|Ⓢєччαh|
Guru
- Katılım
- 12 Mart 2011
- Mesajlar
- 35,203
- Reaksiyon puanı
- 10,315
- Puanları
- 293
İsrailin Türkiyeye ihtiyacı, Türkiyenin İsraile ihtiyacından fazla
Maalesef dünya şimdi Türkiyeye bakıp ondan İsraile nasıl davranması gerektiğini öğrenecek.
İsrailin Türkiyeyle uzlaşma görüşmelerinden ne öğreneceği ise belli değil. İsrailin Mavi Marmara baskınından sonra telefonda özür dilemesinden sonra bile henüz hiçbir İsrailli yetkilinin, Gazzeye yola çıkmış gemiye yapılan ve dokuz Türkiye vatandaşının ölümüne sebep olan baskının suç olduğunu ve gereksiz şiddet içerdiğini, İsrailin bu yüzden cezalandırıldığını ve cezanın da etkili olduğunu tam olarak kabul etmediği de bir gerçek. Başbakan Binyamin Netanyahunun böyle bir açıklamayı cesurca ve doğrudan İsraillilere yapmamış olması çok yazık. Onlara diğer ülkelerin de Türkiyeyi takip etmelerinin ve İsraili giriştiği işgalden dolayı cezalandırarak davranışlarını değiştirmeye çalışmalarının ihtimaller dâhilinde olduğunu söylememesi de çok yazık.
Türkiye, Filistinlilerle dayanışma gösterdi ve bu dayanışma doğal ve haklı bir tavırdır. Her Müslüman ülkenin böyle yapacağı düşünülmelidir. Her ülkenin böyle yapacağı düşünülmelidir. Yahudi kardeşlerinin zor durumlarını her zaman takip eden İsrailliler, herhangi bir Yahudiye zarar geldiğinde sopalarını hazırlarlar. Onların dolayısıyla bu dayanışma duygusunu anlamaları gerekir. Mavi Marmaraya yapılan operasyon, Türkiyede bazı duyguları hareketlendirdi ve bu da çok anlaşılır ve meşrudur. Türk ordusu dokuz İsrailliyi öldürseydi neler olacağını tahmin etmek zor değil. Mavi Marmaranın Gazzeye ulaşabilmesi gerekirdi. Zorla geminin kontrolünü ele geçirmek yanlış değil, aynı zamanda aptalcaydı. İsrailin böyle yapmaması gerekirdi.
İsrailli yetkililer gemideki teröristlerden bahsettiler, komandolarla gitmişken şiddet sadece savunma amacıylaymış gibi konuştular, eğer İsrail Gazzeye ulaşmalarına izin verseydi sanki İsraillilerin güvenliği tehdit altına girecekmiş gibi davrandılar. Ceza, İsrail ve İsrailliler için ağır oldu. İsrailliler, bölgedeki tek müttefikleri düşmana dönüşürken tatillerinden oldular. İsrailin Türkiyeye olan ihtiyacı güçlenen ve ekonomik olarak büyüyen bir bölgesel güç olan Türkiyenin İsraile ihtiyacından daha fazladır.
İsrail eğer sağduyulu ve adil davransaydı Mavi Marmarayı ele geçirmezdi ya da yolcularını öldürdüğü için hemen özür dilerdi. Fakat İsrail bir kere daha güç kullanımı dışında hiçbir şeyden anlamadığını göstermiş oldu. İsrailin hemen dilemesi gereken bir özür için Türkiyenin İsraili üç sene boyunca cezalandırması gerekti. Fakat bir kere süt bozuldu. Şimdiye geri kalan İsrail cezalandırıldığında ve bedel ödediğinde dersini aldığı gerçeği. Fakat bu öğrenme çok zor yoldan oluyor. Bu ülkeye başka türlü davranmanın bir yolu yokmuş gibi bir izlenim oldu ve bu İsrail için kötü bir mesaj.
Özrün hemen arkasından benimle mülakat yapan Türk televizyoncuları tek bir şeyi bilmek istiyorlardı: İsrailliler bu özürden memnun oldular mı? Ben de tam o sırada İsrail milli futbol takımının Portekizle maçı olduğunu ve İsraillilerin daha çok bununla ilgilendiklerini söyledim. Onların yüzündeki hayal kırıklığını görebiliyordum. Onlar gerçek bir değişim beklentisi içindelerdi. Bu değişim hâlâ gerçekleşebilir. İsrailliler üç yıldır tehlikeli olduğunu duysalar da Türkiyeyi ziyaret eden herkes dostluk günlerine geri dönme arzusu olduğunu görebilir.
Birçok Türk, aradaki konuya rağmen eski günlere dönmek istiyor. Şimdi Başbakan Erdoğanın İsraile karşı sert açıklamalarını yeniden ayarlamasının zamanı. Belki de İsrail, Türkiyeden aldığı bu cezadan bir şeyler öğrenmiştir. Gerçekten de dünya İsraile adalet üzerine bir şeyler söylemenin tek yolunun onu cezalandırmaktan geçtiğini düşünmemeli. İsrailin uluslararası konumunu koruma görevi şu anda her İsrail vatandaşının sorumluluğudur. Her İsrailli, ülkenin onurunu lekeleyenin yine bu ülkenin gösterdiği şiddet olduğunu bilmelidir.
HaaretzTe (28 Mart 2013) yayımlanan makale kısaltılarak tercüme edilmiştir.
Maalesef dünya şimdi Türkiyeye bakıp ondan İsraile nasıl davranması gerektiğini öğrenecek.
İsrailin Türkiyeyle uzlaşma görüşmelerinden ne öğreneceği ise belli değil. İsrailin Mavi Marmara baskınından sonra telefonda özür dilemesinden sonra bile henüz hiçbir İsrailli yetkilinin, Gazzeye yola çıkmış gemiye yapılan ve dokuz Türkiye vatandaşının ölümüne sebep olan baskının suç olduğunu ve gereksiz şiddet içerdiğini, İsrailin bu yüzden cezalandırıldığını ve cezanın da etkili olduğunu tam olarak kabul etmediği de bir gerçek. Başbakan Binyamin Netanyahunun böyle bir açıklamayı cesurca ve doğrudan İsraillilere yapmamış olması çok yazık. Onlara diğer ülkelerin de Türkiyeyi takip etmelerinin ve İsraili giriştiği işgalden dolayı cezalandırarak davranışlarını değiştirmeye çalışmalarının ihtimaller dâhilinde olduğunu söylememesi de çok yazık.
Türkiye, Filistinlilerle dayanışma gösterdi ve bu dayanışma doğal ve haklı bir tavırdır. Her Müslüman ülkenin böyle yapacağı düşünülmelidir. Her ülkenin böyle yapacağı düşünülmelidir. Yahudi kardeşlerinin zor durumlarını her zaman takip eden İsrailliler, herhangi bir Yahudiye zarar geldiğinde sopalarını hazırlarlar. Onların dolayısıyla bu dayanışma duygusunu anlamaları gerekir. Mavi Marmaraya yapılan operasyon, Türkiyede bazı duyguları hareketlendirdi ve bu da çok anlaşılır ve meşrudur. Türk ordusu dokuz İsrailliyi öldürseydi neler olacağını tahmin etmek zor değil. Mavi Marmaranın Gazzeye ulaşabilmesi gerekirdi. Zorla geminin kontrolünü ele geçirmek yanlış değil, aynı zamanda aptalcaydı. İsrailin böyle yapmaması gerekirdi.
İsrailli yetkililer gemideki teröristlerden bahsettiler, komandolarla gitmişken şiddet sadece savunma amacıylaymış gibi konuştular, eğer İsrail Gazzeye ulaşmalarına izin verseydi sanki İsraillilerin güvenliği tehdit altına girecekmiş gibi davrandılar. Ceza, İsrail ve İsrailliler için ağır oldu. İsrailliler, bölgedeki tek müttefikleri düşmana dönüşürken tatillerinden oldular. İsrailin Türkiyeye olan ihtiyacı güçlenen ve ekonomik olarak büyüyen bir bölgesel güç olan Türkiyenin İsraile ihtiyacından daha fazladır.
İsrail eğer sağduyulu ve adil davransaydı Mavi Marmarayı ele geçirmezdi ya da yolcularını öldürdüğü için hemen özür dilerdi. Fakat İsrail bir kere daha güç kullanımı dışında hiçbir şeyden anlamadığını göstermiş oldu. İsrailin hemen dilemesi gereken bir özür için Türkiyenin İsraili üç sene boyunca cezalandırması gerekti. Fakat bir kere süt bozuldu. Şimdiye geri kalan İsrail cezalandırıldığında ve bedel ödediğinde dersini aldığı gerçeği. Fakat bu öğrenme çok zor yoldan oluyor. Bu ülkeye başka türlü davranmanın bir yolu yokmuş gibi bir izlenim oldu ve bu İsrail için kötü bir mesaj.
Özrün hemen arkasından benimle mülakat yapan Türk televizyoncuları tek bir şeyi bilmek istiyorlardı: İsrailliler bu özürden memnun oldular mı? Ben de tam o sırada İsrail milli futbol takımının Portekizle maçı olduğunu ve İsraillilerin daha çok bununla ilgilendiklerini söyledim. Onların yüzündeki hayal kırıklığını görebiliyordum. Onlar gerçek bir değişim beklentisi içindelerdi. Bu değişim hâlâ gerçekleşebilir. İsrailliler üç yıldır tehlikeli olduğunu duysalar da Türkiyeyi ziyaret eden herkes dostluk günlerine geri dönme arzusu olduğunu görebilir.
Birçok Türk, aradaki konuya rağmen eski günlere dönmek istiyor. Şimdi Başbakan Erdoğanın İsraile karşı sert açıklamalarını yeniden ayarlamasının zamanı. Belki de İsrail, Türkiyeden aldığı bu cezadan bir şeyler öğrenmiştir. Gerçekten de dünya İsraile adalet üzerine bir şeyler söylemenin tek yolunun onu cezalandırmaktan geçtiğini düşünmemeli. İsrailin uluslararası konumunu koruma görevi şu anda her İsrail vatandaşının sorumluluğudur. Her İsrailli, ülkenin onurunu lekeleyenin yine bu ülkenin gösterdiği şiddet olduğunu bilmelidir.
HaaretzTe (28 Mart 2013) yayımlanan makale kısaltılarak tercüme edilmiştir.