DarkLady
Dekan
- Katılım
- 18 Ağustos 2007
- Mesajlar
- 6,597
- Reaksiyon puanı
- 12
- Puanları
- 0
Bir ülkeyi bölmenin, parçalamanın en çok bilinen yolları arasında milliyetçilik akimini kullanmak, mezhep çatışmalarına meydan vermek geliyor.
1768-74 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Rusya, Balkanlarda ve Moradaki Ortodoks halkı isyana teşvik ederek milliyetçilik ile bağımsızlık düşüncesini yaymaya çalıştı. Osmanlıyı parçalayarak çökertmek için etkili olan bu plan , 600 yıl boyunca varlığını sürdüren imparatorluğun çöküşünü tetikleyen nedenlerdendi. Ancak en büyük pay sahibi, Fransız Devrimi ile ortaya çıkan milliyetçilik akımı oldu.
Milliyetçilik için uluslararası bir tanımlama yapılabilir mi bilemiyorum ama; basitçe, ülke çıkarlarını korumak ise herkes milliyetçidir. Ancak milliyetçilik ve ırkçılık arasında yaşanan kavram karmaşası hiçbir zaman son bulmadı.
Haftalardır gündemdeki yerini koruyan Hrant Dink suikastından tutuklananlar gerçek sorumlular mıydı, o konu hep tartışılacak lakin asıl önemli nokta; Türkiyenin asla çıkarına olmayan bu üzücü olayın, uluslararası bir operasyonun parçası olup olmadığı&
Julia Roberts ve Mel Gibsonın başrollerini paylaştığı Komplo Teorisi adli filmi hatırlarsanız; görünen şeylerin ardında, her şeyi yönlendirerek kontrol eden, her an her yerde olabilen birileri olduğu islenir. İyi bir komplo ise kusursuz, sorumlularının asla gün ışığına çıkartılamayacağı bir plandan oluşmalıdır. Onlar, her şeyden haberdarlar&
Sadece Türkiyede değil, bütün ülkelerde, işlenmiş suikastların perde arkasından sahneye çıkarılanlar yalnızca sorumlu bilinmesi gerekenlerdi. En az bir zanlı çıkarılmak zorundaydı kameraların önüne; yoksa güvenlik güçlerinden hükümete her birim ayıplanırdı. Gerçi bu suikast ve medyatikleşen sorumluları hakkında manşet olan nice detaylar yüzünden cezalandırılanların sayısı da arttı. Lakin yetersiz olduğu düşünüldüğü an birkaç isim daha ekleme zorunluluğu ihtiyaç haline geldi.
Bütün bu gelişmeler, 301. madde ve sözde Ermeni soykırımını tekrar gündeme getirdi ve gözlerini üzerimize dikmiş ülkelerin birer siyasi dayatma strateji aracı oldu.
Sözde Ermeni soykırımını resmi olarak tanıyan ülkeler artsa da, bu kararın bir kanun niteliği taşımamasına karşın Ankarayı sıkıntıya sokacağı kesin. Keşkelerin bir anlamı yok, fakat zamanında kendimizi dinletip, ifade etmeyi becerebilseydik, savunma psikolojisiyle hareket etmeyecektik belki de&
Daha ne kadar trajedi yaşayacağız, gelişmeler ne gibi faktörleri karşımıza çıkaracak diyen sesler çoğalırken, çok yoğun gündemli bir donemin içine girmek üzereyiz. Bunlar; Türkiyenin askıya alınmış AB sureci, ABD ve dolayısıyla Ortadoğudaki gelişmelere yansıyan ilişkilerinin yanı sıra Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler&
Osmanlının dağılma döneminde yaşanan gelişmelerin kısmen benzerini çağrıştırıyor, Türkiyenin bugünkü hali&
Bunun yanında yaşananların böyle bir tehlikenin varolmadığını ve iddiaların komplo teorisinden öteye gidemeyeceğini savunanlar da mevcut. Tabii yerseniz
1768-74 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Rusya, Balkanlarda ve Moradaki Ortodoks halkı isyana teşvik ederek milliyetçilik ile bağımsızlık düşüncesini yaymaya çalıştı. Osmanlıyı parçalayarak çökertmek için etkili olan bu plan , 600 yıl boyunca varlığını sürdüren imparatorluğun çöküşünü tetikleyen nedenlerdendi. Ancak en büyük pay sahibi, Fransız Devrimi ile ortaya çıkan milliyetçilik akımı oldu.
Milliyetçilik için uluslararası bir tanımlama yapılabilir mi bilemiyorum ama; basitçe, ülke çıkarlarını korumak ise herkes milliyetçidir. Ancak milliyetçilik ve ırkçılık arasında yaşanan kavram karmaşası hiçbir zaman son bulmadı.
Haftalardır gündemdeki yerini koruyan Hrant Dink suikastından tutuklananlar gerçek sorumlular mıydı, o konu hep tartışılacak lakin asıl önemli nokta; Türkiyenin asla çıkarına olmayan bu üzücü olayın, uluslararası bir operasyonun parçası olup olmadığı&
Julia Roberts ve Mel Gibsonın başrollerini paylaştığı Komplo Teorisi adli filmi hatırlarsanız; görünen şeylerin ardında, her şeyi yönlendirerek kontrol eden, her an her yerde olabilen birileri olduğu islenir. İyi bir komplo ise kusursuz, sorumlularının asla gün ışığına çıkartılamayacağı bir plandan oluşmalıdır. Onlar, her şeyden haberdarlar&
Sadece Türkiyede değil, bütün ülkelerde, işlenmiş suikastların perde arkasından sahneye çıkarılanlar yalnızca sorumlu bilinmesi gerekenlerdi. En az bir zanlı çıkarılmak zorundaydı kameraların önüne; yoksa güvenlik güçlerinden hükümete her birim ayıplanırdı. Gerçi bu suikast ve medyatikleşen sorumluları hakkında manşet olan nice detaylar yüzünden cezalandırılanların sayısı da arttı. Lakin yetersiz olduğu düşünüldüğü an birkaç isim daha ekleme zorunluluğu ihtiyaç haline geldi.
Bütün bu gelişmeler, 301. madde ve sözde Ermeni soykırımını tekrar gündeme getirdi ve gözlerini üzerimize dikmiş ülkelerin birer siyasi dayatma strateji aracı oldu.
Sözde Ermeni soykırımını resmi olarak tanıyan ülkeler artsa da, bu kararın bir kanun niteliği taşımamasına karşın Ankarayı sıkıntıya sokacağı kesin. Keşkelerin bir anlamı yok, fakat zamanında kendimizi dinletip, ifade etmeyi becerebilseydik, savunma psikolojisiyle hareket etmeyecektik belki de&
Daha ne kadar trajedi yaşayacağız, gelişmeler ne gibi faktörleri karşımıza çıkaracak diyen sesler çoğalırken, çok yoğun gündemli bir donemin içine girmek üzereyiz. Bunlar; Türkiyenin askıya alınmış AB sureci, ABD ve dolayısıyla Ortadoğudaki gelişmelere yansıyan ilişkilerinin yanı sıra Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler&
Osmanlının dağılma döneminde yaşanan gelişmelerin kısmen benzerini çağrıştırıyor, Türkiyenin bugünkü hali&
Bunun yanında yaşananların böyle bir tehlikenin varolmadığını ve iddiaların komplo teorisinden öteye gidemeyeceğini savunanlar da mevcut. Tabii yerseniz
