Her Yerde Her Zaman Türkçe

Bu konuyu okuyanlar

TBM

Müdavim
Katılım
28 Ekim 2008
Mesajlar
6,587
Reaksiyon puanı
358
Puanları
83
İnadına Cenene, İnadına Hesebece

ATATÜRK'ün kurduğu her kurum çökertilirken, fikri hür, vicdanı hür nesiller de tasfiye edilmiş ve beyinleri esir alınmıştır, artık sırada ülkenin teslim alınması kalmıştır.

Toplumları esir almanın bir yolu da o milletin dilini boyunduruk altına almaktan geçer. Ah atam ah sen ne büyüksün ki olabilecekleri çok önceden görmüşsün! TÜRK milleti olarak, değil asırlarca "binyıl"larca hep kendimizi başkalarına beğendirmeye çalışmışız, tabi dilimiz de hep başka dillerin etkisi altında kalmış. Onlar gibi konuşunca, onlar gibi olacağız sanmışız. Türkçe, Anadolu'da 500 yıl Arapçanın daha sonra Farsçanın ve Osmanlıcanın etkisinde kalmış tabi bu arada binlerce Türkçe sözcük zamanın dişlileri arasında yitip gitmiş (1).Osmanlı'nın son zamanlarında da dilimiz Fransızcanın etkisine girmiş, toplumun önde gelenleri, seçkinleri ve aydınları konuştukları ve yazdıkları Türkçenin içine bol miktarda Fransızca kelime "enjekte" etmişlerdir. Böylece kişiler ne kadar kültürlü ne kadar bilgili olduklarını göstererek itibar görmüşlerdir. Türkçe hak ettiği muameleyi görememiş ve kendini en çok yüceltmesi gerekenler tarafından darbe üstüne darbe yemiştir.

Gelelim günümüze, inşallah "cumhuriyetin son dönemleri" olmaz, dünden farklı mı? Biraz, Fransızca gitmiş yerine İngilizce gelmiştir. Eskiden, bütün bu diller Türkçenin üzerine çullanırken halkımızın Dili hep Türkçe kalmıştı. Eskiden sadece "entel" kesim Dili yıpratırken artık büyük - küçük, zengin - fakir herkes dilimizi bozmaya başlamıştır. Ne yazık ki, halkımız Türkçeyi terk etmeye başlamıştır. İşte işin en acı kısmı da budur.

Bir şeyi İngilizce telaffuz etmekle İngiliz, –oh boy, come on shut the fuck - of demekle de amerikalı olunmaz. Biz bir defa nereli olduğumuzu bilelim, nüfus cüzdanımıza bakalım, ana dilimizi konuşalım ve bunlardan utanmayalım.

Şimdi moda, her şeyi İngilizce yazıp - okumak ve mümkün olan en azami ölçüde İngilizce biliyormuşuz numarası çekmek. Bunun için televizyonlar (Tivi), Radyolar (Reydiyo), Tanıtımlar(Reklamlar) (Advertoriyal), Tanıtılar(Tabelalar) (Bord) Ve kısaltmalar kullanılmaktadır. Kısaltma deyip geçmeyin!

Sayın Emcet Olcayto'nun "aydınlık"ta çıkan bir yazısında, hesebece bankasında, çalışanlara, bu bankanın adı "eyçesbisi" diye okunur, bunu Türkçe okuyanın işine son veririm, dendiğini öğreniyoruz. Peki bu, bu kadar önemli mi? Bir insanı işinden atacak kadar önemli mi? Demek ki önemli.

"Peki doğrusu ne? Kısaltmalar nasıl okunur bir kuralı var mıdır? "Diye sorduğumuzda, bakın TÜRK Dil Kurumu Başkanı sayın Prof. Dr. Halûk Akalın ne diyor; "Kısaltmalarda harflerin tek tek okunması durumunda, TÜRK alfabesindeki okunuşları esastır. 1353 sayılı yeni TÜRK harflerinin kabulü ve tatbiki adlı yasada harflerin okunuşlarını be, ce, çe, de, fe, me, ne, te, ve, ke olduğu belirtilmiştir. Buna göre kısaltmalar tek tek harflerle okunuyorsa (Yök gibi içerisinde ünlü bulunan ve bir hece oluşturan kısaltmalar hariç) Bu harflerin Türkçe sesleriyle okunması gerekir. Bu konuda siz haklısınız."(2).

Yani, cd'nin cede, cnbc'nin cenebece, dvd'nin devede, nasa'nın nasa, diye okunması gerekiyor. Ben ilkokula giden kızıma,"-yavrucuğum bunun doğrusu bu, bunun adı cede, bu cenebece - e diye okunur" dediğimde,"-baba sen de amma yaptın ha hiç öyle denir mi?" diyor. Kızım bu bir imla kuralıdır, dediğimde; İyi de baba o zaman kimse ne konuştuğumu anlamaz ki, diyor. Yavrucuğum sen öyle söyle, bir süre sonra anlarlar, dediğimde.– Ya baba ya, sen milleti bana güldürtecek misin, ben öyle konuşmaya utanırım, diyor. Demek ki esir alma işlemi çocuklardan başlamıştır, artık çocuklar anadillerinden utanır olmuşlardır. Artık kulaklarına anadilde bir ses gelince rahatsız olmaya başlamışlardır.

Acaba kim haklı diye düşünmeye başladım. Tabiî bu arada çalıştığım üniversitede ve yaşadığım şehirde kısaltmaları Türkçe okuduğumda esnaf ve arkadaşlar arasında fikir ayrılıklarım oldu. Bir hocamız bana dedi ki; Melih, yabancı dildeki kısaltmalar "o" dilin abc'siyle okunur, örneğin; Dvd dividi diye okunur, siz de millet olarak bir şey icat edin onu Türkçe okuyun dedi. Sanki kendisi başka milletten! Bu mantık doğru olsaydı nasıl "atv" televizyonuna TÜRK kanalı olduğu için "ateve" diyoruz, nergis televizyonuna da "entivi" yerine "neteve" denmesi gerekirdi doğrusu da budur. Ama gel gelelim neteve'nin konuşmacıları bile kendilerine entivi diyorlar, her şeyin İngilizcesi daha havalıdır ya!

İnsan bir Dili kullanırken tutarlı olmalıdır, yani yarısını Türkçe yarısını İngilizce ya da işine gelince Türkçe işine gelmeyince İngilizce konuşmamalıdır. Örneğin "formula f - 1"derken ya fe - bir denir ya da ef - one denir. Biz ptt'yi pititi diye mi okuyoruz? Hayır, posta, telefon, telgraf yabancı kökenli olmasına karşın bunların kısaltmalarını Türkçe okuyoruz. Efendim o kelimeler Türkçe'ye mal olmuştur onlar öyle okunabilir, diyorlar. Her millet kısaltmaları kendi abc'sinin kurallarına göre okur. Örneğin cd'yi fransızlar icat etmemişlerdir ve Fransızcaya da mal olmamıştır ama Fransızlar "sede" diye okur.

"Ulusal ve uluslar arası kısaltmalar ve kısa adlar"sözlüğünde 4700 adet kısaltma var, ama yazar dünyadaki tüm kısaltmaların bazı ülkelerde 30.000 bazılarında 50.000 olduğunu, internette bu sayının 212.000'e çıktığını belirtiyor (3).Bunların kaçının Türkçe, kaçının İngilizce, kaçının dünyanın diğer dillerinde olduğunu bilemeyiz. Onun için en doğrusu, hepsini kendi abc'mizle okumamızdır, ancak böyle tutarlı olunabilir.

Bir imla kuralını hatırlatmak gerekirse; Cümle içinde geçen kısa adlarda kesme iminden sonra gelen ek, açılıma göre değil son harfin okunuşuna göre yazılır: Thy'den, unesco'nun, uefa'nın, nato'nun… Dolaysıyla yazarken Türkçe olarak seslendirdiğimizi, konuşurken de Türkçe okumaktan çekinmemeliyiz. Biz daha kendi anadilimizi doğru düzgün krallarına uygun okuyup yazamazken, ağzımızdaki İngilizceyi gören ingilizler kim bilir nasıl kıs kıs gülüp bizlerle dalgalarını geçiyorlardır. Gelin bu ingilizlerin oyununu bozalım inadına cenene, inadına bebece inadına hesebece diyelim. Bakalım dalga geçmek nasıl oluyormuş.

Doç. Dr. Melih Kaptanoğlu

TÜRKÇE DAVAMIZ: HER YERDE HER ZAMAN TÜRKÇE
 

Son mesajlar

Üst