HAKAN34
Asistan
- Katılım
- 5 Ekim 2008
- Mesajlar
- 193
- Reaksiyon puanı
- 0
- Puanları
- 0
Çözüm için Iraklı Kürtlerin desteği şart
PKK'nın Aktütün karakoluna saldırısı ile Irak Kürt Yönetimi'nin PKK ile mücadelede Türkiye'ye destek vermesinin önemi yeniden gündeme geldi. Erbil-Ankara bağlantısı K. Irak operasyonunda anahtar gibi görünüyor.
PKK'nın son kongre kararları incelendiğinde Aktütün karakoluna yönelik saldırının ipuçları kolaylıkla bulunabilir. Özellikle örgütün "aktif savunma" adını verdiği durumdan "orta ölçekli saldırı"ya geçtiğini açıklaması üzerine gerçekleşen bu saldırı, benzer örgütlerin tipik propaganda yöntemleri arasındadır. Yine PKK benzeri örgütler varlıklarını kanıtlamak, ayakta kalabilmek için silahsız ve saldırısız yapamaz.
Ancak PKK tarzı örgütlerin hareket kabiliyeti ve rahatlığını, özellikle Kuzey Irak'ın ulaşılması güç bölgelerinde konuşlandığını, bölgeyi çok iyi bildiğini, bu bölgenin arkasında askeri anlamda büyük bir boşluk olduğunu göz önüne almak gerekiyor. Irak Kürt yönetiminin bu arka bölgeleri denetlememesi/denetleyememesi düzenlenecek yeni sınır ötesi operasyonun başarısını engelleyecektir. Üstelik, bölgenin asli unsuru olan Iraklı Kürt grupların destek vermeyeceği bir operasyon, arka kapısı açık bir bahçeden farklı olmayacaktır. Bizzat Talabani ve Barzani'nin yaptığı açıklamalar, KDP Dış İlişkiler Sorumlusu Safeen Dizayi ile yaptığımız görüşmeler Iraklı Kürtlerin yeni bir operasyona destek vermeyeceklerini gösteriyor.
Kürt yönetimi işbirliğine neden uzak?
Irak Kürt bölgesine defalarca giden ve 1990'lı yıllardaki sınır ötesi operasyonların bir kısmını ve bu yılın şubat ayındaki harekâtı yerinde haberleştiren bir gazeteci olarak bölgenin askeri anlamda ne kadar zorlu olduğunu söylemeye gerek bile yok. Peki Irak Bölgesel Kürt Yönetimi işbirliğine neden uzak duruyor?
Birincisi, Irak'ın işgalinin ardından Kürt bölgesi hâlâ ülkenin en güvenli yeri. Bunun bilincinde olan Iraklı Kürtler, Irak'ın nazik güvenlik dengesinde PKK ile çatışmanın istikrarı bozacağı konusunda ABD'yi ikna etmiştir.
İkincisi, Irak Kürt yönetimi, özelikle Barzani, kendini bütün Kürtlerin lideri olarak görerek PKK'ya karşı silah kullanmak istememektedir. KDP, PKK ile savaşacak gücü olmadığını açıkça söylemese de kamuoyundan gelecek tepkiden çekiniyor. Oysa Irak Kürt kamuoyunu Talabani ve Barzani'nin yönlendirdiği ve alınacak kararların çok tartışılmayacağı bilinir.
Üçüncüsü, silah olarak üstün olsalar da savaşma kabiliyeti açısından peşmergelerin PKK militanları ile mücadele edemeyecekleri tahmin ediliyor. 90'lı yıllarda PKK Kuzey Irak'ta tam anlamıyla yerleşik değildi ve KDP'nin denetiminde bulunan alanlar mevcuttu. Türkiye büyük oranda bu alanlar üzerinden PKK'ya karşı daha rahat bir konumdaydı.
Dördüncüsü, KDP ve KYB, PKK'nın kentlere ve kasabalara inmesini engelleyecek önlemler alıyordu ama bu tedbirler yeterli değil.
Beşincisi Iraklı Kürtler, PKK'nın kaynağının kendileri değil Türkiye olduğunu ve sorunun yine Türkiye topraklarında çözülebileceğini düşünüyor.
Altıncısı ve en önemlisi Iraklı Kürtler, Türkiye'nin kendilerini tanımasını ve muhatap almasını istiyor, bu nedenle de koşulları zorluyor. Türkiye'nin kendileri ile Bağdat üzerinden ilişki kurmaya çalışması ise çözümü zorlaştırıyor. Bağdat yönetiminin Erbil üzerindeki etkisi zayıf, alınan kararlar Erbil'de uygulanamayabiliyor. Üçlü mekanizmada kendi temsilcilerinin bulunması konusunda ısrarlılar.
Erbil-Ankara bağlantısı işleri kolaylaştırır
Açıkçası Erbil ile Ankara arasında kurulacak doğrudan bağlantı birçok şeyi daha kolaylaştıracaktır. Özellikle bu sonuncu madde Irak'ta yapılacak bir operasyon ya da ileriye yönelik ilişkide anahtar gibi görünüyor.
PKK özellikle Türkiye'yi Irak'ın içlerine çekip, bölge hükümeti ile olan çelişkilerin daha da artmasını istiyor. Son aylarda Dışişleri Bakanlığı Irak Özel Temsilcisi Murat Özçelik'in olağanüstü çabaları ile yürütülmeye çalışılan ilişki sürecinin önemli rol oynadığı, Bağdat ve Erbil'le ilişkilerde havanın giderek yumuşadığı, Cumhurbaşkanı Gül'ün Bağdat ziyaretine hazırlandığı bir ortamda bu saldırının gerçekleşmesi dikkate değer. Özellikle PKK, tezkere oylanmadan önce bu saldırıyı gerçekleştirirken Türkiye'yi bölgeye bir kez daha çekerek sesini duyurmak niyetinde.
Zorlu bir sürecin arifesinde serinkanlı olmanın yanında Irak Kürt bölgesindeki koşulları da bilmek ve onlara göre yeni bir politika geliştirmek gerekiyor.
Mete ÇubukçuPKK'nın son kongre kararları incelendiğinde Aktütün karakoluna yönelik saldırının ipuçları kolaylıkla bulunabilir. Özellikle örgütün "aktif savunma" adını verdiği durumdan "orta ölçekli saldırı"ya geçtiğini açıklaması üzerine gerçekleşen bu saldırı, benzer örgütlerin tipik propaganda yöntemleri arasındadır. Yine PKK benzeri örgütler varlıklarını kanıtlamak, ayakta kalabilmek için silahsız ve saldırısız yapamaz.
Ancak PKK tarzı örgütlerin hareket kabiliyeti ve rahatlığını, özellikle Kuzey Irak'ın ulaşılması güç bölgelerinde konuşlandığını, bölgeyi çok iyi bildiğini, bu bölgenin arkasında askeri anlamda büyük bir boşluk olduğunu göz önüne almak gerekiyor. Irak Kürt yönetiminin bu arka bölgeleri denetlememesi/denetleyememesi düzenlenecek yeni sınır ötesi operasyonun başarısını engelleyecektir. Üstelik, bölgenin asli unsuru olan Iraklı Kürt grupların destek vermeyeceği bir operasyon, arka kapısı açık bir bahçeden farklı olmayacaktır. Bizzat Talabani ve Barzani'nin yaptığı açıklamalar, KDP Dış İlişkiler Sorumlusu Safeen Dizayi ile yaptığımız görüşmeler Iraklı Kürtlerin yeni bir operasyona destek vermeyeceklerini gösteriyor.
Kürt yönetimi işbirliğine neden uzak?
Irak Kürt bölgesine defalarca giden ve 1990'lı yıllardaki sınır ötesi operasyonların bir kısmını ve bu yılın şubat ayındaki harekâtı yerinde haberleştiren bir gazeteci olarak bölgenin askeri anlamda ne kadar zorlu olduğunu söylemeye gerek bile yok. Peki Irak Bölgesel Kürt Yönetimi işbirliğine neden uzak duruyor?
Birincisi, Irak'ın işgalinin ardından Kürt bölgesi hâlâ ülkenin en güvenli yeri. Bunun bilincinde olan Iraklı Kürtler, Irak'ın nazik güvenlik dengesinde PKK ile çatışmanın istikrarı bozacağı konusunda ABD'yi ikna etmiştir.
İkincisi, Irak Kürt yönetimi, özelikle Barzani, kendini bütün Kürtlerin lideri olarak görerek PKK'ya karşı silah kullanmak istememektedir. KDP, PKK ile savaşacak gücü olmadığını açıkça söylemese de kamuoyundan gelecek tepkiden çekiniyor. Oysa Irak Kürt kamuoyunu Talabani ve Barzani'nin yönlendirdiği ve alınacak kararların çok tartışılmayacağı bilinir.
Üçüncüsü, silah olarak üstün olsalar da savaşma kabiliyeti açısından peşmergelerin PKK militanları ile mücadele edemeyecekleri tahmin ediliyor. 90'lı yıllarda PKK Kuzey Irak'ta tam anlamıyla yerleşik değildi ve KDP'nin denetiminde bulunan alanlar mevcuttu. Türkiye büyük oranda bu alanlar üzerinden PKK'ya karşı daha rahat bir konumdaydı.
Dördüncüsü, KDP ve KYB, PKK'nın kentlere ve kasabalara inmesini engelleyecek önlemler alıyordu ama bu tedbirler yeterli değil.
Beşincisi Iraklı Kürtler, PKK'nın kaynağının kendileri değil Türkiye olduğunu ve sorunun yine Türkiye topraklarında çözülebileceğini düşünüyor.
Altıncısı ve en önemlisi Iraklı Kürtler, Türkiye'nin kendilerini tanımasını ve muhatap almasını istiyor, bu nedenle de koşulları zorluyor. Türkiye'nin kendileri ile Bağdat üzerinden ilişki kurmaya çalışması ise çözümü zorlaştırıyor. Bağdat yönetiminin Erbil üzerindeki etkisi zayıf, alınan kararlar Erbil'de uygulanamayabiliyor. Üçlü mekanizmada kendi temsilcilerinin bulunması konusunda ısrarlılar.
Erbil-Ankara bağlantısı işleri kolaylaştırır
Açıkçası Erbil ile Ankara arasında kurulacak doğrudan bağlantı birçok şeyi daha kolaylaştıracaktır. Özellikle bu sonuncu madde Irak'ta yapılacak bir operasyon ya da ileriye yönelik ilişkide anahtar gibi görünüyor.
PKK özellikle Türkiye'yi Irak'ın içlerine çekip, bölge hükümeti ile olan çelişkilerin daha da artmasını istiyor. Son aylarda Dışişleri Bakanlığı Irak Özel Temsilcisi Murat Özçelik'in olağanüstü çabaları ile yürütülmeye çalışılan ilişki sürecinin önemli rol oynadığı, Bağdat ve Erbil'le ilişkilerde havanın giderek yumuşadığı, Cumhurbaşkanı Gül'ün Bağdat ziyaretine hazırlandığı bir ortamda bu saldırının gerçekleşmesi dikkate değer. Özellikle PKK, tezkere oylanmadan önce bu saldırıyı gerçekleştirirken Türkiye'yi bölgeye bir kez daha çekerek sesini duyurmak niyetinde.
Zorlu bir sürecin arifesinde serinkanlı olmanın yanında Irak Kürt bölgesindeki koşulları da bilmek ve onlara göre yeni bir politika geliştirmek gerekiyor.