Babamın Fenerbahçesi

ommerk

Doçent
Katılım
9 Şubat 2009
Mesajlar
539
Reaksiyon puanı
1
Puanları
18
Babamın Fenerbahçesi

Senelerimi verdiğim Galatasaray'daki futbol hayatım noktalandığında, bir gün, ilk futbol yorum yazımın, 'Babamın Fenerbahçesi'nin olacağı hiç aklıma gelmezdi.

Senelerimi verdiğim Galatasaray’daki futbol hayatım noktalandığında, bir gün, ilk futbol yorum yazımın, ‘Babamın Fenerbahçesi’nin olacağı hiç aklıma gelmezdi. Babamın memnun olacağı şeyleri mi söylemeliydim, yoksa gördüklerimi -bugün ve bundan sonra olacağı gibi- tarafsız bir şekilde mi yorumlamalıydım. Şüphesiz ikinci şıkkı tercih ederek başlayalım hayırlısıyla.
Fenerbahçe’nin, geçen seneki kötü performans nedeniyle bu sene, Başkan Aziz Yıldırım’ın da söylediği üzere, işe daha bir dört elle sarılacağını beklediğimi TV yorumlarımda sezon başından beri ifade ediyorum. Bu durum da camianın ve Daum’un en büyük avantajı elbette...
Buna karşın Fenerbahçe, geçen hafta beklentilere yanıt veremeyen 11’le sahaya çıktı. Takım, 4-2-3-1 düzeniyle sahadaydı. Göbekteki ikilinin (Cristian ve Topuz) Emre gibi dikine adam eksiltememeleri; markaj altındaki Alex, Santos, Kazım ve Güiza’nın topsuz hareketlenme şansını başlamadan bitiriyordu. Sahada bu kısır döngü yaşanırken, Alex’in çok güzel pası ve Kazım’ın golü geldi. ‘Her şey Fenerbahçe için iyi olacak’ derken de; Fenerbahçe çok geriye yaslandı, Santos çok rahat bir orta yaptırdı, Gökhan Gönül de eylemi yapacak oyuncuya uzak kaldı ve Antalyaspor golü attı.
Skoru ‘mecburiyetler’ belirledi
Bu gol, kadro zafiyeti yaşayan Antalyaspor’a ekstra bir direnç getirdi. Fakat bu dirence karşın direkten dönen iki top, Fenerbahçe adına ilk yarı şanssızlıklarıydı. İlk yarı dikkatimizi çeken en önemli iki konuysa şuydu; İlki Santos’un milli takımdan sonraki 2 haftada yaşadığı performans düşüklüğü, ikincisi ise Gökhan Gönül’ün hep görmeye alıştığımız hücum çıkışlarına ara vermesiydi. İkinci devre ilginç gelişmelerle başladı. Öncelikle, Santos alındı, Uğur sahaya sürüldü. Herkes bu değişikliğe ‘sakatlık’ diyor, ama bana göre olması gereken buydu. Sonra Gökhan sakatlandı ve Topuz mecburen sağ beke geçti. Gökhan’ın yerine alınan Semih forveti ikilerken, Alex orta sahaya döndü. Aslına bakarsanız, maçın kaderini de bu sakatlıklar ve mecburi değişiklikler belirledi.
Alex’in fedakâr oyunu ve...
Ortaya geçen Alex’in fedakâr oyunu, ‘dikine adam eksiltme’ organizasyonlarını hünerle sergileyip milimetrik paslar atması, Güiza başta olmak üzere Semih, Uğur ve Kazım’a sayısız pozisyon kazandırdı. Fenerbahçe erken bitirebileceği bu maçı şanssızlık ve beceriksizlikler yüzünden kopartamadı. Maç boyu pozisyona giremeyen Antalya, gol için saldırıp 2 de pozisyon bulduğu son dakikalarda hayatının en büyük hatasını yaptı. Yine Alex’in müthiş pasının ardından, Güiza kendisine yönelecek eleştirileri tamamen örtercesine, benim ‘neden oynatılmıyor’ dediğim Semih’e golü attırdı. Fenerbahçe isteyerek, hakkıyla istediğini aldı. Maçtan sonra ‘Babamın Fenerbahçesi’ de ‘Babam’ da çok mutluydu.
Fanatik
 
Üst