amidi
Doçent
- Katılım
- 10 Kasım 2010
- Mesajlar
- 631
- Reaksiyon puanı
- 8
- Puanları
- 18
"Doğrusu günümüzde İslamî uyanış ve diriliş hareketlerinin tıpkı Hz. Aişe, Hz. Hatice, Ümmü Seleme, Fatıma, Esmâ, Ümmü Umare, Zeynep Gazali, Suad el-Fatih gibi lider karakterli öncü kadın şahsiyetlere çok ama çok ihtiyacı vardır. O halde kızlarımız daha neyi beklemektedirler!" diyen ünlü İslam alimlerinden Raşit Gannuşinin Kuran ve Yaşam Arasında Kadın kitabı mana yayınlarından çıktı.
Eser konusunda yayınları, "Kuranın temel hedefi; insanı, yaratılışının elverdiği en mükemmel seviyeye ulaştırmak, onun huzur ve mutluluğunu temin etmektir. İnsanlar arasında ırk, renk, kültür, algı, vatan vb. birçok farklılık bulunuyor olmakla beraber bu farklılıklar Kuranın genel söylemini etkilemiş değildir. Zira bütün bu farklılıklara rağmen Kuran yine de genel hitap kullanmakta, insana seslenmektedir. Bu itibarla tefsir âlimleri, Kuranda kullanılan erkek zamirlerinin kadın cinsini de kapsadığını, dolayısıyla Kuran ve Sünnette yer alan hükümlerde erkek zamirinin kullanılmış olmasının kadınlara yönelik hükümler açısından herhangi bir sıkıntı doğurmadığını, hukuki metinlerde bu zamirlerin dişil formda yeniden yazılmasına gerek olmadığını ifade etmişlerdir.
Bu da demek oluyor ki, Kuranda insana yönelik olan tüm ifadeler, aksi bir kayıt olmadıkça, hem erkek hem de kadın cinsini kapsamaktadır. Fakat Kuran bunun da ötesinde, kadına özel önem atfetmiş; insan türünün evrende ilk ortaya çıkışında kadının sahip olduğu yerden onun dini algı içerisindeki yerine, aile ve toplum içerisindeki konumundan pek çok toplumsal ilişkide söz konusu olan hak ve yükümlülüklerine yer vermiştir" açıklamasında bulunurken Mana yayınlarının okuyucularının beğenisine sunduğu kitap şu başlıklar üzerinden ilerliyor;
* Kadın sevgisi
* Eş sevgisinin derin kökleri
* Kadın fitnesi
* Çağdaş dünyada Müslüman kadın
* Çöküş döneminde kadın
* Pasifleştirilmiş kadın
* Sömürge faktörü
* Toplumsal faaliyetlerde bulunmak için erkeklerin izni mi gerekir?
* Kadın tam bir bireydir
* İslam davetçisi kadın
* Kadının çalışması ve eğitim
* Kadınların peygamberliği meselesi ve Hz. Meryem
* Kadın ve erkeğin bir arada bulunmaları meselesi
* Yanlış hareket noktasından konuyu işlemek
* Kadının zayıflığı ve erkeğin gücü
* Kadının yönetici olması
* Siyasi alanda kadın hakları
Bu konuları etrafında Kuran ve Yaşam Arasında Kadının konumunu inceleyen Gannuşi düşüncelerini şöyle ifade ediyor;
Gerçek şu ki toplumun yarısını kamusal hayatın dışına itmenin İslam adına herhangi bir haklı gerekçesi olamaz. Hatta böyle bir tutum, kadına yönelik haksızlık olmaktan önce bizzat İslama ve Müslüman topluma yönelik büyük bir haksızlıktır. Çünkü kadının kamusal hayata katılımı, dünya meseleleri hakkındaki bilinç düzeyi ve sorunlarla baş etme kapasitesi arttıkça İslam toplumunun gücü de artacaktır. Bunu sağlamanın tek yolu ise kadınların kendilerine olan güvenlerini kazanmalarına, İslam ve dünya hakkındaki bilgi ve birikimlerini artırıp toplumsal ve siyasal meselelerde aktif rol almalarına yardımcı olmak, bu konuda önlerine çıkan düşünsel ve pratik engelleri ortadan kaldırmaktır. Böylece kadınlar, kendi küçük dünyalarına hapsolmaktan kurtulup topluma ve insanlığa hayırlı hizmetler sunmaya hazır ve donanımlı nesiller yetiştirmek üzere etkin bir katılım sergileyebileceklerdir.
Öyleyse benimsememiz gereken tutum, İslamın yüce ahlaki değerleri çerçevesinde kadınların erkeklerle tam anlamda eşit koşullarda ve eşit haklara sahip olarak siyasi hayata katılmalarını desteklemek olmalıdır. Çünkü siyasi katılım, kadınların hakkı olduğu kadar, bazı durumlarda görevi de sayılır. Burada esas alınması gereken şey eşitlik ilkesidir. Zira İslama göre insanlar arasında üstünlük ölçütü cinsiyet veya ırk değil; yeterlilik, ahlak ve çalışkanlıktır. Bu konuda zihninde soru işareti bulunanların şu ayeti dikkatle düşünmelerini öneririm; Ey İnsanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve tanışıp kaynaşasınız diye sizleri ırklara, milletlere böldük. Biliniz ki Allah nezdinde en değerli olanınız ona karşı en saygılı ve takvalı olanınızdır. Doğrusu Allah sonsuz ilim sahibidir, her şeyden haberdardır. (Hucurat, 49/13)
alıntıdır
Eser konusunda yayınları, "Kuranın temel hedefi; insanı, yaratılışının elverdiği en mükemmel seviyeye ulaştırmak, onun huzur ve mutluluğunu temin etmektir. İnsanlar arasında ırk, renk, kültür, algı, vatan vb. birçok farklılık bulunuyor olmakla beraber bu farklılıklar Kuranın genel söylemini etkilemiş değildir. Zira bütün bu farklılıklara rağmen Kuran yine de genel hitap kullanmakta, insana seslenmektedir. Bu itibarla tefsir âlimleri, Kuranda kullanılan erkek zamirlerinin kadın cinsini de kapsadığını, dolayısıyla Kuran ve Sünnette yer alan hükümlerde erkek zamirinin kullanılmış olmasının kadınlara yönelik hükümler açısından herhangi bir sıkıntı doğurmadığını, hukuki metinlerde bu zamirlerin dişil formda yeniden yazılmasına gerek olmadığını ifade etmişlerdir.
Bu da demek oluyor ki, Kuranda insana yönelik olan tüm ifadeler, aksi bir kayıt olmadıkça, hem erkek hem de kadın cinsini kapsamaktadır. Fakat Kuran bunun da ötesinde, kadına özel önem atfetmiş; insan türünün evrende ilk ortaya çıkışında kadının sahip olduğu yerden onun dini algı içerisindeki yerine, aile ve toplum içerisindeki konumundan pek çok toplumsal ilişkide söz konusu olan hak ve yükümlülüklerine yer vermiştir" açıklamasında bulunurken Mana yayınlarının okuyucularının beğenisine sunduğu kitap şu başlıklar üzerinden ilerliyor;

* Kadın sevgisi
* Eş sevgisinin derin kökleri
* Kadın fitnesi
* Çağdaş dünyada Müslüman kadın
* Çöküş döneminde kadın
* Pasifleştirilmiş kadın
* Sömürge faktörü
* Toplumsal faaliyetlerde bulunmak için erkeklerin izni mi gerekir?
* Kadın tam bir bireydir
* İslam davetçisi kadın
* Kadının çalışması ve eğitim
* Kadınların peygamberliği meselesi ve Hz. Meryem
* Kadın ve erkeğin bir arada bulunmaları meselesi
* Yanlış hareket noktasından konuyu işlemek
* Kadının zayıflığı ve erkeğin gücü
* Kadının yönetici olması
* Siyasi alanda kadın hakları
Bu konuları etrafında Kuran ve Yaşam Arasında Kadının konumunu inceleyen Gannuşi düşüncelerini şöyle ifade ediyor;
Gerçek şu ki toplumun yarısını kamusal hayatın dışına itmenin İslam adına herhangi bir haklı gerekçesi olamaz. Hatta böyle bir tutum, kadına yönelik haksızlık olmaktan önce bizzat İslama ve Müslüman topluma yönelik büyük bir haksızlıktır. Çünkü kadının kamusal hayata katılımı, dünya meseleleri hakkındaki bilinç düzeyi ve sorunlarla baş etme kapasitesi arttıkça İslam toplumunun gücü de artacaktır. Bunu sağlamanın tek yolu ise kadınların kendilerine olan güvenlerini kazanmalarına, İslam ve dünya hakkındaki bilgi ve birikimlerini artırıp toplumsal ve siyasal meselelerde aktif rol almalarına yardımcı olmak, bu konuda önlerine çıkan düşünsel ve pratik engelleri ortadan kaldırmaktır. Böylece kadınlar, kendi küçük dünyalarına hapsolmaktan kurtulup topluma ve insanlığa hayırlı hizmetler sunmaya hazır ve donanımlı nesiller yetiştirmek üzere etkin bir katılım sergileyebileceklerdir.
Öyleyse benimsememiz gereken tutum, İslamın yüce ahlaki değerleri çerçevesinde kadınların erkeklerle tam anlamda eşit koşullarda ve eşit haklara sahip olarak siyasi hayata katılmalarını desteklemek olmalıdır. Çünkü siyasi katılım, kadınların hakkı olduğu kadar, bazı durumlarda görevi de sayılır. Burada esas alınması gereken şey eşitlik ilkesidir. Zira İslama göre insanlar arasında üstünlük ölçütü cinsiyet veya ırk değil; yeterlilik, ahlak ve çalışkanlıktır. Bu konuda zihninde soru işareti bulunanların şu ayeti dikkatle düşünmelerini öneririm; Ey İnsanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve tanışıp kaynaşasınız diye sizleri ırklara, milletlere böldük. Biliniz ki Allah nezdinde en değerli olanınız ona karşı en saygılı ve takvalı olanınızdır. Doğrusu Allah sonsuz ilim sahibidir, her şeyden haberdardır. (Hucurat, 49/13)
alıntıdır