- Katılım
- 29 Haziran 2007
- Mesajlar
- 64,455
- Reaksiyon puanı
- 530
- Puanları
- 0
Soru: Düşünce ve hayalimizden geçenlerden sorumlu muyuz?
Cevap: Değerli kardeşimiz;
Hayalden geçen kötü şeylerden dolayı günah işlemiş olmayız. Ancak isteyerek düşünülen bu düşünceler hem hayal nimetini yanlış yerde kullanmamıza hem de başka yanlışlara düşmemize neden olabilir düşüncesiyle dikkatli olmak gerektiğini düşünüyoruz. En azından zaman ve hayal israfı vardır.
Bunları isteyerek yapmak bizi başka kötülüklere yönlendirebilir ya da ruh halimize zarar verebilir. Ayrıca bilerek ve isteyerek kötü düşüncelerle hayalimizi doldurmak, hayal nimetini yanlış yerde kullanmak anlamına gelecektir.
Elimizde olmadan aklımıza ve hayalimize gelen görüntülerden sorumlu değiliz. Sorumluluk ancak iradî fiiller içindir. Yani insan kendi isteğiyle, kendi iradesiyle bir iş yaptığında o işin getireceği sorumluluğu da yüklenmiş olur. Ancak, akla gelen kötü şeylerde kişinin iradesi söz konusu değildir. Yani, siz kendi iradenizle kötü şeyler düşünmeye karar vermiş ve bunu icra etmiş değilsiniz. Dolayısıyla bu konuda bir sorumluluk da taşımazsınız. Bunları şeytanın bir vesvesesi bilip üzerinde fazla durmamak gerekir.
Zira şeytan kalbin yanında bulunan ve lümme-i şeytaniye adı verilen bir yerden, insanın kalbine kötü şeyler söyleyebiliyor. Bu söylenen söz ve düşüncelerin kalbin malı olmadığına delil, kalbin ondan telaş göstermesidir. Mesela; bir insan kirli bir dürbünden gökyüzünün güzelliğini seyretse, bu dürbünün kiri ne seyredene nede seyredilene bulaşır. Öyleyse bu gibi söz ve düşünceler de şeytanın fiili olduğundan, bize hiçbir zarar vermez. Asıl zarar, onunla lüzumsuz uğraşıp def etmeye çalışmak veya zararlı olduğunu zannedip korkuya kapılmaktır.
Ebu Hüreyre (radiyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah Teâla, ümmetim, içinden geçen fena şeylerle amel etmedikçe veya onu konuşmadıkça o şey yüzünden ümmetimi hesâba çekmeyecektir."
[Buhârî, Eyman Ve'n-Nüzûr 15, Itk 6, Talak 11; Müslim, İmân 201, (127); Ebû Dâvud, Talak 15, (2209); Nesâî, Talâk 22 (6, 156); Tirmizî, Talak 8, (1183); İbnu Mâce, Talâk 14, (2540)].
Sorularla İslamiyet
Cevap: Değerli kardeşimiz;
Hayalden geçen kötü şeylerden dolayı günah işlemiş olmayız. Ancak isteyerek düşünülen bu düşünceler hem hayal nimetini yanlış yerde kullanmamıza hem de başka yanlışlara düşmemize neden olabilir düşüncesiyle dikkatli olmak gerektiğini düşünüyoruz. En azından zaman ve hayal israfı vardır.
Bunları isteyerek yapmak bizi başka kötülüklere yönlendirebilir ya da ruh halimize zarar verebilir. Ayrıca bilerek ve isteyerek kötü düşüncelerle hayalimizi doldurmak, hayal nimetini yanlış yerde kullanmak anlamına gelecektir.
Elimizde olmadan aklımıza ve hayalimize gelen görüntülerden sorumlu değiliz. Sorumluluk ancak iradî fiiller içindir. Yani insan kendi isteğiyle, kendi iradesiyle bir iş yaptığında o işin getireceği sorumluluğu da yüklenmiş olur. Ancak, akla gelen kötü şeylerde kişinin iradesi söz konusu değildir. Yani, siz kendi iradenizle kötü şeyler düşünmeye karar vermiş ve bunu icra etmiş değilsiniz. Dolayısıyla bu konuda bir sorumluluk da taşımazsınız. Bunları şeytanın bir vesvesesi bilip üzerinde fazla durmamak gerekir.
Zira şeytan kalbin yanında bulunan ve lümme-i şeytaniye adı verilen bir yerden, insanın kalbine kötü şeyler söyleyebiliyor. Bu söylenen söz ve düşüncelerin kalbin malı olmadığına delil, kalbin ondan telaş göstermesidir. Mesela; bir insan kirli bir dürbünden gökyüzünün güzelliğini seyretse, bu dürbünün kiri ne seyredene nede seyredilene bulaşır. Öyleyse bu gibi söz ve düşünceler de şeytanın fiili olduğundan, bize hiçbir zarar vermez. Asıl zarar, onunla lüzumsuz uğraşıp def etmeye çalışmak veya zararlı olduğunu zannedip korkuya kapılmaktır.
Ebu Hüreyre (radiyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah Teâla, ümmetim, içinden geçen fena şeylerle amel etmedikçe veya onu konuşmadıkça o şey yüzünden ümmetimi hesâba çekmeyecektir."
[Buhârî, Eyman Ve'n-Nüzûr 15, Itk 6, Talak 11; Müslim, İmân 201, (127); Ebû Dâvud, Talak 15, (2209); Nesâî, Talâk 22 (6, 156); Tirmizî, Talak 8, (1183); İbnu Mâce, Talâk 14, (2540)].
Sorularla İslamiyet