Bir Abalıya Vurun, Bir Beşiktaşlıya !

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan kkoray
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

kkoray

Profesör
Katılım
28 Ekim 2006
Mesajlar
1,680
Reaksiyon puanı
36
Puanları
228
Ara transferde kadrosunu yıldızlarla donatan Beşiktaş, doğal olarak spor basınının bir numaralı gündem maddesi oluverdi. Her türlü haber kaynağından gelen bilgiler sayesinde günlerdir Almeida'yı, Simao'yu ve Fernandes'i konuşuyoruz. "Meyve veren ağaç taşlanır" mı demek lazım yoksa "Kuzguna yavrusu şahin görünür" şeklinde mi açıklamak lazım bilmiyorum ancak entelektüelliği protest olmakla sınırlandıran kimi bünyelerden çıkan çatlak sesler bugünlerde Beşiktaşlıları fazlaca rahatsız etmeye başladı. Portekizli yıldızların gündeme geldiği günden itibaren ortaya atılan iddialar bitmek tükenmek bilmedi. İlk günlerde gerçekliği sorgulanan bu transferler, realite kazandıktan sonra önce maliyet bazlı eleştiri okları hedefe yöneldi. Üç Portekizlinin makulden de öte "ucuz" transferler olduğu resmi açıklama ile duyurulunca (Simao - 900 bin euro, Almeida - 2 milyon euro, Fernandes - 100 bin + 985 bin euro) bu kez "fon" konusu manşetlere çıktı. İddiaya göre Hugo Almeida'yı yabancı bir fon satın almış ve Beşiktaş'ta forma giymesine müsaade etmişti. Böyle bir yol izlenmesiyle halka açık bir şirketin yatırımcısını zarara uğrattığını savunanlar, keskin kalemleriyle SPK'cılık oynayıp, dereyi görmeden siyah-beyazlı kulübe ceza yağdırdılar. Buna mukabil 29 Aralık 2010 tarihinde Beşiktaş kulübünden yapılan açıklamada kamuoyu ile şu bilgiler paylaşılıyordu:

"…Almeida'nın transferi ise yine anılan oyuncunun daha evvelki kulübü olan Werder Bremen ile şirketimiz arasında yapılan sözleşme kapsamında doğrudan şirketimizce gerçekleştirilmiş olup, bu sözleşmeye istinaden Werder Bremen Kulübüne Almeida'nın federatif hakları için Şirketimizce 2.000.000 euro ödenecektir. Şirketimiz, Almeida'nın eski kulübü Werder Bremen ile imzaladığı transfer sözleşmesinden ve futbolcu ile imzaladığı sporcu sözleşmesinden sonra, yurtdışında kurulu bir firmanın Almeida'nın federatif hakları içinde yer alan ekonomik haklarının (ekonomik haklar, oyuncunun şirketimizce başka bir kulübe transfer edilmesi halinde ortaya çıkacak transfer bedeliyle sınırlı olmaksızın yaratılacak finansal değerlerdir.) %45'ine katılım için 2.000.000 euro ödeme teklifini kabul etmiş ve taraflar arasında buna ilişkin özel nitelikte bir "Ekonomik Haklara İştirak Sözleşmesi" imzalanmıştır.

"İşbu açıklamalarımız, transferlere ilişkin gerçeğe aykırı yayınların bugün itibariyle de devam etmesi nedeniyle Seri: VIII, No:54 sayılı Tebliğ 18.maddesi delaletiyle 15.maddesine istinaden yapılmıştır."

Bu iddiaların da dayanak bulmadığı görülünce, spotların çevrildiği konu bir anda "vergi borcu" oluverdi. Kulübün önemli tutarda vergi borcu olduğu gazete sayfalarına taşınıyor ve bu kez hem spor hem de ekonomi sayfalarında "ayran yok içmeye tahtırevanla gidiliyor çeşmeye" kabilinden yorumlar sütunları dolduruyordu. İçerik olarak yanlışlık yoktu, Beşiktaş'ın devlete ödemesi gereken hatırı sayılır miktarda vergi borcu vardı ama ismi "Süper" olan ligimizde borcu olmayan kulüp de mumla aranıyordu. Beşiktaş'ın cezalarla birlikte 96.2 milyon TL'yi bulan borcu ile birlikte; Fenerbahçe'nin 45 milyon TL dolayında, Galatasaray'ın ise 40 milyon TL civarında kümülatif borcu vardı. Üstelik bu borçların Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde olan ve vergi affını da içine alan torba yasa tasarısı kapsamına alınmasıyla kulüplere affın önü açılmıştı. Anlaşılan "vergi" konusu da sulandırılmaya müsait değildi. Bir türlü doymayan "spekülasyon tacirleri" bu kez temcit pilavını ısıtarak masaya koymaya karar verdiler. Her Beşiktaşlının kafasını meşgul eden "başkana borç" konusu, kendilerini siyah-beyaza gönül verenlerden daha fazla üzmüş olacak ki; "Demirören artık kulübün sahibi", "Başkana borç 100 milyon Euro'yu geçti" gibi ipe sapa gelmez iddialar futbol kamuoyuna pompalanmaya başlandı. Oysa hemen hemen bir ay önce 6 Aralık 2010 tarihinde yapılan Divan Kurulu toplantısında Denetleme Kurulu Başkanı Feyyaz Tuncel, kulübün başkan Yıldırım Demirören'e 92 milyon 649 bin 518 lira borcu olduğunu açıklamıştı. Yaklaşık 46 milyon euro. Kabul edelim ki, bu borç aklına geldikçe her Beşiktaşlıyı kara kara düşündüren bir miktar ama iddia sahiplerinin dile getirdiği gibi 100-150 milyon euroları bulmadığı için taraftarda beklenen galeyan oluşmadı.

Kumpanyanın son perdesi beklendiği gibi "âlemci yıldızlar" oldu. Kıdemli İstanbullu Ricardo Quaresma'nın vatandaşlarına Reina'da yemek ısmarlaması dört gözle beklenen kozu verdi. Portekizliler ilk günden İstanbul gecelerine akmaya başlamışlardı bile… Hem de evde oturup yumurta kırmak(!) dururken. Beşiktaş'ın başı, adına yıldız denilen bu âlemci futbolculardan dolayı çok ağrıyacaktı. İşte bu mevzu işlenmeye değerdi. Geçtiğimiz günlerde önemli bir gazetenin köşesinden basit kelime oyunlarıyla Amerikan basınına söyletilerek: "Uyuşturucu müptelası bile olsanız, sizi alıp kabul edecek Beşiktaş var. Futbolda da baskette de kriterler aynı." çirkinliği ortalığa saçılınca ben de bu yazıyı yazıp bir iddia ortaya atmak istedim. Nasıl olsa kimseye "iddiasını ispat" yükümlülüğü getirilmiyor. Ütopik de olsa komik de olsa. İddiam şu:

"Acaba son günlerde Beşiktaş yönetiminden önemli bir ismin ülkemizin önde gelen yazılı basın organlarından birini satın alacağına yönelik kulaktan kulağa söylenen haberler mi bu faullü hareketlerin sebebi? 'Kulüp yöneticileri gazete sahibi olursa, biz kime gazete satacağız?' diyen gazete patronları var mıdır bu sıra?

Cem Top / Spor Analiz

hislerime ve düşündüklerime tercüman olmuş teşekkürler Cem Top
 
Üst