saolbakalım
Asistan
- Katılım
- 27 Ekim 2010
- Mesajlar
- 244
- Reaksiyon puanı
- 7
- Puanları
- 0
İngilizleri bilmem. Almanları da. Ama, Müslüman Osmanlılar arasında, bir tek laik olmadığına kalıbımı basarım.
Çanakkale laiktir laik kalacak! tayfasına bakmayın siz. Çanakkalede arasan, damızlık bir laik bulamazsın. Kaymakam (Yarbay) rütbesiyle Çanakkalede görev yapan Mustafa Kemal bile o tarihte laik değildi.
Niçin?
Niçin olacak, etrafını sonradan çevirecek olan laik tayfa ölümün kol gezdiği Çanakkalede yoktu da onun için. Malum, bu tayfa ölümü değil yaşamı sever. Çanakkale ölünecek yer, Gel keyfim gel yaşanacak yer değil.
Sayın laiklerimiz de dahil, herkesin dürüstlükle cevap vermesi gereken bir sorum var: Çanakkalede ölüme koşan Osmanlı askeri, NEYE REFERANSLA ölüme koştu?
Irka referansla mı?
Olamaz. Gidin Çanakkaleye, okuyun mezar taşlarını. Kimi Türk, kimi Arap, kimi Kürt, kimi Arnavut, kimi Laz, kimi Çerkez, Kimi Boşnak, kimi Pomak.
Toprağa referansla mı?
Olamaz. Gidin Çanakkaleye, okuyun mezar taşlarını. O insanların yaşadıkları yerlerde şimdi 30a yakın devlet var. Er Medineli Muhammedin Medinesi nere, Çanakkale nere!..Laikliğe referansla mı? Mesela şöyle bir komut: Laiklik aşkına vurun yiğitler!..
Niye gülüyorsunuz? Ben ciddiyim. Sahi, Çanakkalede biri böyle bir komut verse, bırakın Çanakkaleyi İstiklal Savaşında verse, o adama ne yaparlardı?
Dahası, laiklik uğruna göz kırpmadan ölüme koşacak bir kişi çıkar mıydı? Dürüst olalım, çıkmazdı. Çıkmaması bir yana, böyle bir komut veren adamı tefe koyar çalarlar, süngü takıp kovalarlardı.Kaymakam Mustafa Kemal de dahil, askere ölüm komutu veren herkes bu komutu bir tek referansla verdi:
İslâm. Allah, iman, Kuran, şehadet, ahiret, cennet, gaza, gazi hep aynı referansa atıfla anlaşılacak değerler.
Çanakkaleyi büyük ve değerli kılan rakamlar ve kendi kendimize söylediğimiz sevimli (!) yalanlar değildir.Doğrudur, şehid sayısı verirken rakamları abartma huyumuz burada da depreşir ve 250 bin rakamını çok severiz. Sanki 55 bin şehit azmış gibi.
Tatlı yalanlardan biridir Çanakkale geçilmez. Geçilmiştir maalesef, müttefik denizaltıları İstanbul önlerine kadar gelip fink atmıştır. Bu maddi olanı. Birde manevi geçilme vardır ki, bu hepsinden beterdir. Elin İngiliz-Fransız gavuru sadece boğazımızı değil, yüreğimizi, zihniyetimizi, iddialarımızı, kimliğimizi ezip geçmiştir. Dün kendisine karşı Çanakkaleyi koruduklarımızı, savaş sonrası ülkenin başköşesine buyur etmişiz, milyonlarca genç aklı ve yüreği onların eline, alın nesine geçerseniz geçin diyerek teslim etmişizdir.
Söyleyin Allah aşkına, biz kendi kapımızı İngilizler de kendi kapılarını açsa ve geçiş serbest dense, neresi nereye akar dersiniz?
Çanakkale savaşı, kötü yönetilmiş, yanlış sevk ve idare edilmiş bir muharebedir. Müslüman ordumuzun tüm kahramanca direnişine, dünyada eşi görülmemiş fedakarlıklar göstermesine, Bedrin arslanları gibi cihad etmesine rağmen bu böyledir. Bu yanlışın iki sorumlusu vardır: Gavur aşığı İttihatçı çete ve Almanlar.
Savaşın emir komutası kendisine verilen 5. Ordu Komutanı Alman General Liman von Sanders, savaş stratejisini müttefikleri yenme üzerine değil, daha çok müttefik askerini Çanakkaleye çekme ve orada oyalama üzerine kurmuştur. 9. Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey, bu adamın tüm hakaret ve münasebetsizliklerine rağmen, 60 kmlik kıyı şeridini kahramanca savunmuş şerefli bir Osmanlı subayıdır.
Patlamayan Alman su mayınlarının sırrı şimdi bile hâlâ anlaşılamamıştır.
Kendi kendimize söylediğimiz yalanlardan biri de Kaymakam (Yarbay) Mustafa Kemali adeta Çanakkalenin bir numarası yapma numaramızdır. Hakkını yememek lazım, Yarbay Mustafa Kemalin cephe gerisindeki hizmeti en az cephedekiler kadar önemlidir. Hatta savaş stratejisine dair getirdiği eleştirilere bakıldığında, Enver Paşadan da Alman Generalden de daha isabetli ve kurmayca olduğu görülür. Fakat her şeye rağmen o Çanakkale savaşında yer alan subay hiyerarşisinde tâ 70. sırada yer alan yarbay rütbesinde bir subaydır.
Mustafa Kemal Paşanın Cumhurbaşkanı iken Ruşen Eşrefe verdiği bir mülakattan öğreniyoruz ki, o düşman saldırısının başladığını, ihtiyat kuvvetlerinin tutulduğu cephe gerisi olan Bigalı köyünde uzaktan gelen top seslerinden anlamıştır. Abartı hastalığımız, ideolojik taraftarlıkla birleşince ortaya daha komik durumlar çıkmaktadır. Mesela, Çanakkaledeki kitabeye Kemal Paşanın rütbesini yarbay yerine albay yazma kurnazlığımız gibi. Çanakkale zaferinin altın ismi Albay Halil Sami Beyin adını, 2002 yılına kadar hiçbir kitabede zikretmeyip, gelen tepkiler üzerine Ezineli Yahya Çavuş kitabesinin içerisine lütfen koyma uyanıklılığımız gibi.
Sözün özü: Çanakkale destanı, rakamların ve makamların değil, imanın destanıdır.
Vakit - HASAN KARAKAYA
19/03/2006
Çanakkale laiktir laik kalacak! tayfasına bakmayın siz. Çanakkalede arasan, damızlık bir laik bulamazsın. Kaymakam (Yarbay) rütbesiyle Çanakkalede görev yapan Mustafa Kemal bile o tarihte laik değildi.
Niçin?
Niçin olacak, etrafını sonradan çevirecek olan laik tayfa ölümün kol gezdiği Çanakkalede yoktu da onun için. Malum, bu tayfa ölümü değil yaşamı sever. Çanakkale ölünecek yer, Gel keyfim gel yaşanacak yer değil.
Sayın laiklerimiz de dahil, herkesin dürüstlükle cevap vermesi gereken bir sorum var: Çanakkalede ölüme koşan Osmanlı askeri, NEYE REFERANSLA ölüme koştu?
Irka referansla mı?
Olamaz. Gidin Çanakkaleye, okuyun mezar taşlarını. Kimi Türk, kimi Arap, kimi Kürt, kimi Arnavut, kimi Laz, kimi Çerkez, Kimi Boşnak, kimi Pomak.
Toprağa referansla mı?
Olamaz. Gidin Çanakkaleye, okuyun mezar taşlarını. O insanların yaşadıkları yerlerde şimdi 30a yakın devlet var. Er Medineli Muhammedin Medinesi nere, Çanakkale nere!..Laikliğe referansla mı? Mesela şöyle bir komut: Laiklik aşkına vurun yiğitler!..
Niye gülüyorsunuz? Ben ciddiyim. Sahi, Çanakkalede biri böyle bir komut verse, bırakın Çanakkaleyi İstiklal Savaşında verse, o adama ne yaparlardı?
Dahası, laiklik uğruna göz kırpmadan ölüme koşacak bir kişi çıkar mıydı? Dürüst olalım, çıkmazdı. Çıkmaması bir yana, böyle bir komut veren adamı tefe koyar çalarlar, süngü takıp kovalarlardı.Kaymakam Mustafa Kemal de dahil, askere ölüm komutu veren herkes bu komutu bir tek referansla verdi:
İslâm. Allah, iman, Kuran, şehadet, ahiret, cennet, gaza, gazi hep aynı referansa atıfla anlaşılacak değerler.
Çanakkaleyi büyük ve değerli kılan rakamlar ve kendi kendimize söylediğimiz sevimli (!) yalanlar değildir.Doğrudur, şehid sayısı verirken rakamları abartma huyumuz burada da depreşir ve 250 bin rakamını çok severiz. Sanki 55 bin şehit azmış gibi.
Tatlı yalanlardan biridir Çanakkale geçilmez. Geçilmiştir maalesef, müttefik denizaltıları İstanbul önlerine kadar gelip fink atmıştır. Bu maddi olanı. Birde manevi geçilme vardır ki, bu hepsinden beterdir. Elin İngiliz-Fransız gavuru sadece boğazımızı değil, yüreğimizi, zihniyetimizi, iddialarımızı, kimliğimizi ezip geçmiştir. Dün kendisine karşı Çanakkaleyi koruduklarımızı, savaş sonrası ülkenin başköşesine buyur etmişiz, milyonlarca genç aklı ve yüreği onların eline, alın nesine geçerseniz geçin diyerek teslim etmişizdir.
Söyleyin Allah aşkına, biz kendi kapımızı İngilizler de kendi kapılarını açsa ve geçiş serbest dense, neresi nereye akar dersiniz?
Çanakkale savaşı, kötü yönetilmiş, yanlış sevk ve idare edilmiş bir muharebedir. Müslüman ordumuzun tüm kahramanca direnişine, dünyada eşi görülmemiş fedakarlıklar göstermesine, Bedrin arslanları gibi cihad etmesine rağmen bu böyledir. Bu yanlışın iki sorumlusu vardır: Gavur aşığı İttihatçı çete ve Almanlar.
Savaşın emir komutası kendisine verilen 5. Ordu Komutanı Alman General Liman von Sanders, savaş stratejisini müttefikleri yenme üzerine değil, daha çok müttefik askerini Çanakkaleye çekme ve orada oyalama üzerine kurmuştur. 9. Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey, bu adamın tüm hakaret ve münasebetsizliklerine rağmen, 60 kmlik kıyı şeridini kahramanca savunmuş şerefli bir Osmanlı subayıdır.
Patlamayan Alman su mayınlarının sırrı şimdi bile hâlâ anlaşılamamıştır.
Kendi kendimize söylediğimiz yalanlardan biri de Kaymakam (Yarbay) Mustafa Kemali adeta Çanakkalenin bir numarası yapma numaramızdır. Hakkını yememek lazım, Yarbay Mustafa Kemalin cephe gerisindeki hizmeti en az cephedekiler kadar önemlidir. Hatta savaş stratejisine dair getirdiği eleştirilere bakıldığında, Enver Paşadan da Alman Generalden de daha isabetli ve kurmayca olduğu görülür. Fakat her şeye rağmen o Çanakkale savaşında yer alan subay hiyerarşisinde tâ 70. sırada yer alan yarbay rütbesinde bir subaydır.
Mustafa Kemal Paşanın Cumhurbaşkanı iken Ruşen Eşrefe verdiği bir mülakattan öğreniyoruz ki, o düşman saldırısının başladığını, ihtiyat kuvvetlerinin tutulduğu cephe gerisi olan Bigalı köyünde uzaktan gelen top seslerinden anlamıştır. Abartı hastalığımız, ideolojik taraftarlıkla birleşince ortaya daha komik durumlar çıkmaktadır. Mesela, Çanakkaledeki kitabeye Kemal Paşanın rütbesini yarbay yerine albay yazma kurnazlığımız gibi. Çanakkale zaferinin altın ismi Albay Halil Sami Beyin adını, 2002 yılına kadar hiçbir kitabede zikretmeyip, gelen tepkiler üzerine Ezineli Yahya Çavuş kitabesinin içerisine lütfen koyma uyanıklılığımız gibi.
Sözün özü: Çanakkale destanı, rakamların ve makamların değil, imanın destanıdır.
Vakit - HASAN KARAKAYA
19/03/2006