Dünyada 2009'un en güçlü 50 ismi!

amesfa

Dekan
Emektar
Müdavim
Katılım
10 Eylül 2007
Mesajlar
9,863
Reaksiyon puanı
153
Puanları
243
Dünyada 2009'un en güçlü 50 ismi!

Politikacılar, askerler, iş dünyasının devleri, din adamları. Dünyanın en güçlü 50 insanını Newsweek araştırdı.

Obama, 2000 yılı seçimlerinden sonra bir gün, büyük bir şirketin yöneticisini Manhattan’ın merkezine bakan, muhteşem manzaralı büyük ofisinde ziyaret etti.



İşadamı, Gore’un ateşli bir taraftarıydı ve eski başkan yardımcısı bir süre önce ondan, yeni kurulacak bir televizyon şirketine yatırım yapma fikrini dikkate almasını istemişti. “Çok tuhaftı” dedi şirket yöneticisi Obama’ya. “Eski bir başkan yardımcısı, yani sadece birkaç ay önce dünyanın en güçlü adamı olmanın kıyısına gelmiş bir adam, burada karşımdaydı.

Seçim kampanyası sırasında, telefonlarına saat kaç olursa olsun yanıt verebilir, buluşmak istediğinde günlük programımı değiştirebilirdim. Ama seçimden sonra aniden, kapıdan girdiğinde toplantının bir angarya olduğunu hissetmekten kendimi alamadım. Bunu itiraf etmekten nefret ediyorum çünkü adamı gerçekten seviyorum.

Ama o bir noktada artık eski Al Gore, yani eski başkan yardımcısı değildi. Her gün gelip benden para isteyen yüzlerce adamdan biriydi sadece. Bu olay, sizin gibi adamların ne kadar da sarp bir kayalık üzerinde durduğunu fark etmemi sağladı.” Obama bu anekdotu “The Audacity of Hope” (Umudun Cesareti) adlı kitabında “sarp bir kayalık, uçurumdan düşüş” notuyla aktarı-yor. Gore’un durumunda bu, kayalıklardan yukarıya, bir Nobel Barış Ödülü’ne ve küresel bir üne tekrar tırmanmak anlamına geliyor.

Dünyanın en güçlü adamı olduğu ileri sürülebilecek olan Obama gücün elinden kayıp gidebilecek bir şey olduğunu biliyor. Bu, bir mağara adamının bir başka mağara adamına ilk taşı savurmasından beri böyle. İnsanlar, erki her ikisi de aşırı olan iki ayrı şekilde tasavvur etmeye meyillidir. Birincisi putlaştırıcı ve taktikseldir (Ofiste nasıl yükselirsiniz, nasıl dost kazanır ve insanları etkileyebilirsiniz). Diğeri ise destansı ve şekilsizdir (Bunlarsa kimsenin özellikle de sizin kontrolünüzün altında olmayan şeylerdir, yani piyasalar ile küresel olay ve kuvvetlerin akıbetidir).

Güç hem bunlardan ibarettir hem de daha fazlasıdır. Özünde en iyi şekilde komuta ve kontrol terimleriyle tanımlanabilir. Başkalarının istediğinizi yapmasını sağlama (komuta işlevi) ya da çevrenizi yeniden düzenleme (kontrol işlevi) yeteneğidir.

Gücü derinlemesine ve belirli bir biçimde tahlil etmek yani insanların ona nasıl ulaştığına ve onu nasıl kullandığına bakmak sadece keyif verici değildir (kaldı ki Homeros ve Shakespeare öyle olduğunu söylüyor); aynı zamanda aydınlatıcıdır da. Gücün nasıl toplandığı ve dağıtıldığını anlamak muhtemelen çevremizi ve genel anlamda da çevremizdeki dünyayı nasıl değiştireceğimizi öğrenmemizi sağlar.

Obama çağının şafağında, her tarafta kol gezen abartının bu son kırıntılarını mazur görün. Yine de bu sezonun ilk gösteriminde, somut bir umut var. Güç tartışmaları, demokratik hassasiyetlere karşı bir hakaret olabileceği için ortanın solundaki pek çok Amerikalı’yı bir parça rahatsız ediyor. Bu tür konuşmalar ortanın sağındaki çoğu Amerikalı’nın da huzurunu kaçırıyor. Çünkü tartışma son yıllarda muhafazakârların çeşitli söylemlerinde karalamayı tercih ettiği ‘yönetici elit’ düşüncelerine yöneliyor.

Başta Eflatun (Platon) olmak üzere filozoflar, gücü tanımlamaya gayret etti. Bunu yaparken de tanımı, yaptıklarımızı biçimlendiren diğer dürtülerden ayırmaya çalıştılar.

21. yüzyılın ilk on yılının son dilimindeyiz. 2009, güç ve güç sahibinin doğası hakkında düşünüp taşınmak için iyi bir zaman. Çünkü dünyanın düzeni pek çok açıdan yeniden oluşuyor. Genel anlamda bu yeniden oluşum, meslektaşım Fareed Zakaria’nın “ötekilerin yükselişi” olarak adlandırdığı şekilde, özellikle de küresel durgunlukla birlikte Hindistan, Çin ve Brezilya gibi güçlerin ortaya çıkışı anlamına geliyor. Mali çöküşün kültürel, siyasi ve ekonomik sonuçları daha fazla abartılamaz. Dizginlerini koparmış piyasalara düşüncesizce sunulan güven buhar oldu. Bu kaygının, işler iyi gitmeye başladığında geçecek kısa süreli bir endişeden daha fazlası olduğu görülüyor.

Wall Street devlerinin mirası Washington, Pekin ve Brüksel’deki bürokratları yükselişe geçirdi. İktidardayken yapacaklarıyla gelecek yıllarda hepimizi bilhassa etkileyecek bir politikacı var: O da, Kasım ayındaki zaferi ve Başkan Bush’un fiilen ortadan kaybolmasıyla birlikte Amerika’da güvenin yeniden tesisine yol açan müstakbel ABD başkanı. Geçenlerde Avrupalı üst düzey bir diplomat bana şaşkınlıkla Amerikalılar’ın hızla ve kolaylıkla gidişatı değiştirme yeteneğinden bahsediyordu.

Bush’tan Obama’ya, yani Amerika’nın en asil ailelerinden birinin evladından Kansaslı genç bir kız ile oğlunu bir kez görebilmek için dava açmış Kenyalı bir akademisyenin kısa süren evliliklerinden doğmuş bir çocuğa geçiş, gerçekten hayret verici.

Takip eden sayfalarda Newsweek’in hazırladığı sübjektif bir liste bulacaksınız. Bu keyfi liste, Obama’nın başkanlık görevini yürüteceği yıllarda ön plana çıkacak en güçlü insanları sıralıyor. Ama seçilen isimler üzerine çok düşünüldü ve inanıyoruz ki her biri küresel halının ayrı bir düğümünü temsil ediyor. Bazı seçimler şaşırtıcıyken bazıları değil.

Belki de en önemlisi, listedekilerden her biri yukarıda tanımladığımız güç ölçütlerini karşılıyor. Onlar diğer insanları kendi iradeleri doğrultusunda şekillendirmekle meşgul olan veya gerçekleri kafalarına uygun buldukları şekilde yeniden düzenleyen erkek veya kadınlar. Komuta onlarda veya kontrol arayışındalar. Doğal olarak çakışmalar çok. Çünkü kişilerin birçok özelliği birbirine benziyor (Kötü olanın da bize etki edebileceği kabulüyle Usame bin Ladin gibi kınanması gerekenler de var listede).

Bu işe tümüyle bir Amerikalılar listesi oluşturmak ya da servet, toplumsal sınıf veya eğitim referansları temelinde bir elit zümre betimlemesi yapmak için girişmedik. Bu sayıda yer alan kişiler küresel çapta isimler ve hak ettikleri için seçildiler. Şu bir gerçek ki buradaki isimlerin pek çoğu hali vakti yerinde, zengin muhitlerde yaşayan ve ünlü okullara gitmiş kişiler. Ancak pek çoğu hayata belirsizlikler içinde başlamış (örneğin ABD’nin 44’üncü Başkanı’na bir bakın) veya kararlılık ve talihin bileşimiyle ün kazanmış kişiler. Bu ülkenin vaatleri arasında çok çalışanların başarılı olma fırsatı yakalayacağı da bulunuyor. Bu vaat, bütün insanların eşit yaratıldığı önermesi ile birlikte ulusun tam da kalbinde yer alıyor.

Latince’de erk için kullanılan sözcük “imperium”, çoğunlukla devleti çağrıştırır. Bizse erki siyasi kavramlarla, yani kamusal alanda birimizin diğeriyle ilişkisi açısından düşünmeye meyilliyiz. Aile içi güç dinamikleri genelde özel alanla sınırlıdır (tabii bu aileler, Kennedyler, Bushlar ya da Clintonlar gibi önemli siyasi roller oynamıyorsa). Kabaca söylersek, Amerika’da 18. yüzyılın devrim yıllarında toprak sahibi elitlerin tekelinde olan siyasi güç, 19. yüzyıldaki Jackson Dönemi’nde bütün beyaz erkeklerin oy kullanma hakkı kazanmasıyla seçkin sınıfın ötesine taşındı. 20. yüzyıldaysa kadınlar ve nihayet Afro-Amerikalılar bu akıma dahil oldu.

Bugün, 21. yüzyılda dünya bir kez daha alt üst oluyor. Ülkedeki siyasi enerji şimdiye kadar olmadığı kadar genç ve çeşitli bir grup tarafından kullanılıyor. Bu, yaşadığımız milenyumun bu şekilde geçeceği anlamına gelmeyebilir ama şunu ifade ediyor: Erkin yüzü değişiyor.

Güç aşkına güce tapınma kişiyi hem zayıflatıyor hem de kafa karıştırıyor. Batı’nın temel yaratılış miti de zaten bu anlayışın etrafında dönüyor. Eski Ahit’te, Şeytan, Adem ve Havva’yı yasak ağacın meyvesinin onları da tanrılaştıracağını söyleyerek Tanrı’ya karşı gelmeleri için kandırır.

Bir anlamda, onları günahsızken olduklarından daha güçlü yapma sözü verir.
Bu açgözlülükten günah gibi değil de Friedrich Nietzsche’nin 19. yüzyılda formüle ettiği şekliyle güç istemi olarak bahsetmek daha moda.

Başlıca kaygı olarak nihai amaca ulaşmak için iyilikten ziyade gücü yücelten Nietzsche “Kanaatimce her insan tüm mekânın efendisi olmaya ve kudretini (güç istemini) yaymaya çabalar, yayılmasını engelleyenlere de saldırır” diye yazmıştı. “Ama aynı doğrultuda çaba sarf eden kişilerle sürekli karşılaşır; sonuçta yeterince benzer olanlarla bir uzlaşmaya (birliğe) varır; böylelikle bunlar güç için bir ittifak kurar ve süreç devam eder.” Buna verilebilecek ahlâki cevap sevgi ve özgürlük gibi bazı şeylerin güçten daha önemli olduğudur. Bu erdemlerin emniyeti için güç kullanılması, gerçekliğin kaçınılmaz bir unsurudur. Fakat yine de hakimiyet kurmak ve zaptetmek için gerçekleştirilen güç arayışıyla, erkin Winston Churchill’in “geniş ve aydınlık yaylalar”ına yolculuğu mümkün kılmada kullanılması arasında bir fark var.

Bununla beraber, kasvetli Germanik görüş modern yaşamın her yanına yayıldı. Kitlesel medya çağında endüstrileşmiş devletin başındakilere yönelik kızgınlık, “Power Elite”i (Güç Eliti) 1956’da yayımlayan C. Wright Mills’in çalışmasında net bir şekilde görülüyor. Mills’in bakış açısı çok da umutsuz olmayanlardan: “Sıradan insanların güçleri, yaşadıkları dünyanın gündelik hayhuyuyla sınırlıdır; yine de iş, aile ve muhit çemberlerinde bile hem anlayamadıkları hem de hükmedemedikleri kuvvetler tarafından yönetilirler. Ama bu anlamda tüm insanlar sıradan değildir.

Bilgi ve gücün araçları merkezileştikçe, bazıları Amerikan toplumunda tabiri caizse diğerlerine yüksekten bakabilecekleri pozisyonlara yerleşir ve kararları sıradan erkek ve kadınların gündelik yaşamlarını etkiler.” Sarah Palin muhtemelen Mills’le hemfikir olacaktır; özellikle de yüksekten bakma konusunda.

Bununla beraber Amerika’da ve diğer her yerde güç, Mills’in argümanını çetrefilleştirecek istikamette bir değişimden geçiyor. Evet, hâlâ kültürel aracılar var ve evet başkanlar, kanun koyucular, yöneticiler hâlâ görünür biçimde nüfuz sahibi. Yine de, teknolojinin, ta Atina demokrasisinden beri bize daha demokratik bir siyaset değilse de demokratik bir kültür sağlayıp sağlamadığı tartışmalı. Erkin toplanmasına ve kullanılmasına internetin ne şekilde etki ettiğini daha yeni yeni anlamaya başlıyoruz.

Bahtın kararsızlıkları hakkında çok şey bilen Al Gore’un iyi anlayabileceği bir konu bu. Gore’un düşüncesine göre şu anda gücün tarihinde çok önemli bir dönüm noktasındayız. 15. yüzyılın ortalarında Avrupa’ya matbaanın gelmesine benzer bir an yaşıyoruz. Gore’a bakılırsa, basılı bilginin yaygınlaşması demokrasinin yükselişine can verdi, ta ki televizyon ana siyasi vasıta olarak basılı medyanın yerini alana kadar. Şimdiyse internet, tıpkı Gutenberg’in yaptığı gibi, bilgiye giden yoldaki engelleri azalttı ve söyleyecek sözü olan herkese imkân sağladı. İnternet sadece bir kaynak değil, aynı zamanda ulusun ve aklın ışığında tartabileceğimiz olgularla kuşanmış dünyanın yaşantısına katılabileceğimiz bir sahne. “Bilgi şimdi bir kez daha güçle bağlantılı” diyor Gore. Üstelik bu, her birimizin bunun gibi bir listeye dahil olduğu anlamına gelen bir güç.

2009’un küresel güç oyunundaki diğer yeni faktör Obama’nın kendisi. İyi eğitimli, teknolojik açıdan donanımlı, siyaseten dirayetli ve Beyaz Saray’a, zor bir zamanda ama yüksek beklentilerle geliyor. Başaracak veya kaybedecek ama her iki durumda da arada çok bir fark olmayacak. Makyavel yeni bir düzen getirmek konusunda “Yürütmesi daha zor, başarı şansı daha düşük ya da uğraşması daha tehlikeli başka bir şey olmadığını” yazmıştı. Immanuel Kant’a inanacak olursak, Obama’nın serinkanlı entelektüelliği bile riskli: “Kralların felsefe yapması ya da filozofların kral olması ne beklenen ne de istenen bir şeydir. Çünkü erke sahip olmak aklın özgür muhakemesini eninde sonunda çürütür.” Böylesi Eflatun için çok fazla.

Karakteristik olarak, Obama Kant’ın formülasyonunu yanlış bir seçim olarak reddedecektir, ona göre kişi felsefeden faydalanarak hükmeden bir kral olabilir. Peki Obama’nın güç felsefesi tam olarak ne söylüyor? Dünyaya dair trajik bir görüşü var mesela: İlerleme tamam ama mükemmeliyet imkânsız. Öyle görünüyor ki, Obama siyasetin sınırlarını ve gücün fani doğasını kavramış bir şekilde göreve geliyor.

Gore’un eski destekçisi hakkında anlattığı hikâyenin de ima ettiği gibi, o bu tip konuları öğrenmeyi bilen biri.

İktidardan düşüşü anlatan konuşmanın hikâyesi Gore’un başına gelenler hakkında, yani bir zamanlar onur sayılanın şimdi nasıl “angarya”ya dönüştüğü konusunda Obama’nın kendi düşüncelerini de içeriyor. Şöyle yazıyordu Obama: “Orada öylece otururken… Kötü bir durumdan en iyi sonucu çıkarmaya çabalarken, şimdi içinde bulunduğu şartların ne denli gülünç olduğunu düşünmüştür. Örneğin bir ömür boyu çalıştıktan sonra, yanlış basılan bir oy pusulası yüzünden (Demokrat Parti adayı Al Gore’un George W. Bush’a kaybettiği 7 Kasım 2000 ABD başkanlık seçimlerinde, Palm Beach, Florida’da çoğunluk Demokrat Partili olan bölge halkı, oy pusulasının yanıltıcı tasarımından dolayı yüzlerce kişinin Gore yerine yanlışlıkla Reform Partisi adayı Pat Buchanan’a oy verdiğini savunmuştu) her şeyi kaybettiğini düşünmüştür.

Oysa şimdi suratında küçümseyen bir gülümsemeyle karşısında oturan arkadaşı hiç de zarar görmeden her yıl ikinci gelebilir, üstelik başarılı da sayılabilir ve gücünü tatbik etmeye devam edebilir. Adil değil belki ama adil olmaması eski başkan yardımcısı hakkındaki gerçekleri değiştirmeyecek.” Bir gerçek de şu: Obama’nın da gücü bir gün sönüp gidecek. Tıpkı listemizde bulunan diğerlerininki gibi. Bu süre zarfında bu güçle ne yapacakları, hikâyelerinin ileride nasıl anlatılacağını belirleyecek.

Eflatun

Ondan beri filozoflar gerçeği istediğiniz gibi eğip bükme yeteneği olan erki tanımlamak için uğraştı.

Makyavel

“Yürütmesi en zor, başarı şansı en düşük ya da uğraşması en tehlikeli şey yeni bir düzen başlatmaktır.”

Küresel Seçkinler

Politikacılar, askerler, iş dünyasının devleri, din adamları… İşte dünyanın en güçlü 50 insanı!

1-Barack Obama, ABD’nin yeni Başkanı

ABD’nin yeni başkanı kapitalizmi kurtarıp kurtaramayacağı üzerinden
değerlendirilecek.

2-Hu Jintao, Çin Halk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı

Dünyanın en hızlı gelişmiş ekonomisinin çarklarını döndüren adam.

3-Nicolas Sarkozy, Fransa Cumhurbaşkanı

Elysee Sarayı yeniden Avrupa'nın en önemli adresine dönüştü.

4-Ben Bernanke, ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı

5-Jean-Claude Trichet Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı

6-Masaaki Shirakawa, Japonya Merkez Bankası Başkanı

Gelecek yıl bu üç üst makam ve bu makamın üç büyüğü küresel ekonominin
kaderini belirleyebilir.

7-Gordon Brown, İngiltere Başbakanı

O kötü giden süreçten kârlı çıktı. Haziran 2007’de görevi devraldıktan hemen sonra Britanya’da savaş sonrasında görülmemiş bir popülariteye ulaştı.

8-Angela Merkel, Almanya Başbakanı

Dünyanın dördüncü büyük ekonomisinin lideri olan bu kadın, krizde pek az meslektaşının elinde bulundurabildiği kaynaklara sahip.

9-Vladimir Putin, Rusya Başbakanı

Siyasi muhalefeti ezmesi ve medyayı baskı altına almasıyla, o hâlâ görevde.
Üstelik muhtemelen 2012’de yeniden Devlet Başkanlığı görevini Medvedev’den devralacak.

10-Abdullah Bin Abdülaziz Al-Saud, Suudi Arabistan Kralı

Petrol kelimenin tam anlamıyla iktidardır ve onun üzerinde hiç kimse
Suudi Kralı’ndan daha büyük bir etkiye sahip değildir.

11-Ayetullah Ali Hamaney, İran’ın dini lideri

Batılı politika belirleyiciler, Hamaney’in unvanını dikkatlice zihinlerinde tutmalı: Yüce Lider.

12-Kim Jong Il, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (Kuzey Kore) lideri

Sevgili lider bir inme sonucu kötürüm kalabilir. Ama bundan bile daha kaygı
verici olan, üstünde oturduğu bir avuç nükleer başlık.

13-Hillary Clinton, ABD New York Senatörü

ABD’nin müstakbel Dışişleri Bakanı

14-Bill Clinton, ABD eski Başkanı

Siyasetin en güçlü çifti yeteneklerine gayet uygun dönemi bulmuş olabilirler.

15-Timothy Geithner, ABD Merkez Bankası’nın New York Başkanı

ABD’nin müstakbel Hazine Bakanı Obama’nın Hazine Bakanı yeni küresel finans sistemini belirlemeye yardım edecek.

16-Gen. David Petraeus, ABD Silahlı Kuvvetleri Merkez Komutanı

Amerika’nın en yetenekli komutanı, Müslüman dünyaya yönelik yeni
yaklaşımları şekillendiriyor.

17-Sonia Gandhi, Hindistan Ulusal Kongresi’nin lideri

Dünyanın demokrasiyle yönetilen en büyük ülkesindeki Kongre Partisi’nin güçlü lideri.

18-Luiz Inacio Lula da Silva, Brezilya Devlet Başkanı

Lula’nın akılcı mali politikaları sayesinde Brezilya, dünyanın en sağlıklı ekonomisine sahip ülkeleri arasında bulunuyor.

19- Warren Buffett, ABD’li işadamı

“Amerikan iş dünyasının global simgeleri” dediği yatırım bankası Goldman Sachs ve General Electric’e 8 milyar dolar enjekte eden Omaha’nın dahisi ekonomik krize rağmen dimdik ayakta.

20-Gen. Eşfak Pervez Kayani, Pakistan Genelkurmay Başkanı

Kayani, politik gelişmelere mesafeli duruyor ve orduyu da siyasetten uzak tutuyor.

21-Nuri El-Maliki, Irak Başbakanı

Dava Partisi’nin lideri bile değilken aradan sıyrılıp başbakanlık koltuğuna
oturan Maliki, şimdi ordunun en seçkin birliklerini kendine bağladı.

22-Bill Gates, Hayırsever

23- Melinda Gates, Hayırsever

Bill ve Melinda Gates Vakfı, sıtma, tüberküloz, AIDS ve çocuk dönemi
hastalıklarıyla mücadele için milyarlar harcıyor.

24-Nancy Pelosi, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı

Yeni başkanın gündem maddelerini meclisten geçirmesinde Demokrat
lider kilit rol oynayacak.

25-Şeyh Halife bin Zayid el Nahyan, Birleşik Arap Emirlikleri Başkanı

850 milyar dolarlık dünyanın en büyük devlet fonunu idare ediyor. Onun için
küresel darboğazda yeni satın alım fırsatları doğabilir.

26- Mike Duke, Wal–Mart perakende zincirinin yeni CEO’su

Krizde hâlâ kazanabilen ender şirketlerden Wal-Mart’ı devraldı. Şubat’ta göreve gelecek Duke bu olumlu ivmeyi korumak zorunda.

27-Rahm Emanuel, Beyaz Saray yeni Genel Sekreteri

Obama Washington’ı kontrol etmeyi amaçlıyor. Beyaz Saray Genel
Sekreteri de dümende olacak.

28-Eric Schmidt, Google CEO’su

Başında bulunduğu şirket ekonomik darboğazda internete hükmetmeye
devam edecek.

29-Jamie Dimon, JPMorgan Chase CEO’su

Finansal dünyanın başat karakteri Dimon ve ekibi krizi iyi yönetti. Böylece
JPMorgan Chase ABD’nin en büyük bankası haline geldi.

30-31David Axelrod, Valerie Jarrett Obama’nın Başdanışmanları

Obama’nın en sadık arkadaşları Beyaz Saray’a yeni bir önem
kazandıracak.

32-Dominique Strauss – Kahn, Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı

Giderek işlevsizleşen IMF’ye dünyadaki finansal istikrarın inşasında yeniden
büyük bir rol verildi. Kahn, dünyanın mali polisi olarak ikinci hayatına
başlıyor.

33- Rex Tillerson, Exxonmobil CEO’su

Alternatif enerji arayışlarına, petrol ve benzinden elde edilen gelire ek vergiler
getirilmesine karşı çıkıyor.

34-Steve Jobs, Apple CEO’su

iPod’u yaratan deha. iPhone ise neredeyse alternatifsiz.

35-John Lasseter, Pixar ve Walt Disney, Animasyon Stüdyolarının Baş Kreatif Direktörü

Pixar’ın animasyon gurusu zorlu dönemlerde dahi dünya genelinde gişe
rekorları kıran çalışmalara imza attı.

36-Michael Bloomberg, New York Belediye Başkanı

Amerika’nın en zengin sekizinci adamı ve en yenilikçi halk figürlerinden biri.

37-Papa 16. Benedict, Roma Katolik Kilisesi’nin lideri

Kimilerince “Tanrının Rottweiler”ı olarak adlandırılacak kadar katı. Dünyaya nedamet getirttikten sonra gelecek sene Kudüs’ü ziyaret edecek.

38-Katsuaki Watanabe, Toyota’nın Başkanı

Rakipleri birbirleriyle boğuşurken o otomobil endüstrisine egemen olmak
için uğraşıyor.

39- Rupert Murdoch, News Şirketi’nin başkanı ve CEO’su

Medya patronluğunun efsanesi.

40-Jeff Bezos, Amazon.com’un CEO’su

Tüm dünyanın kültür dengelerini elinde tutuyor.

41- Şahruh Han, Oyuncu

Hollywood’a Hindistan’ın cevabı Bollywood’un kralı kapalı kültürlerin
zihnini açıyor.

42- Usame bin Ladin, Küresel terörist

İnsan avı başarılı olmayabilir ama bu onu yine de yeraltının derinliklerine sürükledi.

43-Hasan Nasrallah, Şii lider

Kaos içindeki Arap dünyasının en nüfuzlu radikal Şii lideri.

44- Dr. Margaret Chan, Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü

Dünyanın sağlık konusunda ilk savunma hattını temsil ediyor.

45-Carlos Slim Helu, Meksikalı işadamı

Meksika’nın telekomünikasyon, emlak, perakende, medya ve tüketim
maddeleri kralı.

46-Dalai Lama, Sürgündeki Tibetli dini lider

Yıllardır kendini orta yolu bulmaya adadı.

47-Oprah Winfrey, Televizyon yıldızı

Show dünyasındaki başarısının ardından politikaya gireceği konuşuluyor.

48- Amr Halid, Mısırlı televanjelist (televizyonda misyonerlik yapan)

“Anti bin Ladin” olarak tarif ediliyor ve vaazları dünya çapında ilgi görüyor.

49-E.A. Adeboye, Rahip

Sadece Nijerya’da beş milyon takipçisi olan dünyanın en etkili rahiplerinden biri.

50-Jim Rogers, Duke Enerji Şirketi CEO’su

Yenilenebilir enerji hayalini o gerçeğe dönüştürebilir.

www.newsweek.com.tr

KAYNAK
 
Üst