konu da bahsi geçen:Mars'ın doğu marsilistan bölgesinin önde gelen aşiretlerinden İlhan selçuk için söylenmiştir.

Artık fikrinin ne olduğunu söyle de bilelim be anam.
Lenin'e hazret dersin.
Akp kapatılsın diye "push(bush) to dil" yaparsın.
Milliyetçi geçinenlerle elele verirsin.

Vay anam vayyy.
Harbiden yanmışız.
Aklıma geldi en iyi cevap

Yetiş KEMAL PAŞA yetiş
Şu bizim marsilistanın haline bak.
 

tugbagaleri

Müdavim
Katılım
13 Mayıs 2006
Mesajlar
2,224
Reaksiyon puanı
46
Puanları
48
Lenin emekçi halkın oylarıyla seçilen bir yönetimin elit sınıfının sonuçtan memnun olmayınca darbe yapılmasını istemesini ve bunu destekleyenleri hangi tarafa koyardı acaba .... eygidi ey....
 

Turab Garip

Müdavim
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
63
Atatürk beklemekle bilgisayar başında ülke kurtaran gençlik. Ne kadar mesut ve bahtiyarım bilemezsiniz.

Bir de Lenin haklı çıktı diyen tecrübeli bir siyaset simsarı. Bence Lenin şunu söylemekte haklıymış:

"War, solves all the problems. No men, no problem."

Belki söyleyen Lenin değil de onun "istemem yan cebime koy" versiyonu olan Stalindir, fark etmez.

O hale getirdiniz ki olayı, kırk tane Atatürk gelse, kırkı da kırkından Atatürk olsa bu ülkede barındırmazsınız.
 

barttao

Asistan
Katılım
22 Ocak 2008
Mesajlar
423
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
ATATÜRK'ÜN LENİNE SANSÜRLENEN MEKTUBU
Sovyet arşivinde yapılan çalışmalar, bir gerçeği daha ortaya çıkardı. Atatürk�ün bundan 81 yıl önce, 4 Ocak 1922 tarihinde Lenin�e yazdığı mektup, Türk basınında sansürlenerek yayımlandı. Bu mektup, ilk kez, 26 Mayıs 1969 tarihli Akşam gazetesinin 5. sayfasında çıktı. Ali Kemal Meram�ın hazırladığı �Devlet Kurulurken Mustafa Kemal�den Sovyetler�e Sovyetler�den Mustafa Kemal�e Mektuplar ve Milli Mücadele� başlıklı yazı dizisi içinde yayımlanan mektubun belirli paragrafları ne hikmetse yok olmuştu. Meram, ne yazı dizisinde, ne de daha sonra yayımladığı �Türk-Rus İlişkileri Tarihi� (Kitaş Yayınları, Kasım 1969, İstanbul s.270-273) adlı kitabında mektuba herhangi bir kaynakça gösteriyor.

MUSTAFA KEMAL�İN KAPİTALİZM ELEŞTİRİLERİ KESİLMİŞ
Burada dikkati çeken nokta, mektuptan paragraf paragraf bölümlerin atılması ve bu bölümlerin de Mustafa Kemal�in kapitalizmi ve Batı sistemini eleştirdiği satırlar olması. Meram�ın yayımladığı mektubun metninden, çeviri olduğu anlaşılıyor. Mektubu Rusça metniyle karşılaştırdığımızda, çevirinin özensiz olduğu, birçok kelime ve cümlenin atlandığı, kısaltıldığı veya yanlış çevrildiği göze çarpıyor. Bazı paragrafların tümden görmezden gelindiği ve bunun bir özensizlikten kaynaklanmadığı ise çok açık.
Örneğin, �Bu rejimi ortadan kaldırma hedefine sahip bugünkü mücadelemiz, her şeyden önce kapitalizme karşı yönelmiştir. Biz memleketimizi düşman istilasından kurtardıktan sonra, kamusal ehemmiyet taşıyan büyük işletmeleri devlet eliyle yönetme niyetindeyiz. Böylece gelecekte büyük kapitalist sınıfların efendiliğinin ülkede hâkim olmasının önüne geçmiş oluruz.� paragrafı.
Yine benzer vurguların yapıldığı bir başka paragrafa da, ne yazı dizisinde ne de kitapta rastlanıyor:
�Görüldüğü gibi, bizde iktidarın üç fonksiyonunun ayrılığı mevcut değil. Batı�da kapitalist sistemin bütün milletin üzerindeki efendiliğini güçlendirmek ve bu sınıfın iktidarı istismar etmesi için özenle hazırlanan bu sistem, nefret uyandırmaktadır.�

�SOVYET� KELİMESİ NASIL �HALKÇI� OLDU?
Bu paragrafın hemen arkasından gelen �Bu bakımdan, biz kapitalist sistemden daha çok Sovyet sistemine yakınız� cümlesindeki �Sovyet� kelimesi, Meram�ın çevirisinde �halkçı� olarak değiştiriliyor.
Sovyet, yani şûralar sistemini ifade eden yürütmenin �doğrudan, kendi seçtikleri ve her hareketlerinde onlara hesap verecek vekâletler aracılığıyla� halk temsilcilerinin elinde olması da, mektubun sansürlenmiş bir noktası. Yargı görevinin �İstiklal Mahkemeleri aracılığıyla� yerine getirildiği de es geçilmiş.
Atatürk, Lenin�e ilk mektubunu 20 Nisan 1920 tarihinde yazmıştı. Bu ikinci mektubunu, Türkiye�ye gelen Ukrayna Sovyet Hükümeti heyetinin başkanı Mihail Vasilyeviç Frunze aracılığıyla Lenin�e ulaştırıyor. 2 Ocak 1922 tarihinde imzalanan �Türkiye-Ukrayna Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması�nın ardından, mektubun yazıldığı 4 Ocak 1922 tarihinde Frunze�yle bir görüşme yapan Atatürk, mektubu bu görüşmede Frunze�ye veriyor.
Türkiye basınında ilk kez düzeltilmiş tam metnini yayımladığımız bu mektup, Sosyo-Politik Rusya Devlet Arşivi�nde fond 461, liste 2, dosya 4037, yaprak 1-4 kaydıyla saklanıyor. Ayrıca 1963 yılında Mejdunarodnaya Jizn dergisinin 11. sayısının 153-155. sayfalarında tam metni yayımlanmış. Mektuptaki arabaşlıklar Aydınlık tarafından konmuştur.

Ankara, 4 Ocak 1922
Değerli Başkanım,
Ankara�da genel bir saygı ve sempati kazanan yoldaş Frunze�nin, ülkemizden ayrılışı vesilesinden istifade ederek, şahsi his ve fikirlerimden başka, gizli olarak, Türk siyaseti konusundaki görüşlerimi ve bilhassa, Türk-Rus münasebetlerini, size, kısaca açıklamak isterim.

KORKUYA KAPILAN BÜYÜK BATILI
EMPERYALİST VE KAPİTALİST ÜLKELER
Bildiğiniz gibi, Türk ve Rus halkları, yüzyıllarca sürdürülmüş boyunduruk zincirini bir hamlede silkip attıktan sonra, kendi halklarının da bu yolu takip edeceklerinden dolayı büyük korkuya kapılan büyük Batılı emperyalist ve kapitalist kuvvetlerin saldırısına uğradığından, halklarımız arasındaki yakınlık ve anlaşma, kendiliğinden gelişmiştir.
Hatırlayacağınız gibi, müşterek umutların ve benzer şartların neticesi olarak ortaya çıkan fikirlerin gelişmesi, hükümetlerimiz arasında resmi münasebetlerin kurulmasına yol açmış ve bilhassa bu münasebetlerde tayin edici bir rol oynamıştır.

�TÜRKLER VE RUSLAR, HEMEN ANLAŞTI�
Türkler ve Ruslar, tarihleri, yüzyıllarca sürdürülmüş kanlı savaşlarla doldurulduktan sonra, hemen anlaşmış ve uzlaşmışlardır. Bu vaziyet, öteki ulusları şaşkınlığa uğratmıştır. Pek çoğu, dostluğun geçici olduğu ve şartların zoruyla sağlandığı konusunda bir inanca sahip olmuşlardır. Hâlâ da bu inançtadırlar. Fakat, iki halkın hangi şartlarla ve ne ölçüye kadar birbirlerini anlayıp sevdiğini ve eski kavgaların, zalim yöneticilerin kışkırtmaları ile çıkmış olduğunu, son savaşta asker ve subayların birbirleriyle nasıl isteksizce savaştığını görmüş olanlar, birkaç sene önce oluşan yeni vaziyetin sürekli ve istikrarlı olduğunu kabul etmekte gecikmeyeceklerdir. Çünkü bu vaziyet tabii olandır ve eski istibdatı ayakta tutan suni düşmanlık ise son nefesini vermiştir.
Türkiye�nin rejim değiştirmesi, Rusya�da olduğu gibi, sosyal bir devrimle ortaya çıkmış olmayıp, yabancı devletlerin saldırı ve hâkimiyetlerine karşı bir başkaldırma türünde olduğundan, dünya kamuoyunun dikkatini çekmemiştir. Bu başkaldırış, canlı ve gerçek olarak dile getirilmemiştir. Yüzeysel de olsa, ülkemiz hakkında bir bilgiye sahip olanlar, 1918 Mütarekesi�nden, özellikle 16 Mart 1920�den beri alınan yolun çok büyük olduğunu kabul edeceklerdir.
Yüzyıllardan beri her şeyde efendilerine ve saraylılara ve daha sonra oligarşiye bağlı kalan Türk halkı, 1919 yazında girişilen savaşla, kendi kaderinin sahibi olmayı başarmıştır.

 

barttao

Asistan
Katılım
22 Ocak 2008
Mesajlar
423
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
TÜRK HALKI EFENDİSİZ
YAŞAYABİLECEĞİNİ İLAN ETTİ
Açık konuşuyorum. Erzurum ve arkasından Sivas kongrelerinde bir araya gelen delegeler, halkların kendi kaderlerini tayin hakkını öngören bir hükme varmışlardır. Siz, değerli Başkanım, daha Dünya Savaşı�ndan önce, bu hususu müdafaa etmekteydiniz. Bu kongrelerde kabul edilen kararlarla, İstanbul�un yetersiz ve yeteneksiz ellerdeki iktidarı tasfiye edilecek ve yeni yöneticileri, bizzat milletin kendisi seçecektir.
Büyük Millet Meclisi�nde bulunanlar, Türkiye�de yeni bir dönemin başladığını ve Türk halkının artık uzun süreden beri olduğu gibi kendi yöneticilerinin himayesi altında değil, efendisiz yaşayabileceklerini ilan ettiler.
16 Mart 1920 darbesinden sonra 23 Nisan�da Ankara�da Büyük Millet Meclisi�nde toplanan halk temsilcileri, milletin iradesini ve kaderini bağımsız ve hâkim bir varlık olarak tayin etme arzusunu ilan ettiğinde, bu isteğin, bütünüyle gerçekleşmesi milli bir gaye olmuştur.

KAPİTALİST SİSTEM
NEFRET UYANDIRIYOR
Şimdi, bütün bunlar gerçekleşiyor. Halk tarafından seçilmiş olan temsilciler, sadece yasama kuvvetini değil, aynı zamanda, yürütme kuvvetini de doğrudan, kendi seçtikleri ve her hareketlerinde onlara hesap verecek vekâletler aracılığıyla ellerinde bulundurmaktadırlar. İstisnai olarak, milletin bağımsızlık ve güvenliğinin söz konusu olduğu fevkalade hallerde, halk temsilcileri, yargı vazifesini İstiklal Mahkemeleri aracılığıyla yerine getirmektedir. Görüldüğü gibi, bizde iktidarın üç fonksiyonunun ayrılığı mevcut değil. Batı�da kapitalist sistemin bütün milletin üzerindeki efendiliğini güçlendirmek ve bu sınıfın iktidarı istismar etmesi için özenle hazırlanan bu sistem, nefret uyandırmaktadır. Bu bakımdan, biz kapitalist sistemden daha çok, Sovyet sistemine yakınız.

BAŞKALARININ EMEĞİYLE
YAŞAYAN PARAZİTLER SINIFI
Sosyal alanda da, memleketimizde benzer değişimler olmuştur. Yeni vaziyetimizin ve ekonomik şartların gereği olarak, toplumun, artık istismara baş eğmemek konusundaki kararının neticesi olarak, herhangi bir çaba göstermeksizin, başkalarının emeği ile yaşayan parazitler sınıfı bütünüyle ortadan kalkmamışsa bile, bu sınıfa girenlerin sayısında büyük bir azalma olmuştur. Modern Türkiye�de, imparatorluk döneminin efsanevi zengin sınıfı artık yoktur. Büyük arazi sahiplerinin gelirleri artık düşmüştür. Şimdi, Türkiye�de herkes düzenli çalışmak zorundadır.
Sonuç olarak, bugünün Türkiye�sinde atılan adımlar herkes içindir.

TÜRKİYE�NİN SİSTEMİ, AVRUPA�YA DEĞİL SOVYETLER�E YAKIN
Türkiye, Batı Avrupa�ya olduğundan çok, bir bakıma Rusya�ya, özellikle son birkaç ayın Rusya�sına daha yakındır.
Sonra, memleketlerimiz arasında bir başka mühim benzerlik, bizim, kapitalist ve emperyalist düzene karşı savaşmamızdır.
Kapitalizm Türkiye�de, Avrupa�da ve eski Rusya�da olduğundan daha zayıf gelişti. Fakat vaziyet, büyük teşebbüslerdeki hemen bütün kapitalin yabancılar tarafından yatırılmış olmasıyla şiddetlenmiştir. Halkımızın istismarını kolaylaştırmak için kurulmuş olan kapitülasyon sistemi, gelişmemizi engellemiş ve bizi bu sömürüye tahammül etmeye mahkûm etmiştir.
Bu rejimi ortadan kaldırma hedefine sahip bugünkü mücadelemiz her şeyden önce kapitalizme karşı yönelmiştir.

BÜYÜK İŞLETMELERİ
DEVLET YÖNETECEK
Biz memleketimizi düşman istilasından kurtardıktan sonra, kamusal ehemmiyet taşıyan büyük işletmeleri devlet eliyle yönetme niyetindeyiz. Böylece gelecekte büyük kapitalist sınıfların efendiliğinin ülkede hâkim olmasının önüne geçmiş oluruz.
Türkiye�nin büyük devletler ve onların uyduları tarafından hâlâ açık veya kapalı olarak çılgınca saldırılara hedef olmasının nedeni, bütün mazlum milletlere kurtuluş yolunu göstermiş olmasıdır.

BATI DÜŞMAN GİBİ, SOVYETLER DOST GÖZÜYLE BAKIYOR
Bütün bunlar, Türkiye�nin bütün müesseseleriyle ve bugünkü hükümetiyle sadece Sovyet Rusya�da güven hissi yaratabileceğini, Batı�nın ise, bize düşman gözüyle bakmasını gerektireceği gerçeğini ortaya koyar.
Milletlerarası siyaset alanında Türk-Fransız anlaşması, Rus-İngiliz ticaret anlaşması gibi, şartların zoruyla vücut bulmuştur. Bu anlaşma, gelecekte imzalayabileceğimiz anlaşmalar gibi, ideallerimizden vazgeçtiğimiz anlamını taşımaz.
Sizi kesin surette temin ederim ki, her halükârda Büyük Millet Meclisi�nin Türkiye�si bugüne kadar Sovyet Rusya�ya karşı takip ettiği siyasetten vazgeçmeyecetir ve bu konuya dair yayılmış bütün söylentilerin hepsi yalandır.

SOVYETLER�E KARŞI HİÇBİR
ANLAŞMA YAPMAYACAĞIZ
Yine aynı şekilde sizi temin ederim ki, Sovyet Rusya�ya karşı doğrudan veya dolaylı olarak asla hiçbir anlaşma yapmayacağız ve hiçbir koalisyona girmeyeceğiz.
Son zamanlarda meydana gelen aramızdaki bütün yanlış anlaşılmalar, her şeyden önce Ankara-Moskova arasındaki yazışmaların oldukça yavaş olmasından kaynaklanmaktadır.
Değerli Başkanım, bu içten açıklamaların iki halkımız ve hükümetimiz arasındaki dostane ve kardeşçe münasebetleri daha da kuvvetlendireceği ümidiyle samimi kardeşlik hislerimi kabul etmenizi dilerim.
Mustafa Kemal
 
Üst