- Katılım
- 29 Haziran 2007
- Mesajlar
- 64,456
- Reaksiyon puanı
- 530
- Puanları
- 0

Umarım maç öncesi yazımı okudunuz…
Atletico Madrid’den çekinmediğimi söyledim.
Kadroyu aynen verdim…
Oyunu adeta önceden anlattım ve gol buluruz dedim…
Kahin değilim ancak kötümser biri de değilim. Ayrıca Galatasaray’ı da iyi tanıyorum. O bir Avrupalı. Onun iyi bir hocası ve çağdaş futbolu çözmüş kaliteli oyuncuları var.
Rijkaard işte bu.
İşte Galatasaray da bu!...
Maç öncesi herkes ne diyordu;
Galatasaray kötü… Rakip İspanyol, Avrupa’da fark yer…
Galatasaray’ın golcüsü yok!
Ben ne diyorum yıllardır; 4-6-0
Golcüye sahip olmak değil takım olmak önemli.
Galatasaray Madrid’de işin gereğini yaptı ve 4-6-0’ı öyle bir işletti ki maçı kopardı geldi.
1-1’lık sonuçtan sonra şimdi artık tur Ali Sami Yen’de futbolcuların ayağında, taraftarın elinde…
Bravo Galatasaray.
Baroş olsa galip de dönebilirdi.
Aslında Baroş herkesin tanımladığı gibi santrfor tipi bir oyuncu da değil ama takımı forvette sürükleyen adam…
Baroş forvetin rengi.
Rijkaard akıllı taktik uyguladı

Hocalık bir yetenek ve akıl sergilemesidir. Poker gibi… Nasıl ki poker oynarken eline göre konuşursun Rijkaard da öyle yaptı. Eksiklerini bildi, ilk yarı oyunu orta alanda kitledi, rakibin üzerine kontrollü gitti.
İkinci yarı takımının dizginini gevşetti. Golü de buldu.
İşte hocalık bu!
Hem de bu kadar yokluğa rağmen!
Hem de üç gün önce Atletico Madrid’in Barcelona’yı 2-1 yenmiş olmasına rağmen!
Hem de bir takım zihn-i evvellerin Rijkaard hoca değil kovun gitsin demesine rağmen!
Teşekkürler Rijkaard…
Caner’in pası Aşk-ı Memnu’daki ihanetler gibiydi

A.Madrid düdükle beraber savunmasını öne çıkardı, forvetiyle neredeyse bütünleşti, Galatasaray’ı dar alana hapsetti. Bu bir bakıma Galatasaray’ın da işine geldi. Rijkaard’ın amacı kontra toplarla Arda ve Elano’nun becerisiyle süratli Keita ve Caner’i pozisyona sokmaktı. Uygulamada bazı zaaflar gösterdi ama istediğini aldı. Devreyi de Caner’in üst üste talihsiz iki hatasıyla bir gol yiyerek bitirdi.
Caner bir anlık panikle atağa kalkan takımını türbülansa soktu ve gol geldi.
Rakibe attığı pas ve Reyes’e arkadan bindirmesi Aşk-ı Memnu dizisindeki ihanetler gibiydi…
Caner’i suçlamıyorum ama böyle hata da mahalle arasında yapılmaz! Oldu bir kere…
Futbol bu!
Sol ayaklı Reyes’in vuracağı yer belli!

Galatasaray savunması külliyen yanıldı.
Serbest vuruş tam on sekizin sağ köşesinden…
Reyes sol ayaklı, oradan vuracağı yer mektup üzerindeki açık adres kadar belli.
Galatasaray savunması orta yapacak diye mevzilendi. Leo da buna aldandı ve Reyes malumu ilanla topu sol üst köşeye gönderdi. Leo bunu tahmin etmeli ve ona göre konuşlanmalıydı. O da yanıldı ve 2 metre boyuna rağmen mancınık bir gol yedi!
Talihsizlik!
Ya da gaflet!
Madrid baskılı oynuyordu ama net gol pozisyonları yoktu.
Savunması sadece yer değiştirerek Keita’yı markajla görevlendirilmiş Ujfalusi ile tedigindi o kadar. Onun dışında Madrid defansı ilk yarı hiç zorlanmadı.
Ortada; Assunçao, Reyes, Garcia ve Simao ile küçük üçgenlerle ama çabuk ilerleyip durmadan alan değiştiren Agüero ve Forlan’a pozisyon yaratmaya çalıştılar ama Galatasaray savunması buna izin vermedi. Belki mahkum oynuyor gözüktü ama oyun disiplininden kopmadan taktik uygulamayı başarıyla sürdürdü. Servet’in kronikleşmiş rakiple iddialaşması dışında fazla zorlanmadılar. Uğur ve Hakan Balta rakiplerinin kıvrak ve süratli olmasına rağmen görevini iyi yaptı. Kademe ve adam paylaşımında derin açmazlara düşmediler.
Lucas Neill defansı koruma ve kollama görevini iyi becerdi. Zaman zaman riskli hareketleri tedirginlik yarattı ama Neill hataya düşmedi. Takımda sorumluluk üstlenenlerin başındaydı.
Savunma baştan sona hatasız oynadı. Pozisyon gereği zorlandığı anlar da oldu ama o zaman da Leo sahneye çıktı ve en az beş pozisyonda güzel kurtarışlar yaptı.
Simao’nun direkten dışarı giden topu Galatasaray’ın şansıydı.
Elano, Mehmet Topal ve Mustafa Sarp

Belli ki bu üçlü ikinci bir emre kadar kalelerini koruyacaklardı. Başardılar da… Mehmet Topal ve Sarp mükemmel mücadele ettiler.
Elano; ofans-defans işleminde anahtar rolündeydi. Rolünün de hakkını verdi. Oyunun içindeydi ve yılmadan mücadele etti. Elano’nun oyun zekası takımı rahatlattı.
Yineliyorum; ilk yarı gardını alan takım, ikinci yarı rakibini indirmeye giden boksör gibiydi.
Bu bir taktik savaşıydı ve sonunda Keita ile de rakibini düşüremedi ama sersemletti.
Başka bir pencereden bakalım;
Rijkaard 35’te morali bozulan Caner’i aldı Santos’u oyuna soktu. Bu riskli bir davranıştı. Caner savunmaya da yardıma geliyordu. Santos’u savunmak için de biri gerekti…
İşte orada biraz duraladım!
İlk yarı bu taktik anlayışla Keita ve Santos etkisizdiler.
Keita zaman zaman saman alevi gibi parladı. Ancak deplasmanda, kontratak futbolunda bu kahreden yalnızlık kolay değildi…
Buna rağmen Galatasaray ilk yarının sonlarında üst üste fırsatlar da yakaladı.
Arda üçüncü bölgede güzel işler yaptı. Elano’ya verdiği topuk pası ve onun ortasından Keita’nın kaçırdığı gol yazık dedirtti.
Servet’in de kafasını De Gea mucize eseri alt köşeye yaylanarak çıkarttı.
İlk yarıda pasif direnişteki Galatasaray böyle goller de kaçırdı.
Tur göz kırpıyor

İkinci yarı Rijkaard takımı el freninden çıkarttı.
İşin garibi değişiklik de yapmadı.
Ayhan ve Barış’ın oyuna girişleri 80’den sonra…
Bu şu demek; oyun planımı bozmam, yorulanı kenara alırım.
Galatasaray da bu anlayışa uyum sağlayınca 77’de Keita ile gol de geldi.
Fazlası da olabilirdi çünkü ikinci yarı Madrid durdu!
Rijkaard’ın taktiği meyve verdi. Galatasaray rakibinin üzerine gidince Madrid de ilk yarıdaki rahatlığı bulamadı. Oyun dengelendi.
Galatasaray Madrid’den 1-1 beraberlikle dönüyorsa tur da mor formaya göz kırpıyor demektir.
Bunları uzun uzun anlatıyorum çünkü bunları söylemesi gerekenler adeta Galatasaray’ın ümitsiz bir aşk peşinde koştuğunu vurgular gibiydiler…
Erman Toroğlu 90 dakika saçmaladı!

Sevgili Erman taktik ve teknik açıdan maçın genel yorumunu yapacağı yerde durmadan Galatasaray’ı ve futbolcularını aşağıladı! Bıyık altından güler gibi ince ince bütün futbolcularla ve de bilhassa Keita ile dalga geçti! Ayıp ama…
İnsanlar heyecanla güzel şeyler duysun, moral bulsun isterken Erman tenkit üstüne tenkit yağdırdı. Sanki yorumcu değil de Galatasaray’ın açığını kollayan gizli servis elemanı gibiydi.
Hatta sonlara doğru Galatasaray’ın bir atağında ‘ister misin bu da gol olsun’ deyince maçı anlatan İlker Yasin ‘nasıl istemem hocam’ deyiverdi…
Sanki Toroğlu Galatasaray’ın başarısını istemez bir haldeydi. Üzüldüm…
Maç 1-1 bitince eminim Erman da üzüldü. Böyle bir sonucu beklemiyordu…
Oysa sevgili dostum Erman esprili ve renkli bir sima…
Ancak renkleri kesin sarı-kırmızı değil!
Avrupa’da bile…
Bu kadar da olmaz ki…
İnsan oturduğu yerden bu kadar da alaycı bir ifadeyle hiçbir şeyi beğenmez, teknik direktör gibi akıl ve taktik vermez ki…
Sen maçı yorumla.
Çok yadırgadım.
Erman’la İlker lütfen; Lille-Fenerbahçe maçını coşkuyla anlatan Ertem Şener’i bir dinlesinler, bir de kendi anlatımlarını kulaklıkla bir daha dinlesinler…
Eminim bana hak verecekler…
KAYNAK