Hadis ve Mezhep

El Padrino

Dekan
Katılım
15 Şubat 2007
Mesajlar
6,044
Reaksiyon puanı
70
Puanları
228
Bu konuyu tartışmak isteyen çok arkadaşımız var.Ama diğer konularda hep üslup yanlışı, hakaret ve küfre varan mesajlar yüzünden konular kilitleniyor.Bu konu altında saygı çerçevesi içersinde herkes düşüncelerini paylaşsın ve tartışalım.Buyursunlar...
[MENTION=129454]|SeYYaH|[/MENTION] abimizin bu konuda bizimle paylaşıcak değerli bilgileri var.
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,200
Reaksiyon puanı
10,315
Puanları
293
Bu konuyu tartışmak isteyen çok arkadaşımız var.Ama diğer konularda hep üslup yanlışı, hakaret ve küfre varan mesajlar yüzünden konular kilitleniyor.Bu konu altında saygı çerçevesi içersinde herkes düşüncelerini paylaşsın ve tartışalım.Buyursunlar...
@|SeYYaH| abimizin bu konuda bizimle paylaşıcak değerli bilgileri var.
[MENTION=15367]El Padrino[/MENTION], estağfirullah... kendimi hiçbir zaman böyle bir konuda yetkin görmedim; haddim de değildir.

aslında "tartışma" kavramıyla da konuya girilmesi beni çok üzer. burada sadece daha evvel kilitlenmiş konu için yazdığım bir yorum vardı, onu saklamıştım, min gayri haddin onu paylaşmak istemiştim.

sevgili [MENTION=15367]El Padrino[/MENTION], samimi bir müslüman olduğuna inandığımı söylemiştim, hala da öyle...
samimi olmana rağmen yanlış kaynaklardan, kişilerden yanlış bilgilere kapıldığını da... ve birşey daha eklemiştim: bizatihi islam'ın kendisi ile sorunu olan muhtelif cephelerin müşterek vasfının hadisler ve mezhep olduğunu da ilave ederek.


farkında mısın kıymetli abim, islamdan çıktığını söyleyen, kökten islama karşı olduğunu söyleyen kişilerle aynı çizgide bulunuyorsun!


eğer imanına, samimiyetine inanmasaydım sana bunları yazmaya asla gerek görmezdim. Hz. Ali'ye atfedilen şu söz bilmem sana bişeyler anlatır mı? "Söyle arkadaşını kim olduğunu söyleyeyim"


kabul etmiyor olsan da sevgili peygamber efendimizden de şu hadis nakledilmiştir: "kişinin dini arkadaşının dini gibidir" yani sen bunu yanında durdukların, aynı görüşü paylaştıkların olarak da anlayabilirsin.


uzatmadan gelelim mevzulara... hadisten başlayalım evvela:


diyorsunuz ki peygamber efendimiz hadis yazmayı yasaklamıştı, doğrudur. ilk başlarda böyleydi. çünkü hadislerin yazılı metinler içinde ayetlerle karıştırılması korkusu vardı. bu bir mecburiyetti yani.


Sahabenin çoğunluğunun okur-yazar olmadığı biliniyor. Bu nedenle de peygamberimiz döneminde sima (işiterek, duyarak bilgi edinme) kitabetten (yazılı kayıttan) daha ön plandaydı. Sahabe, müşafehe(peygamberimizin ağzından duyma) ile müşahede (peygamberimizin eylem ve onaylarını takip etme) yöntemleriyle dinini öğreniyor, imkân bulduğunu da kayıt altına alıyordu. Sahabenin bir kısmı Ebu Hureyre (r.a) gibileri sürekli peygamberimizi takip ederek ondan duyduklarını ezberlerdi. Hz. Ömer (r.a) ve bir komşusunun işleri çıkınca- nöbetleşe peygamberimizi dinlemeye gittiklerini ve sonra birbirlerine bilgi aktardıklarını biliyoruz. Peygamberimiz (sav) kadınlara özel gün ayırmıştı. Bilgi aktarmak için. Kısaca, peygamberimizin (sav) günlük konuşması, Kuran-ı Kerimi açıklaması, hitabeleri, oturması, kalkması, ahlakı, sorulara verdiği cevaplar, yani 23 yıllık bütün hayatı kayıt altına alınıyordu. Nesilden nesle aktarılan bu bilgilerin Müslümanları bağlayan kısmı, dini birer prensip olarak kitaplara yansıyacaktır sonraları.


Hz. Peygamber (sav) ilk yıllarda Kuran-ı Kerim dışında herhangi bir şeyin yazılmasını yasakladı. Çünkü yazılı herhangi metnin Kuran’la karışmasını istemiyordu. Ayrıca sayısı az olan okur-yazarları da Kuran’a yoğunlaştırmak arzusundaydı. Daha sonraki yıllarda bu tehlikeler bertaraf edilince hadis yazımına sınırlı olarak müsaade edildi. Nitekim peygamberimiz (sav) döneminde Kuran dışında yazılmış resmi vesikalardan -yeni yitirdiğimiz- büyük alim Prof.Dr. Muhammed Hamidullah bahseder. Peygamberimizin diğer kavim ve ülke liderlerine yazdırdığı mektuplar, bazı hitabelerinde “falancaya dediklerimi yazın” emri (Buhari, İlim, 39; Lukata, 7; Ebu Davud, Menasik 19, diyat, 4; Tirmizi, İlim 12), Amr b. Hazm’a yazdığı mektup (Malik, Muvatta, Kur’an 15:1) ve bazı heyetlere verdiği yazılı akidlerin hepsi Kuran-ı Kerim dışındaki yazımla ilgili vesikalardır. Abdullah b. Amr (ra) der ki: “Ben peygamberimizden duyduğum her şeyi yazardım. Bana dediler ki: Ondan duyduğun her şeyi yazma. Çünkü O da (sav) insandır. Bazen sinirlenir, bazen iyi söyler. Ben bunun üzerine peygamberimize (sav) kendisinden duyduğum her şeyi yazıp yazmamayı sordum: O’da (sav) şöyle buyurdu: - Yaz. Allah’a yemin ederim ki benden hakkın -gerçeğin- dışında bir söz çıkmaz.”


Demek ki Hz. Peygamber hadis yazımızdan haberdardı ve buna engel de olmadı.


bu konuyu daha iyi anlayabilmeniz için müsaadenizle biraz da hadis usulünden bahsetmek zorundayım.


Hadislerin gerçekten Hz.Peygamber’e ait olup olmadığını araştıran hadis usulü/tenkitçiliği, insanoğlunun haberlerin doğruluğunu belirlemek için şimdiye kadar bulabildiği ve kullandığı üç evrensel yöntemi kullanır:


1. Haber verenin iki temel özelliği, haberin doğruluğunu doğrudan etkilemektedir. bunlar dürüstlük ve insani kusurlardır.


2. Haberin başka kaynaklardan te’kidi yani aynı haberi veren başka kaynaklar olup olmadığının araştırılması, varsa ikisinin karşılaştırılması.


Hadis tenkitçiliğinin en temel yöntemi, hadislerin farklı rivayet kanallarının ve zincirlerinin araştırılması, bir araya toplanması, karşılaştırılması ve bir bütün olarak değerlendirilmesi esasına dayanır. Bu işlemler hadis ilminde, hadisin farklı kanallarının toplanması anlamına gelen Cem’u’t-Turuk ve bu farklı kanalların karşılaştırılıp değerlendirilmesi anlamına gelen Muaraza kavramıyla ifade edilir.


3. Herhangi bir hadis akla, Kur’an’a İslam dininin genel ilkelerine, İslam alimlerinin İcma’sına, Hz Peygamberin yaygın ve meşhur sünnetine, kesin bilimsel verilere gerçeklere aykırı bulunuyorsa kabul edilmemiştir.


Son söz: Hadisler konusunda seçici ve ihtiyatlı olmamız tabii ki şarttır. Âlimler yüzyıllarca bu anlayışla hadisleri metin ve sened açısından ayıklamaya tabii tutmuşlardır. Hatta ilk dönemlerde bu hassasiyet üst sınırdaydı. Bazı sahabenin yazdıklarını yakması da bu endişeden kaynaklanmaktadır. Ama buna rağmen yazılı metinler nesilden nesle aktarıldı.


Hz. Peygamber (sav) 23 sene boyunca konuştu. 23 sene boyunca bütün hayatı ve sözleri ezberlenircesine takip edildi. İşte elimizdeki sahih hadisler, çok uzun, samimi olarak ve aşkla yürütülen imani mesainin ürünüdür.


ayrıca şunu da ilave edeyim, hadis konusu tıpkı mi'raç gibi samimi bir müslümanın ihlas ve takvasına delalet eden çok önemli bir kırılma noktasıdır.


çünkü müslüman bu konularda hassaten Rabbine inanır, ona tevekkül eder. düşünür ki, bu mukaddes kitabı koruyan, aziz dinini koruyan yüce Allah elbette ki Peygamberiyle alakalı gerek onun sözlerini, gerek onun sair sünnetlerini aslına en uygun şekilde koruyacak, bu konuda şarlatanlık edecek hainlere asla müsaade etmeyecektir. zaten etmemiştir de... her kim bu konularda samimi değil, bulandırmaya, bozmaya çalışıyorsa Allah onu toplum ve insanlar nezdinde anında değersizleştiriyor, dinlenmez, itibar edilmez hale getiriyor. misal mi istersin, zinayı dahi haram olmaktan çıkaran yaşar nuri öztürk ve isimlerini zikretmeye değer bulmadığım muadili bazı prof. çakmaları gibi...



not: o günün şartları ve yorumlarının arkasından yazdığım bu yorumu olduğu gibi aktarırken, bu durumu göz önünde bulundurmanı istirham ederim.
 

El Padrino

Dekan
Katılım
15 Şubat 2007
Mesajlar
6,044
Reaksiyon puanı
70
Puanları
228
Teşekkürler abim.Ancak bu bölümdeki mesajların moderatör onayından geçmesi yüzünden hiç verimli bir konu olamayacağı kanısına vardım.Bir mesaj 1 saatte onaydan geçiyor.

Yinede bu konuda söyleyecek sözü olanlar var ise buyursunlar.Bilgilerimizi, fikirlerimizi paylaşalım.
 

Ben Kenobi

Dekan
Katılım
6 Kasım 2011
Mesajlar
7,329
Reaksiyon puanı
3,156
Puanları
1,358
En doğru kabul edilen sahih kaynak sayılan hadis Buhari'nindir değil mi ?
Alın basit bir örnek.

Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir.
Buhari 97/24

Buna inanan şüphesiz ki dinden çıkar.
Bunda mecazi ya da başka özel bir anlam yoktur, apaçık ortada bir cümledir ve Kur'an ile ters düşer.

Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'i koruyacağına dair söz vermiştir ve bu söz ayetlerde mevcuttur.
Ancak bunun dışındaki başka bir kaynak için söz yoktur.
Bunun dışındaki bütün kaynaklarda 100 tane doğru olsa bile 1 tane yanlış vardır.
Kuran'ı Kerim ile çelişen, diğer hadislerle çelişen ve akıl ile çelişen hadisler vardır.
http://www.kurandakidin.com

Hadis demek saf olarak sünnet demek değildir.
Sünnet nesilden nesile milyonlarca insan tarafından aktarıldığı için onda yanlış olma olasılığı yoktur.
Namazın kılınma şekli milyonlarca insan tarafından yüzyıllarca aktarılmıştır ve onda bir değişiklik yoktur.
Bunu özellikle örnek veriyorum çünkü hadis olmasaydı namaz kılmayı bilemezdik gibi şeyler çok söyleniyor.
Hadis sünnetin sadece bir parçası yani alt kümesidir, sünnetin tamamını kapsamaz.

Tüm hadisleri kaldırıp atalım mı ?
Tabiki hayır ancak bir hüküm Kuran-ı Kerim'i es geçerek sadece hadise bakılarak verilemez.
Bir konuda doğru hüküm tekdir, bunun dışındaki hükümler ya doğrudan yanlıştır ya da başka yanlışlara sebebiyet vereceği için yanlıştır ya da en iyi ihtimalle mekruhtur.
Allah müslümanların günahlarını bağışlasın ve hepimizi doğru yola iletsin.
O yol ki Hz Muhammed(S.A.V)'in bizleri davet ettiği yoldur.
Amin.
 

heyula07

Asistan
Katılım
15 Ocak 2008
Mesajlar
183
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Arkadaşlar sizden tamamen tarafsız bir gözle kuranı okumanızı istiyorum. Annenizden babanızdan çevrenizden duyduğunuzu unutun sonra kuranı okuyun. Diyanetinkini okuyacaksanız parantez içlerini okumayın. Onlar kurana eklemedir. Bunu unutmayın. O zaman dünyaya bakışınız çok değişecek. Şimdi konuya gelirsek. Bugün çok tartışılan bir mesele. Hadislerin gerçekliği ne kadar doğrudur. Kuranı okuduktan sonra kafanızda şu tablo oluşacak. Allahın kullarından en çok istediği şeyler ve tekrar tekrar üzerinde durduğu konular şunlar.

1. Allaha ortak, aracı diyerek kimseye kulluk etmeyin.

2. Allahın verdiği aklı ve indirdiği kitabı kullanın. Başka şeylere itibar etmeyin.


Aklınızı kullanarak şu hadisçi sitenin en güvenilir olması gerken veda hutbesiyle bir ayetin çelişmesine dair cevabını linke tıklayın ,okuyun.
http://www.sorularlaislamiyet.com/s...-vasiyeti-emreden-ayet-ile-celismiyor-mu.html
Adamların verdiği cevabın kısası iki ayet var ve bu ayetlerden biri diğerini iptal etmiş ve yerine geçmiştir. Yani bakara suresinin 180 ayeti iptal oldu. Peki size sorum şu. madem ayet iptal oldu neden peygamber kurandan bu ayeti çıkarmadı. Cevap çünkü adamlar veda hutbesinin geçerliliği gitmesin diye ayeti iptal ediyorlar. Çünkü biliyorlar. Veda hutbesinin geçersiz olduğunu kabul ederlerse diğer hadislerin de geçersiz olması büyük ihtimal.
Benzer şekilde şu linke bakın:
http://www.sorularlaislamiyet.com/qna/9763/ayet-ve-hadisler-arasinda-zitlik-var-midir.html
Bu sitede aynen sırf hadisleri kurana uydurmak için nasıl eğip büküyorlar nasıl şöyle olursa şöyle olur yok böyle olur laf cambazlığı yapıyorlar görün.
Bence din insanın bu dünyada en çok araştırması öğrenmesi gerken konudur. Müslümanda olsa hristiyan da olsa ne olursa olsun kimse duyduğu sağdan soldan öğrendiği dini direk kabul etmemeli. Aklını kullanarak araştırmalı ve doğruyu bulmalı. Çünkü peygamberler hep öyle yapmıştır. Eğer onları örnek alacaksak önce bunu yapmalıyız. Çünkü eğer hadisleri Allahın gerçek emirleri olarak görürsek ve Kıyamet günü bize neden sadece Allahın kitabına uymadınız derlerse bunun cevabını veremeyiz. Kimi hadisler insanı şirke bile götürür çünkü. Mesela Allahın (haşa) bacağını açıp göstermesi.
Son olarak şu ayetler üzerinde düşünün:
Ve derler ki: “Rabbimiz biz efendilerimize, büyüklerimize itaat ettik de böylece onlar bizi yoldan saptırdılar.”
33- Ahzab Suresi 67
Biz bu kitabı sana, her şeyin ayrıntılı açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik.
16-Nahl Suresi 89


Rabbinin sözü hem doğruluk, hem adalet bakımından tamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur.
6-Enam Suresi 115


Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım?
6-Enam Suresi 114


Rabbin asla unutkan değildir.
19-Meryem Suresi 64


Kendilerine okunmakta olan Kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?
29-Ankebut Suresi 51


Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.
6-Enam Suresi 38

 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,200
Reaksiyon puanı
10,315
Puanları
293
En doğru kabul edilen sahih kaynak sayılan hadis Buhari'nindir değil mi ?
Alın basit bir örnek.



Buna inanan şüphesiz ki dinden çıkar.
Bunda mecazi ya da başka özel bir anlam yoktur, apaçık ortada bir cümledir ve Kur'an ile ters düşer.

Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'i koruyacağına dair söz vermiştir ve bu söz ayetlerde mevcuttur.
Ancak bunun dışındaki başka bir kaynak için söz yoktur.
Bunun dışındaki bütün kaynaklarda 100 tane doğru olsa bile 1 tane yanlış vardır.
Kuran'ı Kerim ile çelişen, diğer hadislerle çelişen ve akıl ile çelişen hadisler vardır.
http://www.kurandakidin.com

Hadis demek saf olarak sünnet demek değildir.
Sünnet nesilden nesile milyonlarca insan tarafından aktarıldığı için onda yanlış olma olasılığı yoktur.
Namazın kılınma şekli milyonlarca insan tarafından yüzyıllarca aktarılmıştır ve onda bir değişiklik yoktur.
Bunu özellikle örnek veriyorum çünkü hadis olmasaydı namaz kılmayı bilemezdik gibi şeyler çok söyleniyor.
Hadis sünnetin sadece bir parçası yani alt kümesidir, sünnetin tamamını kapsamaz.

Tüm hadisleri kaldırıp atalım mı ?
Tabiki hayır ancak bir hüküm Kuran-ı Kerim'i es geçerek sadece hadise bakılarak verilemez.
Bir konuda doğru hüküm tekdir, bunun dışındaki hükümler ya doğrudan yanlıştır ya da başka yanlışlara sebebiyet vereceği için yanlıştır ya da en iyi ihtimalle mekruhtur.
Allah müslümanların günahlarını bağışlasın ve hepimizi doğru yola iletsin.
O yol ki Hz Muhammed(S.A.V)'in bizleri davet ettiği yoldur.
Amin.

[MENTION=195265]Ben Kenobi[/MENTION] seni hadis konusunda [MENTION=15367]El Padrino[/MENTION]'dan biraz daha insaflı gördüm. bütün hadislerin yüzde yüz sevgili peygamberimize ait olduğunu iddia edemeyiz elbette. ancak bir konuda kesinlikle haklısın. o da şu ki, hangi hadis olursa olsun, kur'an ile yüzde yüz tetabuk etmek zorundadır. kur'an ile zerre miktarı mütenakız olan hiçbir hadis, hadis olarak kabul edilmemiştir zaten.

yukarıda zikrettiğin hadise gelince, o hadis sahiden de "sahih" olarak zikredilen hadislerden biridir. ancak bu hadisi islami istilahı bilmeyenler için oldukça tehlikeli ve kabul edilebilir değildir elbette... bu konuda şunu söyleyebiliriz kıymetli arkadaşım...

Bazı ayet ve hadislerde Allah'ın eli, Allah'ın İpi, Allah'ın Baldırı gibi ifadeler kullanılmaktadır. Bu tür ayetler mütaşabih ayetlerdir. Peygamber efendimiz de bazı hadislerinde mütaşabih kelimeler kullanmıştır. Böylece insanlar bu meseleleri daha iyi anlayabilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Nitekim başka bir hadisi şerifte Peygamber efendimiz şöyle buyurmaktadır.

"Ebu Said (ra) anlatıyor. Resulullah (aleyhisselatu vesselam)'ı dinledim, "Baldırların açılacağı, kendilerinin secdeye davet edileceği gün.(

Kalem 42
) mealindeki ayetle ilgili olarak şöyle diyordu: "Rabbimiz baldırını açar, her mümin erkek ve her mümin kadın O'na secde eder. Dünyada iken kendisine riya ve gösteriş olarak secde edenler geri kalırlar. Onlar da secde etmeye kalkarlar, ancak sırtları bükülmeyen yekpare bir tabakaya dönüşür (ve secde edemezler.)" (Buhari, Tefsir, Nun vel Kalem 2, Tefsir, Nisa 8, Tevhid 24; Müslim, İman 302.

Kalem suresinin 42. ayetinde "Keşfu's-sak" tabiri geçmektedir. Lügat olarak baldırın açılması manasına gelir. Görüldüğü üzere ayeti kerimeden asıl maksat lügat manası değildir, aksine bir mesaj söz konusudur. Hadis yukarıdaki rivayette baldır kelimesini "sâkehu" şeklinde zamir olarak kaydeder. İbnu Hacer bir başka tarikde zamirsiz olarak "sâke" şeklinde geldiğini ve bu şeklin -ayeti kerimeye uygunluk arzetmesi sebebiyle- daha doğru oldğunu söyler. Aksi takdirde yukarıdaki tercümede aslına muvafık olarak kaydettiğimiz üzere Cenab-ı Hakka baldır izafe ederek, insana teşbih etmek gibi te'vili tekellüflü bir durum ortaya çıkacağını belirtir.

Öyle ise, "baldırı açmaktan" maksat nedir?

Alimler bunu, "bütün hakikatkerin çırıl çıplak ortaya çıkması (sebebiyle) hesap ve cezanın bütün şiddet ve dehşetiyle hüküm sürmesi" şeklinde anlamışlardır. Nitekim hadiste, Resulullah (aleyhisselatu vesselam) Cenab-ı Hakkın bütün gerçekleri ortaya koyarak hesap verme hadisesinin dehşetini yaşattığı hengamda, dünyada iken kulluğunu samimiyetle yapanlarla, riyakar hareket edenleri ayırıp mü'minleri dehşetten kurtaracağını, riyakarları da sırtları eğilmez bir hale sokarak cürümlerini yüzlerine vurmak suretiyle, dehşetlerine dehşet katacağını belirtmektedir.

Konuyu tasvir eden ayeti karimenin tam meali şöyledir:

"(Hatırla ki o gün) baldır(lar)ın açılacağı, kendilerinin secdeye davet edileceği bir gündür. Fakat buna güç yetiremeyeceklerdir. evet secdeye davet edilecekler gözleri düşük, kendilerini bir zillet sarmış olarak. Halbuki onlar bu secdeye dünyada herşeyden salim ve sapasağlam iken davet ediliyorlardı. (Kalem 42-43)
 

heyula07

Asistan
Katılım
15 Ocak 2008
Mesajlar
183
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Hadis: Peygamber Medine de bir Yahudi tarafından büyülendi. Günlerce ne yaptığını bilmez durumda ortalıkta dolaştı.
Cevap:
http://www.sorularlaislamiyet.com/a...yapilmis-midir-yapildiysa-nasil-olmustur.html


Yorum. Yorum yok. Bunun yorumu kuranda.
Kuran:


Ve dediler ki: “Bu nasıl resûl ki, yemek yiyor ve çarşılarda dolaşıyor. Ona bir melek indirilseydi olmaz mıydı? Böylece onunla beraber uyarıcı olurdu.”


Veya ona, (gökten) bir hazine atılsaydı (verilseydi) veya ondan (ürünlerinden) yiyeceği bir bahçesi olsaydı. Ve zalimler: “Siz ancak, sihir yapılmış (büyülenmiş) bir adama tâbî oluyorsunuz.” dediler.


Bak! Sana nasıl örnekler verdiler (sana ne kötü şeyler yakıştırdılar). Böylece dalâlette kaldılar. Artık sebîle (Allah'ın yoluna ulaşmaya) güçleri yetmez.


25- Furkan Suresi 7-8-9
 
Üst