Elif Şafak - Ustam ve Ben Kitabı Hakkında Bilgiler

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan AliA
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

AliA

Ordinaryüs
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,457
Reaksiyon puanı
530
Puanları
0
t


Öğrenme aşkıyla geçti ömrümüz, aşkı öğrenemesek de…

Tarihimizin en önemli ve çalkantılı dönemlerinden biri olan 16. yüzyılda İstanbul… Hindistan’dan gelen beyaz bir fil ve onun sırlarla dolu bakıcısı: Çota ile Cihan. Filbaz aynı zamanda bir üstadın çırağı. Ustası ise Sinan. Bu toprakların yetiştirdiği en büyük mimar.

Elif Şafak’ın muazzam hayal gücü ve zengin diliyle Osmanlı tarihinin derinliklerine doğru şaşırtıcı bir yolculuğa çıkıyoruz. Karşılıksız bir aşk, iktidar kavgaları, yobazlığın ortasında yeşeren sanat ve beklenmedik bir ihanet…

Bir tarafta bilime ve öğrenmeye inananlar, bir tarafta gelişmeyi durduranlar...

Ustam ve Ben, tarihi kişiliklerin, camilerin, kütüphanelerin, türbelerin, köprülerin resmigeçit yaptığı, rengârenk, canlı, sürprizlerle dolu bir dönem hikâyesi…

Öyle bir hayal dünyası ki içindeki konular ve tartışmalar günümüze dair de çok şey söylüyor. Uzun süre hafızalardan silinmeyecek, çok konuşulacak bir roman.

“İstanbul dediğin unutkanlıklar şehri. Orada her şey suya yazılmış. Ustamın eserleri hariç, onunkiler taşa kazınmış. O taşlardan birine bir sır sakladık. Çok zaman geçti üzerinden, nice alametler birikti ama hâlâ orada olmalı, bıraktığımız noktada. Bilmem bulan çıkar mı? Bulsa bile anlar mı? Ustamdan geriye kalan yüzlerce eserden ve binlerce, binlerce taştan bir tanesi var ki, altında gizli Arzın Merkezi.”

BZR2E30IIAEMKBf.jpg


Doğan Kitap
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,203
Reaksiyon puanı
10,315
Puanları
293
'İstedim ki Mimar Sinan'ın Hikâyesi Daha İyi Bilinsin'

52b5a3b9839709ca37000023.webp

'Çok Sesli Bir Osmanlı Panoraması Sunmak İstedim'


Elif Şafak'ın yeni romanı “Ustam ve Ben” (Doğan Kitap) hafta içi raflardaki yerini aldı. Bir fil ile filbazın saraydaki hayatlarına, oradan Mimar Sinan'la dostluklarına uzanan hikâyede sürprizlerle dolu bir sona ulaşılıyor. Şafak ile son romanını konuştuk.


Ustam ve Ben'de artı ve eksi yönleriyle bir Mimar Sinan resmi çiziyorsunuz. Sinan'a ilginiz nasıl başladı? Sizi Sinan'a yönlendiren ne oldu ve onda ne aradınız?

Hep Sinan'ın muhteşem eserlerinin yanından geçip gidiyoruz ama pek sormuyoruz kendi kendimize, “Acaba nasıl inşa edildi bu camiler, köprüler, medreseler?” Ben biraz durup bir bakmak istedim, okumaya başladım. Öteden beri Sinan'a hayranlığım hep vardı, ama hayatını bu kadar yakından bilmiyordum. Okudukça kişiliğine de çok büyük saygı duymaya başladığımı fark ettim ve beni içine çekti. Çok üzücü buluyorum, hem Sinan Sinan diye ismini zikrediyoruz ama aslında o kadar tanımıyoruz ve dünyaya da çok az anlatıyoruz. İstedim ki hikâyesi daha iyi bilinsin. Klişelerin ötesinde, insan olarak, kahramanlaştırmadan, putlaştırmadan, heykelleştirmeden... Zaaflarıyla, o müthiş çalışkanlığıyla, en önemlisi kalfaları, çırakları, onunla beraber çalışan muazzam bir ekip var. Biz bunu hiç düşünmüyoruz. Bir caminin inşası bazen 8-9 sene sürebiliyordu. Kaç kişi çalıştı acaba, onların hikâyeleri neydi? Cami yapımı esnasında hayatını kaybedenler vardı, neler yaşadılar, ne zorluklar çektiler, hep bunlara ışık tutan bir roman yazmak vardı gönlümde, öyle öyle şekillendi.


Ustam ve Ben'in çekirdeğinde ne var? Bu kitabın özünü sorsam ne derseniz?


Öğrenme aşkı var derim. Mimar Sinan'da beni en çok etkileyen damarlardan biri oydu. O kadar çalışkan bir insan ki, hiç boş bir anı geçmemiş, tembellik etmemiş. Yaşı ilerleyince, onu sevenler istiyor ki artık biraz evde otursun, çocuklarıyla vakit geçirsin ama o sürekli çalışıyor, son ana kadar, yatağa düşene kadar. Çünkü bu insanlar, gökbilimci Takiyeddin de öyleydi, kendilerindeki yeteneğin Tanrı’nın onlara lütfettiği bir hediye olduğunu düşünüyorlar. O hediyeye layık olmak için çalışmaları gerektiğine inanıyorlar. Bu aslında Yaradan’la yaptıkları bir akit, bir sözleşme... Sinan'a baktığımda çalışarak ibadet eden birini görüyorum. Bu fikri kovalamak istedim.


Kitapta Mimar Sinan, kalfası Cihan ve fil Çota'nın hikâyesinin yanında, yer yer akışa dâhil olup sonra oyundan çıkan bir sürü olay ve karakter var. Onlarla boşluklar mı bırakmak istediniz?


Onlar benim için halının motifleri gibi. Okur tekrar döndüğü zaman ana hikâyeye, tazelenerek geliyor. Bir onun için yaptım, yani roman tekniği açısından. Ama bir de çok daha renkli, çok sesli bir Osmanlı panoraması sunmak istedim, bu benim için önemliydi. Biz Osmanlı'yı hep insansız anlatıyoruz, hâlbuki o kadar çoğulcuydu o kadar çok renkliydi ve çok sesliydi ki, onları da hatırlatmak istedim. Resmî tarihin görmediği, yok saydığı, kenara ittiği insanları, kesimleri, konuları hatırlatmak için sürekli tabloya o renkleri eklemek çabası bilinçliydi.


Çingenelerin ötekileştirilmesinden Yahudilere ve Hıristiyanlara yapılan saldırılara, cücelerin, farklı olanların hiç de kabul görmemişliğine değiniyorsunuz. Osmanlı'ya bakışımızdaki romantizmi üzerimizden atıp gerçeklerle yüzleşmemizi mi istediniz?


Türkiye'de her şey çok politize olduğu için, tarihi okumalarımız da çok politize oldu. Bizde genelde şöyle iki eğilim gelişti. Bir: tarihi hiç umursamayanlar, bilmeyenler, modernleşme adına sırtını tamamıyla bu kültürel mirasa çevirerek olduğu gibi batıyı takip etmeye çalışan bir eğilim. İki: bu eğilime tepki olarak çıkan bir de karşıt eğilim oldu. Onlar da ecdadımız ne yaptıysa doğru yapmıştır diyerek bu sefer tarihi romantikleştirdiler, yücelttiler ve bence dondurdular. Ne o, ne bu... İkisi de gerçekçi değil, ikisi de politikadan besleniyor, tarihi sevgisinden değil. Bizim çıkış noktamız tarih sevgisi olmalı. Nasıl ki bugün çok çelişkiler varsa, dün de çelişkilerimiz vardı. O yüzden kutuplaşmadan, aşırı politize olmadan ve insanı öne çıkararak okuma yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Temel çıkış noktamız insan olmalı.


Cihan bir yerde diyor ki, “Ama insan öyle mi? İster aç olsun ister olmasın, fenalık etmiyor mu? Demem o ki, karnı tok bir aslanın yanında mı daha rahat uyursunuz, yoksa karnı tok bir yabancının mı?” Sizin için de bu böyle midir?


Tabii Cihan çok sorguluyor, çünkü hayvanları kendimizden aşağı görüyoruz ama hayvan kötülük etmiyor; fesatlık, dedikodu, habislik etmiyor. Açsa hayatta kalmak için bir başka hayvanın canını alıyor ama bunu anlayabilirsiniz. Arkadan iş çevirmiyor, çamur atmıyor, dedikodu yapmıyor, öyle düşününce hangimiz daha üstünüz acaba, tartışılır. İnsan çok özel bir mahlûk, çok güzel şeylere de yeteneği var ama maalesef çok alçalmaya da eğilimi var. Bence romancının işi de bunu anlatmak zaten. Ben yazarken çok içime dönüp bakıyorum, inşallah her okurun kendi içine dönüp bakmasını sağlar.


KaynaK
 

EropaKING

Profesör
Katılım
29 Temmuz 2009
Mesajlar
1,652
Reaksiyon puanı
17
Puanları
0
Elif Şafak ile ilgili görüşlerim, bu zat-ı muhteremin "Babam ve Piç" adlı kitabından sonra tamamen değişti.
Belli ki fransa daki yılları kendisini biraz orhan pamuklaştırmış, belki de radikal olmak istedi..bilemeyiz..
Dolayısıyla bu bayana karşı ön yargılıyım..

O kitaptan sonra bu hanımfendi ve eserleri benim gözümde kuruş etmiyor. Tabi bu benim düşüncem.. Türklere hakareti önemsiz birşey sayan arkadaşlarımız muhakkak çıkacaktır. Belki de olaylara objektif bakıyor kılıfı vardır..Neyse Herkesin düşüncesi kendine...inşAllah Elif Şafak'ın Ustam ve Ben isimli kitabını okuyanlar memnun kalırlar..
 

Ahbârî

Dekan
Katılım
6 Ekim 2009
Mesajlar
6,274
Reaksiyon puanı
346
Puanları
263
Rüyada Kanuni ile Efendimiz'i gören Mimar Sinan nerde, bu kadının anlatacağı Usta Sinan nerde? Adama dünyanın ilk "starchitect" ünvanı veriliyor.

Birisi tetkik ede ede okusa da yorumlarını alsak...
[MENTION=74639]EropaKING[/MENTION] e katılıyorum. Aşk romanında Mevlanayı Konyayı ne hallere soktuğunu gördük...
 

EropaKING

Profesör
Katılım
29 Temmuz 2009
Mesajlar
1,652
Reaksiyon puanı
17
Puanları
0
Rüyada Kanuni ile Efendimiz'i gören Mimar Sinan nerde, bu kadının anlatacağı Usta Sinan nerde? Adama dünyanın ilk "starchitect" ünvanı veriliyor.

Birisi tetkik ede ede okusa da yorumlarını alsak...
@EropaKING e katılıyorum. Aşk romanında Mevlanayı Konyayı ne hallere soktuğunu gördük...

Hocam, Eğer Avrupa'dan bir ödül almak istiyorsan yapman gereken çok basit.. Samimi söylüyorum.. Tek yapman gereken, Türklere Allah ne verdiyse saydırmak.. Ödüller havada karada senin olur :D

Bu tıpkı Hollywood'da bir ödül almak istiyorsan Yahudilik ve Eşcinsellik konularına atıfta bulunma zorunluluğu gibi birşey ..

Neyse ki elimizde hâlâ İskender Pala gibi yazarlarımız var..
İhsan Oktay Anar da iyidir..Ben genelde yabancı macera gerilim ve fantastik kitaplar okuduğum için biraz daha az bilgim var bizimkilerin eserleri hakkında.. Eğer senin tavsiye edeceğin yerli yazarlar ve eserleri varsa çok memnun olurum Hocam :)
 

Ahbârî

Dekan
Katılım
6 Ekim 2009
Mesajlar
6,274
Reaksiyon puanı
346
Puanları
263
Hocam, Eğer Avrupa'dan bir ödül almak istiyorsan yapman gereken çok basit.. Samimi söylüyorum.. Tek yapman gereken, Türklere Allah ne verdiyse saydırmak.. Ödüller havada karada senin olur :D

Bu tıpkı Hollywood'da bir ödül almak istiyorsan Yahudilik ve Eşcinsellik konularına atıfta bulunma zorunluluğu gibi birşey ..

Neyse ki elimizde hâlâ İskender Pala gibi yazarlarımız var..
İhsan Oktay Anar da iyidir..Ben genelde yabancı macera gerilim ve fantastik kitaplar okuduğum için biraz daha az bilgim var bizimkilerin eserleri hakkında.. Eğer senin tavsiye edeceğin yerli yazarlar ve eserleri varsa çok memnun olurum Hocam :)
hocam ben akademisyen sayılırım :)

sana önereceğim akademik şeyler olur. ama bunlar insana temel sağlar. okuduğun şey hakkında birikimin olur ve sana tenkid imkanı sağlar.

halil inalcık, ilber ortaylı , feridun emecen gibi kişilerden osmanlı tarihi okuyabilirsiniz.

Mimar Sinan hakkında makale, tez,yazı ,dergi yazıları vs dağ gibi vardır.
 

EropaKING

Profesör
Katılım
29 Temmuz 2009
Mesajlar
1,652
Reaksiyon puanı
17
Puanları
0
hocam ben akademisyen sayılırım :)

sana önereceğim akademik şeyler olur. ama bunlar insana temel sağlar. okuduğun şey hakkında birikimin olur ve sana tenkid imkanı sağlar.

halil inalcık, ilber ortaylı , feridun emecen gibi kişilerden osmanlı tarihi okuyabilirsiniz.

Mimar Sinan hakkında makale, tez,yazı ,dergi yazıları vs dağ gibi vardır.

Sağolasın Hocam, İlber Oltaylı hepimizin malumu amma velakin diğer iki isme pek aşina değilim. Ama isimleri not ettim. İskender Hoca, OD ile Yunus Emre'yi, EFSANE ile Barbaros Hayreddin'i anarken belki de yeni kitabında ile Mimar Sinan'a yer verir :)
 

Ahbârî

Dekan
Katılım
6 Ekim 2009
Mesajlar
6,274
Reaksiyon puanı
346
Puanları
263
Sağolasın Hocam, İlber Oltaylı hepimizin malumu amma velakin diğer iki isme pek aşina değilim. Ama isimleri not ettim. İskender Hoca, OD ile Yunus Emre'yi, EFSANE ile Barbaros Hayreddin'i anarken belki de yeni kitabında ile Mimar Sinan'a yer verir :)
kitap yurdunda az önce arama yaptım. sadece mimar sinan diyerek. kitap var. kanuni deseniz, osmanlı deseniz yine sinan hakkında bilgi çıkar.

Diyanet İslam Ansiklopedisinden Sİnan Maddesine de bakarsanız olur. Geniş de bir kaynakçası var.

- - - Mesaj Güncellendi - - -

İlk mesaj da tanıtım da geçen ifadeler klasik artık.

Öğrenilemeyen aşk, yobazlık içinde sanat, ihanet vs vs. Brezilya dizisi mübarek. Merak ettim Kanuni dönemini muhteşem yüzyıldan mı öğrenmiş ki yobazlık diyor? Yobazlık dediği ne?

Gelişmeyi durduranlar kim? Klasik bir Osmanlıya çamur çalma. Bahsedilen devir Kanuni devri ve Mimar sinan. Herşeyin zirvesindesiniz. Nerede gelişmeye engel olma?

Bir de şu var. Mimar Sinan'a kadar zaten istanbul boş, herşey suya yazılmış, mimar sinan gelmiş taşı işlemiş.

Belki bir gün elime geçer de o zaman iyice anlarım ne idüğünü...
 
Üst