Dilin âfetleri - 2

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan AliA
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

AliA

Ordinaryüs
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,455
Reaksiyon puanı
530
Puanları
0
DÜNYA hayatında başımıza gelen belaların çoğu dilimizle düştüğümüz hatalardandır. Ahirette de dilimiz bütün organlarımızı azaba uğratabilir. Bu hafta da dilimizin musibetlerine dikkat çekmek istiyorum.

Dilin ikiyüzlülüğü, bunu eskiler münafıklığın işareti saymışlar. Güçlü olan, maddi imkanları bulunan,siyasi imkanı fazla olan insanların etrafında bu türden insanlar daha çoktur. Hz. Ömer’in oğluna diyorlarki: “İdarecilerimizin yanına geldiğimizde başka, dışarıda başka konuşuyoruz. Günaha girer miyiz” Hz.Ömer’in oğlu; “Biz Peygamberimizin zamanında bunu münafıklık sayardık” cevabını veriyor.

- Kötülüğü emretmek, iyilikten sakındırmak

Kuran-ı Kerim bunu münafıkların alameti sayıyor. (Tevbe, 67) Halbuki iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak dinin farz kıldığı işlerdendir. Bazı insanların şahsi beklenti veya yatırım için kötülükleri veyaşer olan şeyleri reklam ettiğini görüyoruz. Bundan sakınmak gerekir. İyi ve güzel olanı öne çıkarmakhem dini hem vicdani bir sorumluluktur.

Hz. Peygamber (s.a.v) eski milletlerin kötülüğe seyirci kaldıkları için helak olduklarını anlatıyor. Bunuduyan sahabeden biri soruyor. İçlerinde iyi insanlar olduğu halde mi helak oldular? Hz. Peygamber‘evet’ cevabını veriyor. Gerekçesini ise şöyle belirliyor. “İyiler kötülere sessiz kaldılar. Allah’a isyanaseyirci oldular. İyiliğe teşviki önemsemediler. Böylece helak oldular.”

- Ağır ve çirkin söz

Muhatabımız kim olursa olsun, ağır ve çirkin sözü hak etmemektedir. Yumuşak ve dengeli söz ibadettir.Hz. Peygamber (s.a.v.): “Cennette öyle köşkler var ki, dışından içi görülür.” Arkadaşları sorarlar: Buköşkler kimin için? Peygamberimiz şöyle cevap verir: “Güzel söz söylene, fakirlere yardım edene, insanlar uykuda iken kalkıp namaz kılana ve güler yüzlü olana.”

Size karşı çirkin söz söyleyene aynı ağırlıkta cevap vermemek nefsinize ağır gelir. İslam bu nefisimtihanını başarmamızı istiyor.

- Başkasına laf atmak

Bazen hiçbir gereği yokken konuşulan bir insan hakkında karalayıcı sözler söyleriz. Sanki başkasının övülmesi bizi rahatsız eder. Herkeste bir kusur olsun isteriz. Herkes lekelensin de, bir ben temiz kalayım deriz. Bu elbette sağlıklı olmayan bir ruh halidir.

- Beddua etmek


Kızdığımıza, kendimize, çocuklarımıza beddua etmek sonuçta bizleri üzebilir. Hz. Peygamber (s.a.v.)“Çocuklarınıza ve kendinize beddua etmeyin. Olur da kabul edilecek zamana denk gelir de çoküzülürsünüz” buyurur.

Başka bir seferinde de: “İki kişinin duası ile Allah arasında perde olmaz” İkazını yapar. Kızdığımıza da;lanet olsun, yok olsun, başına bela gelsin, elleri kurusun gibi çirkin sözler dememeliyiz.Zira bubeddualar dönüp bizlere geri dönebilir. Ağzımızdan böyle bir söz çıktığında hemen tövbe etmek gerekir.

- Zalime sözle destek vermek

Zalim bir insana sözü ve eylemleriyle destek veren onun zulmüne ortak olur. Bazen, güçlü ve belalıbirinin şerrinden korunmak için ona yumuşak söz söyleriz. Bununla onun kötülüğünden güvende olmayı hedefleriz. Bazı İslam alimleri, zalimin eylemine destek mahiyetteki bu tavrın, kişiyi şirke kadargötürebileceğini söylerler. Zalim övülmez. İnkarcı övülmez. İnsanların hakkını yiyen övülmez. Gaddar övülmez. Belki tam aksine uygun sözlerle ikaz edilir, irşat edilir.

- Tehdit etmek, korkutmak

Hz. Peygamber (s.a.v.) “Bir mümini silahla ürküten bizden değildir” buyurur. Tehdit, şantaj, korkutmak, zorlamak, bunları sözle ifade etmek veya eyleme çevirmek haram kılınmıştır. Peygamberimiz birmümini haksız yere ürkütenin kıyametin dehşetinden güvende olmayacağını hatırlatır.

- Üçüncü biri varken iki kişinin gizli konuşması


Peygamberimiz bunu hoş görmüyor. Bu durum üçüncü kişiyi üzer, endişeye ve güvensizliğe iter. Acabahakkımda bir şeyler mi planlanıyor veya bunlar bana güvenmiyorlar mı gibi şüpheler doğurabilir. Dikkatedilirse, Hz. Peygamber, bizim hayatın rutin akışındaki birçok alışkanlığımızı dinin onaylamayacağı davranışlar olarak niteliyor. Bizim Müslümanlığımız maalesef bu denli şaibeli ve problemlidir.

- Gereksiz övgü

Alimler bunu da dilin belalarından sayarlar. Hz. Peygamber (s.a.v.) “Sizi yüzünüze karşı övene toprakserpin” derlerken hak edilmeyen övgünün fitneye sebep olduğuna işaret ediyor. Yalan övgü yalan şahitlik sayılır. Ancak hak eden ve hayırlı iş yapan kişiyi övmek bu standardın dışındadır.

Dilin afetleri elbette bunlarla sınırlı değildir. Allah’ın hoşlanmayacağı, başkasını rahatsız edecek, kamu vicdanını yaralayacak, kulağı tırmalayacak her söz fitne sayılır. Söz önemlidir elbette ama sözün sahibi de bir o kadar önemlidir. Çünkü bir insandan sürekli olarak kötü ve çirkin söz çıkıyorsa o kişinin iç aleminde, kalbinde bir sıkıntı vardır demektir. Söz ve yüz, ruhun aynasıdır.

Önemli bir nokta da çirkin söz söyleyen ve sonra özrünü beyan eden, sözünü geri alan ve hata ettimdiyen kişinin affedilip affedilmemesi meselesidir. Bence insanların samimi bir dille yaptığı özür kabul edilmeli hatası sürekli yüzüne vurulmamalıdır. Affetmek, affedilene yeni bir sayfa açma şansı verilirken,affedeni de yüceltir.

Son sözü Hz. Mevlana’ya bırakalım: “Dün şeyh, elinde bir mum, şehri dolaşıyor ve diyordu. Artıkhayvanattan canım sıkıldı, insan istiyorum. Bu tembel, lapacı yoldaşlardan bıktım, usandım.”

Dedim ki: Biz aramışız, ama bulunmuyor. Dedi ki: Ben de bulunmayanı istiyorum.

SORALIM ÖĞRENELİM

- At eti yenen bazı ülkeler varmış. İslam’a göre bunun hükmü nedir?

(İsmail Uçan / Van)


Bazı mezhep imamlarına göre at eti yenebilir. Bu içtihadi bir konudur. Çünkü bu konuda Kur’an-ıKerim’de açık bir hüküm yoktur. Şafii, Ahmed bin Hanbel, Ebu Yusuf ve Muhammed’e (Hanefi fakihleri)göre at eti yenebilir. İmam Malik mekruh olduğunu söyler. Hanefi mezhebinin kurucusu Ebu Hanife’yegöre ise haramdır. Ancak sığır, koyun türü hayvanlar bulunamadığında at eti tercih edilebilir.

- Hz. Peygamber (s.a.v.)’in babası ve annesinin dini açıdan durumu nedir? (Ertan Tanır / Muğla)

Hz. Peygamber (s.a.v.)’in baba ve annesinin durumu inanç konularımız arasında yer almaz. Bu konudabazı rivayetler olmakla beraber, bu rivayetlerin yoruma ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. Ancak özetle şunudiyebilirim. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in baba ve annesi İslam gelmeden önce vefat etmişlerdir. Hz.İbrahim’in hanif dinine mensup olduklarına inanıyorum. Bunun en en büyük delili, hayat tarzlarıdır. Onların tevhid ehli olmadıkları şeklindeki yorumların neye ve kime faydası olabilir?

- Çocuklarımıza isim verirken nelere dikkat etmeliyiz? (Evren Çemen / İstanbul)

Babanın evladına karşı vazifelerinden birisi de onlara güzel ve anlamlı isim vermesidir. Peygamberimiz: “Kıyamet günü siz kendi isminizle ve babalarınızın ismiyle çağrılacaksınız. Çocuklarınıza güzel isimveriniz” buyurmuştur. Bu nedenle İslami örfte yeri olan ve yadırganmayacak isim olması tercih edilir.İsimlerin mutlaka Arapça olması veya Kuran-ı Kerim’de geçmesi gerekmemektedir.

Hürriyet
 
Üst