Gökçe Asena
Müdavim
- Katılım
- 10 Aralık 2017
- Mesajlar
- 1,463
- Reaksiyon puanı
- 2,127
- Puanları
- 113
Geçmişe Takılıp Kalmayın; Anı Yaşayın
Yolda yürürken herhangi bir taşa takılıp düşmemek, gideceğimiz yönü görebilmek ve varacağımız hedefi bulabilmek için önümüze bakarız, arkamıza değil. Hayat, biz insanların yürüdüğü uzun bir yoldur. Yeri gelir ayağımız taşa takılır düşeriz, yeri gelir gideceğimiz yolu seçemez yanlış kararlar verebiliriz. Bu tür şeyler yaşamın kaçınılmaz acı unsurları olduğu gibi bizim çoğu başarımızın arka planında rol alan faktörlerdir.
Nasıl mı?
İnsan geçmişini unutmamalı ancak geçmişinde de yaşamamalıdır. Deneyimlenen bazı olaylar bize öyle dersler verir ki; geleceğimizde aynı hatayı bir daha tekrarlamamak için geçmişimize misafir olmak gerekebilir. ‘Bu hatayı daha öncede yapmıştın, ondan öncede ve ondan öncede!’ diye sitem ettiğiniz insana karşı davranışınız nasıl olur? Artık o kişiye dair inancınız azalacak veya tamamen yok olacaktır ya da düşük puan aldığınız bir dersin sınavına bir daha ki sefere çok çalışarak bu durumu telafi edeceksiniz…İşte…Geçmişe bir yolculuk daha!
Diğer yandan arkadaşlarla yapılan oldukça eğlenceli bir sohbet esnasında ansızın yakalandığımız hüzün girdabı…Uzaklara dalmak… Hepimiz deneyimlemişizdir bu tatsız anı. “Ah evet!” dediğinizi duyar gibiyim. Geçmişimize takılıp kalmak, geleceğimizi şekillendirmemiz, tatlı anları yaşamamız, güzellikleri görmemiz açısından büyük bir engeldir.
“Oysa kendimizi kandırırız farkında olmadan. Asıl değişmez olanı yani yaşanmış ve bitmiş olanı değiştirmek mümkün değilken ve geleceğimiz hemen bir adım ötede tam önümüzde duruyorken ne boş bir çabadır geçmişle uğraşmak. Neden henüz olmamışı şekillendirmek yerine değişmez olanı değiştirmekteki bu ısrar?” diyor Serap Duygulu. Hadi bu cümleleri bir defa daha okuyun. Kendi kendimizi hezeyana uğratıyoruz farkında olmadan… Elimizde değiştirebileceğimiz bir geleceğimiz, mutlu olabileceğimiz bir hayat varken neden geçmişin dalgalarıyla boğuşuyoruz?
Geçmişin sıkıntılarında yaşama hali aşırı boyutlara ulaşırsa kişinin çevresiyle, ailesiyle, işiyle, arkadaşlarıyla arası bozulmaya başlar.Tüm ilişkiler bozulmaya başlayınca birey yaşamdan zevk alamaz hale gelir.
İnsan geçmişi ile geleceği arasında mekik dokuyan bir varlıktır. Peki geçmiş yaşantısıyla uzun süreli bağ kuran, önüne bakamayan insanlarda ne gibi durumlar gözlemlenir? Yapılan araştırmalar anda kalamayan, şimdiyi yaşayamayan bireylerin aşırı yorgun, bitkin, enerji kaybına uğramış, uykuya dalmada güçlükleri olan, umutsuz, gelecekten bir beklentisi olmayan ve bunun için hiçbir çaba göstermeyen, iştahsız bireyler olduğunu; bu semptomların devam etmesi halinde depresyona yakalacaklarını belirtmektedir.
Sizi geçmişe çeken ağırlıklarınızdan kurtulmanız, anda kalıp mutluluğu yakalamanız dileğiyle…
Yolda yürürken herhangi bir taşa takılıp düşmemek, gideceğimiz yönü görebilmek ve varacağımız hedefi bulabilmek için önümüze bakarız, arkamıza değil. Hayat, biz insanların yürüdüğü uzun bir yoldur. Yeri gelir ayağımız taşa takılır düşeriz, yeri gelir gideceğimiz yolu seçemez yanlış kararlar verebiliriz. Bu tür şeyler yaşamın kaçınılmaz acı unsurları olduğu gibi bizim çoğu başarımızın arka planında rol alan faktörlerdir.
Nasıl mı?
İnsan geçmişini unutmamalı ancak geçmişinde de yaşamamalıdır. Deneyimlenen bazı olaylar bize öyle dersler verir ki; geleceğimizde aynı hatayı bir daha tekrarlamamak için geçmişimize misafir olmak gerekebilir. ‘Bu hatayı daha öncede yapmıştın, ondan öncede ve ondan öncede!’ diye sitem ettiğiniz insana karşı davranışınız nasıl olur? Artık o kişiye dair inancınız azalacak veya tamamen yok olacaktır ya da düşük puan aldığınız bir dersin sınavına bir daha ki sefere çok çalışarak bu durumu telafi edeceksiniz…İşte…Geçmişe bir yolculuk daha!
Diğer yandan arkadaşlarla yapılan oldukça eğlenceli bir sohbet esnasında ansızın yakalandığımız hüzün girdabı…Uzaklara dalmak… Hepimiz deneyimlemişizdir bu tatsız anı. “Ah evet!” dediğinizi duyar gibiyim. Geçmişimize takılıp kalmak, geleceğimizi şekillendirmemiz, tatlı anları yaşamamız, güzellikleri görmemiz açısından büyük bir engeldir.
“Oysa kendimizi kandırırız farkında olmadan. Asıl değişmez olanı yani yaşanmış ve bitmiş olanı değiştirmek mümkün değilken ve geleceğimiz hemen bir adım ötede tam önümüzde duruyorken ne boş bir çabadır geçmişle uğraşmak. Neden henüz olmamışı şekillendirmek yerine değişmez olanı değiştirmekteki bu ısrar?” diyor Serap Duygulu. Hadi bu cümleleri bir defa daha okuyun. Kendi kendimizi hezeyana uğratıyoruz farkında olmadan… Elimizde değiştirebileceğimiz bir geleceğimiz, mutlu olabileceğimiz bir hayat varken neden geçmişin dalgalarıyla boğuşuyoruz?
Geçmişin sıkıntılarında yaşama hali aşırı boyutlara ulaşırsa kişinin çevresiyle, ailesiyle, işiyle, arkadaşlarıyla arası bozulmaya başlar.Tüm ilişkiler bozulmaya başlayınca birey yaşamdan zevk alamaz hale gelir.
İnsan geçmişi ile geleceği arasında mekik dokuyan bir varlıktır. Peki geçmiş yaşantısıyla uzun süreli bağ kuran, önüne bakamayan insanlarda ne gibi durumlar gözlemlenir? Yapılan araştırmalar anda kalamayan, şimdiyi yaşayamayan bireylerin aşırı yorgun, bitkin, enerji kaybına uğramış, uykuya dalmada güçlükleri olan, umutsuz, gelecekten bir beklentisi olmayan ve bunun için hiçbir çaba göstermeyen, iştahsız bireyler olduğunu; bu semptomların devam etmesi halinde depresyona yakalacaklarını belirtmektedir.
Sizi geçmişe çeken ağırlıklarınızdan kurtulmanız, anda kalıp mutluluğu yakalamanız dileğiyle…