Futbol ve sınıflar

Bu konuyu okuyanlar

tugbagaleri

Müdavim
Katılım
13 Mayıs 2006
Mesajlar
2,224
Reaksiyon puanı
46
Puanları
48
Global, endüstriyel futbol ve sınıflar-Mustafa Sönmez

Futbol, artık kapitalistik bir eğlence sektörü ve milyarlarca dolarlık
katma değer yaratılıp paylaşılıyor. Ama, manüfaktür döneminde olduğu
gibi , hakim ideolojinin ve politik yeniden-üretimin bugün de
gerçekleştirildiği bir sektör aynı zamanda. Sınıfsal özelliği geçmişte
de vardı, bugün daha çok var. İktidar savaşları, sınıf savaşları ,

birçok şeyin dolayımında yaşandığı gibi, futbol üstünden de sürüyor.
Her ekonomik sektörde olduğu gibi, eşitsiz büyüme ve tekelleşme, bu
sektörde de hızlı kutuplaşmaları yaratıyor.

İspanya, İtalya gibi futbol tutkunu Akdeniz ülkelerine öykünürcesine
gelişen Türkiye futbol endüstrisi yeni bir sezon için işbaşı yapmaya
hazırlanırken, bizde de endüstrinin giderek global bir kimlik
kazandığı, her geçen yıl biraz daha metalaşıp ticarileştiği dikkat
çekiyor.

2006 milli geliri 400 milyar dolar olarak ölçülen Türkiye
ekonomisinde, ileri-geri bağlantıları ile futbol sektörü yüzde 1'lik
büyüklüğe sahipse kendi başına 4 milyar dolar, yüzde 2 varsayımıyla 8
milyar dolarlık katma değer yaratıyor demektir. Elimizde bunu ölçecek
kantitatif bilgiler yok ama sektörü ileri-geri bağlantıları ile
birlikte değerlendirmeye kaktığımızda, 8-10 milyar dolarlık bir
büyüklükten sözetmek abartılı olmayacaktır. Milli gelirde madenciliğin
yüzde 1,1, mali sektörün yüzde 1,5, enerji sektörünün yüzde 3,4, otel-
lokanta sektörünün yüzde 3,2 payı olduğunu anımsadığımızda, 8 milyar
dolarlık bir katma değer büyüklüğü ile hızla gelişen ve büyüyen bir
sektörden sözediyoruz demektir.

Gelelim bu pastanın üretimi ve bölüşümünde sınıfların rollerine...Kim
üretiyor, kim, nasıl paylaşıyor..?


Önce sermayedarlar:

Kimler var sektörün patronajında ? Çok farklı rolleri olan ama
sektörde para, dolayısıyla söz ve karar sahibi olanlar şunlar:
Kulüp Yöneticileri: Bunlar genellikle işadamlarından oluşuyor.
Kulüplerin malvarlığını, nakdini yönetiyor, Kulüp( bir tür şirket)
adına borçlanma yapıyor ve bazen de Kulüplerine maddi destekte
bulunuyorlar. Karşılığını ekenomi-dışı yollarla alıyorlar.
Kredibilite, ihale avantajı v.b..

Yayıncı Kuruluş: Maçların naklen yayın hakkını alan TV kuruluşu
(Digitürk,D-Smart gibi) sektöre yayıncı olarak yatırım yapmış oluyor.
Aynı zamanda teknik ekipman,.uydu, anten v.b. satıyor.
Sponsor Firmalar: Futbolu bir reklam mecraı olarak kullanan sponsor
kuruluşlar, sektör üstünde söz hakkı olan bir diğer fraksiyon.
Turkcell'in Süper Lige, Fortis'in kupa maçlarına adını yazdırması
gibi.
Reklamverenler: Futbol artık, önemli bir reklam mecrası. Gerek maç
nakli sırasında, gerek kulüp formalarında,stadlarda. Yıldız futbolcu
özelinde reklamlar yayınlanabiliyor. Dolayısıyla sektöre yatırım
yapanlar arasında reklam yatırımcıları da var.
Bahis Şirketleri: Futbol maçları üstünden bahis oynatmada uzmanlaşmış
Spor Toto, İddia gibi kuruluşlar, futbolun sermayedarlarından bir
diğeri.
Medya- Futbol medyası: Futbolun bir tür "yan-sanayii"..Görselliğinden
dolayı futbol, medyanın özellikle televizyonların önemli bir nesnesi.
Yayın akışında futbol maçları ve haberleri önemli bir yer tutuyor,
gazeteler, 4-5 sayfayı futbola ayırıyor.
Devlet: Elindeki kamu arazilerini, stadları kulüplere kiralamak, bahis
oynatmak gibi fonksiyonlarla futbolda katma değer üretiminde devletin
de rolü var.
Futbol Federasyonu: Doğrudan sermayedar olmasa da kulüplerin üst
örgütü olarak, yayın gelirlerinin paylaşımına, hakemlik kurumuna ve
milli takıma patronajı ile Futbol Federasyonu, futbola "sermayedar"
olarak hükmeden grubun bir diğer önemli bileşeni.

Futbolun Üreticileri-Proleterleri:

Seyirlik bir oyun olarak futbolun üretiminde ise yıldız futbolculardan
tesis çalışanlarına kadar emeği geçen, üretici birçok kesim var.
Sıralayalım:
İşçi aristokratı yıldız futbolcular: Futbolu, son tahlilde bir
seyirlik oyun, eğlence olarak üretenlerin başında yıldız futbolcular
var. Üretimle ortaya çıkan "artık"tan, becerilerine, yıldız oluşlarına
göre pay alıyorlar. Menejerleri tarafından pazarlanıyorlar,
kulüplerine bonservis bedeli altında transferde para ödüyorlar. Büyük
disiplin,özveri ve risk içeren futbol mesleğinde bu kategorinin de
süperleri, normalleri ve sıradanları; yerlisi-yabancısı var. Sektör,
müthiş bir rekabet içeriyor ve seyirlik oyunu en iyi , en istikrarlı
oynayan, üretilen artıktan da en iyi payı alıyor.
Teknik Heyet: Üretimde payı olanların en önemli bileşenlerinden biri
de "Teknik Heyet". Fabrika düzenindeki Teknik Müdür, ustabaşı
foksiyonlarını üstlenen bu kategoride de "yıldız"lar, normaller ve
sıradanlar var. Yabancı-yerli mücadelesi bu kategori de de var. Bu
"futbol emekçileri"de yüksek bir rekabet ve risk altında çalışıyorlar.
Özellikle yerli olanlar çoğu kez işsiz kalabiliyorlar.
Gerçek Proleterler: Futbol, sahnelenen bir oyun. Bu oyunu sahneye
koyan sanatçıları hazırlayan, onlara sosyal tesislerde, stadlarda
hizmet sunan binlerce emekçi, futbol endüstrisinin değer yaratan diğer
kategorisi.
Futbol basınının emekçileri: Futbol basınında yorumcu, haberci,
fotoğrafçı,kameraman vb. olarak çalışan yüzlerce basın emekçisi de
sektörün proleterleri arasında. Bunlar içinde de Erman Toroğlu gibi
çok kazanan aristokratlar var, ama bunlar azınlıkta sayılırlar.

Futbolun tüketicileri

Futbol, endüstriyel bir ürün olarak, her yıl da biraz daha global
ölçekte üretilen bir meta. Yapılan yatırımların geri dönüşleri,
metanın paraya dönüşü nasıl oluyor? Burada da çeşitli kategoriler
var.
Biletli seyirciler: Futbol denen seyirlik oyun, stadyumlarda biletle
seyrediliyor. En yoksulundan en zenginine stadyumda sınıfsal yerler
var. En az ödeyebilenler kale arkasına, en çok ödeyebilenler
localara...
Şifreli yayın abonmanları: Yayıncı kuruluş, yaptığı yatırımın
karşılığını şifreli yayın abonman gelirleri ve aldığı reklamlardan
sağlanan gelirle karşılıyor. Şifreli yayına ulaşamayanlar, barlarda ve
kahvehanelerde, "bedelini" ödemek şartıyla futbolu tüketebilirler.
Dolayısıyla, burada şifreli yayının yeni bir alt-sektöre (barlara-
kahvehanelere) de ekonomi yarattığını görüyoruz.
Reklam gelirleri: Reklamverenler, futbola reklam yatırımcısı olarak
olduğu kadar, alan kullanıcısı olarak katılıyorlar. Futbol,
reklamverenler açısından önemli bir mecra artık. TV yayınlarında en
çok reklam alan kuşaklar futbol programları ve diziler. Bunun yanı
sıra, futbol kulüpleri gerek sponsor bularak gerek, yıllık reklam
bağlantıları yaparak önemli bir reklam geliri elde ediyorlar. Futbolcu
formalarından, stadyum panolarına kadar birçok alan reklama açılıyor.
Hatta yıldız futbolcular, imajlarını reklamla paraya tahvil
edebiliyorlar. Bazen, bu yolla futboldan daha çok kazandıkları oluyor.
Beckham örneği..
Stadyumlar: Bir tür alışveriş merkezine dönüştürülen stadyumlar,
sadece futbol satmak için değil, her tür mal ve hizmet satışı için dev
alışveriş merkezlerine dönüştürülüyor. Bu dev yapıların bir bölümü
yüksek bedellerle firmalara kiralanırken çeşitli aktiviteler üretilen
ve satılan merkezler olarak da işlev görüyor ve futbol üstünden para
kazandırıyor.
Bahis gelirleri: Bahse konu olan futbol, bahis sektörünün önemli bir
ögesi olurken, bahis gelirlerinin bir kısmı futbol kulüplerine gelir
olarak akıyor.
Borsa Gelirleri: Şirketleşen kulüpler borsaya açılarak hisse
senetlerini alım-satım konusu yapıyorlar ve hisse senetleri prim
yaptıkça kulüp değeri de yükselebiliyor ve kulüpler birer firma gibi
alım-satım konusu olabiliyorlar.

Futbol nereye?

Geçmişin toprak sahalarında, kent, mahalle takımları ile amatör bir
ruhla oynanan, giderek "manüfaktür" dönemini, takiben de endüstriyel-
global dönemini yaşayan futbol, artık kapitalistik bir eğlence sektörü
ve milyarlarca dolarlık katma değerin yaratılıp paylaşıldığı ekonomik
bir sektör. Ama, manüfaktür döneminde olduğu gibi , hakim ideolojinin
ve politik yeniden-üretimin bugün de gerçekleştirildiği bir sektör
aynı zamanda. Sınıfsal özelliği geçmişte de vardı, bugün daha çok var.
İktidar savaşları, sınıf savaşları , birçok şeyin dolayımında
yaşandığı gibi, futbol üstünden de sürüyor.
Her ekonomik sektörde olduğu gibi, eşitsiz büyüme ve tekelleşme, bu
sektörde de hızlı kutuplaşmaları yaratıyor. Süper zengin ve egemen bir
kulüp grubu, hemen her ülkede, şampiyonluk kupalarını kendi aralarında
nöbetleşe döndürürken, çoğunluk kulüpler, "konu mankeni" muamelesi
görüyor. Bu da seyircinin-tüketicinin heyecanını, oyundan zevk alma
duygusunu gün be gün öldürüyor.
Kar ve sermaye birikimi ile güdülenmiş ve futbolu da sahada Fordist
yöntemlerle oynatmaya kalkan taktiklerin, şablonların futbol zevkini
köreltip köreltmediği, futbola olan talebi azaltıp azaltmayacağı, bu
metalaşmanın, aşırı ticarileşmenin nelere yol açacağı, geleceğin
önemli sorularından biri olarak çengelini zihinlerde daha uzun süre
tutacağa benzer..

[sub]Bu makale sendikaorg'tan alınmıştır.. [/sub]
 

chimera

Müdavim
Emektar
Katılım
24 Kasım 2006
Mesajlar
8,773
Reaksiyon puanı
574
Puanları
0
Başlığa dikkat, yazı içinde teşekkürler. ;)
 
Üst