Der Spigel: "Kalbinizde Alman mısınız?" ya da Achtung; Sig heil! Alman mısın?
"Bizim zaferlerimizi kutlasınlar, rakiplerin yenilgilerini değil. Bunun birbirinden ayırt edilmesi lazım."
Alman Der Spigel dergisinin internet sitesinde yayılanan röportajında böyle diyen Hamit Altıntop'un çağrısı elbette yanıtsız kalmaya mahkumdu.
Kafatasınızın çapı ya da damarlarınızdaki asil kan
Avrupa Kupası maçları başladığından bugüne maganda tanımlamasıyla inceltilen faşist kudurganlık, çoğu çocuk, kadın ve yaşlılardan onlarca insanı kendi evlerinin içinde kurşunladı.
Şimdi timsah gözyaşları dökenler işin en başında, takım açıklandığında çifte vatandaşlık statüsüne sahip H. Altıntop'un çağrılmasına karşı çıkmışlardı. Hatta, Türkiye Milli Futbol Takımı'nın çağrısını kabul etmesini de, Almanya'nın kadrosuna alınmamasıyla açıklamaya girişmişlerdi.
H. Altıntop, sahada üzerine düşenleri yapmakla birlikte futbol başta olmak üzere her şeyini borçlu olduğu Almanya'nın vefasızlığına "Bu benim için çok özel bir oyun. Almanya'ya çok şey, aslında her şeyi borçluyum." diyerek, aynı vefasızlıkla cevap vermemesi Der Spigel'in muhabirine yetmiyor. Çünkü Almanya'nın çeyrek finaldaki rakibi Türkiye ve bu sayede hem H. Altıntop'un psikolojisini bozacak hem de Türkiye'deki TV ve gazetelerin faşizm propagandisti yorumcularının baştan beri gizlemeye zahmet etmedikleri hazımsızlığı biraz daha körükleyebilecektir.
Nitekim sonraki soruda daha açık bir şekilde bu kötücül kapitalist bilinç kusuluyor:
"Kalbinizde Alman mısınız?"
Diğer bir kısım Avrupa ülkesinde daha tartışmaya açılan "etnik kimliğini veren ülke takımında oynamayı seçen oyuncuların çifte vatandaşlık haklarının iptal edilmesi" unutulmayacak kadar yenidir.
Hayatta işlerin iyi gitmediği zaman geldiğinde?..
Yukardaki soruya; "Hayır. Belki de her ikisiyim. Evde küçük bir Türk dünyasında yaşıyoruz. Annemle yalnızca Türkçe konuşuyor ve Türk yemekleri yiyoruz. Gelsenkirchen'den ayrılıp, örneğin Münih'e gidip arkadaşlarımla karşılaştığım zaman Alman dünyasında yaşıyorum" diyen Altıntop, "Ülkemin yanındayım. Formayı giydiğim andan itibaren yurtseverliği ve Türkiye'ye ait olduğumu hissediyorum. İyi yanlarıyla da kötü yanlarıyla da" derken caddeler ve sokaklar boyu kusulan faşizm karşısında ne kadar kör olduğunu da itiraf etmiş oluyor.
Kardeşi Halil'in en formda olduğu dönemde, megaloman futbol diktatörü Fatih Terim ve şürekası tarafından kadroya alınmadığı koşullarda gerçekleşen bu durumu; "Performansının yeterli olmadığını söyledi. Bu başlangıçta bir şok oldu. Forvette eksiklerimizin olduğu ve Halil'in, Almanya Milli Takımı'nı bu kadar iyi tanıdığı bir zamanda bu yazık oldu" diye çanak soruları geçiştiriyor.
Fakat kardeşinin, F. Terim ve takımdaki bazı oyuncularla arasında bir anlaşmazlık bulunduğunu da gizlemiyor; "Bu nedenle de performansını yüzde 100 sergileyemedi. Annem her zaman, hayatta işlerin iyi gitmediği zamanların olabileceğini ve hataları önce kendimizde aramamız gerektiğini söylerdi. Halil de şimdi bunu yapıyor. Bu nedenle Terim'e kızgın değiliz."
Kapitalistlerin dünya işçi sınıfı üzerindeki tahakkümü sürdüğü sürece ne futbol ne de başka herhangi bir şey, farklı ülkeler ve/veya uluslardan işçiler arasında dostluk, kardeşlik bilincinin gelişimine hizmet edemez. Tam tersine futbol da düşmanlığı, ırkçılığı körüklemenin aracına kolayca dönüştürülür. Çünkü azami kar için azami egemenlik gereklidir. Egemenliğin azami düzeyleri ancak rakiplerin yokedilmesiyle mümkündür. Bu yüzden de kapitalist rekabet düşmanlar arası gerçek bir savaştır. Dostluk onda, kandırma amacı için kullanılan bir sözcüktür. O kadar.
alıntıdır. alinteri.net
"Bizim zaferlerimizi kutlasınlar, rakiplerin yenilgilerini değil. Bunun birbirinden ayırt edilmesi lazım."
Alman Der Spigel dergisinin internet sitesinde yayılanan röportajında böyle diyen Hamit Altıntop'un çağrısı elbette yanıtsız kalmaya mahkumdu.
Kafatasınızın çapı ya da damarlarınızdaki asil kan
Avrupa Kupası maçları başladığından bugüne maganda tanımlamasıyla inceltilen faşist kudurganlık, çoğu çocuk, kadın ve yaşlılardan onlarca insanı kendi evlerinin içinde kurşunladı.
Şimdi timsah gözyaşları dökenler işin en başında, takım açıklandığında çifte vatandaşlık statüsüne sahip H. Altıntop'un çağrılmasına karşı çıkmışlardı. Hatta, Türkiye Milli Futbol Takımı'nın çağrısını kabul etmesini de, Almanya'nın kadrosuna alınmamasıyla açıklamaya girişmişlerdi.
H. Altıntop, sahada üzerine düşenleri yapmakla birlikte futbol başta olmak üzere her şeyini borçlu olduğu Almanya'nın vefasızlığına "Bu benim için çok özel bir oyun. Almanya'ya çok şey, aslında her şeyi borçluyum." diyerek, aynı vefasızlıkla cevap vermemesi Der Spigel'in muhabirine yetmiyor. Çünkü Almanya'nın çeyrek finaldaki rakibi Türkiye ve bu sayede hem H. Altıntop'un psikolojisini bozacak hem de Türkiye'deki TV ve gazetelerin faşizm propagandisti yorumcularının baştan beri gizlemeye zahmet etmedikleri hazımsızlığı biraz daha körükleyebilecektir.
Nitekim sonraki soruda daha açık bir şekilde bu kötücül kapitalist bilinç kusuluyor:
"Kalbinizde Alman mısınız?"
Diğer bir kısım Avrupa ülkesinde daha tartışmaya açılan "etnik kimliğini veren ülke takımında oynamayı seçen oyuncuların çifte vatandaşlık haklarının iptal edilmesi" unutulmayacak kadar yenidir.
Hayatta işlerin iyi gitmediği zaman geldiğinde?..
Yukardaki soruya; "Hayır. Belki de her ikisiyim. Evde küçük bir Türk dünyasında yaşıyoruz. Annemle yalnızca Türkçe konuşuyor ve Türk yemekleri yiyoruz. Gelsenkirchen'den ayrılıp, örneğin Münih'e gidip arkadaşlarımla karşılaştığım zaman Alman dünyasında yaşıyorum" diyen Altıntop, "Ülkemin yanındayım. Formayı giydiğim andan itibaren yurtseverliği ve Türkiye'ye ait olduğumu hissediyorum. İyi yanlarıyla da kötü yanlarıyla da" derken caddeler ve sokaklar boyu kusulan faşizm karşısında ne kadar kör olduğunu da itiraf etmiş oluyor.
Kardeşi Halil'in en formda olduğu dönemde, megaloman futbol diktatörü Fatih Terim ve şürekası tarafından kadroya alınmadığı koşullarda gerçekleşen bu durumu; "Performansının yeterli olmadığını söyledi. Bu başlangıçta bir şok oldu. Forvette eksiklerimizin olduğu ve Halil'in, Almanya Milli Takımı'nı bu kadar iyi tanıdığı bir zamanda bu yazık oldu" diye çanak soruları geçiştiriyor.
Fakat kardeşinin, F. Terim ve takımdaki bazı oyuncularla arasında bir anlaşmazlık bulunduğunu da gizlemiyor; "Bu nedenle de performansını yüzde 100 sergileyemedi. Annem her zaman, hayatta işlerin iyi gitmediği zamanların olabileceğini ve hataları önce kendimizde aramamız gerektiğini söylerdi. Halil de şimdi bunu yapıyor. Bu nedenle Terim'e kızgın değiliz."
Kapitalistlerin dünya işçi sınıfı üzerindeki tahakkümü sürdüğü sürece ne futbol ne de başka herhangi bir şey, farklı ülkeler ve/veya uluslardan işçiler arasında dostluk, kardeşlik bilincinin gelişimine hizmet edemez. Tam tersine futbol da düşmanlığı, ırkçılığı körüklemenin aracına kolayca dönüştürülür. Çünkü azami kar için azami egemenlik gereklidir. Egemenliğin azami düzeyleri ancak rakiplerin yokedilmesiyle mümkündür. Bu yüzden de kapitalist rekabet düşmanlar arası gerçek bir savaştır. Dostluk onda, kandırma amacı için kullanılan bir sözcüktür. O kadar.
alıntıdır. alinteri.net
Orjinal kaynak link nerede ?
