Helal ve haram lokma

wwhirlwind

Profesör
Katılım
21 Aralık 2006
Mesajlar
2,313
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
Gencin birisi Kâbe'de hep; “Ey doğruların yardımcısı olan Allahım! Ey haramdan sakınanların yardımcısı olan Allahım, sana hamdü sena ederim!” diye duâ eder. Biri sorar: “Neden hep ayni duâyı yapıyorsun, başka bir şey bilmiyor musun?”

O da şöyle anlatır: 7-8 sene önce yine Kâbe'de iken içinde 1000 altın olan bir torba buldum. İçimden bir ses; “Bu altınlarla, şunları şunları yaparsın!” diyordu. Kendi kendime; “Hayır, bu benim değil, başkasının malı, kullanmam haram olur.” dedim. Bu sırada birisi, “Şöyle bir torba bulan var mı?” diye bağırıyordu. Çağırdım onu. Torbayı tarif etti ve; “İçinde 1000 altın vardı.” dedi. Torbasını verdim. Adam bana torbadan 30 altın verdi.

Pazara gittim. Temiz yüzlü genç bir esiri överek satıyorlardı. Gencin temizliği dikkatimi çekti. “Bu esir için ne istiyorsunuz?” dedim. 30 altın dediler. Altınları verip genci satın aldım. Bir iki yıl geçti. Genç çok çalışkan, çok edepli idi.

Birgün onunla giderken karşıdan 3 kişi geliyordu. Genç bana dedi ki:“Efendim, ben Fas emirinin oğluyum. Bu gelenler babamın adamları. Beni buldular. Senden beni satın almak isterler. Sen iyi bir insansın, 30 bin altından aşağıya satma!” dedi. O kişiler yanıma geldi; “Bu esiri bize satar mısın?” dediler. “Satarım ama, 30 000’den aşağı olmaz.” dedim. Uzun bir pazarlıktan sonra, çaresiz kabul ettiler. Altınları verip, genci alıp gittiler.

Ben bu altınlarla iş yerleri açtım, ticaret yaptım, daha çok zengin oldum. Birgün yakınlarım; “Çok zengin bir ailenin iyi bir kızı var. Babası yeni vefât etti. Onunla seni evlendirelim.” dediler. Ben de “Olur.” dedim.

Nikâh kıyıldı. Deve yükleri ile çeyizini getirdiler. Çeyiz arasında bir torba dikkatimi çekti. Karıma; “Bu nedir?” dedim. “İçinde 970 altın var, babam Kâbe'de bir zaman bunu kaybetmiş. Bulan kimseye 30’unu vermiş. Kalanını da bana hediye etti, çeyizine koyarsın.” dedi.

Demek ki; bulduğum altınlar benim rızkım imiş, vermese idim haram yoldan gelecekti. Şimdi helâl yoldan yine bana geldi. Bana yardım edip haramlardan koruyan, nice nimetler ihsan eden yüce Rabbime hamd ederim... Acı da olsa, doğruları söyleyiniz. Takdirden ötesi yok... Nasipten ötesi yok.


alıntıdır ..
 

tsewen

Doçent
Katılım
14 Nisan 2008
Mesajlar
876
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
Allah razı olsun güzel bir hikaye
 

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
İbrâhîm Edhem hazretlerine, falanca yerde bir genç var. Gece gündüz ibâdet ediyor. Vecde gelip kendinden geçiyor, pek çok haller görülüyor dediler.

Gencin yanına gidip, üç gün misafir kaldı. Dikkat etti, söylediklerinden daha çok acayip şeyler gördü. Kendinin soğuk, hâlsiz, habersiz, gencin ise, böyle uykusuz ve gayretli hâline şaşıp kaldı. Genci, şeytan aldatmış mıdır, yoksa hâlis ve doğru mudur anlamak istiyordu.

Yediğine dikkat etti. Lokması helâlden değildi. “Allahü ekber, bu hâlleri hep şeytandandır” deyip, genci evine dâvet etti. Kendi lokmalarından bir lokma yedirince, gencin hâli değişip, o aşkı, o arzusu, o gayreti kalmadı.

Genç, İbrâhîm Etheme sorup, “Bana ne yaptın?” deyince,

buyurdu ki: “Lokmaların helâlden değildi. Yemek yerken, şeytan da mi’dene giriyordu. O hâller, şeytandan oluyordu. Helâl yiyince şeytan giremedi. Asıl, doğru hâlin meydana çıktı”.


Haram yemek, kalbi karartır, hasta eder.

Zünnûn-i Mısrî buyuruyor ki:

Kalbin kararmasının dört alâmeti vardır:

1- İbâdetin tadını duymaz.
2- Allah korkusu, hâtırına gelmez.
3- Gördüklerinden ibret almaz.
4- Okuduklarını, öğrendiklerini anlamaz, kavrıyamaz.


Ebû Süleymân-ı Dârânî buyurdu ki,

helâlden bir lokma az yemeği, akşamdan sabaha kadar namaz kılmaktan daha çok severim. Çünkü, mi’de dolu olunca, kalbe gaflet basar. İnsan Rabbini unutur. Helâlin fazlası böyle yaparsa, mi’deyi haram ile dolduranların hâli acaba nasıl olur?


Sehl bin Abdüllah-i Tüsterî buyuruyor ki,

yolumuzun esası üç şeydir:

Helâl yemek,
ahlâk ve
amelde Resûl aleyhisselâma tâbi olmak ve (ihlâs) yâni her işi, yalnız Allah rızası için yapmaktır.


İbrâhîm Edhem buyurdu ki:

Temiz ve helâl ye de, ister sabaha kadar ibâdet et, ister uyu ve ister, hergün oruç tut, ister tutma!


Abdüllah bin Mes’ûd buyuruyor ki,

alış veriş, yâni ticâret ilmini bilmiyen fâiz yer. Resûlullah Efendimiz buyurdu ki: “Bile bile bir dirhem gümüş değerinde fâiz yemek, otuz zinâdan daha çok günahtır”.


Hikmetler
Mehmet Oruç



İman nimetine kavuşan kimsenin, en çok dikkat etmesi gereken husus, helal ve haramlardır. Haramlardan sakınmak, farzlardan önce gelir.

Bunun için, yenilen, içilen, giyilen, oturulan mekana ve kazanılan mala çok dikkat etmek lazımdır.


Zira Peygamber efendimiz; (Malın helalden mi, haramdan mı geldiğini düşünmeyenler, Cehenneme, neresinden atılırsa atılsınlar, Allahü teâlâ, onlara acımayacaktır) buyurmuşlardır.

Ağızdan giren lokma, haramdan ise, bu kimsenin ibadet etmesi, Allahü teâlânın rızasına kavuşması imkansız gibidir.

Çünkü Resulullah efendimiz; (Haram ile beslenen vücudun ateşte yanması daha iyidir) buyurmuşlardır.

Sehl bin Abdullah-i Tüsteri hazretleri buyuruyor ki:

“Hakiki imana kavuşmak için, dört şey lazımdır: Bütün farzları edeple yapmak, helal yemek, görünen ve görünmeyen bütün haramlardan sakınmak ve bu üçüne, ölünceye kadar devam etmeye sabretmek.”

Din büyükleri de; “Kırk gün şüpheli lokma yiyenin kalbi kararır ve lekelenir” buyurmuşlardır.

Mevlana Celaleddin Rumi hazretleri, kendisini sevenlere hep; "Helal kazanıp helalden yemeli, giyinmeli, çalışmalıdır. Her hareketi Resulullah efendimize uydurmalıdır" buyururdu.
__________________

 

mperk

Profesör
Katılım
25 Nisan 2010
Mesajlar
1,941
Reaksiyon puanı
55
Puanları
0
Allah cc razı olsun
 
Üst