Çocuğuma Allah'ı Nasıl Anlatabilirim?

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan Be5tE
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Be5tE

Dekan
Katılım
22 Nisan 2008
Mesajlar
7,346
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
Bu farklılıkları ebeveynler iyi bilmeli, analiz etmeli ve çocuklarının mevcut olgunluk seviyelerini dikkate alarak eğitim vermelidirler.
Her gelişim döneminde çocuğun ihtiyaçları farklılaşır, kapasiteleri artar, buna bağlı olarak dünyasına giren şeylerin şuuraltlarında oluşturduğu temel dinamikler çocuğun fıtratını şekillendirir. Bu noktada önem arz eden konu ise, çocuğa uygun zamanda doğru bilgilerin doğru bir şekilde aktarılabilmesi ve aktarırlarken de çocuğun içinde bulunduğu zihinsel ve duygusal olgunluğun dikkate alınmasıdır.

***
ALLAH�I, ONLARIN ANLAYACAĞI ŞEKİLDE ANLATMAMAK YANLIŞ
Anne-babalar 0-7 yaş döneminde çocukların sadece somut kavramları ve varlıkları algılayıp, onlar hakkında yorum yapabildiklerini ve sadece somut varlıklarla ilgili hayal kurabildiklerini düşünürler. Bu, doğru bir bilgidir, ancak soyut düşünemedikleri için manevi kavramların anlatılmaması gerektiği, çocuğun zihninin karışabileceği ve ruhsal durumunu olumsuz etkileyeceği düşüncesi de yanlıştır. Peygamberimiz küçük yaşta öğrenilenlerin kalıcı olduğunu bizlere açıklıyor. Modern psikolojide de altı yaşına kadar çocuğun fıtratının şekillendiği bilgisi, çocuğun 0-7 yaş döneminde öğrendiklerini ve bilinçaltına yerleşen kavramları daha önemli hale getiriyor. Allah�a iman, insanın yaratılışında kendisine yerleştirilen ve tabiatı haline gelen bir özelliktir, ancak Efendimiz�in de buyurduğu gibi anne-baba ve çevre faktörü çocuğun doğuştan ve fıtri olan imanını değiştirebilir, farklılaştırabilir. Bundan dolayı doğumdan itibaren Allah (cc) çocuğun dünyasına girmelidir. Soyut düşünemediği için Allah�la ilgili bilinçaltı kazanımları engelleyecek tutum ve eğitim yöntemlerine başvurulması büyük bir hata olur.

***

DETAYA İNMEDEN ANLATMALI
Çocuğun bulunduğu gelişim dönemi bu konuda bizim için en önemli meseledir. Peygamber Efendimiz (sas); �Herkese akıl derecesine göre davranın.� buyurmaktadır. Dolayısıyla bizler çocuğun kendi hayal dünyasında zihinlerindeki mevcut kelime hazinesi ve yorumlayabilme becerisi içinde Allah�ı anlatmalıyız. Allah�ın varlığı ve sıfatlarıyla ilgili olarak çocuğun anlamlandırabileceği şeyler söylemeli, detaylandırılmış bilgiler vermemeliyiz.


[SIZE=+1]2 yaşına kadar çocuğu anne-baba yaşantısı etkiler[/SIZE]

Çocuklara Allah�ın anlatılması ve onların şuuraltlarında Yüce Yaratıcı�nın varlığına ilişkin bilgilerin ve hislerin kazanımı öncelikli olarak bulundukları ev ortamından ve anne-babanın kişisel yaşantısından etkilenir. 0-2 yaş döneminde henüz konuşma ve akıcı cümle kurabilme olgunluğuna sahip olmayan çocuklar, evlerinde bulunan anne-babalarını ve bulundukları ortamı izlerler. Çocuk, ebeveyninin davranışlarını ve sergiledikleri davranışların ev ortamına yaptığı katkıları gözlemlediği kadarıyla ruh dünyasında şekillendirir ve kendine göre bir yorumlamayla beraber bilinçaltına yerleştirir. Dinimizde çocuğun ilk öğrenmesi gereken kelimenin Allah (cc) olması tavsiye edilmesinin bildiğimiz ya da bilemediğimiz birçok hikmeti olabilir; ancak bu konuda bizim bilmemiz gereken, çocuğun ruh dünyasına çok küçük yaştan itibaren Allah�ın (cc) girmesidir. Aile ortamında ve günlük konuşma dilimizde kullandığımız birçok cümle Allah�ın varlığını çocuğa öğreten ilk kavramları oluşturur. �Allah�a emanet ol, maşallah, Allah korusun, Allah büyüktür, Allah kolaylık versin�� gibi cümleler, çocuğun kavram olarak kelime dağarcığında Allah�ın varlığını bilmelerinin temellerini oluşturur. Sadece kullanılan cümleler değil, anne-babaların ellerini açarak diz çökmüş bir halde dua etmeleri, birtakım ibadetleri yapmaları ve bu ibadetlerini yaparken içinde bulundukları manevi hazzın beden dillerine yansımasıyla birlikte, çocuk tarafından bunların gözlenmesi, hep şuuraltında Allah�ın varlığını çocuğa hissettiren şeylerdir. Büyük zatların hayat hikayelerini okuduğumuzda kendilerini çok küçük yaşta yaşantısıyla etkileyen insanların var olduğunu görürüz.
***
ÇOCUK SÜREKLİ SORU SORMAYA BAŞLADIĞINDA ONU DİNLEYİN VE SABIRLA SORULARINI CEVAPLAYIN (2-5 YAŞ DÖNEMİ)
Akıcı konuşmaya başlamasıyla birlikte, çocuğun gördüğü ve hayatına giren şeylerle ilgili merakının artması, fazlaca soru sormasına ve her şeyi öğrenmek istemesine sebep olur. Soru sorma davranışının ardı arkası kesilmeyen bu dönemlerde(2-5 yaş) anne-babalar, çocuğun sorularını hassasiyetle cevaplamalı ve gördükleri varlıklara ilişkin sordukları soruları Allah�a dayandırarak cevaplama yoluna gitmelidirler. Cevapları verirken kısa, öz ve doğru bilgilendirme yapmalıdırlar. Çocuğun anlayamayacağı düşüncesiyle yanlış cevaplar verilmemelidir. Örneğin; �yağmurun nasıl yağdığını� soran bir çocuğa �Allah istediği için yağıyor� denmesi bile onları şüphe duymaksızın inanmaya iter. Daha önce söylemiş olduğumuz gibi doğuştan fıtri olarak Allah�a iman tabiatlarında vardır.
Bir diğer önemli konu ise anne-babanın dine ve dini terminolojiye hakim olması ve bunu günlük hayatında sıkça kullanması, yine çocuğun Allah�a olan ilgisini ve sevgisini bilinçaltında besleyecektir. Soyut düşünemeyen bu yaştaki çocuklara kısa ve eğlenceli hikayelerle birtakım kavramlar öğretilmelidir. Çocuk, şefkatin ne olduğunu güzel bir hikayeyle anlayabileceği gibi, merhamet, sevgi, yardımseverlik gibi kavramlar da Allah�a adım adım ulaştıracak kavramlar olacak şekilde hikayeleştirilerek anlatılabilir. Peygamber Efendimiz�in uygulamaları içerisinde Allah inancını verecek dualar, şiirler ve güzel cümlelerin çocuklara ezberletilmesi gibi yöntemler söylenebilir. Ayrıca hal dili ve ortamın çocuk üzerindeki tesirini de gösterme sadedinde Peygamberimiz�in, torunu Hz. Ümame�yi omzuna alarak namaz kıldığı esnada eğilirken onu yere bırakması, kalkarken de yeniden omzuna alması örnek olarak verilebilir.
***
ÇOCUK, ALLAH�I (cc) ETRAFINDA GÖRDÜĞÜ VARLIKLARA BENZETEBİLİR... (5-8 YAŞ DÖNEMİ)
Zihinsel olgunlaşmayla birlikte 5-8 yaşlarındaki çocuklar, Allah�a ilişkin hayal dünyalarında birtakım benzetme ve konumlandırmalar yapabilirler. Sadece anne-babasını yegane güçlü olarak düşünen çocuk, beş yaşından itibaren anne-babasının her şeye güçlerinin yetmediğini anlar ve kainattaki her şeye gücü yeten bir varlığın olduğunu hissedebilir. Ancak soyut düşünemediği Allah�ı büyük bir insan, ilişki kurma ölçüsüne göre bir cami imamı ya da gördüğü herhangi büyük bir cisme benzetebilir. Bununla birlikte her ne kadar Allah�ı (cc) bir konumla özdeşleştirse de O�nun görünmez olduğunu 7-8 yaşlarında algılayabilir.
Çocuklar çevrelerindeki her şey hakkında bir yorum yapabildikleri için doğa, insan ve kainattaki her varlıkla Allah�ı (cc) ilişkilendirerek çocuğa hikayeler anlatılmalı ve örnekler verilmelidir. İnsanın zayıf, aciz ve sıkıntılı olduğunda Allah�ın (cc) yardım edeceği ve sıkıntıları azaltacağı anlatılmalıdır.


[SIZE=+1]Çocuğa Allah�ı anlatırken şunlara dikkat edin;[/SIZE]

* Çocuğun bulunduğu gelişim dönemi özellikleri iyi bilinmelidir.
* Gelişim dönemi dikkate alınarak Allah�tan (cc) bahsedilmelidir.
* Allah�a (cc) imanın fıtraten çocukta var olan bir durum olduğu bilinmelidir.
* Çocuk soyut kavramları düşünemiyor diye bu mevzuları yok saymak yanlıştır.
* Anne-babaların ev ortamında kullandıkları güzel cümlelerin çocuk tarafından gözlendiğini ve bunların onda şuuraltı oluşturduğunu bilmelidirler.
* Akıcı konuşmaya başladığı dönemlerde çocukların sordukları tüm sorulara Allah�la ilişki kurularak cevap verilmelidir.
* Soyut kavramlarla ilgili hikaye ve masallar çocukların daha kolay algılamasını sağlar.
* Anne-babanın manevi yaşantısına olan hassasiyetleri çocuk tarafından hissedilebilir.
* Kainattaki gerçekleşen her bir olayla ilgili sordukları soruları Allah�la (cc) ilişkilendirmek gerekir.
* Gereksiz ayrıntı ve teferruata girilmemeli, genel şeyler söylenmelidir.
* Çocuğun meraklı ve istekli olduğu anlar seçilerek bilgilendirme yapılmalıdır.
* Allah�la (cc) ilgili çocuğa antipatik gelebilecek gözdağı vermelere ya da terbiye edici olacağını düşündüğümüz korkutmalara sığınmamalıyız.




Kaynak
 

turabkorkmaz

Asistan
Katılım
26 Haziran 2007
Mesajlar
249
Reaksiyon puanı
3
Puanları
18
evet şurada size çok katiliyorum..yaramazlik yapma.yada işte şunu yapma.Allah seni yakar.seni çarpar.yakan çarpan bir Varliği; Allah tan olsa hiç bir çocuk sevmez..o Yüzden dikkat etmek lazim...
 

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Çocuklara ALLAH'ı anlatmak

Ulviye İmamoğlu

Israrla Rabbimizi anlatırız da, çocuğumuzun bu anlatımlardan zevk almadığını ve etkilenmediğini görürüz. Anne-babaların çocuğun soğukluğundan ya da yanlış tercihlerinden gerekli dersleri her zaman çıkarabildikleri söylenemez. Oysa “nerede hata yaptık?” sorusunu sıkça sormalıyız kendimize.
Mü’min anne-baba, çocuklarının da mü’min olarak yetişmelerini ister. Bu aynı zamanda dini bir yükümlülüktür.

Mü’min anne-babalar, doğumlarıyla birlikte kendilerine neşelerin en güzelini tattıran çocuklarının kulaklarına Ezan-ı Muhammedi’yi okurlar ki, nebevi terbiyenin şartlarından birisi yerine gelmiş olsun. Özellikle de ailede salih bir mü’min aranır, bu işi deruhde etmesi ve adeta bebeğin “kâlu belâ”da verdiği sözü çağrıştırması için.

Çocuk, bizleri bilinçli bir şekilde izlemeye başladığı güne dek, eğitim açısından her şey güzel ve nisbeten kolaydır. Aslında doğduğu anda bile annesinin sesini tanıyacak kadar yetenekli olan bu minicik varlıkların bizleri izlemedikleri an var mıdır?
Ama yine de daha zor olanı, çevresiyle ilgisinin başladığı, sorular sorduğu dönemdir.

Eğitimciler, çocukların doğuştan dini kabule hazır olduklarını vurguluyorlar. Bizim yaşına ve dönemine uygun bir tarzda anlatacağımız dini konuları çok yadırgamayacak, hemen kabullenme eğilimi gösterecektir. İşte bu noktada küçüklerin değil, büyüklerin eğitime ve bilgilenmeye ihtiyaçları vardır.

Çocuğumuzun dini kabule hazır olduğunu düşündüğümüz anda en uygun fırsatı yakaladığımızı düşünür ve bildiklerimizi en ince teferruatına kadar anlatmaya başlarız. Amaç, Rabbimizi tanıtmak gibi hem samimi hem de mukaddes bir amaçtır. Niyet güzeldir.
Fakat yalnızca niyetin güzel olması yetmemekte, niyetin nasıl gerçekleştirileceği büyük önem kazanmaktadır.
Bizim için bir sınav başlamıştır artık. Dini eğitim vermek açısından çocuğumuzun ilk çocukluk yılları, onun geleceğini de etkileyecek başarılı bir dönem olabileceği gibi kalıcı yanlışlar dönemi de olabiliyor.
Yanlışlarımız
Israrla Rabbimizi anlatırız da, çocuğumuzun bu anlatımlardan zevk almadığını ve etkilenmediğini görürüz. Bütün çabalarımıza rağmen, diğer varlıkları tanımaya çalışırken gösterdiği iştiyakı, heyecanı dini öğrenme noktasında göstermez. Daha da üstüne gittiğimizde “ben Allah’ı sevmiyorum, O’nun cehennemi var” diyerek tavrını koyacaktır.
Anne-babaların çocuğun soğukluğundan ya da yanlış tercihlerinden gerekli dersleri her zaman çıkarabildikleri söylenemez. Oysa “nerede hata yaptık?” sorusunu sıkça sormalıyız kendimize.

Çocuğun sorular sormasına, özellikle yaratılış ile ilgilenmesine güvenerek Allah’ın zaman ve mekan dışı, ezeli ve ebedi oluşundan bahsederiz. Halbuki çocukta henüz sayı ve zaman kavramı oluşmamıştır. Soyut düşünememektedir; doğal olarak tanıyacağı ve seveceği her şeyi, görebileceği bir varlık olarak algılama eğilimindedir.
Bu nedenle, biz zaman ve mekan üstü, aşkın bir varlıktan, O’nun sonsuz kudretinden bahsettikçe o, Allah’ı kendinden çok uzak, sevilmesi zor bir varlık olarak algılayacaktır. Bizim anlattıklarımızdan değil, güleryüzle kendisine hediye veren kişiden daha çok etkilenecektir. Çocuğun duygusal ve zihinsel hazır oluşunu gözetmeden ona anlayamayacağı bir şekilde Allah’tan, ahiretten bahsetmek çoğu zaman zararlı sonuçlar doğurabilmektedir.

Yine mü’min anne-babanın yaptığı en önemli yanlışlardan bir diğeri de,
çocuğu Allah ile korkutmaktır. Soruları ve algılama kapasiteleri gün geçtikçe büyüyen çocukların yaramazlıkları da artar. Ve anne-babanın bir yığın önemli işinin arasında bazen tahammül edilmesi zor bir “nesne” gibi durur çocuklar. İşleri akamete uğratan, bir an önce aradan çekilmesi gereken bir nesne...
Böyle durumlarda düşünmeden, yine en kestirme ve kolay yolu tercih ederek, yaramazlığına devam ettiği sürece “Allah’ın onu cehenneme atacağını ve yakacağını” söyleyerek tehdit ederiz. Ya da “Allah cezanı versin” gibi bir bedduayı layık görürüz ona.
Oysa tüm bu cümleler çocuğa arzu etmediğimiz şekilde bir Allah tanımı vermektedir. Çocuk, Allah’ın insanları cezalandırmak için fırsat kolladığını, en küçük hatalarda bile onları ateşe atmak istediğini düşünür.
Çocuğu istediğimiz şekilde sindirmiş ve kalan işlerimize devam etmek için gerekli ortamı temin etmişizdir. Öfkemiz de dinmiştir bu arada. Söylediklerimizi unuttuğumuz gibi çocuğun etkilenişini de farketmemişizdir.
Ve dini eğitim için uygun bir fırsat olarak gördüğümüz bir başka zaman diliminde Allah’ın ne kadar büyük olduğunu, herşeyi O’nun yarattığını, iyilere mükafat, kötülere ceza vereceğini anlatarak bir çelişkiler yumağına sokarız onu.

Henüz tehdit cümlelerinin verdiği korkuyu üzerinden atamayan çocuk, bizim sabırsızlığımız sayesinde Yüce Yaratıcı’nın ilk önce “gazab” sıfatıyla tanışmıştır. Her şeye kızan, azabı seven bir Allah tanıtmışızdır ona.
Bir de görsün, alışsın ve sevsin diye götürdüğümüz camide koştuğu, gürültü yaptığı için kibarca ikaz etmek yerine azarlamışsak eğer, çocuk bir kez daha kırılır ve bir kez daha ümidini keser Allah’ın merhametli olduğundan.
Ne Yapmalı?

Anlık ve çoğu kez de gereksiz öfkelerimize alet etmemeliyiz Allah’ın gazab sıfatını.
Çocukların sevgiyle büyüdüğünü, sevgiye daha çabuk cevap verdiklerini unutmayarak, Allah’ın merhamet sıfatlarından ve kullarını sevdiğinden bahsetmeliyiz ilk önce.
Çocuklar kelebeklerden, kuşlardan, çiçeklerden ve daha bir yığın rengarenk, hareketli varlıklardan çok hoşlanırlar. Allah’ın bütün bunları sevdiği için bizlere verdiğini anlatabiliriz onlara. Algılama yeteneği geliştikçe yaşına uygun örnekleri ve diyalogları kulanabiliriz.

Aksine davranışların, bize çocuk yetiştirme sınavını kaybettireceğini unutmayalım. Korku ve endişeleri yoğun bir varlık olan çocuğa, bir başka korkuyu, özellikle de Allah’ın hep cezalandıracağı korkusunu vermeyi, dini eğitimin ilk basamağı olarak tercih etmenin büyük bir yanlış olduğunu bilmeliyiz.

Dindar bir aileden gelip de inkarı tercih eden ve dinden nefret eden insanların geçmişlerinde genellikle bu tür eğitim yanlışlarının var olduğunu görürüz.
Dayakla din öğretilmeye çalışılan insanlar, ilk fırsatta dinden uzaklaşırlar.

Yine unutmayalım ki, çocuk eğitimi bir bütündür. Şiddete maruz kalan, bütün hataları şiddetle cezalandırılan bir çocuk, Allah’ın şefkatli, merhametli ve adalet sahibi olduğunu zor anlayabilecektir. Zira “Sevgi verasetle kazanılır.”





ALİNTİ: SEMERKAND Aile Dergiden




_________________________________



Aile, çocuğun dini gelişiminde, en fazla etkiye sahiptir. Birey, diğer tüm davranışlarının şekillenmesinde olduğu gibi, Allah inancı ve diğer dini içerikli konularda da, ailenin etkisi altında kalır.

Özellikle 2-6 yaşları arası çocuklar, kolay inanırlık ve taklit özellikleri gereği, anne-babanın her söylediğine inanır ve onların her yaptıklarını taklit etmeye çalışırlar. Bunu yaparken de, ne bir şüphe duyar, ne de itiraz etmeyi düşünürler.

Bu dönemde çocuğa verilen dini eğitim, bu konularda kullanılan ifadeler, özellikle de korkutucu yaklaşımlar, onun dini gelişimi açısından son derece önemlidir.

Örneğin, Allah ile ilgili olarak, “Allah seni gökten izliyor, sana ceza verecek”, “Yaramazlık yaptığında seni cehenneminde yakar”, “Allah seni taş eder” vb. ifadeler, Allah’ı çocuğun zihninde ceza veren bir varlık olarak algılamasına yol açacaktır. Çocuğun yaramazlık olarak değerlendirilen davranışlarıyla baş edebilmek için, “Allah” kavramını kullanmak, her ne kadar bilinçsizce yapılıyor olsa dahi, son derece yanlış ve tehlikelidir.

Bu şekildeki yanlış din eğitiminin, yanlış bilgilendirme ve yönlendirmenin en önemli etkisi, çocuğun kişilik yapısı üzerinde olacaktır. Allah, ahiret, cehennem vb. dini konuları, birer korku unsuru olarak algılayan çocuklar, ailelerin bu konulardaki ısrarlı korkutmaları karşısında zamanla bu korkularını daha da derinleştirerek, çeşitli gelişim sorunları yaşayabilirler. Ayrıca, Allah ve din ile ilgili konuları, olumsuz duygu ve düşüncelerle değerlendirebilirler.

Çocuklar, her şeyden önce ilgi ve sevgiye ihtiyaç duyarlar. Bu anlamda, ilgi ve sevgi gördüklerine yaklaşır, korku ve baskı gördüklerinden kaçınmak isterler. Aslında yetişkinler de aynı yapıdadırlar. Ama çocuklarda bu yönelimlerin oranı daha yüksek olur. Çünkü onlar, korku ve baskıyı göğüsleyebilmede bir yetişkin kadar güçlü olamazlar. Bu nedenle, çocukların zihinlerindeki ve kalplerindeki Allah anlayışı, kesinlikle onları seven ve onlarla sevgi ve merhametle ilgilenen bir varlık şeklinde olmalıdır.

Yine çocuklar, özellikle hayatın ilk yıllarında, dış dünyaya güvenip güvenmeme konusunda bir tür karar geliştirirler. Bu anlamda güven duygusunun gelişmesi, çocukların kendi dışındakilerin güvenilir ve tutarlı olup olmadıklarını bilmelerini ifade eder. Özellikle de ihtiyaçları olduğunda, bunu giderecek kimseler bulunmadığında güvensizlik duygusu geliştirirler. Bu duygu doğumdan itibaren ilk iki yıl içinde yeterince gelişmediğinde, daha sonraki yıllarda çocuğun sorunlu olmasına yol açabilir.

İşte bu noktada, öncelikle anne-babaya düşen görev,

çocuğu sağlıklı ve doğru bir din eğitimi ile, sevecen, tutarlı, güvenilir bir kaynağa yöneltmektir. Yani çocuktaki güven eksikliğini yok etmeye çalışmaktır.

Eğer anne-babalar, hurafelere dayanmayan ve katı yaptırımlarla hayatı zorlaştırmayan, en azından çocuk açısından bakıldığında, onun çocukça yaşantı ve düşüncelerini baskılamayan bir dini inanca sahip iseler, bu çocuğun güven duygusunu pekiştirmesi yahut geç de olsa kazanmasında olumlu rol oynar. Anne-babanın dini inançları vasıtasıyla kazandıkları iç güvenlik duygusu çocuğa geçer ve bebeğin dünyanın güvenilir bir yer olduğunu anlamasına yardımcı olur.

Bu güven duygusunun gelişimi, ileri hayattaki güven duygusunun yaşanma şeklini belirleyecek kadar önemlidir. Bu nedenle, onlara kızan ve ceza veren bir Allah anlayışı, onlarda güven oluşturmayacaktır. Üstelik yetişkinlerin, ibadet ve dua gibi dini davranışlarla yöneldikleri ve en güçlü olduğunu söyledikleri Allah isimli varlığın, çocuklara kızan ve onları cezalandıran birisi olması, çocuğun tüm hayata ve dış dünyaya olan güvenini temelli sarsacaktır.

Mademki Allah bu kadar büyük ve güçlüdür, o halde onun tutarlı ve güvenilecek bir varlık olması son derece önemlidir. Aksi halde çocuk için dış dünya, korku ve güvensizlik kaynağı olmaktan başka bir anlam ifade etmeyebilir.

O halde, çocuklara dini konular ve özellikle Allah kavramı öğretilirken, Allah’ın onları seven, onlara merhametle yaklaşan, bir varlık olduğu anlayışı öne çıkarılmalıdır.

Bu anlayışla yetişen çocuk, Allah’tan korkarak kaçmak yerine, O’nu her zaman kalbinde duyarak, kendini güvende hissedecektir. Önemli olan onun “Allah çocuklara kızmaz ve onları cezalandırmaz; aksine, onlara merhamet eder ve onları sever” şeklinde düşünebilmesini sağlayabilmektir.

Bu inanç ve anlayış çocuğun zihnine yerleştirildiğinde, hem sağlıklı bir dini gelişime imkân sağlanabilecek, hem de onun temel güven duygusu, olumlu bir şekilde kişiliğinde yer alacaktır. Böylece çocuk, hayatının her aşamasında güven duygusu yeterince gelişmiş olmanın yanında, kendi dışındaki dünyayı ve insanları sevmeyi ve sevilmeyi de doğal bir yaşantı haline getirebilecektir.




Somuncu Baba Dergisi

_________________________________


Aileler çocuklara Allah’ı anlatmaya nereden başlamalı?

Mevlüt Özcan

Milli Gazete
09 OCAK 2010


Anne-baba olarak çocuklarımızın yetiştirilmesinden mesulüz. Çocuklarımızın Allah (c.c.)'a inanan ve itaat eden, dinimizin kurallarına göre yaşayacak, istikameti düzgün olacak tarzda yetiştirip yetiştirmediğimizden hesaba çekileceğiz.

Öncelikle vazifemize Allah (c.c.) sevgisinden başlayacağız.

Çünkü imanlı, itaatkar ve makbul bir kul olmanın temelinde iki duygu vardır:

1- Allah (c.c.) sevgisi.

2- Allah (c.c.) korkusu.

Allah korkusu ifadesini hemen tashih etmeliyiz. Biz bu ifadeyi toplumun anladığı tarzdan hareketle kullandık. Bunun doğrusu Allah'ın azâbından korkmaktır. Korkulması gereken budur.

Allah sevgisi ve O'nun azâbının korkusu insanı ibadete sevkeden faktörlerdir. Bu hususu çok iyi değerlendirmek lâzım.

Çocuklar üzerinde yerli-yersiz, zamanlı zamansız yapılan "Allah korkusu" telkinleri çocuk ruhunda bir takım olumsuz sonuçlara yol açmaktadır.

İnsanoğlu dünyaya doğarken bazı korkularla doğar. Bu korkular canlılar için birçok tehlikelerden kendilerini korumak için Allah'ın bir lütfudur. Eğer anne-babalar ve eğitimciler bu korkuları "Allah korkusuna dönüştürürlerse inanç açısından vahim hata işlemiş olurlar.

Çocuğun hatalı bir davranışı sebebiyle büyükleri ona:

"Allah seni cehennemde yakar."

"Gözünü kör eder."

"Allah seni taş eder." gibi korkutucu ifadelerle onları o hatalarından vazgeçirmeleri çocuğun gelecek hayatı için çok zararlıdır.

Yapılması gereken çocuğun kalbine öncelikle Allah (c.c.) sevgisini yerleştirmektir.

Çocuklarımıza önce cenneti anlatacağız.

Çocuklarımıza 9-10 yaşlarına kadar cehennemden asla bahsetmiyeceğiz.

Çocuklarımıza cennetten çok cehennemden bahsedenler onların ruhlarında tashihi zor badireler açarlar. Bu olumsuz etkilerle çocuk Allah'ı cezalandıran, tahakkümcü ve acımasız bir varlık olarak bilinç altına yerleştirir.

Çocuğun yetişmesinde anne babanın yaşam tarzı iyi örnek, güzel önder olması hususu temel noktadadır.

Çünkü çocuk kendisine verilen nasihatlerden ziyade anne-babasının yaşantısını ve hareket tarzlarını gözlemler ve taklit eder.

Çocukların ilginç ve ilginç olduğu kadar da anlamsız sorular sormaları anormal değildir. Bunlar bir oluşumun başlangıcıdır.

"Bunlar ne biçim soru? Bir daha böyle sorular sormanı istemiyorum. Yoksa Allah seni taş eder" diye onları azarlamamalıdır. Onların anlayabileceği lisanla konuya açıklık getirmelidir. Bu sorular hemen hemen her çocuk tarafından sorulduğu için böylesi soruların cevaplarının verildiği kitaplar yazılmış, konunun uzmanlarının açıklamaları anne-babaların vazifelerini kolaylaştırmıştır. Alıp okuyup konuya açıklık getirmek icap eder.

"Dayak cennetten çıkmıştır" yalanına inanarak çocukların inancında derin yaralar açacak dayatmaca tavırlar sergilemek çok yanlıştır. Kur'ân-ı Kerim'de, Peygamberimiz (s.a.v.)'in sünnetinde çocukların dövülmesiyle ilgili bir tek emir bulunmadığı gibi bir işaret de yoktur.

Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) hayatlarında bir tek çocuğa bile bir sille vurmamıştır. O'nun hayatında sevgi ve şefkatin en güzel örnekleri vardır. Allah (c.c.) sevgisinin olması gereken anlatımları, tavır ve davranışları vardır. Biz Müslümanlara da O'nun gibi olmak düşer. Vazifemiz de budur.
 
Üst