Kıyamet Günü - İsa Mesih'in 2.Gelişi

Bu konuyu okuyanlar

pavlus

Öğrenci
Katılım
15 Mart 2009
Mesajlar
55
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Her birimizi çok yakından ilgilendiren, bu önemli bir konuyu merak ediyoruz değil mi?:Gelecekte olacak şeyler, İsa Mesih'in ikinci gelişi ve dünyanın sonu. Herbirimiz, dünyadaki ani değişikliklere, vahşetlere, savaşlara, uluslararası kargaşalıklara ve çevremizde olup biten gizemsel olaylara bakarak, kendi kendimize hemen soruyoruz: "Dünyamız böyle nereye gidiyor?","Gelecekte neler olacak?","Bizleri ve dünyamızı bekleyen olaylar nelerdir?", "Kıyamet veya son nasıl olacak?" vs..Bu sorular çok önemli olup, şüphesiz güvenliğimiz ve mutluluğumuz açısından doğru bir şekilde yanıtlanması gerekir. Doğru yanıtı bulmak için bizler medyumlara, büyücülere, facılara, ruhçulara veya gazetelerdeki horoskop köşelerine değil, yine Yaratıcı'mız Tanrı'ya ve O'nun Sözü olan Kutsal Kitap'a yönelmeliyiz. Çünkü gizemli geleceğin anahtarı yalnızca Tanrı'dadır. O, gelecekte olacak her şeyi, tüm incelikleriyle apaçık görmekte ve yarattıklarının yararı için de bunları, Kutsal Kitap yoluyla insanlığa açıklamaktadır. Kutsal Kitap'ta okuduğumuz gibi yalnızca Tanrı: "Sonu başlangıçtan ve henüz olmayan şeyleri kadimden bildiren"dir (İşa. 46:10) Kesin olarak biliyoruz ki Tanrı'nın insanlık için öngördüğü kurtarma planı veya programı bir gün tam olarak sonuçlanacak ve son sözü söyleyen yine Tanrı olacaktır. Tanrı'nın bildirdiği ve olacak dediği herşey aynen gerçekleşecektir. Bizzat Tanrı bu konuda şu güvencede bulunur: "Öğüdüm duracak ve bütün muradımı yapacağım... evet, Ben söyledim ve yerine getireceğim; Ben tasarladım ve onu yapacağım." (İş. 46:10-11). İsa Mesih de şunları bildirir: "Gök ve yer geçecek ama benim sözlerim geçmeyecektir." (Mat.24:35). "Bunların yerine gelmesi gerektir." (Mat. 24:6). Bu nedenle geleceğin Efendisi ve Egemeni olan Tanrı bizlere şu çağrıda bulunur: "Gelecek şeyleri Ben'den sorun." (İş. 45:11). Unutmayalım ki, Tanrı'nın bunları bizlere açıklamasının başlıca amacı, bizlerin merakını gidermek değil, tam tersine gelecek tehlike ve yıkımları görerek uykudan uyanabilmemizi ve daha şimdiden geleceğimizi tam bir güvenlik altına alabilmemizi sağlamaktır.Çünkü Tanrı insanları uyarmadan veya "peygamber kullarına sırrını açmadıkça bir şey yapmaz." (Ams. 3:7). Tanrı her defasında önce uyarmış, daha sonra da yargısını itaatsiz insanların üzerine boşaltmıştır.Nuh tufanı, Sodom ve Gomora yargıları bu gerçeğin açık örneklerindendir. Dua ve dileğimiz budur ki, inceleyeceğimiz bu konu, düşüncenizde sadece bir teori olarak kalmaz, yaşam ve yüreğinize akarak yaşamınızı tümden değiştirip, gelecek için kendinize "iyi bir temel hazırlamanıza" yardım eder (1Tim. 6:18).
İSA MESİH'İN İKİNCİ KEZ DÜNYAYA GELECEĞİ BİR GERÇEK MİDİR?
Evet bu bir gerçektir. Bu inanış Kutsal Kitap'ın temel bir öğretisi olup, Mesih İnanlılarının başlıca ümididir. Bu dönüş aynı zamanda Tanrı'nın başlangıçtan beri hazırlayıp yürürlüğe koyduğu "kurtarma planının" odak noktasıdır. İsa Mesih bu dönüşüyle, bundan iki bin sene önce başlamış olduğu kurtarma işini kesin ve tam bir şekilde evrensel çapta bütünleyip noktalayacaktır. Yine bu şekilde, insanlığın içinde bulunduğu acı duruma tam ve kesin bir çözüm sunacaktır. Mesih'in dönüşünü içermeyen gerçek bir Mesih inancı asla düşünülemez. Aksi durumda bu bitirilmemiş ve çatısı olmayan bir eve benzer. Evet, bu temel bir inanç olup uydurulmuş bir efsane değildir, güvenmemiz ve bağlanmamız gereken Tanrısal bir gerçektir. Çünkü bizzat İsa Mesih açıkça ikinci kez yeryüzüne geleceğini bildirmiştir: "O zaman İnsan'oğlunun belirtisi gökte görünecek. Yeryüzündeki bütün halklar ağlayıp dövünecek. İnsanoğlu'nun gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler." (Mat. 24:30, Yu. 14:3; 21:22 vs.). Madem ki İsa Mesih'in ölümü, dirilişi vs..ile ilgili birçok bildirileri açık bir şekilde gerçekleşti, dönüşüyle ilgili bu sözleri de mutlaka gerçekleşecektir. Melekler de Rab İsa Mesih'in ikinci geliş gerçeğini vurgulamışlardır: "Melekler 'Ey Celileliler, neden göğe bakıp duruyorsunuz?' diye sordular. Sizden göğe alınan bu İsa, göğe gittiğini nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir." (Elçi.1:11). İsa Mesih'in öğrencileri de açıkça aynı gerçeği ilan ettiler: "Oysa bizim vatanımız göklerdedir. Ve oradan Kurtarıcı olan Rab İsa Mesih'i bekliyoruz." (Fil. 3:20)."Bütün bunlar, Rab İsa ateş alevleri içinde güçlü melekleriyle gökten gelip göründüğü zaman olacak." (2.Sel.1:8 vs.). " Mesih birçoklarının günahlarını yüklenmek için bir kez kurban edildi. İkinci kez, günah yüklenmek için değil, kurtuluş getirmek için kendisini bekleyenlere görünecektir."(İbr. 9:27).

İSA MESİH'İN İKİNCİ GELİŞİ NASIL OLACAKTIR?
Belki hemen yerinde olarak "Mademki İsa Mesih gelecek, o halde bu nasıl ve ne tarzda olacak? diye kendi kendine sorabilirsin. Önemli ve yerinde bir soru. İlk olarak hemen belirtelim ki İsa Mesih'in ikinci gelişi kişisel ve görünür bir tarzda gerçekleşecektir. Bizzat İsa Mesih bütün insanların kendi dönüşünü göreceğini bildirdi: "İnsanoğlu'nun gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler."(Mat. 24:30). Elçi Yuhanna da Esinleme 1:7'de şöyle der: "İşte, bulutlarla geliyor! HER göz O'nu görecek ve O'nun için dövünecekler.". Melekler de Mesih'in bu kişisel ve görünür gelişine tanıklık etmişlerdir:"Sizden göğe alınan bu İsa, göğe çıktığını nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir." (Elçi. 1:11). Mesih dirildiği, yüceltilmiş bedeniyle geri dönecektir. Bu nedenle "Mesih 1868 veya 1914 tarihinde görünmez olarak geldi." diyen Ruhçular (Spiristçiler) ve Yehova Şahitleri bu konuda ciddi bir yanılgı içindedir. İkinci olarak İsa Mesih'in geri gelişi yeryüzümüz üzerine, büyük bir görkemle, melek ve kutsal kişilerin (kilisenin) eşliğinde olacaktır (Mat. 25:31; Esin. 19:11-21). Bu olay dünya tarihimizin en çarpıcı, en görkemli ve en devrimsel olayı olacaktır. Mesih'in yeryüzüne ilk gelişi çok basit ve halim bir şekilde oldu. Ama ikinci gelişi bundan tamamen farklı olacaktır. Mesih, büyük bir ihtişam ve görkemle "Kralların KRALI ve Rablerin RABBİ" olarak gelecektir. Dünyanın kralları, başkanları ve tüm yöneticileri bu defa O'ndan titreyecek, dizlerinde güç kalmayacaktır.Kutsal Kitap'tan çıkarmış olduğumuz diğer bir gerçekte, İsa Mesih'in bu ikinci gelişinin iki aşamalı bir geliş olacağıdır. Mesih, ilk aşamada tam olarak yeryüzüne inmeden, kendisini bekleyen imanlılar topluluğuyla "havada" toplanmak için gelecektir (2Sel. 2:1). "Kilisenin göğe kaldırılması" olarak da bilinen bu olay ani bir şekilde olacaktır.İkinci aşama ise İsa Mesih'in bu "havadan" görkemle, kilise ve meleklerinin eşliğinde Armagedon savaşında kişisel ve görünür bir tarzda yeryüzüne gelişi veya inişi olacaktır. Bildirmiş olduğumuz gibi Mesih'in gelişinin bu ikinci aşamasını "her göz görecektir." Aslında bu geliş, iki aşamada gerçekleşen tek bir geliştir. Kutsal Kitap yazıldığı zamanlarda herhangi bir kral, bir ülkeyi ziyarete geldiğinde, ilk önce bu ülkenin temsilcileri, kral henüz ülkeye girmeden dışarı çıkar, dışarda kralı karşılar ve daha sonra da kral ile birlikte törenle ülkeye girerlerdi. Mesih'in ikinci gelişi de işte buna benzer olacaktır (Mat. 25:6). O, ilk önce daha yeryüzüne inmeden, havada kilisesiyle karşılaşacak veya toplanacak, daha sonra da bunu kiliseyle yeryüzüne görünür gelişi takip edecektir (1.Sel. 4:17, 2.Sel. 2:1). Bu iki aşamalı tek geliş görüşü aynı zamanda Kutsal Kitap' ın İsa Mesih'in ikinci gelişi hakkında yapmış olduğu ve ilk bakılışta çelişki gibi görünen birçok ayetlerini de daha iyi bir şekilde anlamamıza yardım etmektedir.Örneğin bir yerde İsa Mesih'in ikinci gelişine birçok işaretler sıralanırken (Mat.24-25), başka yerde hiçbir işaretten söz edilmeksizin, bu gelişin aniden, birdenbire ve umulmadık bir anda olacağı vurgulanır (Yu. 14:3, 1Sel. 4:13 vs..).Yine bir yerde Mesih'in kendisini bekleyenler için geleceği vurgulanırken, başka bir yerde bundan söz edilmeksizin Mesih'in imanlıların eşliğinde, imansızları yargılamak için geleceği bildirilir (Yu. 14:3, İbr. 9:28, Fil. 3:20-21. Esin. 19:11-21).Görünürde çelişki gibi görünen bu ayetler, ancak sözkonusu bu iki aşamalı geliş görüşüyle açıklanabilir. Mesih ilk olarak özel işaretler olmaksızın kilisesini yanına almak için göze görünmez (yeryüzüne dek inmediğinden) bir tarzda aniden gelecek, daha sonra da bunu bin yıllık egemenliğin başında yanına almış olduğu kiliseyle, yeryüzüne görünür bir şekilde gelişi izleyecektir. Bu görünür gelişin işaretlerini Matta 24'üncü bapta görmekteyiz. Akılda bulundurmamız gereken diğer önemli bir nokta da şudur ki, Mesih'in ikinci kez görkemle yeryüzüne geliş olayı Kutsal Kitap'ın çok önemli temel bir gerçeği olduğundan Şeytan var gücüyle bu inancı çeşitli tez ve teorilerle çürütmeye, yok etmeye çalışmaktadır."İsa çoktan 1868'de veya 1914'te ruhta gelmiştir!","Pentikost gününde Kutsal Ruh'un gelmesi aslında Mesih'in ikinci gelişidir!","İnsan tövbe edip Mesih'i yüreğine aldığında bu dönüş gerçekleşmiş olur!" veya"Bir kimse öldüğünde bu olay gerçekleşmiştir!" gibi.. fikirlerin gerisinde aslında bizzat Şeytan'ın kendisi bulunmaktadır! Dikkat edelim ve asla bu teorilerle kandırılıp Şeytan'ın oyununa gelmeyelim. İsa Mesih henüz gelmemiştir. Bu harfiyen gerçekleşmesi gereken geleceğe ait bir olaydır.
İSA MESİH'İN İKİNCİ GELİŞİ NE ZAMAN OLACAKTIR ?
Bu soru herbirimizin merak ettiği bir sorudur. Ama Tanrı özel nedenlerden dolayı Mesih'in bu ikinci gelişinin gün ve saatini insanlara açıklamayı uygun bulmamıştır. Mesih İsa açık bir şekilde bunu bilmek isteyen meraklı öğrencilerine bu gelişin "gün ve saatinin" hiçkimse tarafından bilinemeyeceğini belirtmiştir (Mat. 24:3.36, Elçi. 1:7). Geçmişte ve zamanımızda Advantistler, Yehova Şahitleri, Saf Gerçekçiler, Yeni Apostolikler gibi bir sürü dinsel tarikatlar İsa Mesih'in bu bildirilerini öneme almayıp, Mesih'in gelişi ve dünyanın sonu için birçok tarihler ileri sürmüşlerdir. Ama bunlardan hiçbiri de gerçekleşmemiştir. Bunlar açık bir şekilde gösterir ki bizler bu gelişin gün ve saatini asla bilemez ve hesaplayamayız. Bu bizlere kapalıdır. Mesih'in bildirdiği gibi bizlerin vazifesi sene, gün ve saati öğrenmeye çalışmak değil fakat daima bu olaya hazır olup, uyanık kalmaktır (Mat. 24:42).Her ne kadar Rab İsa Mesih Matta 24'üncü bapta sözkonusu bu ikinci geliş hakkında herhangi bir gün veya tarih vermediyse de, bu gelişin çok yakın olduğunu gösteren birçok işaretlerin var olduğunu bildirmiş ve bunları bir bir sıralamıştır. Her ne kadar Matta 24'üncü bap ilk olarak Yahudiler'e yönelik olup, kilisenin göğe kaldırılmasından sonra olacak büyük sıkıntı dönemiyle ilgili olsa da (Esin. 6), inanıyoruz ki, bu aynı zamanda kilisenin birinci yüzyıldaki kuruluşundan, Mesih'in yeryüzüne gelişine dek olan dönemleri de kapsamaktadır.Burada son günlerin bir işareti olarak verilmiş olan saptırıcıların belirmesi, savaşlar , zelzele ve vebaların çoğalışı ve kıtlıklar zamanımızda çok özel bir şekilde açıkça yerine gelmektedir. Bunlar açık bir şekilde bizlerin, Mesih'in gelişinin ve çağımızın sonunun tam eşiğinde bulunduğumuzu göstermektedir.​

YAKINDA GERÇEKLEŞMESİ GEREKEN OLAYLAR NELERDİR ?

Çok yakında, yaşamaktaolan tüm gerçek Mesih İnanlıları veya kilise, ölüm görmeden değiştirilip Mesih ile buluşmak için göğe kaldırılacaktır. Bu Mesih İnanlılarının beklediği ve gerçekleşmesi gereken ilk olaydır. Bu sözünü ettiğimiz Mesih’in ikinci gelişinin ilk aşamasında ani bir şekilde gerçekleşecektir. Bu göğe kaldırılma olayı önceleri bir sır veya bir giz olup, Rab bunu yalnızca Elçi Pavlus'a açıklamıştır. Bizzat Elçi Pavlus bunu şöyle dile getirmektedir: "İşte size bir sır söylüyorum. Hepimiz ölmeyeceğiz; son borazan çalınınca hepimiz bir anda, bir göz kırp-masında değiştirileceğiz. Evet, borazan çalınacak, ölüler çürümez olarak dirilecek ve biz de değiştirileceğiz." (1Kor.15:51-52). "Rab'bin sözüne dayanarak size şunu bildiriyoruz: biz yaşamakta olanlar, Rab'bin gelişine dek diri kalacak olanlar, gözlerini yaşama kapamış olanların önüne asla geçmeyeceğiz. Rabbin kendisi, bir emir bağırtısıyla, baş meleğin sesiyle ve Tanrı'nın borazanıyla gökten inecek. Önce Mesih'e ait ölüler dirilecek. Ondan sonra biz yaşamakta olanlar, diri kalmış olanlar, onlarla birlikte Rab'bi havada karşılamak üzere bulutlar içinde alınıp götürüleceğiz." (1Sel.1:15-17). Bu ayetlerden de anlayabileceğimiz gibi bu ilk aşama anında Mesih yeryüzüne dek gelmeyecek, imanlılar topluluğu'nu havada karşılamak için alınıp götürülecektir. Yeryüzüne dek olmadığından dünyanın göremeyeceği bu gizli geliş anında yine görünmez olarak gerçekleşecek olan ilk olay, Mesih'te çoktan ölmüş bulunan inanlıların bir anda dirilmesi ve yaşamakta olup, diriliş vücuduna bürünecek olan diğer inanlılarla birleşerek Rab'bi havada karşılamak için alınıp götürülmesi olayıdır (Mat. 25:6).Bu diriliş olgusu da yine, Mesih'in gelişiyle açacağı bin yıllık krallığının başlangıcında sonuçlanacak olan imanlıların "birinci dirilişi"nin ilk aşamasını teşkil eder (Esin. 20: 46, 1Kor. 15: 23). Belki bunları okurken yerinde olarak "Neden dolayı kilise veya Mesih İnanlıları göğe kaldırılmalıdır? diye kendi kendine sormuş olabilirsin. Bu soruyu kısa olarak şu şekilde yanıtlayabiliriz: İsa Mesih kendi bedeni ve nişanlısı olan kilisesini,gelecek olan büyük sıkıntıdan muaf tutmak için göğe,yanına alacaktır. Kutsal Kitap'ta birçok kez örneklerini gördüğümüz gibi, Tanrı, günahlı insanlığın üzerine öfkesini dökmeden önce kendisine sadık olan hizmetçilerini daima güvenlik altına almaktadır. Örneğin Tanrı yeryüzünü su tufanıyla vurmadan önce, Nuh ve ailesine "gemiye gir"melerini emretmiş ve "kapı kapandı"ğında da hem yerden hem de gökten sel andırışında sular boşalmıştır (Tek. 6-7). Buna benzer diğer bir olayda, korkunç günahların işlendiği Sodom ve Gomora şehirlerinin harap edilmesidir. Tanrı ilk önce Hz. Lut'u güvenliğe almış ve bundan hemen sonra bu şehirde oturanlar üzerine "gökten ateş ve kükürt yağdırmıştır." (Tek. 19:12-25). Zamanımızda da görüldüğü gibi bir ülke diğer bir ülkeye savaş ilanı yapmadan önce, bütün temsilciliklerini o ülkeden çeker. Bunun gibi Tanrı da günahlı insanlığa yönelik öfkesini yeryüzüne boşaltmadan önce kendi temsilcilerini yani kiliseyi kendine çekecektir. Mantıksal olarak kilisenin sözkonusu bu gelecek büyük sıkıntıda hazır olması uygun değildir. Çünkü sözkonusu bu büyük sıkıntının hedefi, Rabbin bedeni olan imanlılar topluluğu değil, günahlı milletler ve İsrail halkıdır. Pavlus'un da bildirdiği gibi: "Tanrı bizi (kiliseyi) gazaba uğrayalım diye değil, Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla kurtuluşa kavuşalım diye belirledi." (1Sel. 5:9). Yine Rab İsa bizleri "gelecek gazaptan kurtar"mıştır (1Sel. 1:10; Lu. 21:34-36, Esin.3:10). İsa Mesih, kilisesini havada ödüllendirmek ve yargılamak için yanına alacaktır. Elçi Petrus,"Hükmün, Tanrı'nın evinden başlayacağını" bildirir (1Pet. 4:17). Başka bir yerde de Pavlus,"Bedende yaşarken gerek iyi gerek kötü, yaptıklarımızın karşılığını almak için herbirimizin Mesih'in yargı kürsüsü önünde görünmesi gerektir."der (2Kor. 5:10) İşte İnanlıların Mesih'in yargı kürsüsü önünde durması Rabbi karşılamak için alınmış oldukları zaman 'havada' gerçekleşecektir. Yeryüzünde büyük sıkıntı olurken, İnanlılar da havada yeryüzünde yapmış oldukları işler veya hizmetler için hesap vereceklerdir. Şüphesiz bu yargılanma Esinleme 20:11-15'te gördüğümüz günahlıların yargılanmasıyla hiç bir bağı veya benzerliği yoktur. Bu daha fazla mükafatların dağılımı yönünde olan bir yargılama olup, bu yargıya iştirak edenlerin hepsi de sonuçta kurtulacaktır, ama bazıları mükafatlardan mahrum bir şekilde ve "ateşten geçer gibi..." (1Kor. 3:10-15).Bu göğe kaldırılma olayının hangi tarihte gerçekleşeceğine gelince, yine belirtmeliyiz ki Kutsal Kitap bunun için de hiçbir tarih öngörmez.Bu olay belirttiğimiz gibi her an, umulmadık bir anda gerçekleşebilir.İsa Mesih bunun için özel hiçbir işaret vermemiştir.Bilinen bir şey var, o da bu olayın, inayet çağının sonunda, diğer uluslardan gelmesi gereken kilisenin sayısının tamamlandığı zaman gerçekleşeceğidir.Pavlus'un bildirdiği gibi: "Kardeşler... şu sırdan habersiz kalmanızı istemem: diğer uluslardan kurtulacakların sayısı tamamlanıncaya dek, İsraillilerden bir bölümünün yürekleri nasırlaştı..." (Rom.11:25). Sözünü ettiğimiz, Pentikost gününden itibaren başlamış olan tüm milletlerden ileri gelen kilise dönemi, Tanrı'nın hazırlamış olduğu kurtarma planı içinde aslında parantez bir dönemi teşkil eder. Şu anda içinde yaşamakta olduğumuz bu kilise dönemi Eski Antlaşma peygamberlerine kapalı kalıp, Yeni Antlaşma İnanlılarına açıklanan bir sırdır (Ef. 3:1-13). Kilise, hiçbir zaman tam anlamıyla Tanrı'nın halkı olup, geçici olarak reddedilen İsrail kavmıyla karıştırılamaz ve karıştırılmamalıdır da. Bu iki kitle de çağrılış, fonksiyon ve umut açısından birbirinden farklıdır.Her şeyi programlı yapan Tanrı, sayısı tamamlanan kilisenin göğe kaldırılmasıyla bu kilise devrini veya parantezini kapatacak ve böylece öfkesinin yeryüzüne döküleceği sıkıntı çağını açacaktır. Evet, yakında olması gereken ilk olay tüm dünyadaki gerçek Mesih İnanlılarının göğe kaldırılması olayıdır.Düşünün bir kere, bir gün Mesih İnanlılarının tümü birden bire ortadan kaybolacak, yeryüzünden göğe alınacaktır! Belki kahvaltıdayken, belki sokakta diğerleriyle yürürken, belki iş yerinde bulunurken, belki de yatmaktayken İsa Mesih birden bire gizlice gelip inanlıları kendi yanına alacaktır!Ne görkemli bir olay değil mi? İnanlılar sonunda bu denli özledikleri Rab'leriyle birlikte olacaklar. Ama İsa Mesih'in de bildirdiği gibi bu görkemli göğe kaldırılma olayına ne yazık ki herkes iştirak edemeyecektir.Yalnızca tövbe edip yaşamını İsa Mesih'e adayanlar, uyanık olup, sadık bir şekilde O'na hizmet edenler buna iştirak edeceklerdir. Diğer tövbesizler büyük sıkıntıya maruz kalacaklardır.Sen, bu satırları okuyan sayın arkadaşım, acaba senin durumun ne olacak?Bu olay gerçekleştiğinde alınacak mısın, yoksa bırakılacak mısın?Mesih'in hazırladığı bereketlere mi sahip olacaksın, yoksa ürkütücü büyük sıkıntı içinde mi kalacaksın?
 

berckai

Profesör
Katılım
17 Mayıs 2008
Mesajlar
2,394
Reaksiyon puanı
9
Puanları
0
kopyala yapıştır yapmaktan bıkmadın mı Hz. İsa gelecekse bile size değil hakiki imanlı biz müslümanlara gelecek çok şükür
 

turgay_1905

Asistan
Katılım
8 Aralık 2006
Mesajlar
367
Reaksiyon puanı
2
Puanları
18
Mesih İsa’nın (as) dönüşü Hıristiyan öğretisi değildir. Hıristiyanların İslam dinine yakın görüşlerinin olması Müslümanların onların görüşlerinden etkilendiği anlamına gelmez. Bu dinlerin esasının bir olduğunun ve İlahi kaynaktan beslendiğinin delilidir. Hıristiyanlar Tevhidden sapma yaşadıkları gibi Hz. İsa (as) ile ilgili doğru inançlardan da bir sapma yaşamışlardır. Kur’an onların yanlış kanaat ve düşüncelerini tashih etmiştir. Kur’anın özelliği Hıristiyan ve Yahudilerin yanlışlarını tashih ve doğrularını tasdik etmesidir. Kur’an-ı Kerimin hak kelamullah olduğunun bir delili de budur.
Mesihin dönüşü demek Mesih İsa’nın (as) hak dini olan Tevhid hakikatinin insanlığa hâkim olması demektir. Hz. İsa (as) dinine ait bu mutlu sonu görmek için Allah’ın izni ile gelerek bu olaya şahit olacak ve Tevhidin temsilcisi olan Kur’ana ve peygamberimize uyduğunu o zamanda bulunan Müslümanların imamı Hz. Mehdiye uymakla gösterecektir. Şimdi Hıristiyanlık dünyasında Teslisin akla uymadığını kabul ederek Tevhide yaklaşan Hıristiyan İsevilerin çoğalması bu yaklaşımın ve Hıristiyanların teslisten tevhide yaklaşmalarının ve Müslümanlığa meyletmelerinin en güzel delilidir. Belki de Mesih İsa (as) gelmiş ve vazifesini yapmaktadır. Bu hususun Hıristiyanların “İsa çarmıha gerilerek ölüm acısını tattı ve insanlığın günahı için kendini feda etti ve ölümünün üçüncü gününde yeniden dirildi” şeklindeki inancı ile hiçbir alakası yoktur. Doğrusu Kur’anın bize anlattığı gibi “Hz. İsa ölmedi, bilakis Allah onu Yahudilerin tuzağından korudu ve kendi katına yükseltti, dininin hüsn-ü hatimesini görmek ve müjdelediği Tevhit peygamberi Hz. Muhammed (as) uymak için Allah’tan gelişini istedi Allah da duasını kabul ederek kıyamete yakın semadan nüzul ile göndererek Hıristiyanların tevhide dönüşüne şahitlik edecektir, Hıristiyanlar da Hz. İsa’nın (as) gerçek peygamber olduğuna şahitlik edeceklerdir” şeklindedir.
İslam’ın tevhit inancı budur. Mesih İsa’nın dönüşünün tevhide aykırı olması söz konusu değildir. Sonuçta Hz İsa (as) Tevhit peygamberidir teslisi getirmiş değildir ki Mesihin gelişi tevhide aykırı olsun. Mesih İsa’nın gelişi Tevhidin zaferidir. Çünkü Mesih İsa (as) Teslise inanan Hıristiyanları Tevhide davet edecektir.
 

turgay_1905

Asistan
Katılım
8 Aralık 2006
Mesajlar
367
Reaksiyon puanı
2
Puanları
18
İsa’nın (as) dönüşü ve gelişi peygamberimiz (sav) tarafından kıyametin büyük alametlerinden sayılmıştır. Kıyamet ise Kur’an-ı Kerimin ölümden sonra en büyük hakikatlerindendir. Çünkü ölüm insanın sonu ise, kıyamet de dünyanın sonudur. Her şeyin bir sonu vardır. Sonu olmayan ancak Allah’tır.

Kıyametten önce Nüzul-ü İsa (as) ile ilgili 75 hadis ve 25 eser varid olmuş ve 52 sahabeden mütevatiren rivayet edilmiştir. Bunların hepsini yanlış görmek ve yanıldıklarını söylemek ve uydurma olduğunu ifade etmek çok büyük cesaret ister. Bu cesaret ise iki şekilde kendini gösterir: Ya imansızlıktan ve iman zafından kaynaklanır veya “el-câhili cesurun” atasözünde olduğu gibi koyu cehaletten kaynaklanır. Her ikisi de tehlikelidir. İstikametli ve doğru olan yol ise “Peygamberimizden mütevatiren gelen her şey kesinlikle doğrudur ve inanan bir insana yakışan ise bunun doğruluğunu tasdik etmek hakikatini Allah’a havale etmektir” demektir. Hikmetini ise ilimde rüsuh peyda eden hakperest din bilginlerinden öğrenmeye çalışmaktır.

Peygamberimizden mütevatiren rivayet edilen İsa’nın (as) nüzulünün yanlış olduğunu iddia etmek sonuçta yine peygamberimizden (sav) mütevatiren gelen Kur’an-ı Kerime de şüphe ile bakmaya götürür. Bu daha acı ve acınacak bir durumdur.

Sadece Kur’an penceresinden Hz. İsa’ya (as) bakarsak şu geçeklerle karşılaşırız: Meryemoğlu Mesih İsa (as) Allah’ın elçisi ve kelimesidir. Yaratılışı Hz. Âdem’in (as) yaratılışı gibi tenasül kanununa aykırı olarak Allah’ın kudret eseri ve mucizesidir. Allah onu insanlığa bir mucize ve bir işaret kılmıştır.

Hz. İsa’nın (as) yaratılışı gibi hayatı da bütün mucizelerle doludur. Beşikte iken konuşmuş, Ruhu’l-Kuds olan Cebrail (as) ile te’yid edilmiş ve desteklenmiş, kitabı, hikmeti ve İncil’i hiçbir mektebe gitmeden Allah’ın mucizesi olarak öğrenmiş, Allah’ın Hayy ismine tam mazhar olduğu için çamurdan kuş sureti yaparak üflediğinde canlanıp uçmuş, ölüleri diriltmiş ve dermansız hastalıklar nefesi ile şifa bulmuştur.

İnkârcı Yahudiler ona inanacakları yerde onu öldürmek için tuzak kurmuşlardır. Allah da onların tuzaklarını bozarak boşa çıkarmıştır. Yahudiler onun yerine ona benzetilen birini öldürmüşlerdir. Yahudiler Hz. İsa’yı (as) öldüremedikleri halde ‘Biz onu öldürdük’ şeklinde yalan söyledikleri için Allah tarafından lânete uğramışlardır. Hâlbuki onlar İsa’yı (as) ne astılar ne de öldürdüler; ancak ona benzetilen birini öldürdüler. Onlar da bu hususta şüphe içindedirler. Gerçekte ise onu öldüremediler. Bu husustaki bilgileri zan ve tahminden ibarettir.

Yüce Allah Hz. İsa’ya (as) şöyle vaat etmiştir: “Yâ İsâ! Şüphesiz Ben seni vefat ettirerek başka bir âleme, kendi katıma yükselteceğim. İnkârcıların tuzaklarından seni kurtaracağım, sana uyanları ve senin yolundan giden muvahhitleri daima inkârcı müşriklerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz yine bana olacaktır. İnkârcıları ise dünyada ve ahirette şiddetli bir azap ile cezalandıracağım. Onlar hiçbir yardım da görmeyeceklerdir.” Bu ayette gerçek ölümü ifade eden “mevt” kelimesi yerine bir başka âleme geçişi ifade eden vefat kelimesinin kullanılması Hz. İsa’nın (as) ölmeden bir başka âleme geçtiğini ifade etmesi bakımından enteresandır. Yine ayette ifade edildiği gibi Hz. İsa’ya (as) uyan muvahhit Hıristiyanlar daima teslisçilerden üstün olmuşlar ve medeniyetin doğmasına onlar katkıda bulunarak ilim ve teknik açıdan batı uygarlığını kurmuşlardır.
Bu ayette vaat edildiği gibi “Yüce Allah Hz. İsa’yı (as) kendi katına ref’ ederek yükseltmiştir. Allah azizdir peygamberini inkârcıların eline bırakarak zelil etmez, hakîmdir hikmeti gereği dini olan Tevhit inancının hüsn-ü hatimesini görmesi için tekrar dünyaya gönderir.” Yüce Allah böylece “Onu kıyamete bir alamet ve kıyamet için bir ilim yapacaktır. Bunda şüphe etmek Allah’ın kudretinden şüphe etmek ve hikmetini anlamak demektir.”

Hz. İsa (as) beşikte konuştuğu zaman hayatının üç devresine işaret ederek şöyle buyurmuştur: “Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak tekrar ba’solunup gönderileceğim gün bana selam olsun.” Bu ayette doğumu, ölümü ve tekrar gelmesi hususuna mucizevî bir şekilde olacağına işaret olunmuştur.

Hz. İsa (as) tekrar geldiği ve dini olan Tevhit hakikatinin insanlık âlemine hâkim olduğu zaman “ Ehl-i Kitap olan o zamanın Hıristiyanları ve ehl-i mektep olan ilim ehli ölümünden önce Hz. İsa’nın (as) Allah’ın oğlu olmadığını anlayacaklar ve gerçekten onun bir peygamber olduğunu kabul ederek ona iman edeceklerdir. Yüce Allah da Hz. İsa’yı onların imanına şahit yapacaktır.”

Hz. İsa (as) tekrar geldiği zaman yüce Allah ona “Kitab-ı İlahi olan Kur’anı, hikmet-i ilahi olan peygamberimizin sünnetini, Tevrat ve İncili öğretecektir.” Hz. İsa (as) da bütün bunlardaki hakikatler ile hükmederek insanlığın saadetine vesile olacaktır. Bunun için Hz. İsa’nın (as) bir mucizesi de “Beşikte olduğu gibi Kuhulet döneminde de konuşması olacaktır.” Bu ayette ifade edilen Kuhulet dönemi 40 yaş üzeri anlamına gelmektedir. Normalde insan konuşur ve bu konuşma mucize olmaz. Ancak beşikte konuşması mucize olduğu gibi, 30 yaşında vahye mazhar olarak konuşması da mucizedir, Kuhulet döneminde mucizevi konuşma ise tekrar dönüşü ile ilhama mazhar olarak konuşması ve iman hakikatlerini şerh ve izah etmesinde Mehdiye müzaheret etmesi olabilir. Bu konuşma normal konuşma olmadığına ima ve işarettir.

Hz. İsa’nın dönüşü ve tekrar gelmesi Deccal’ın çıkışından sonradır. Deccal’ın çıkışı ile bütün manevi değerleri tahrip ederek yeryüzünü cevr, zulüm, fitne ve anarşi ile dolduracaktır. Her ne kadar Mehdi (ra) iman hakikatlerini şerh, izah ve neşrederek Deccal’ın tüm fikir ve felsefesini yıkmış olsa da maddi olarak hâkimiyetini devam ettirecektir. Hz. İsa (as) Mehdiye uyacak ve Kur’ana iktida ederek dinsizlik, zulüm ve anarşiye karşı Müslüman-Hristiyan birliğini sağlayacaktır. Bu birlik sonucu Deccal’ın maddi hâkimiyeti bitecek ve fitnesi tamamen ortadan kalkacaktır. Yeryüzü adalet ile dolacak ve insanlık barış ve saadete kavuşacaktır. Bu sayılanlar olmuş ise onlar da çıkmış ve gelmiş demektir.

Peygamberimiz (sav) bu hususu bir başka hadislerinde şöyle ifade eder: “Ümmetimden bir cemaat kıyamete kadar açıktan hakk ve hakikati müdafaa etmeye devam edecektir. Bu cemaatin sonuncusu Meryem oğlu İsa’ya kavuşurlar. İsa (as) nüzul ettiği zaman onlar “Gel bize namaz kıldır” derler de o ise “Hayır! Allah’ın bu ümmete ikramı olarak bazınız bazılarınıza imam ve emir olacaksınız. Bu sizin hakkınızdır diyecek ve kendisi onlara uyarak namaz kılacaktır. Başında ben, sonunda İsa ve ortasında Mehdi’nin bulunduğu bu ümmet asla helak olmayacaktır.”

Bütün bu hakikatlerden dolayıdır ki İslam bilginleri “Kim Mehdinin geleceğini, İsa’nın (as) nüzulünü ve Deccal’ın çıkışını inkâr ederse Muhammed’e (as) indirileni inkâr etmiş olur” demişlerdir.

Hz. İsa (as) geldiği zaman bir peygamber olarak değil Allah’ın velisi olarak gelecektir. Peygamberimiz (sav) “Hatemu’l-Enbiya” dır. Peygamberimizden sonra da nebi yoktur. Bunun için Hz. İsa (as) geldiği zaman Mehdiye uyarak arkasında namaz kılacak ve Kur’ana tabi olduğunu bu şekilde gösterecektir. Hz. İsa (as) hadis-i şeriflerde belirtildiği gibi âdil bir hâkim olarak inecek ve domuzu öldürecek, haçı kıracak, cizyeyi kaldıracaktır. Bu zamanda Müslümanların imamı Hz. Mehdi olacaktır.”

Hz. İsa (as) ölmemiştir ve hayattadır. Bediüzzaman hazretleri hayat mertebelerini beş tabaka olarak anlattığı ve izah ettiği yerde İsa’yı (as) “Üçüncü tabaka-i hayatta” sayar. Beşeriyet levazımatından tecerrüt ile bir nevi melek hayatı gibi letafet kesbettiğini belirtir. Peygamberimiz (sav) miraçta Hz. İsa (as) ile görüştüğünü sahabelerine anlatmıştır. Yine peygamberimiz (sav) “Peygamberler diridirler ve kabirlerinde namaz kılarlar” buyurarak hiçbir peygamberin bizim zannımız gibi ölmediğini ifade buyurmuşlardır.

Kur’an-ı Kerim bize şehitlerin bile bizim zannımız gibi ölmediklerini açıkça belirtmiş ve “Allah yolunda ölenlere ölü demeyiniz. Doğrusu onlar diridirler; lakin sizler farkına varmazsınız” buyurmuşken Hz. İsa (as) gibi “Kadir ve Hayy” ismine azami derecede mazhar olmuş ve hayatı her yönü ile mucizelere dolu bir “Ulu’l-azm” peygamberin öldüğünü iddia etmek ne derece cehalet eseri olduğu açıktır. Şayet cehalet eseri değil ise kasıt var demektir; bunun da ne derece şeni bir inançsızlık ve ne derece iman zaafının eseri olduğu açıktır. Böyle bir cehalet ancak ilim adına sergilenebilir. Zamanımızda “cehaletin ilimden kaynaklandığını” söyleyen Bediüzzaman’nın ne kadar haklı olduğu ve bilhassa ehl-i ilmin ne derece “Risale-i Nur” eserlerinin irşadına muhtaç olduğu böylece ortaya çıkar.
 

karcx

Profesör
Katılım
26 Şubat 2009
Mesajlar
2,391
Reaksiyon puanı
39
Puanları
0
Ya bizim dediğimiz doğru çıkarsa papaz efendi
kendine kaçacak yer ara...
Hz. İsa gelip sen ve senin gibileri doğru yol olan İslama davet edecek..
Unutma kainat Hz.Muhammed Mustafa (SAV) için yaratılmıştır...
Not:
Sakın papz büyüsü yapma emi:D:D
 

berckai

Profesör
Katılım
17 Mayıs 2008
Mesajlar
2,394
Reaksiyon puanı
9
Puanları
0
Ya bizim dediğimiz doğru çıkarsa papaz efendi
kendine kaçacak yer ara...
Hz. İsa gelip sen ve senin gibileri doğru yol olan İslama davet edecek..
Unutma kainat Hz.Muhammed Mustafa (SAV) için yaratılmıştır...
Not:
Sakın papz büyüsü yapma emi:D:D

Unutma kainat Hz.Muhammed Mustafa (SAV) için yaratılmıştır...

şimdi bu dediğine de bişeyler düddürür bizim tanrı peygamberimiz varken nedne Muhammed diye üzülmesin şurada ne kaldı ki kıyamete görür Allahın izniyle
 

yer6

Profesör
Katılım
5 Eylül 2007
Mesajlar
2,398
Reaksiyon puanı
54
Puanları
48
arkadaşlar resmi çok komik değilmi bu pavlos un :D :D :D
 

shadowfax_07

Asistan
Katılım
31 Temmuz 2008
Mesajlar
179
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir) ( Meryem Suresi,33. ayet)
http://www.diyanet.gov.tr/kuran/meal.asp?page_id=306

Yani Hz. İsa(as) öleceğim dediyse bu kıyamette dirileceği anlamına gelmez mi her insan gibi. O da bir insan bir peygamberdi mucizeleri vardı. :excl:
 

goki

Asistan
Katılım
15 Eylül 2007
Mesajlar
235
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
bir hoca nın söylediği ve benim çok hoşuma giden bir söz vardır

yahudiler sabah işe gelecekler öğleye kadar çalışıp mükafatlarını almadan gidecekler

hristiyanlar sabah işe gelecekler ikindi ye kadar çalışıp mükafatlarını almadan gidecekler

müslümanlar işe gelicekler akşama kadar çalışıp mükafatlarınıda alacaklar.
 

antimatter

Profesör
Katılım
4 Mart 2009
Mesajlar
1,024
Reaksiyon puanı
14
Puanları
0
pavlusu makara konusu yapmayın bence.. sonuçta ilk hristiyanlardan yani o an için gelmiş o anda geçerli olan dine inanan ilk insanlardan.. kıymetli bi şahsiyet olma ihtimali vardır belki Allah katında !!!
 
Üst