Hoca Değil, Geleceğimiz Belli Olacak (köşe yazısı)

Bu konuyu okuyanlar

maxxdump

Müdavim
Katılım
2 Nisan 2008
Mesajlar
6,377
Reaksiyon puanı
6
Puanları
38
Yaş
38
100. yılımızda bizi şampiyon yapan, Şampiyonlar Ligi`nde Çeyrek Final oynatan Zico`yla yollar ayrıldı. Zico`nun, oyuncularımıza olan babacan yaklaşımlarını, kadirşinaslığını, sakinliğini hiç bir zaman unutmayacağız. Herşey için kendisine teşekkür ediyoruz. Unutmamamız gereken bir şey daha var. Zico transferi ilk açıklandığı zaman, gerek taraftarlarımızın, gerek medyanın yorumları.

O gün çok uzakta değil. Üzerinden sadece 2 yıl geçti. 100. yıl arifesinde medya eliyle pompalanan şöhretli hocaların isimleriyle büyük beklentiler içine sokulan taraftarlarımız, Zico transferine "dağ fare doğurdu" gözüyle bakmışlardı. Medya, hocaya "stajyer" muamelesi yapıyor, yönetime gönderilmesi için mektuplar yazılıyordu.

Zaman içinde alınan başarısız sonuçlarda tribünlerde "Zico istifa" sesleri bile duyuldu. Ancak kazandığımız ve kaybettiğimiz şampiyonluklar, galibiyetler ve mağlubiyetler sonunda Zico, tarihte belki de en çok taraftar desteğine sahip hocalardan biri oldu.

Zico`nun gönderiliş biçimi biraz Aydın Örs - Bogdan Tanjevic olayını hatırlıyor. Aydın Örs para pul hesabı yapmadan sadece büyük bir Fenerbahçeli olmasının doğurduğu görev duygusuyla takımın başına gelmiş 3 sene özveriyle çalışmış, takımın temellerini atmış ve takımı basketbolda 16 sene sonra şampiyon yapmış, taraftarın gönlünde taht kurmuş bir hocamızdı.

Taraftarımızını önemli bir bölümü Aydın Örs`ün gönderiliş biçimi nedeniyle Tanjeviç`e bir türlü ısınamadı. Maçlara gitmeme kararı alanlar oldu. Ancak tepkilere ve ağır eleştirilere rağmen takım yine şampiyon oldu ve Avrupa`da ilk sekize kaldı. Bu değişim kararını alan yönetimimiz olduğu halde, tepkilerin hedefi suçsuz, günahsız Tanjeviç oldu.

Biz taraftarlar Zico`yu beğeniyor ve takdir ediyoruz. Büyük çoğunluğumuz sözleşme yenilenmesini istedik, gitmesini istemiyorduk. Ancak yönetim kurulumuz bir karar aldı ve kendisiyle sözleşme yenilemedi. Bu sefer biz, Tanjeviç konusunda olduğu gibi aynı hataya düşmemeli ve Zico`nun gidişine olan tepkimizi hiç bir suçu günahı olmayan yeni teknik direktörümüze göstermemeliyiz.

Futbol takımımızın teknik direktörü bir kaç gün içinde açıklanacak. Ancak oluşan havaya baktığımızda anlıyoruz ki, taraftar yeni hocaya Tanjeviç, medya da "Çaylak Zico" muamelesi yapacak.

Yorumları şu anda medyada adı geçen Fenerbahçe Teknik Direktör adayları üzerinden yapacak olursak: Diyelim ki Luxenburgo takımın başına geldi. Gazete manşetlerini şimdiden okuyabiliriz. "Brezilyalıların dediği oldu", "Luxenburgo, Selçuk`u kesip damadını oynatıyor", "Disiplinsiz".

Diyelim ki Prusya disipliniyle meşhur Almanya`dan eski hocamız Löw çıktı geldi. Teknik direktör değirmeni yeni kurbanını neşeyle selamlar, "Löw kovuluşunun intikamını alıyor", "Sadece disiplin yetmiyor", "Bu hala beden eğitimi öğretmeni".

Diyelim ki Euro2008`in flaş ekiplerinden İspanya Milli Takım hocası Luis Aragones`le anlaştık. Burada iş daha da kolay. Adamın adı zaten "Dede", "Fener Aragones dedeyle anlaştı", "Fener`in başına bir ırkçı geldi".

Ama kimdir bu adamlar? Tecrübeleri, futbol bilgileri, başarıları nelerdir?

Mesela Aragones... Başarılarla dolu bir futbolculuk kariyerinden sonra, hocalık kariyerine Atletico Madrid´te başladı. İlk deneyimini Oyuncu-Antrenör olarak 1974 yılında Atletico Madrid´te yapan Aragones ilerleyen yıllarda Atletico Madrid´le 5 kez nikah tazeledi. Aragones 2004 yılına kadar Atletico Madrid‚ FC Barcelona‚ FC Sevilla‚ Valencia CF‚ Espanyol Barcelona‚ Real Betis‚ Real Oviedo ve RCD Mallorca takımlarını çalıştırdı. Luis Aragones‚ 2004 yılından bu yana İspanya Milli takımını çalıştırıyor.

Luis Aragones‚ bilimsel çalışmaya önem vermesi, araştırmacı ve büyük bir taktisyen olmasıyla tanınıyor. Ofansif futbolu seven Aragones‚ disiplinden taviz vermeyen yapısıyla İspanya´da büyük saygı görüyor. 2004 yılında Mallorca takımını çalıştırırken oyuncusu Reyes`i motive etmek için, Thiery Henry hakkında sarfettiği "Pis Zenci" sözleri Aragones`in başını çok ağrıttı. Ancak bu sözler onun ırkçı biri olduğunu göstermez. Öyle olsa Milli Takımda bir çok alternatifi olmasına rağmen zenci futbolcu Marcos Senna`yı oynatmazdı.

Gündemdeki diğer bir isim, Joachim Löw.. Löw 48yaşında eski Alman futbolcu ve teknik direktör. Futbolculuk kariyerinin ardından, 1992 yılında başladığı antrenörlük hayatında basamakları hızla çıkarak, 46 yaşında Almanya Milli Futbol Takımı`nın yeni teknik direktörü oldu. 1978 yılında SC Freiburg takımıyla profesyonel futbol yaşamına başlayan Löw, tam 17 yıl boyunca Alman liglerinde top koşturdu. Son olarak 1994-1995 sezonunda FC Frauenfeld forması giydi.

Löw futbolu bıraktıktan sonra teknik direktörlük kariyerine 1 Temmuz 1995`de Stuttgart`ta başladı. 1998 yılına kadar bu kulüpte yardımcı antrenör ve teknik direktör yardımcılığı yapan Joachim Löw, 1 Haziran 1998 Fenerbahçemizin başına geçti.

Türkiye`de kısa bir süre Adanaspor`u da çalıştıran Löw, son olarak Austria Wien`den ayrıldıktan sonra, 1 Ağustos 2004`te Almanya Milli Takımı yardımcı antrenörlüğüne getirildi. Almanya`nın Dünya 3.`sü olduğu 2006 FIFA Dünya Kupası Finalleri`nde görev yapan Joachim Löw, turnuvanın ardından görevi bırakan Jurgen Klinsmann`ın yerine milli takımın başına getirilerek, 1926 yılından beri Almanya teknik direktörü olan 10. isim oldu.

Taraftarlarımızın çoğunun, Fenerbahçemizi çalıştırdığı günlerde oynattığı futbolu hala beğenerek hatırladığı ve tekrar teknik direktörümüz olmasına onay vereceği Löw`ün kariyerine baktığımızda pek dişe dokunur bir başarısı olmadığını görüyoruz. Belki de şanssızlığı artık yıldız yetiştiremeyen Alman futbolunun bu kısır döneminde hocalık yapması.

Teknik Direktör adayları arasında geçen diğer bir isim Vanderlei Luxemburgo. 56 yaşındaki teknik adam, 2004-05 sezonunda Garcia Remon’un Real Madrid’den ayrılmasıyla yılın 2. devresinde takımı Santos’u bırakıp Real Madrid’in başına geçti. Real Madrid’de 4 puan farkla şampiyonluğu Barselonaya kaptırması, kendine özel 4-2-2-2 oyun tarzı daima eleştiri alarak ezeli rakibi Barselonaya kendi evinde 3-0 yenilmesinden sonra kulüpten ayrılmak zorunda kaldı.

Son 10 Yılda Luxemburgo’nun yönettiği takımlara baktığımızda 9 ayrı takımla çalıştığını görüyoruz. Sadece 1998-2000 arasında Brezilya Milli Takımında 2 yılı doldurmayı başarabilmiş.

Bu kadar çok sık takım değiştiren bir hocanın durumunu iyi araştırmak, karar verirken ince eleyip sık dokumak bizim gibi hedefleri büyük bir camia için şart. Belki Brezilyalı futbolcuların çoğunlukta olduğu bir takımda çalışmasının avantajları düşünülebilir ama bu kadar isim yapmış bir hocanın kısa bir Real Madrid macerası dışında Avrupa`da hiç takım çalıştıramamasının nedenleri iyi analiz edilmelidir.

Bizler artık otoriter, medyanın saldırılarını savuşturacak beceriye sahip, takıma felsefesini yerleştirecek kadar tecrübeli bir ismin takımın başına geçeceği anı sabırsızlıkla bekliyoruz.

Öyle ya da böyle bir isimle anlaşılacak. Ama işte burada biz taraftarların sergileyeceği tavır çok önemli.

Biz Antu olarak diyoruz ki, gerek genel hayatta, gerek tribünde, gerekse Antu forumlarında ortaya koyduğumuz bilinç artık bir işe yarasın. Yıllardır tekrar tekrar yapılan ve bizim de her seferinde yediğimiz bu numaralara artık gülüp geçelim. Forumlarda yıllardır medyanın bu ucuzluklarını konuştuğumuz halde hoca gelmeden yeni bir "insan avı" başlatmayalım.

Yönetimimiz bir teknik direktör adı açıkladığı anda, bize düşen görev onun arkasında kaya gibi durmaktır. Biliyoruz ki, yeni hocaya da, aynı Kezman`a yapıldığı gibi sevgi pıtırcığı, çakma hümanistler tarafından entel maskelerinin altında faşistlik yapılacaktır. "Yaşlı", "disiplinsiz", "fazla disiplinli", "yaratıcı değil" yorumları sayfaları dolduracaktır.

"Yeni Teknik Direktörün Büyük Fenerbahçe Taraftarından Başka dostu yoktur" gerçeğini bilerek, bu medya muymunlarına pabuç bırakmayacağımızı göstermenin tam zamanıdır.

Yönetimimiz nasıl taraftarla ilişkisini dişiyle tırnağıyla uğraşarak en şağı noktalardan zirveye taşıyan Zico`yı gönderme kararı aldıysa, Fenerahçemizin menfaatlerini düşünerek yeni bir hocayla anlaşacak. Biz taraftarlar kendi içimizden çıkardığımız "Hep destek, tam destek" felsefesine uygun olarak yeni hocamıza sabır göstereceğiz, kendisine zaman tanıyacağız. Hocanın takımı tanıma süresi olduğu, yeni bir ülkeye adaptasyon için süre gerektiği gerçeğine saygılı olacağız.

Ancak "Hep destek, tam destek" olan biteni sorgulamamak, gözü kapalı her karara destek vermek demek değil. Yönetime, Daum ve Zico tercihleri nedeniyle destek vermemiz, 5 yılda sadece 2 hoca değiştirerek, istikrardan yana tavır alışlarından dolayı övmemiz, Aziz Yıldırım döneminin ilk 5 yılını ve yapılan hataları unuttuğumuz anlamına gelmiyor. Taraftarlarımız Antu forumlarında bugüne kadar nasıl yapıcı bir şekilde hataları eleştirip, doğruya ulaşmak için yönetimimize ışık olduysa bundan sonra da bu yapıcı eleştiriler devam edecektir.

Yönetimimizin geçmişte yaptıkları hataları tekrarlamayıp, Daum ve Zico ile yakalanan başarı yolundan taviz vermeyerek doğru bir hoca tercihi yapacaklarına inanıyoruz. Artık teknik direktör konusunda bir adım ileri giderek 2-3 yıllık çalışma dönemlerinden 5-10 yıllık dönemlere geçmemiz gerektiğini, bu yolla sadece futbol takımımızın değil, camiamızın futbol kültürünün oturması ve sağlamlaşması yolunda da büyük bir adımın atılacağına inanıyoruz.



kaynak: http://www.antu.com/AntuHaberOku.aspx?ID=10015
 
Üst