Kürtaj olmaya gitti anne oldu

Bu konuyu okuyanlar

Guest Part

Müdavim
Katılım
5 Haziran 2009
Mesajlar
1,475
Reaksiyon puanı
42
Puanları
0
İzmir'de gebeliğinin 24. haftasında bebeğin içerisinde yaşadığı sıvıdaki eksilmeden dolayı iki hastaneye giden ve bebeğinin ölü ya da sağlıksız doğacağı endişesiyle kürtaj olma kararı alan genç kadın, anne karnına yapılan 1.5 litrelik sıvı takviyesiyle 10 hafta sonra anne oldu.



İZMİR'de ikinci bebeğine 24'üncü haftalık hamileyken amnio sıvısında (bebeğin içinde yüzdüğü sıvı) azalma olan 30 yaşındaki Aytaç Dalkılıç, gittiği iki hastanede bebeğin anne karnında öleceği gerekçesiyle gebeliğin sonlandırılması istendi. Buna ‘evet’ demeyen Dalkılıç, son başvurduğu doktorun dışarıdan amnio sıvısına sıvı transferi önerisini kabul etti. Hamileliği 34'üncü haftaya kadar uzatılan Dalkılıç, önceki gün minik oğlu Mert'i dünyaya getirip kucaklarken, Prof.Dr. Namık Demir, “Gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra bebekte bir problem yoksa, bu gebeliklerin devamına izin vermek lazım, yardımcı olmak lazım” dedi.

Bir şirkette işletme şefliği yapan Aytaç Dalkılıç ile bir şirkette lojistik müdürü olarak çalışan Uğraş Dalkılıç'ın 1.5 yıl önce kızları Lara dünyaya geldi. Anne Dalkılıç, ikinci kez hamile kaldı, ancak bu süreç ilk hamileliğindeki gibi rahat olmadı. Hamileliğin henüz 24'üncü haftasında iken amnio sıvısında azalma oldu. Dalkılıç çifti doktorlara başvurdu.

İki hastanede en az 7-8 doktora başvurduklarını belirten Aytaç Dalkılıç'a iyi haber veren olmadı. Bebeğini kaybedeceği, bu nedenle gebeliğini sonlandırılması önerildi. Ancak Dalkılıç çifti, doktorların aldığı bu karara karşın başka doktorlarda tedavi imkanı aramaya karar verdi.

1.5 LİTRELİK SIVI TAKVİYESİ YAPILDI

Bu kez Özel Kent Hastanesi'nde Kadın hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof.Dr. Namık Demir ile Op.Dr. Tunç Canda ve Op.Dr. Orçun Sezer ekibine başvurdu. Beklediği yanıtı burada bulan Dalkılıç çifti Prof.Dr. Demir'in amnio sıvısına dışarıdan sıvı transferi yönteminin uygulanmasını kabul etti. Hamileliğin 24'üncü haftasında ilk sıvı transferi yapılan, ardından 28 ve 31'inci haftalarda tekrarlanan müdahale ile karnına bebeğinin içinde yüzdüğü sıvıya toplam 1.5 litre sıvı takviyesi yapılan Aytaç Dalkılıç, 19 Ekim günü 2 kilo 220 gram ağırlığında, 45 santimetre boyunda, adını Mert koydukları erkek bebeğini dünyaya getirdi.

Oğlunu sağlıkla dünyaya getirmenin mutlulğunu yaşayan anne Dalkılıç, yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Sıvı kaybının saptanmasının ardından farklı merkezlere gittik. Orada bebeğimizin yaşamayacağı, anne karnında öleceği söylendi. Tekrar bir bilen kişiye danışmak adına - bebeğimizin ölü doğacağını kabul ederek- Prof.Dr. Demir ve ekibine başvurup, durumumuzu anlattık. Gebeliğin sonlandırılması gerektiğini söyledik, onlar ‘çok acele bir karar bu, bize biraz zaman tanıyın ve güvenin’ dediler. Biz de bu zamanı, güveni tanıdık. Çok zor bir süreçti, başlangıç psikolojik açıdan oldukça zorluydu, kabullenmek çok zordu, sonrasında yapılan işlemler de zor işlemlerdi. Söylenen sıvı transferleri yapıldı, bu süreçte çok daha dikkatli bir hayat sürerek, işime gidip çalıştım, kızımla ilgilendim, bu süreci tamamladım. Eğer ilk verilen kararların hemen uygulanmasını isteseydim, inansaydım bugün bebeğimi kucağıma alamayacaktım, eğer o gün onlara evet deseydik, bitirelim bu işi daha fazla savaşmayalım demiş olsaydık, bugün oğlumuz bizimle birlikte olmayacaktı. Bu süreci yaşamayacaktık, kızımızın bir kardeşi olmayacaktı bunun sonucunda belki bir daha çocuk sahibi olmaya cesaret edemeyecektik. Anne adayları benim gibi bir sorunla karşılaştıklarında hemen çocuklarından vazgeçmesinler, elbette gereksiz yere diretmenin bir anlamı yok, dünyaya sağlıklı bir insan getirmek çok önemli, o nedenle de doğru insanlara ulaşsınlar.”
Gebeliği sonlandırmak her zaman izlenen bir yöntem değil
PROF.Dr. Namık Demir, dışarıdan sıvı transferiyle sonlandırılması düşünülen hamileliği uzatarak sağlıklı bir bebeğin doğmasına yardımcı olduklarını söyledi. Böyle durumlarda hamileliği sonlandırmanın her zaman izlenen bir yöntem olmadığını, anne karnında yapılabilecek tedaviler olduğunu belirten Prof.Dr. Demir şöyle konuştu:

“Biz bebeğin sıvısından çok az miktar alarak kromozon analizi yaptık ve eksilen sıvıyı yerine koyduk. Yaklaşık 300 mililitre kadar amnio sıvısının benzeri olan izotonik sodyum klorür dediğimiz serum fizyolojik verdik, ardından ultrason incelemesi yaptık. Bebekte herhangi bir problem olup olmadığına baktık. Bebeğin herhangi bir anomalisi yoktu. Bu tür durumlarda suyun azlığı değişik nedenlere bağlı olabilir. Bilinmeyen nedenler de var. Bebeğin böbreklerinde gelişim kusurları olabilir, böbrek fonksiyonları bozuk olabilir veya annede sıvı kaçağı olabilir, böbreğin kendi fonksiyonuyla ilgili olabilir, hiçbirini saptamadık. Verdiğimiz sıvıyı da izlemeye başladık. Bu sıvı anne karnındaki bebeğin rahat idrar yapmasını tekrar sağladı. Bir ay içerisinde sıvıda yine azalma oldu, yeniden sıvı verdik, bu da bizi yaklaşık 5 hafta idare etti. Bebeğin gelişimi normal süreç içerisinde devam ediyordu. Son olarak da 31'inci haftada sıvı vererek gebeliğin 34'üncü haftaya kadar ulaşmasını sağladık ve 34'üncü haftadan sonra sıvı azalması üzerine bebeğin akciğerlerine olgunlaştırıcı iğne yapıp bebeğimizi doğurttuk. Bebek sağlıklı olarak dünyaya geldi.”

Demir, anne karnında sıvı azalması olan bebeklerde, herhangi bir kromozon bozukluğu, böbreklerinde eksiklik, gelişim kusuru yoksa dışarıdan yapılacak yardımlarla bebeklerin yaşatıldığını vurguladı. Bu vakaya üç kez amnioinfizyon denilen sıvı transferi yaptıklarını, bebeğin içinde yüzdüğü sıvının bebeğin kas iskelet sistemi ve akciğerlerinin gelişmesi için çok önemli olduğunu ifade eden demir sözlerini şöyle sürdürdü:

SIVININ AZALMASI ÇOK RİSKLİ

“Bu sıvı azaldığı zaman bebek anne karnında rahimin baskısı altında kalıyor, akciğerleri gelişemiyor. Bu tür bebeklerde başka hiçbir problem olmamasına rağmen bebekler doğduktan sonra nefes alamıyorlar. Seri olarak yapılan sıvı transferleriyle hem bebeğin kas iskelet hem de akciğerlerin iyi gelişmesi sağlanıyor. Çok basit bir yöntem, bebeğimizi yararlı oldu. Sıvı azalması durumunda aileler çoğu kez panik halinde oluyor. Hekimler ya da yakınları tarafından gebeliğin sonlandırılması telkin edilebiliyor. Tabiiki bu doğru yöntem değil. Yani gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra bebekte bir problem yoksa bu gebeliklerin devamına izin vermek lazım, yardımcı olmak lazım. Bu basit yöntemle bu bebeklerin yaşama tekrar bağlanmasına katkıda bulunuyoruz. Dalkılıç çifti bilime inandı, bize izin verdi, biz de onlara yardımcı olduk, bebeklerini kucakladılar.”


kaynak
 
Üst