İşte Bir Sadakat Örneği!

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Sultan Mahmud Gaznevî, bir savaş sonunda kıymetli bir elmas taşı ganimet olarak ele geçirir. Sonra taşı etrafındaki vezirlerinden birine vererek der ki:

“–Şu taşı al, kır! Parçala!”

O vezir der ki:

“–Sultanım, bu çok kıymetli bir taş, bu bir elmas, ben bunu nasıl parçalarım?”

Sultan nadide elması diğer bir vezirine verir:

“–Şu taşı al, parçala!”

O da şöyle der:

“–Bunu ben de parçalayamam. Sultanım, bu çok kıymetli bir taş…”

Vezirler bu sorunun imtihan için sorulduğunu düşünerek, güya sultana yaranmaya çalışmaktaydılar. Herkes taşın kıymetinden dem vurarak taşı kırmaktan çekindiğini beyan eder. Sultan son olarak çok sevip iltifat ettiği bu sebeple diğerleri tarafından kıskanılan has adamına verir taşı. Ona da:

“–Şu taşı parçala!” der. Sultanın has adamı emri alır almaz, elması eline alır ve parça parça eder. Bu gence kıskançlık besleyen huzurdakiler hayret ve tecessüsle olan biteni izlemeye koyulurlar. Sultan Mahmud:

“–Ne yaptın? Çok kıymetli bir taşı parça parça ettin…” sözüne şu cevabı alır:

“–Sultanım, sizin kalbinizi kıracağıma ben taşı kırarım. Siz, bana bunu kırmamı emrettiniz, sizi kırmayıp kırdım. Bunun dünyevî değeri olabilir fakat sizin kalbiniz benim için elmastan, pırlantadan daha kıymetli olduğu için kalbinizi kırmaktansa taşı kırmayı tercih ettim.” der.

İşte bağlılık budur. Devletlerin, idarelerin, cemiyet ve müesseselerin birliğini sağlayacak şey birlik ve beraberlik içinde, başa bağlılıktır, sadâkattir.
 

ulvi_kcky

Doçent
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
735
Reaksiyon puanı
0
Puanları
16
Çok güzel ama başarmasıda zor bi durum.Her an insanın aklı çelinebilir
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Bağlılık için bence Hz. Peyamberin (saav) kendisinden örnek verebiliriz.

Bir gün peygamberimiz birisinden ertesi gün oruç tutmasını ister. Ertesi gün ise o kişiye bir ikramda bulunur, o kişi se "ya Resulallah, bana oruç tutmamı emretmiştiniz, yiyemem". Sonra başka bir kişiden ertesi gün oruç tutmasını ister, ona da ikramda bulunur, o kişi de "oruçluyum" cevabını verir. Sonra amcasının oğlu, kendi evinde yetiştirdiği, damadı Ali'ye de oruç tutmasını söyler. Ertesi gün ona da ikramda bulunur ve Ali (kv) ikram edilen şeyi alıp yeyince Resulallah sorar: "Ya Ali, sen oruçlu değil misin?" O da cevap verir: "Ya Resulallah, orucu getiren de sensin, ye diyen de sensin. Sen tut dedin tuttum, ye dedin yedim."

Aslında burada birden fazla mesaj var.
Sadece benim anlayabildiklerim:
1- Sünnet oruçlar gerektiğinde yenilebilir. Hatta sünnet oruç tutan, kardeşi bir şey ikram ettiğinde alıp yemelidir. Böylece hem orucun sevabını alır, hem de kardeşiyle olan ilişkisinden ötürü ikisi de ayrıca sevap alırlar.
2- İslam katı bir din değildir, şartlar değişik olduğunda hükümler de değişik olur.
3- İslam ezber dini de değildir, kelime manasından da anlaşılacağı üzere teslimiyet dinidir. Peygambere her koşulda teslim olunması gerekir. Bu da esasen insanın kendisi içindir. "Peygamber size bir şey verirse onu alın; sizi bir şeyden nehyederse de ondan uzak durun." (ayet)
 
Üst