- Katılım
- 14 Nisan 2010
- Mesajlar
- 8,797
- Reaksiyon puanı
- 523
- Puanları
- 1,293
- Yaş
- 36
İzzet Çapa, Diva Bülent Ersoyun kulisindeydi.
Kulisten görüntüler... Galeri için tıklayınız...Ünlü kişi hayatı boyunca herkesçe tanınmak için uğraşan, sonra da kimse tarafından tanınmamak için siyah gözlükler takan insandır demiş aforizma ustalarından biri. Bazıları için bu lafın doğruluğuna inanırım ama Bülent Ersoy için asla... Çünkü o kara gözlüklerle dolaşmak yerine hayatının her anında; acının da sevginin de şöhretin de tadını çıkarıyor ve kimseye aldırmadan doyasıya yaşıyor. O gece, Cahide 3Dnin kulisinde ben buna bir kez daha bizzat tanık oldum. Bülent Hanımın bir anı bir anını tutmuyor ama genel olarak bir hayat stand-upçısı o. Sahneye çıkmadan önce kulisine uğrayıp bir Merhaba sarkıtayım dedim; laf lafı açtı, durum tatlı bir muhabbete dönüştü. Bülent Ersoyun odasına girdiğim zaman ayaklarını Elie Saabın yeni parfümüyle yıkıyordu. Yanlış okumadınız, parfüm sürmek ya da sıkmak tabiri bu durum için biraz masum kalır. Beni görünce Yanlış anlaşılmasın Elie Saab çok sevdiğim bir modacıdır, ama ayaklarım da çok kıymetlidir dedi ve bir kahkaha patlattı. Eh biz de eski kulağı kesiklerden sayılırız. Bülent Hanım tabii ki bu pahalı parfümü seyirciye saygısından böyle bol kullanıyor. Bu bir assolist taktiği aslında. Sahne yüksek olduğu için izleyiciye en yakın bölge olan ayaklara bol bol sıkılır parfüm... BERK BEYDEN 101 GÜL Divayla tatlı tatlı konuşurken birden sahne kostümüne gözü takılınca bir parladı ki, durdurana aşkolsun. Meğer elbiseyi ütülemeden getirmişler. Ben seyirciye böyle saygısızlık yapamam diye bağırıp ortalığı birbirine kattı. Neyse, Allahtan yardımcıları yetişti, mekânın terzihanesindeki buharlı ütü sayesinde bu sorun da çözüldü. Baktım biraz yatıştı, eski neşeli havasına kavuştu, hemen aklıma takılan konuyu yumuşak bir sesle soruverdim: Bülent Hanım dedim Berk Beyle biraz aranız limoniymiş bugünlerde; kuşlardan duydum, doğru mu söylenenler? Önce hafifçe bir tebessüm etti, sonra Ölümü gör, kimler çıkarıyor bunları İzzetciğim dedi. Ayrıca kavga da edilir, aşk da yaşanır, nokta nokta da yapılır deyip bir kahkaha daha patlattı. SEVGİLİYLE BOL MUHABBET Şansa bakın ki o anda telefon çaldı. Bülent Hanım alçak bir sesle fısır fısır konuşmaya başladı. Hem de ne konuşma, ben diyeyim yarım saat, siz deyin 45 dakika. Telefonu kapattıktan sonra Sorunuzun cevabını aldınız mı? dedi mütebessim bir ifadeyle. Ve kapı çalındı, Berk Beyden gelen 101 adet kırmızı gül bir garsonun kucağında içeri girdi. Bana da bu konuda söyleyecek bir laf kalmadı tabii. MEVSİMLER GİBİ DEĞİŞKENAğzının keyfini de unutmuyor haa... İki arada bir derede, evindeki yardımcısını aradı. Canı mantı çekmiş. Sahneden indiği zaman bir tencere mantının kuliste hazır olduğunu söylememe gerek yok tabii! Dedim ya tam bir stand-upçı Bülent Ersoy. Sahnede olduğu gibi kuliste de kırıp geçiriyor ortalığı. Bir ara bana takıldı, Meteoroloji gibi adamsın İzzet Beyciğim, günün gününe uymuyor diye... Ama bana kalırsa aynadaki yansımasını görüyordu. Her an mevsimler gibi değişen kendisiydi. Ütüsüz elbiseyi görünce fırtınalar koparmış bir kara kış, çiçekleri görünce ılık bir bahar, sevgilisi Berk Beyle konuşurken pırıl pırıl güneşli bir yaz günü gibiydi...
GAZETE HABERTURK- HT MAGAZİN
Kulisten görüntüler... Galeri için tıklayınız...Ünlü kişi hayatı boyunca herkesçe tanınmak için uğraşan, sonra da kimse tarafından tanınmamak için siyah gözlükler takan insandır demiş aforizma ustalarından biri. Bazıları için bu lafın doğruluğuna inanırım ama Bülent Ersoy için asla... Çünkü o kara gözlüklerle dolaşmak yerine hayatının her anında; acının da sevginin de şöhretin de tadını çıkarıyor ve kimseye aldırmadan doyasıya yaşıyor. O gece, Cahide 3Dnin kulisinde ben buna bir kez daha bizzat tanık oldum. Bülent Hanımın bir anı bir anını tutmuyor ama genel olarak bir hayat stand-upçısı o. Sahneye çıkmadan önce kulisine uğrayıp bir Merhaba sarkıtayım dedim; laf lafı açtı, durum tatlı bir muhabbete dönüştü. Bülent Ersoyun odasına girdiğim zaman ayaklarını Elie Saabın yeni parfümüyle yıkıyordu. Yanlış okumadınız, parfüm sürmek ya da sıkmak tabiri bu durum için biraz masum kalır. Beni görünce Yanlış anlaşılmasın Elie Saab çok sevdiğim bir modacıdır, ama ayaklarım da çok kıymetlidir dedi ve bir kahkaha patlattı. Eh biz de eski kulağı kesiklerden sayılırız. Bülent Hanım tabii ki bu pahalı parfümü seyirciye saygısından böyle bol kullanıyor. Bu bir assolist taktiği aslında. Sahne yüksek olduğu için izleyiciye en yakın bölge olan ayaklara bol bol sıkılır parfüm... BERK BEYDEN 101 GÜL Divayla tatlı tatlı konuşurken birden sahne kostümüne gözü takılınca bir parladı ki, durdurana aşkolsun. Meğer elbiseyi ütülemeden getirmişler. Ben seyirciye böyle saygısızlık yapamam diye bağırıp ortalığı birbirine kattı. Neyse, Allahtan yardımcıları yetişti, mekânın terzihanesindeki buharlı ütü sayesinde bu sorun da çözüldü. Baktım biraz yatıştı, eski neşeli havasına kavuştu, hemen aklıma takılan konuyu yumuşak bir sesle soruverdim: Bülent Hanım dedim Berk Beyle biraz aranız limoniymiş bugünlerde; kuşlardan duydum, doğru mu söylenenler? Önce hafifçe bir tebessüm etti, sonra Ölümü gör, kimler çıkarıyor bunları İzzetciğim dedi. Ayrıca kavga da edilir, aşk da yaşanır, nokta nokta da yapılır deyip bir kahkaha daha patlattı. SEVGİLİYLE BOL MUHABBET Şansa bakın ki o anda telefon çaldı. Bülent Hanım alçak bir sesle fısır fısır konuşmaya başladı. Hem de ne konuşma, ben diyeyim yarım saat, siz deyin 45 dakika. Telefonu kapattıktan sonra Sorunuzun cevabını aldınız mı? dedi mütebessim bir ifadeyle. Ve kapı çalındı, Berk Beyden gelen 101 adet kırmızı gül bir garsonun kucağında içeri girdi. Bana da bu konuda söyleyecek bir laf kalmadı tabii. MEVSİMLER GİBİ DEĞİŞKENAğzının keyfini de unutmuyor haa... İki arada bir derede, evindeki yardımcısını aradı. Canı mantı çekmiş. Sahneden indiği zaman bir tencere mantının kuliste hazır olduğunu söylememe gerek yok tabii! Dedim ya tam bir stand-upçı Bülent Ersoy. Sahnede olduğu gibi kuliste de kırıp geçiriyor ortalığı. Bir ara bana takıldı, Meteoroloji gibi adamsın İzzet Beyciğim, günün gününe uymuyor diye... Ama bana kalırsa aynadaki yansımasını görüyordu. Her an mevsimler gibi değişen kendisiydi. Ütüsüz elbiseyi görünce fırtınalar koparmış bir kara kış, çiçekleri görünce ılık bir bahar, sevgilisi Berk Beyle konuşurken pırıl pırıl güneşli bir yaz günü gibiydi...
GAZETE HABERTURK- HT MAGAZİN