- Katılım
- 29 Nisan 2009
- Mesajlar
- 7,788
- Reaksiyon puanı
- 49
- Puanları
- 228
Evet... Hiç şaşırmayın, gerçekten de Hilal Cebeci'yi kutluyorum.
Herşeyi bir yana koysam, en azından Banu Alkan'ın bayrağını nihayet biri elinden aldı. Yalnızca bunun için bile kutlayabilirim Hilal Cebeci'yi.
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde, Hilal Cebeci twitter'daki alanında kendi çektiği fotoğraflarını yayınladı ve 'panpiş' adını verdiği hayranları ve hayran adayları coşup hatırı sayılır sayıda alanı ziyaret ettiler. Hem ziyaret sayısı, hem fotoğraflar ve hem de 'panpiş' takma ismi çok ilgi görerek magazinin günlerdir en önemli gündemi haline geldi.
Cebeci, tıpkı Banu Alkan gibi gündemin tepesine oturmak için kolay yollarla çıkış yaptı aslında. Banu Alkan, 'aptal ve seksi sarışın'ı oynardı, Cebeci 'umursamaz seksi'yi oynuyor. İkisi de seksapeli ve cinselliği kullanıyor,hatta temel alıyor ve uyguladıkları sanat dallarını dekorda bir motif olarak kullanıyorlar. Çünkü 'icra edilen' bir sanat yok. İkisi de berbat şarkı söylüyorlar, oyunculuk ve fotomodellik te yalnızca gündemde olmak için kullanılan ve ortalamanın üzerine çıkamayan seviyede.
Ama... çok yetenekli oldukları bir konu var. Gündemde olmak. Bu yönde ellerinde ne malzeme varsa onu kullanıyorlar. Şaşırtıcı, basit ve eğlenceli olma konusunda oldukça yetenekliler. Ve... ikisi de oldukça zeki...
Kusurlu olduklarını iyi biliyorlar. Sesleri de vücutları da kusurlu olmasına rağmen bunları sergiliyorlar. Paketin nasıl sunulması gerektiğini ve seksin şu dünyada en güçlü malzeme olduğunu, her paketi çok cazip kıldığını iyi biliyorlar. Aptal ve basit unsurlar ise özellikle ve şaşırtıcı olma yolunda pakete mutlaka ekleniyor.
Bu malzemeler genellikle iyi iş yapıyor ve başarıyı getiriyor. Birçok 'gerçek' sanatçı onlar kadar ilgi görebilmek için ne çok uğraşıp nice bedeller öderken Banu'lar ve Hilal'ler bu işi zahmetsizce yapıyorlar.
Çünkü mesele ilgi ise kurallar da prensipler de farklı. Cebeci ve Alkan'ın sanatçı olmak gibi bir kayguları yok. Onlar kendilerini bir proje olarak iyi yönetiyorlar. Amaç ilgi oluşturmak, prim yapmak ve bu yolla kazanmak. Bu açıdan bakıldığında projeyi iyi yönettiklerini görebiliriz. Ellerinde gerçek bir malzeme olmaksızın iyi satmak başarı değil midir?
Paketi sunuma çıkardıkları alanın özelliklerini iyi bilmekte bir başarıdır. Toplumun neyi tüketmek istediğini, ne istediğini bilmek için birçok hatırı sayılır 'gündemciler' ekip çalıştırırken onlar bunu kendiliğinden ve tek başına yaptılar. Kendi PR'ını kendi yapma başarısını da gösterdiler.
Hilal Cebeci'nin fotoğrafları ne özel ne de güzel. Ama hedeflediği kitlenin zevkle bakacağı kareler. Banu Alkan'ın gülümseten seksi pozları onun hayranları tarafından hayran hayran izledikleri türdendi. Onun bir canlı tv programında, sevgilisinin milyonların gözü önünde yüzüne bir bardak suyu fırlatması, beklenenin aksine ilginin ve hayranlığın artmasına neden olmuştu. Herkes bunu konuştu, amaçta buydu.
Cebeci, şarkıcı Doğuş'un kendisine şiddet uyguladığını her fırsatta ifade ederek kadın haklarına desteği değil, mağdur ve seksi olarak kaybolmakta olan ilgiyi yeniden yaratmıştı. Çıplaklık, seksapel ve mağdur olmak bile bazen bu yolda yetmiyor. Bir de çarpıcı bir söylem eklemek gerekti... Onu da buldular. Banu Alkan 'neremi neremi' dedi, Cebeci ise 'panpiş'...
Kısaca; Hilal Cebeci'yi yeni Banu Alkan gibi görüyorum. Cebeci onun kadar akıllı görünüyor.
Tüm bunları niye anlattım, beni Banu Alkan'la Hilal Cebeci niye bu kadar ilgilendiriyor?
Onlar rengarenk ülkemin bir kesiminin, onların eğleyip eğlendirdiği kalabalığın durumunu anlatıyor bana. Ayrıca pazarlamanın hangi sahada olursa olsun akıllıca yapıldığında ne büyük bir güç olabileceğini hatırlatıyor.
Ülkemiz; sayısız çeşitte, bol ürünün rengarenk dizildiği, zengin ve kocaman bir süpermarket gibi... Raflarda her ürün var. Marketin müşterisi de ürünler kadar çeşitli ve bol. Hangisi ne kadar uyarsa o kadar alıcı buluyor. Burada ürünün gereği ve kalitesi alıcı için öncelikli özellik olmayabiliyor. Cazibesi, sunum şekli, ulaşılabilirliği, raftaki yeri ve duruşu ürünü almak için en önemli nedenleri oluşturuyor.
Bu muazzam marketin tartışılacak, beğenilmeyecek, doğru olmayan, hatta çarpık birçok yönü olabilir. Ancak sonuç olarak hepimiz bu marketin içindeyiz, alanımız burdan ibaret ve burada yaşadığımız sürece dışına çıkamıyoruz. Yani adeta bir zenginliğe hapsolmuş gibiyiz.
Herşeye rağmen bu zenginliği seviyorum. Banu Alkanlar da olmalı, Hilal Cebeci'ler de, diğerleri de... Her kesimden, her zevke göre, her renkte ürün olmalı. Bu ürünler varolduğu sürece seçme şansımız varolabilir. Kapitalizm tutsaklığında bu özgürlüğün yaşaması gerekir. Bu ülke bunun iyi örneklerinden biri ve bu durum korunmalı.
Tehlikeli olan, bizi her bakımdan yoksullaştıracak, kıtlaştıracak olan tutuculuktur. Tutuculuk; insanoğlunun kendi kendine yarattığı, kendine en büyük tuzaklardan biridir. Yaşamlara, düşüncelere, ihtiyaç ve çeşitliliğe aynı mesafeden bakamayan, insana dar ve küçük gelen sinsi bir çukur gibidir. Seçeneklerinizi, yavaşça elinizden alarak, azar azar susuz bırakan bir dar dünya malzemesidir.
Bırakın herşey yaşasın. Her görüş, her zevk, her ihtiyacın karşılığı, her çeşit insan yaşayacak alan bulsun. Doğanın kendisi gibi her öğesine yer ve hayat veren bir biçim her zaman daha yakındır insana... daha uygun. Bize de, binlerce yıldır zengin kalmış bu topraklara da yakışan bu değil midir zaten?...
Renklerden korkmayın, onları karalamayın. Silip temizlemeye çalışmayın. Çünkü siz de bir renksiniz, her birimiz bir rengiz aslında....
Nilgün Kaya
Herşeyi bir yana koysam, en azından Banu Alkan'ın bayrağını nihayet biri elinden aldı. Yalnızca bunun için bile kutlayabilirim Hilal Cebeci'yi.
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde, Hilal Cebeci twitter'daki alanında kendi çektiği fotoğraflarını yayınladı ve 'panpiş' adını verdiği hayranları ve hayran adayları coşup hatırı sayılır sayıda alanı ziyaret ettiler. Hem ziyaret sayısı, hem fotoğraflar ve hem de 'panpiş' takma ismi çok ilgi görerek magazinin günlerdir en önemli gündemi haline geldi.
Cebeci, tıpkı Banu Alkan gibi gündemin tepesine oturmak için kolay yollarla çıkış yaptı aslında. Banu Alkan, 'aptal ve seksi sarışın'ı oynardı, Cebeci 'umursamaz seksi'yi oynuyor. İkisi de seksapeli ve cinselliği kullanıyor,hatta temel alıyor ve uyguladıkları sanat dallarını dekorda bir motif olarak kullanıyorlar. Çünkü 'icra edilen' bir sanat yok. İkisi de berbat şarkı söylüyorlar, oyunculuk ve fotomodellik te yalnızca gündemde olmak için kullanılan ve ortalamanın üzerine çıkamayan seviyede.
Ama... çok yetenekli oldukları bir konu var. Gündemde olmak. Bu yönde ellerinde ne malzeme varsa onu kullanıyorlar. Şaşırtıcı, basit ve eğlenceli olma konusunda oldukça yetenekliler. Ve... ikisi de oldukça zeki...
Kusurlu olduklarını iyi biliyorlar. Sesleri de vücutları da kusurlu olmasına rağmen bunları sergiliyorlar. Paketin nasıl sunulması gerektiğini ve seksin şu dünyada en güçlü malzeme olduğunu, her paketi çok cazip kıldığını iyi biliyorlar. Aptal ve basit unsurlar ise özellikle ve şaşırtıcı olma yolunda pakete mutlaka ekleniyor.
Bu malzemeler genellikle iyi iş yapıyor ve başarıyı getiriyor. Birçok 'gerçek' sanatçı onlar kadar ilgi görebilmek için ne çok uğraşıp nice bedeller öderken Banu'lar ve Hilal'ler bu işi zahmetsizce yapıyorlar.
Çünkü mesele ilgi ise kurallar da prensipler de farklı. Cebeci ve Alkan'ın sanatçı olmak gibi bir kayguları yok. Onlar kendilerini bir proje olarak iyi yönetiyorlar. Amaç ilgi oluşturmak, prim yapmak ve bu yolla kazanmak. Bu açıdan bakıldığında projeyi iyi yönettiklerini görebiliriz. Ellerinde gerçek bir malzeme olmaksızın iyi satmak başarı değil midir?
Paketi sunuma çıkardıkları alanın özelliklerini iyi bilmekte bir başarıdır. Toplumun neyi tüketmek istediğini, ne istediğini bilmek için birçok hatırı sayılır 'gündemciler' ekip çalıştırırken onlar bunu kendiliğinden ve tek başına yaptılar. Kendi PR'ını kendi yapma başarısını da gösterdiler.
Hilal Cebeci'nin fotoğrafları ne özel ne de güzel. Ama hedeflediği kitlenin zevkle bakacağı kareler. Banu Alkan'ın gülümseten seksi pozları onun hayranları tarafından hayran hayran izledikleri türdendi. Onun bir canlı tv programında, sevgilisinin milyonların gözü önünde yüzüne bir bardak suyu fırlatması, beklenenin aksine ilginin ve hayranlığın artmasına neden olmuştu. Herkes bunu konuştu, amaçta buydu.
Cebeci, şarkıcı Doğuş'un kendisine şiddet uyguladığını her fırsatta ifade ederek kadın haklarına desteği değil, mağdur ve seksi olarak kaybolmakta olan ilgiyi yeniden yaratmıştı. Çıplaklık, seksapel ve mağdur olmak bile bazen bu yolda yetmiyor. Bir de çarpıcı bir söylem eklemek gerekti... Onu da buldular. Banu Alkan 'neremi neremi' dedi, Cebeci ise 'panpiş'...
Kısaca; Hilal Cebeci'yi yeni Banu Alkan gibi görüyorum. Cebeci onun kadar akıllı görünüyor.
Tüm bunları niye anlattım, beni Banu Alkan'la Hilal Cebeci niye bu kadar ilgilendiriyor?
Onlar rengarenk ülkemin bir kesiminin, onların eğleyip eğlendirdiği kalabalığın durumunu anlatıyor bana. Ayrıca pazarlamanın hangi sahada olursa olsun akıllıca yapıldığında ne büyük bir güç olabileceğini hatırlatıyor.
Ülkemiz; sayısız çeşitte, bol ürünün rengarenk dizildiği, zengin ve kocaman bir süpermarket gibi... Raflarda her ürün var. Marketin müşterisi de ürünler kadar çeşitli ve bol. Hangisi ne kadar uyarsa o kadar alıcı buluyor. Burada ürünün gereği ve kalitesi alıcı için öncelikli özellik olmayabiliyor. Cazibesi, sunum şekli, ulaşılabilirliği, raftaki yeri ve duruşu ürünü almak için en önemli nedenleri oluşturuyor.
Bu muazzam marketin tartışılacak, beğenilmeyecek, doğru olmayan, hatta çarpık birçok yönü olabilir. Ancak sonuç olarak hepimiz bu marketin içindeyiz, alanımız burdan ibaret ve burada yaşadığımız sürece dışına çıkamıyoruz. Yani adeta bir zenginliğe hapsolmuş gibiyiz.
Herşeye rağmen bu zenginliği seviyorum. Banu Alkanlar da olmalı, Hilal Cebeci'ler de, diğerleri de... Her kesimden, her zevke göre, her renkte ürün olmalı. Bu ürünler varolduğu sürece seçme şansımız varolabilir. Kapitalizm tutsaklığında bu özgürlüğün yaşaması gerekir. Bu ülke bunun iyi örneklerinden biri ve bu durum korunmalı.
Tehlikeli olan, bizi her bakımdan yoksullaştıracak, kıtlaştıracak olan tutuculuktur. Tutuculuk; insanoğlunun kendi kendine yarattığı, kendine en büyük tuzaklardan biridir. Yaşamlara, düşüncelere, ihtiyaç ve çeşitliliğe aynı mesafeden bakamayan, insana dar ve küçük gelen sinsi bir çukur gibidir. Seçeneklerinizi, yavaşça elinizden alarak, azar azar susuz bırakan bir dar dünya malzemesidir.
Bırakın herşey yaşasın. Her görüş, her zevk, her ihtiyacın karşılığı, her çeşit insan yaşayacak alan bulsun. Doğanın kendisi gibi her öğesine yer ve hayat veren bir biçim her zaman daha yakındır insana... daha uygun. Bize de, binlerce yıldır zengin kalmış bu topraklara da yakışan bu değil midir zaten?...
Renklerden korkmayın, onları karalamayın. Silip temizlemeye çalışmayın. Çünkü siz de bir renksiniz, her birimiz bir rengiz aslında....
Nilgün Kaya