eray045
Rektör
- Katılım
- 12 Nisan 2008
- Mesajlar
- 12,600
- Reaksiyon puanı
- 250
- Puanları
- 243
Sorun eczanelerde veya ilaç fiyatlarında değil. Sorun hükümetin kendisinde.
Türkiye’de yine kolektif bir suç işlendi. Suça iştirak edenler şimdi hep birlikte “yandık” diyorlar. Eczaneler, ilaç firmaları, hükümet bedel ödeme sürecini en az hasarla atlatmaya çalışıyor. Bu yüzden herkes birbirini suçluyor…
Kolektif suç, AK Parti tarafından “sağlıkta reform”
Artık ilaç kuyrukları bitirilecekti. Önce 2004 yılında ilaç fiyatlarında referans uygulamasına geçildi. İlacın fiyatı, Avrupa’da seçilen 5 ülke içinde en ucuz nerede satılıyorsa o olacaktı. Fiyatlar bir anda yüzde 46 ucuzladı.
Sonra eczaneler devreye sokuldu. Sosyal Güvenlik Kurumu’na (Tüm sosyal güvenlik kuruluşları birleştirildi) üye herkes ilacını sıraya girmeden, hastane kuyruklarına takılmadan SGK üyesi eczanelerden katkı payını ödeyerek (emekliler yüzde 10, çalışanlar yüzde15) alabildi.
Özel hastanelerle SGK anlaşmalar yaptı. Sigortalılar devlet hastanelerine mahkum olmadan, aradaki küçük katkı paylarını ödeyerek özel hastanelere koştu.
Tablo buraya güzel işledi. Öyle sanıldı.
Ama pek çok kişinin gözden kaçırdığı başka bir gelişme yaşanıyordu. SGK’nin sağlık ve ilaç harcamaları adeta patlamıştı. 2002 yılında 3.5 milyar dolar ilaç harcaması olan devlet her yıl bir önceki yılı katlayan bir harcama yaptı. 2009 yılında bütçede yaklaşık 10 milyar dolar ilaç harcaması için kaynak ayrıldı. Bu kaynağında yetmeyeceği anlaşıldı ve saadet zinciri koptu…
***
İlaç fiyatlarını devlet belirliyor. Kar marjlarını da. Ancak sağlık sektöründe ciroların bu inanılmaz yükselişi bu sektörde faaliyet gösterenleri ihya etti. İlaç firmaları artan ciroları nedeniyle karlarını artırdı. Yeni yatırımlar yaptı. Eczaneler mantar gibi çoğalmaya başladı. Eczacılık Fakültesi sayısı 7’den 17’e çıktı. Herkes memnundu. İktidar partisi de memnundu. Hatırlarsınız, seçim döneminde Başbakan Tayyip Erdoğan meydanlarda “İlaçta kuyruklar bitmedi mi... Artık hastane kapılarında sürünmüyorsunuz doğru mu” diye oy topluyordu.
Bugün, devlet parasıyla hovardalık yapıldığı anlaşıldı.
Şimdi iktidar bunun bedelini ilaç üreticisine, eczacıya ve vatandaşa ödetmenin ve kendini bu işten sıyırmanın yolunu arıyor.
Bugün eczacıları veya ilaç firmalarını suçlayanlar, son 5 yıldır “devletin bitmeyen parası” üzerinden siyaset yapanları unutmamalı.
Geldiğimiz nokta şudur: bu işten nemalananlar bu işin bedelini ödeyecek. Yeni yıl ile birlikte emekli ve çalışanlar ilaç alırken, sağlık harcaması yaparken daha fazla katkı payı ödeyecek. (Emekli yüzde 15, çalışan yüzde 25 gibi)
Eczaneler kapanacak. İlaç firmaları küçülecek. Satış ağını küçültecek, eczanelere ve ilaç depolarına yaptıkları indirimden vazgeçecekler. Belki pek çok ilaç Türkiye’de bulunamayacak.
4 yıl sonrasını hesaplayamadan sağlık reformu yaptığını sanan ve oylarını artıran hükümetin ödeyeceği bedel ise sandıkta ortaya çıkar…
başlığıyla devreye alındı. Amaç sosyal güvenlik şemsiyesi altındaki vatandaşların sağlık harcamalarını yaparken, ilaç alırken çektiği işkencenin bitirilmesiydi… Ve kara delik büyüdü ve sonunda bu işin duvara dayandı… (Bu arada çok yakında mantar gibi biten ve devletten beslenen merdiven altı hastanelerin de halini göreceğimize eminim…
Yavuz Semerci
http://www.gazeteport.com.tr/YAZARLAR/NEWS/GP_593047
Türkiye’de yine kolektif bir suç işlendi. Suça iştirak edenler şimdi hep birlikte “yandık” diyorlar. Eczaneler, ilaç firmaları, hükümet bedel ödeme sürecini en az hasarla atlatmaya çalışıyor. Bu yüzden herkes birbirini suçluyor…
Kolektif suç, AK Parti tarafından “sağlıkta reform”
Artık ilaç kuyrukları bitirilecekti. Önce 2004 yılında ilaç fiyatlarında referans uygulamasına geçildi. İlacın fiyatı, Avrupa’da seçilen 5 ülke içinde en ucuz nerede satılıyorsa o olacaktı. Fiyatlar bir anda yüzde 46 ucuzladı.
Sonra eczaneler devreye sokuldu. Sosyal Güvenlik Kurumu’na (Tüm sosyal güvenlik kuruluşları birleştirildi) üye herkes ilacını sıraya girmeden, hastane kuyruklarına takılmadan SGK üyesi eczanelerden katkı payını ödeyerek (emekliler yüzde 10, çalışanlar yüzde15) alabildi.
Özel hastanelerle SGK anlaşmalar yaptı. Sigortalılar devlet hastanelerine mahkum olmadan, aradaki küçük katkı paylarını ödeyerek özel hastanelere koştu.
Tablo buraya güzel işledi. Öyle sanıldı.
Ama pek çok kişinin gözden kaçırdığı başka bir gelişme yaşanıyordu. SGK’nin sağlık ve ilaç harcamaları adeta patlamıştı. 2002 yılında 3.5 milyar dolar ilaç harcaması olan devlet her yıl bir önceki yılı katlayan bir harcama yaptı. 2009 yılında bütçede yaklaşık 10 milyar dolar ilaç harcaması için kaynak ayrıldı. Bu kaynağında yetmeyeceği anlaşıldı ve saadet zinciri koptu…
***
İlaç fiyatlarını devlet belirliyor. Kar marjlarını da. Ancak sağlık sektöründe ciroların bu inanılmaz yükselişi bu sektörde faaliyet gösterenleri ihya etti. İlaç firmaları artan ciroları nedeniyle karlarını artırdı. Yeni yatırımlar yaptı. Eczaneler mantar gibi çoğalmaya başladı. Eczacılık Fakültesi sayısı 7’den 17’e çıktı. Herkes memnundu. İktidar partisi de memnundu. Hatırlarsınız, seçim döneminde Başbakan Tayyip Erdoğan meydanlarda “İlaçta kuyruklar bitmedi mi... Artık hastane kapılarında sürünmüyorsunuz doğru mu” diye oy topluyordu.
Bugün, devlet parasıyla hovardalık yapıldığı anlaşıldı.
Şimdi iktidar bunun bedelini ilaç üreticisine, eczacıya ve vatandaşa ödetmenin ve kendini bu işten sıyırmanın yolunu arıyor.
Bugün eczacıları veya ilaç firmalarını suçlayanlar, son 5 yıldır “devletin bitmeyen parası” üzerinden siyaset yapanları unutmamalı.
Geldiğimiz nokta şudur: bu işten nemalananlar bu işin bedelini ödeyecek. Yeni yıl ile birlikte emekli ve çalışanlar ilaç alırken, sağlık harcaması yaparken daha fazla katkı payı ödeyecek. (Emekli yüzde 15, çalışan yüzde 25 gibi)
Eczaneler kapanacak. İlaç firmaları küçülecek. Satış ağını küçültecek, eczanelere ve ilaç depolarına yaptıkları indirimden vazgeçecekler. Belki pek çok ilaç Türkiye’de bulunamayacak.
4 yıl sonrasını hesaplayamadan sağlık reformu yaptığını sanan ve oylarını artıran hükümetin ödeyeceği bedel ise sandıkta ortaya çıkar…
başlığıyla devreye alındı. Amaç sosyal güvenlik şemsiyesi altındaki vatandaşların sağlık harcamalarını yaparken, ilaç alırken çektiği işkencenin bitirilmesiydi… Ve kara delik büyüdü ve sonunda bu işin duvara dayandı… (Bu arada çok yakında mantar gibi biten ve devletten beslenen merdiven altı hastanelerin de halini göreceğimize eminim…

Yavuz Semerci
http://www.gazeteport.com.tr/YAZARLAR/NEWS/GP_593047