Başbakan Erdoğan hafta sonunu çok yoğun geçirdi. Bir yandan Kızılcahamam’da partisine “moral” dopingi yapan Erdoğan arada bir de “ulusa sesleniş” çektirip yayınlattı.
Erdoğan bu konuşmalarında ısrarla ekonomik krizin etkisinin geçmekte olduğunu, Türkiye’nin bu krizden fazla etkilenmemesi için elden gelenin yapıldığını söyledi.
Tabii bu sözler ekonomiyi gerçekten iyi bilenler tarafından fazlaca ciddiye alınmıyor. Çünkü sonuçta ekonomik krizden etkilenen kim olursa olsun somut verilere bakar. Başbakan’ın söylediği gibi “Gizliden gizliye yürütülen ve Türkiye’yi kurtaracak olan önlemler alındığı” söylemi kimseyi tatmin etmez.
Hele herkes daha ağır bir krizin geleceğini bilirken “Kriz inişe geçti” demek devlet yönetimi ciddiyetiyle bağdaşmayacağı gibi piyasalardaki endişeyi daha da artırır.
Tabii bence buradaki en önemli konu Türkiye’nin yine IMF kapısında olmasıdır. Sermaye dünyası ve ciddi ekonomistler Türkiye’nin IMF ile anlaşmasının en iyi yol olduğunu söylüyor.
Ekonomiyle ilgili derinlemesine bilgim yok, ancak şunu görmemek de mümkün değil.
AKP iktidarı ve yandaşları 6 yıldır Türkiye ekonomisinin çok iyi yolda olduğunu, dünyanın en güçlü ekonomileri arasına girdiğini söylüyor. Toplum bunu somut olarak yaşamasa da iktidara güven duyanlar belki de bu söylemi kabul etmişti.
Oysa şu anda bakıyoruz ki, “dünyanın en güçlü ekonomileri arasına giren” Türkiye IMF kapısında bekliyor. Peki bizim gibi IMF kapısında kimler bekliyor başka?
Örneğin Yunanistan, İtalya, Belçika, Almanya, Fransa IMF’den medet umuyor mu? “Biz onlar gibi miyiz?” demeyin sakın, çünkü 6 yıldır bu millete anlatılan Türkiye’nin de bu ülkeler arasında olduğuydu.
Sonuca bakın bizim gibi olduklarını söylediğimiz ülkelerin hiçbiri, üstelik krizden daha derin biçimde etkilendikleri halde IMF kapısında değil, Türkiye ise heyecanla anlaşma bekliyor.
İktidar sadece bu konuyu mantıklı biçimde açıklasın yeter benim için.
kaynak
Erdoğan bu konuşmalarında ısrarla ekonomik krizin etkisinin geçmekte olduğunu, Türkiye’nin bu krizden fazla etkilenmemesi için elden gelenin yapıldığını söyledi.
Tabii bu sözler ekonomiyi gerçekten iyi bilenler tarafından fazlaca ciddiye alınmıyor. Çünkü sonuçta ekonomik krizden etkilenen kim olursa olsun somut verilere bakar. Başbakan’ın söylediği gibi “Gizliden gizliye yürütülen ve Türkiye’yi kurtaracak olan önlemler alındığı” söylemi kimseyi tatmin etmez.
Hele herkes daha ağır bir krizin geleceğini bilirken “Kriz inişe geçti” demek devlet yönetimi ciddiyetiyle bağdaşmayacağı gibi piyasalardaki endişeyi daha da artırır.
Tabii bence buradaki en önemli konu Türkiye’nin yine IMF kapısında olmasıdır. Sermaye dünyası ve ciddi ekonomistler Türkiye’nin IMF ile anlaşmasının en iyi yol olduğunu söylüyor.
Ekonomiyle ilgili derinlemesine bilgim yok, ancak şunu görmemek de mümkün değil.
AKP iktidarı ve yandaşları 6 yıldır Türkiye ekonomisinin çok iyi yolda olduğunu, dünyanın en güçlü ekonomileri arasına girdiğini söylüyor. Toplum bunu somut olarak yaşamasa da iktidara güven duyanlar belki de bu söylemi kabul etmişti.
Oysa şu anda bakıyoruz ki, “dünyanın en güçlü ekonomileri arasına giren” Türkiye IMF kapısında bekliyor. Peki bizim gibi IMF kapısında kimler bekliyor başka?
Örneğin Yunanistan, İtalya, Belçika, Almanya, Fransa IMF’den medet umuyor mu? “Biz onlar gibi miyiz?” demeyin sakın, çünkü 6 yıldır bu millete anlatılan Türkiye’nin de bu ülkeler arasında olduğuydu.
Sonuca bakın bizim gibi olduklarını söylediğimiz ülkelerin hiçbiri, üstelik krizden daha derin biçimde etkilendikleri halde IMF kapısında değil, Türkiye ise heyecanla anlaşma bekliyor.
İktidar sadece bu konuyu mantıklı biçimde açıklasın yeter benim için.
kaynak