Ehlibeyt-1-Ehlibeyt ve önemi

quasimodo

Profesör
Katılım
20 Aralık 2008
Mesajlar
1,929
Reaksiyon puanı
57
Puanları
0
s.a
ihvan
ehlibeyt konusunubayağı ihmal ettik elimizden geldiğince açığımızı kapatacağız ehlibeytle ilgili konular uzun olacaktır ama kıyamete değin tabi olacağımız bu mübarek nesli elimizden geldiğince anlatmaya gayret edeceğiz

ashabulyemin





Ehli Beyt ve önemi ...


Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerde yerini bulan Ehl-i Beyt konusu çok önemli olmasına rağmen ne yazık ki, bu gün bir çok Müslüman tarafından yeterince bilinmemektedir.

Ehl-i Beyt'in kelime anlamı, "ev halkı" demektir. Terim anlamı ise; "Peygamber Efendimizin ev halkı"dır. Ev halkının kimler olduğu hususunda alimler arasında görüş ayrılığı vardır.

Ehl-i Beyt dört lafızla tavsif edilirler: Al, Ehl-i Beyt , Zü'l-Kurba ve el-İ'treh.

Bu lafızların sözcük manası şöyledir:

Al: Al kelimesinin aslı ehl'dir. (H) harfi hemze harfine dönüştüğü için "al" olmuştur. Bu tabir salavati şerifede geçmektedir: "ALLAHumma salli ala MUHAMMED'in ve ala al'i MUHAMMED". Lügat manası: Aile, Akraba, Tabi demektir.

Ehl-i Beyt : Ev halkı. Ahzab suresi 33. ayette geçmektedir.

Zü'l-Kurba: Akraba olanlar. Enfal suresi 41. ayette geçmektedir.

el- İ'treh: Zürriyet. Bu tabir Efendimizin hadis-i şeriflerinde geçmektedir.




gul2.gif
gul2.gif
gul2.gif
gul2.gif
gul2.gif

Ehl-i Beyt'le ilgili Ayet-i Kerimeler:
Ehl-i Beyt ile ilgili belirgin olarak bayağı fazla âyet-i kerime bulunmaktadır. ( bunlardan bazıları )

1) ALLAHu teala Peygamber Efendimizin hanımlarına hitaben: "Evlerinizde oturun, eski cahiliye adetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekatı verin, ALLAH'a ve Rasulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! ALLAH sizden, (Rics'i) sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor". (Ahzab suresi: 33) "Evlerinizde okunan ALLAH'ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz ALLAH, her şeyin iç yüzünü bilendir ve her şeyden haberi olandır."(Ahzab suresi: 34) Meşhur müfessir ibnu Atiyye "rics"in manasını izah ederken şöyle demektedir: "Rics" günah, azab, necis ve murdar şeylerdir. ALLAH teala bunların tamamını Ehl-i Beyt 'ten gidermiştir.Bu hususta üç görüş vardır: Ehli Sünnet alimlerinin bir kısmına göre bu ayet-i kerimede kastedilen Ehl-i beyt yalnızca Peygamber Efendimizin eşleridir. Genellikle tefsirlere geçen ve Abdullah b. Abbas (ra)'a nisbet edilen bu görüşe dair rivayetlerin bir kısmı Abdullah b. Abbas (ra)'ın kölesi İkrime'den rivayet edilmektedir. Hz. Ali ve Ehl-i beyt'i sevmeyen ve onlara buğz eden bir kimse idi. Bu sebeple bu rivayetler kabul edilemez.

ALLAH Rasulünün zevceleri, evlatları, torunları olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ve damadı Hz. Ali, Ehl-i beyt'i teşkil ederler. Çünkü sadece Peygamber Efendimizin zevcelerini ilgilendiren kısım müennes yani dişilere hitab sigası ile olmuştur. Ehl-i beyt ile ilgili bölümde ise müzekker yani erkeklere ait siga ile hitab edilmiştir. Bir de ilk hitap "Ey Peygamber hanımları" diye başladığına göre, şayet yalnız onlar Ehl-i Beyt olsalardı, "Ey Ehl-i beyt" diye başlaması gerekirdi.

Bu Ayet-i kerimede kast edilenler Hz. Peygamberle beraber yalnızca Hz.Fatıma, Hz.Ali, Hz.Hasan ve Hz. Hüseyin'dir.

Her görüş sahibinin kendilerine göre delilleri bulunmaktadır.
Bu hususda ifrat ve tefrit açıkça görülmektedir, ancak en doğrusu orta görüştür.
Hz. Ali, Hz. Fatıma Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in Ehl-i beyt'ten oldukları hadis-i şeriflerle sabittir. Bu hadis-i şerifleri rivayet eden Sahabiler şunlardır:

Hz. Aişe, Ümmü Seleme, Ebu Said el-Hudri,Vesiletubnu'l-Aska', Enes b. Malik, Ömer b. Ebi Seleme.

Hz. Aişe diyor ki;''Bir sabah vakti Peygamber evden çıktı. Üzerinde keçi kılından dokunmuş nakışlı bir mırtı bulunuyordu. Hasan geldi, onu içine aldı, Hüseyin geldi, onu da içine aldı, daha sonra Fatıma geldi, onu da içine aldı, en son Ali geldi, onu da mırtısının içine alarak şu ayeti okudu: Ey Ehl-i Beyt! ALLAH sizden, (Rics'i) sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. (El-Ahzab suresi: 33)
Bu hadis-i şerifi Hz. Aişe'den başka Ümmü Seleme, Ebu Said el-Hudri, Vesiletubnu'l Aska', Enes b. Malik ve Ümmü Seleme'nin oğlu Ömer ibn Ebi Seleme rivayet etmektedirler.

İmam Tirmizi'nin es-Sünen kitabında (3806 numara ile) Ümmü Seleme'den rivayet ettiği hadis-i şerif de şöyledir: "Hz. Peygamber, Hasan, Hüseyin, Ali ve Fatıma'yı - kendisi de onlarla beraber olmak üzere - bir örtü ile örterek: "Ey ALLAHım, Ehl-i Beyt'im ve öz yakınlarım bunlardır , onlardan ricsi (murdarlığı) giderip onları tertemiz kıl". Ümmü Seleme: "Ben de onlarla beraber miyim ya Rasulullah" dedim. Buyurdular ki: "Sen hayır üzeresin.
İmam Tirmizi'nin es-Sünen kitabında (3130 numara ile) rivayet ettiği hadis-i şerif'de Enes b. Malik (ra) şöyle diyor : "Rasulullah sabah namazına çıkarken Altı ay Fatıma'nın kapısından geçerek onlara şöyle sesleniyordu: Ey Ehl-i Beyt namaza, Ey Ehl-i Beyt, ALLAH sizden murdarlığı giderip sizi tertemiz kılmak diler.
Şeddad Ebu Ammar diyor ki: Vesiletubnu'l Aska (ra)'nın yanına vardım. Yanında birileri vardı. Hz. Ali'yi konuşuyorlardı. Onlar kalkıp gidince bana dedi ki: Rasulullah'dan gördüğümü sana anlatayım mı? Evet dedim. Bir gün Hz. Fatıma'nın evine gidip Ali'yi sordum? Rasulullah'a gittiğini söyledi. Ben de oturup Ali'yi bekledim. Rasulullah geldiler, Ali, Hasan ve Hüseyin beraberindeydi. Her biri bir elini tutmuştu. Eve girince Ali'yi ve Fatıma'yı önünde oturttu. Hasan ve Hüseyin'i de dizlerine oturttu. Sonra üzerindeki örtüyü (veya abayı) onların üzerine örtüp şu ayet-i kerimeyi okudu: "Ey Ehl-i Beyt , hiç şüphesiz, ALLAH sizden murdarlığı giderip sizi tertemiz kılmak diler." Ve şöyle devam etti: "Ey ALLAHım! Ehl-i Beyt'im bunlardır .
2)Ehl-iBeyt'e Salat ve selam okumak:

"GerçektenALLAH ve melekleri, Peygamber'e salat ederler, ey iman edenler! Siz de onasalat edin ve tam teslimiyetle selam edin." (Ahzab suresi:56)

Ashab:"Ya RasulALLAH, Sana nasıl salat okuyalım?" diye sordular.Rasulullahbuyurdular ki: "Ey ALLAHım İbrahim'e salat ettiğin gibi MUHAMMED'e ve zürriyetine de salat kıl. (rahmet eyle) İbrahim'i mübarekkıldığın gibi MUHAMMED'i ve Zürriyetini de mübarek kıl. Muhakkaksen övülen ve yüceltilensin.

3) Şura Suresindeki “Meveddet ayeti”,

Şura suresi: 23 "İşte,ALLAH'ın, iman eden ve salih ameller işleyen kullarına müjdelediği sevab budur.(Ey Resulüm, tebliğde bulunmakta olduğun kimselere) de ki: Ben (bu tebliğimekarşılık) sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum. Kim biriyilik işlerse, onun sevabını fazlasıyla veririz. Muhakkak ki ALLAHĞafur'dur,(çok bağışlayan) şekurdur, (şükrün karşılığını verendir)."

Buayet-i kerimede ALLAH Rasulüne şunu söylemesini emrediyor: "
Size tebliğettiğim ‘Din'e karşılık herhangi bir ücret istemiyorum, ancak akrabalarımısevmenizi istiyorum.''

Abdullahibn Abbas'dan gelen bir rivayete göre; bu ayet-i kerime Medine'de nazilolmuştur.

Hz.Hüseyin'in oğlu Ali Zeynü'l-Abidin, Şam'a esir olarak getirildiğinde halkonu görsün diye bir merdivenin üzerine çıkartılmıştı. Şamlı bir adam ayağakalkıp:'' Fitnenin kökünü kesen ve sizi öldüren ALLAH'a hamd olsun'' deyince,Ali ona ‘Sen Kur'an'ı okudun mu?' diye sorar. O da ‘evet' der. ‘Hamim suresinide okudun mu?', ‘Ben Kur'an'ı okudum ama Hamim suresini okumadım' cevabıüzerine Ali der ki: "Bu din için akraba sevgisinden başka sizden hiç birücret istemiyorum" ayetini okumadın mı? O da: ‘O ayettekiler sizlermisiniz?' Ali : ‘Evet' der.


Aynımanayı Hz. Hasan'ın hutbesinde ifade ettiğini Ebu Bişr ed-Dulabiez-Zürriyet et-Tahire (114 numara ile) de ve el-Hakim en-Neysaburi el-Mustedrek(3/172) kitabında rivayet etmektedirler.

Abdullahibn Abbas'dan gelen bir rivayet de şöyledir: Bu Ayet-i Kerime nazil olduğundaPeygambere ‘sevgileri bize vacip olan akrabaların kimlerdir?' diyesorduklarında, buyurdular ki: ‘Bunlar Ali, Fatıma ve iki oğludur.


Aslındaakrabalarının kimler olduğu Enfal suresi 41. ayette beyan edilmiştir. Bu ayet-ikerime ile Ehl-i beyt'e hisse de verilmiştir.

4) HUMUS AYETİNDE

"Eğer ALLAH'a ve hak ile batılın ayrıldığı gün, iki ordunun birbiri ile karşılaştığı gün (Bedir savaşında) kulumuza indirdiğimize inanmışsanız, bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri ALLAH'a, Resulüne, onun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolcuya aittir. ALLAH her şeye hakkıyla kadirdir".
(Enfal suresi: 41)
"Ben sizi dört şeye emrediyorum: ALLAH'a iman etmeyi, namaz kılmayı, zekat vermeyi Ramazan ayında oruç tutmayı ve kazandığınızın humsunu (beşte birini) ALLAH'a vermeyi."
(Sahih-i Buhari. c.4. 9.44.)




İslam Tarihi'nden ve Hadis kitaplarından öğrendiğimize göre Peygamber Efendimiz Kureyş'e hiç bir zaman humustan hisse vermemiştir.

Şeyh MUHAMMED Emin eş-Şankiti Advaü'l-Beyan (2/361) adlı tefsirinde diyor ki: En kuvvetli delile göre bu ayette kast edilen akrabalar Haşim ve Muttalib oğullarıdır. İmam Şafii, Ahmed b. Hanbel, Ebu Sevr, Mücahid b. Cebr, Katade, İbn Cüreyc ve Müslim b. Halid bu görüştedirler.

Ashab'tan Zeyd b. Erkam, Ali b. Hüseyin, Ömer b. Abdü'l-Aziz, İmam Malik, Süfyan es-Sevri, Mücahid ve Evzai'ye göre ise bu ayette kast edilen yalnızca Haşim oğullarıdır.

ALLAH Teâla, kendine ve Peygamber&#8217;ine bir pay ayırdığı gibi yakınlara da bir pay ayırdı. İşte bu, Âl (Ehl-i Beyt) ve ümmet arasındaki farktır. Çünkü ALLAH Teâla, Âl'i (Ehl-i Beyt'i) bir mevkide karar kılmış, diğer insanları da ondan aşağıdaki bir mevkide. Kendisi için beğendiğini onlar için de beğenmiştir ve bu konuda onları seçkin kılmıştır. Kendisi ve onlar için beğendiği her fey, ganimet ve diğer şeylerde ilk önce kendisini, sonra Peygamber&#8217;i, daha sonra da Peygamber&#8217;in yakınlarını zikretmiştir. Nitekim (Humus ayetinde) şöyle buyurmuştur: "Bilin ki, ganimet olarak elde ettiğiniz şeylerin beşte biri mutlaka ALLAH'ın, Peygamber'in ve yakınlarınındır..." İşte bu ayet ALLAH'ın natık kitabında kıyamete kadar onlar için açık bir te'kid ve daimi bir emirdir. Öyle bir kitaptır ki , "Batıl, ona önünden de ardından da yaklaşamaz. (Çünkü O) Hüküm ve hikmet sahibi olan ve çok övülen (ALLAH) tarafından indirilmiştir."<A href="http://<A">
Ama ayetin ardında zikredilen yetim ve yoksullara gelince; (onların durumları yakınlardan farklıdır, çünkü) yetim baliğ olduğunda humus sahipleri sırasından çıkar ve onun için bir pay olmaz. Yoksul da zengin olduğunda ganimetlerden onun için bir pay olmaz; ganimeti almak da onun için caiz değildir. Ama yakınların payı kıyamete kadar, ister zengin olsunlar, ister fakir, onlar için sabittir. Çünkü ALLAH ve Resulü'nden daha zengin hiçbir kimse yoktur, bununla birlikte kendisi ve Resulü için ganimetten bir pay ayırmıştır. Kendisine ve Resulü'ne beğendiği şeyi Zilkurba (yakınlar) için de beğenmiştir. Böylece fey (savaş yapılmadan elde edilen mal) hakkında da kendisi ve Resulü için istediği şeyi Zilkurba için de istemiştir. Ganimette olduğu gibi ilk olarak kendi hakkını, sonra Peygamber&#8217;in hakkını ve daha sonra da Zilkurba'nın (Resulullah&#8217;ın yakınlarının) hakkını zikrederek Zilkurba'yı ALLAH ve Resulu'nün ismiyle birlikte ve onların peşinden zikretmiştir...
5) Mübahele Ayeti


"İsa (a.s.) ALLAH'ın kulu ve Resulü olduğuna dair sana ilim geldikten sonra onun hakkında seninle münakaşaya kalkışanlara de ki: " Geliniz, sizler ve bizler dahil olmak üzere, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, çağıralım sonra da hepimiz dua edelim ve ALLAH'ın lanetini yalancıların üzerine okuyalım."
(Al-i İmran suresi: 61)

Büyük müfessir İbn Cerir et-Taberi tefsirinde (3/300-301) Necran Hiristiyanları ile Hz. Peygamber arasında cereyan eden olayı isnad ile rivayet etmektedir. Peygamber Efendimiz Necran Hiristiyanlarını İslam'a davet eden bir mektup gönderdi. Onlar da din adamlarından oluşan bir hey'etle Medine'ye geldiler, Mescid-i Nebi'de ibadetlerini yapma hürriyeti kendilerine verildi ve Peygamber Efendimizle münakaşaya tutuştular. Bunun üzerine karşılıklı beddua etmeyi emreden ayet-i kerime nazil oldu. Peygamber Efendimiz Hz. Fatıma, Hz Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i alarak beddua için dışarı çıktı. Hıristiyan alimleri: Bu gerçekten peygamber ise bedduası kabul olunur ve biz helak oluruz diyerek korktular ve Peygamber Efendimizin önerilerini kabul ettiler.

Hadis alimlerinin hepsi, bu rivayeti nakletmiş ve kabul etmişlerdir. Sahih-i Müslim, Sahih-i Tirmizî ve diğer meşhur hadis yazarları da, onu kendi kitaplarında kaydetmişlerdir. Tarihçiler de, bu olayı onaylamışlardır. Mufessirler de, bu olayı hiçbir şüphe ve itiraz etmeden kendi tefsirlerinde anlatmışlardır. Bunlar arasında Taberî, Ebu'l-Fida, İbn-i Kesir, Suyutî ve diğerleri gibi hadis ve tarih alanında meşhur olan alimler de yer alırlar.


Bu ayet-i kerimede konumuzu ilgilendiren husus şudur: Ayette "Geliniz, sizler ve bizler dahil olmak üzere, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı" emri ilahisi üzerine efendimizin Ehl-i beytini alıp çıkmasıdır. Kimlerin Ehl-i beyt oldukları hiç bir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde bu ayetle açıkça belirtilmiştir.


Bu ayette dakik edebî incelikler de vardır ki, onlara da dikkat etmek gerekir. Mesela; ayet-i kerimede &#8220;çocuklarımız, kadınlarımız ve kendilerimiz&#8221; denilerek Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (a.s) Hz. Peygamber'e izafe edilmiştir.


Eğer bu olay pratikte gerçekleşmez ve Hz. Peygamber (s.a.a) amelî olarak isimlerini zikrettiğimiz o mukaddes zatlarla mübaheleye çıkmasaydı, bu sözlerle başka şahısların akla gelmesi mümkündü. Mesela; &#8220;kadınlarımız&#8221; kelimesiyle Hz. Fatıma (a.s) ve Peygamber (s.a.a)'in diğer kızları ve &#8220;kendilerimiz&#8221; kelimesiyle de yalnızca Peygamber (s.a.a)&#8217;in kendisi anlaşılabilirdi. Ancak Peygamber-i Ekrem&#8217;in başkalarını değil de bu dört şahsiyeti mübahele için kendisiyle götürmesi, bize şunu bildirmektedir: Bu ümmetin kadınlarının en seçkini ve onların örneği, Hz. Fatıma (a.s)&#8217;dır ve ümmetin evlatlarının en seçkini, Hz. Hasan (a.s) ile Hz. Hüseyin (a.s)'dir ve Kur&#8217;an-ı Kerim onları Peygamber&#8217;in evlatları olarak kabul etmiştir. &#8220;Kendilerimiz&#8221; kelimesiyle de Kur&#8217;an-ı Kerim, Hz. Ali'yi Peygamber'in kendi canı sayılacak bir makama sahip olduğunu açıklamıştır...
Ehl-i Beyt'in faziletini bildiren Hadis-i Şerifler:

İmam Müslim (4425 numara ) ve İmam Tirmizi'(3818 - 3720 numara )'nin Zeyd b. Erkam ve Cabir b.Abdullah'dan rivayet ettikleri Hadis-i Şerif'de Resulullah Mekke ve Medinearasındaki Humm denilen suyun başında bize hitab ederek şöyle buyurdu: "Sizeiki ağırlık terk ediyorum, onlara yapıştığınız takdirde dalalete (sapıklığa)düşmezsiniz. Birisi ALLAH'ın kitabı, diğeri de Ehl-i beytimdir".

Bu Hadis-i Şerifi rivayet edenSahabiler şunlardır:

Zeyd b. Erkam, Cabir b. Abdillah,Huzeyfe't ubnu Useyd, Huzeyme't ubnu Sabit, Zeyd b. Sabit, Sehl b. Sa'd,Dumayra, A'mir b. Leyla, Abdurrahman b. Avf, Abdullah b. Abbas, Abdullah b.Ömer, Adiyy b. Hatim, Ukba b. A'mir, Ali b. Ebi Talib, Ebu Zerr el-Ğifari, Ebu Rafi', Ebu Şureyh el-Huzai , Ebu Kudame el-Ensari, Ebu Hureyre,Ebu Said el-Hudri, Ebü'l-Heysem b. Et-Teyhan , Ebu't-Tufeyl A'mir b. Vasilah ,Ümmü Seleme , Ümmü hani.

Rivayetlerden anlaşılmaktadır ki,Peygamber bu hakikati defalarca bir çok yerde ashabına tebliğ etmişlerdir. VedaHaccı'nda, Mekke ile Medine arasında Humm denilen suyun başında.

Ehl-i Beyt'e yapışmanın, onlaratutunmanın manası gayet açıktır. O asrın Müslümanları, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömerve Hz. Osman'ın hilafetinin ilk altı senesinde olduğu gibi Hz. Ali'nin etrafında toplanıp, ona itaat etseylerdi, ümmet ayrılığa düşmez ve dalalete gitmezdi. Ama Rasul-i Ekremi dinlemedikleri için ayrılığa, tefrikaya vedalalete düştüler. Tabii şu hususu da belirtmek gerekir.
Ehl-i beyt'in başına gelenler muhakkakki ahiretleri için hayırlı olmuştur. Cennet'de mükafatlarını alacaklardır.

Bediüzzaman Said-i Nursi'ye göre İmam Ali'nin hilafetinin gecikmesindeki hikmeti ilahi şudur; O zaman zuhureden, ihtilaf, tefrika ve fitnenin altından ancak her yönü ile dahi olan Hz. Ali'den başkası kalkamazdı. Tabii o fitneyi ve tefrikayı göğüslemek onun ve evladının hayatına mal olmuştur. Başka birisi olsaydı muhtemelen İslam tamamenyok olabilirdi.


Sevgili Peygamberimiz (a.s.v.) VedaHaccı&#8217;ndan Medine&#8217;ye dönerken &#8220;Gadir-i Humm&#8221; denen su başında Hz.Ali&#8217;yiyanına alarak şunları buyurdu:
Hicret&#8217;in Onuncu yılında Hz.Rasûl-iEkrem (s.a.v.) artık Risaleti&#8217;nin adetâ bir özeti ve tamamlayıcı olgusuolarak tarihlerde Veda Hacc&#8217;ı diye bilinen haccı yerine getirdi. Komşukabilelerdeki Müslümanların da kendisine katılmalarını emretti veMekke&#8217;de 100 binin üzerinde insan toplandı; bir kişiyle başlayan İslâmdavası 23 yıl gibi kısa bir zaman içerisinde 100 binden fazla kişiyiHacc&#8217;da toplayabilecek hale gelmişti.

VedaHacc&#8217;ında &#8216;Veda Hutbesi&#8217; diye bilinen ve genel bir &#8216;tebliğ&#8217;niteliğindeki hutbesini okuyup Hacc&#8217;ını da tamamladıktan sonraMedine&#8217;ye doğru yola koyuldu.yolda Gadir-i humm denilen bir su başınageldiğinde kafile durdu ve Rasûl-i Ekrem öğle vakti bir ağacın altınakurulan kürsüye çıkarak Hz.Ali&#8217;yi de yanına alıp şunları söyledi:

&#8220;EyMüslümanlar! Ben ancak bir insanım! Rabbimin elçisi gelip de ona icabetetmem yakındır. Ben size iki kıymetli ve ağır şey bırakıyorum. Onlarbirbirinden ayrılamaz. Eğer bunlara uyarsanız yolunuzu sapıtmazsınız.Bu iki kıymetli şeyden biri içinde Nur ve doğru yol bulunan ALLAH&#8217;ınKitabı&#8217;dır ki O&#8217;nun gökten yere sarkıtılmış ipidir. Ona tutulan doğruyolu bulur Ondan ayrılan sapar. Diğeri de Ehl-i Beyt&#8217;i Itret&#8217;imdir.Ehl-i Beyt&#8217;im hakkında sizi uyarırım; Ehl-i Beyt&#8217;im hakkında siziuyarırım; Ehl-i Beyt&#8217;im hakkında sizi uyarırım. (1)

&#8220;
EyMüslümanlar! Ben bütün Mü&#8217;minlere öz canlarından daha evlâ değil miyim?Öyleyse ben kimin Mevlâsıysam Ali de onun mevlâsıdır. Ya Rabb! Onu Velîedinenlerin Velisi ol düşmanlarına da düşman ol!&#8221; (2)KAYNAK ;

1- Sahih-i Müslim 2: 325; Tirmizi H. No: 4036 4038; İ.Hanbel Müsned 5: 182 189 3: 26.

2-İ. Hanbel Müsned 4: 281 Buhari Tarih 1: 375 İ. Mace Sünen H.No:116 Beyan Yayınları&#8217;ndan Hz. Ali&#8217;nin yazarı Mustafa Yağmurlu derki: &#8220;Sayıları 100&#8217;ü aşan muhaddis müfessir ve tarihçi bu Hadis&#8217;itevatüren rivayet etmişlerdir



Resulullah (s.a.a), hacı kafilesi ile vedahaccından dönerken, Gadir-i Hum denen yere vardığında halka hitabenşöyle buyurdular:
(Men kuntu Mevlâh, fehâze Aliyyun Mevlâh. Allâhummâ vâli men vâlâh, ve âdi men âdâh, vensur men nasarah, vehzul men hazeleh)

Meali: "Ben kimin Mevlası
ysam,Ali de onun Mevlasıdır; ALLAH'ım, ona dost olanın dostu ve ona düşmanolanın düşmanı ol,(9) ona yardım edene yardım et ve onu (yardımınıesirgeyerek) yalnız bırakanı yalnız bırak."

Kaynak:

1) İbn-i Asakir eş-Şafii'nin "Tarih-i Dimaşk" c.2, s.13, Hadis No: 508, 513, 514, 515, 523, 544' Beyrut 1. Bas.
2) el-Heysemi'nin "Mecma'üz-Zevaid" c.9, s.105
3) eş-Şehrestani'nin "el-Milel ven-Nihel" c.1, s.163
4) İbn-i Ebil Hadit'in "Şerh-u Nehc'ül-Belağa" c.1, s.209, 289, 1.Bas.Mısır
5) el-Belazuri'nin "Ensab'ul-Eşraf" c.2, s.112
6) ez-Zerendi el-Hanefi'nin "Nazmu Dürer'us-Simtayn" s.112
7) Menakıb-ı Harezmi el-Hanefi s.80, 94, 130
8) el-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabi'ul-Mevedde" s.249
9) el-Müttaki el-Hindi'nin "Muntahab'ul-Kenzl" c.5, s.32 ve "Kenz'ul-Ummal" c.6, s.403 1. Bas.
10) el-Haskani'nin "Şevahid'üt-Tenzil" c.1, s.157, Hadis No: 211
11) el-Künci eş-Şafii'nin "Kifayet'üt-Talib" s.63, Haydariye bas.
12) İbn-i Sabban eş-Şafii'nin "İs'af'ür-Rağibin" s.151 (Nur'ul-Absar hamişinde bas.)


KAYNAK 2

Müsned, 4:367
İbni Mace, Mukaddime: 15; Tirmizi, Menakı
b, 20, Müsned, 4:368
Nevevi, Tehzibül Esma vel Lugat, c. 2 s.196
Vehbe ez-Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, c.8 s.405
İbni sad, Tabakat, c. 5 s. 320;
İnsanül Uyun, c.3 s.340
Müsned, c.1 s.309
Fahreddin Razi, Tefsirül Kebir, c.9 s.155-158



http://www.bilgininefendisi.net/forum/index.php/topic,50469.0.html
 
Üst