MBrv
Profesör
- Katılım
- 20 Eylül 2009
- Mesajlar
- 1,760
- Reaksiyon puanı
- 23
- Puanları
- 218
08 Aralık 2010 Çarşamba, 12:12:44
2006 sonunda yazıp, son halini 2007 başında Radikal Gazetesi'nde paylaştığım yazımı aynen yayınlıyorum... O günlerde "bu teze" ve "fiyatlamalara" gülenlere şimdi soruyorum: Ne oluyor beyler!
Yazıya gelince... Aynen aktarıyorum:
"...Petrol 100, altın 1000 dolar olur mu? Bu soruya geçmeden dünya genelindeki ana trendi düşünürken aklıma takılan ve özellikle sistemin genelini sorgularken cevap bulmamız gereken bir başka soruyu da gündeme getirerek iç içe geçmiş bir yapı içinde 'geneli' sorgulamak istiyorum. Peki diğer soru ne? Hemen arz edeyim; dünya zorla globalleşti-rilirken, bütünleştirilirken, küresel güçler Türkiye'yi neden bölmek istiyor? Yoksa öyle bir istek yok, sadece bizim paranoyamız mı? Öyle ise Türkiye'de bazı isimler ve sivil toplum kuruluşları neden 'yerel birimleri' daha güçlü bir Türkiye kavramını devamlı ortaya atıyorlar?.. Sondan başlayarak başa doğru gidelim. Bazı köşe yazarlarımıza bakarsanız '8 bölgeye ayrılmış' Türkiye'yi tartışmak müthiş bir iş. Hatta kimsenin cesaret edemeyeceği bir tartışma. Ne diyelim; bu cesareti olanları tebrik edelim ve 'zorla bütünleştirilen bir dünya düzeninde, Türkiye'nin neden küçük parçalara bölünmek istendiğini' ekonomik gerekçelerle açıklamaya geçelim...
Tez: 11 Eylül saldırısı sonrası ortaya çıkan 'ABD ve karşısında Ortadoğu kaynaklı' terörün olduğu 'kutuplaşma' kayıyor ve yerini 'Rusya-Hindistan-Çin-İran' karşısında 'ABD-AB ve stratejik ortaklarının' olduğu yapı alıyor. Tez sonrası soralım: 'Kayan var olan kutuplaşma', 1929 krizinden sonrasını dikkate alırsak nasıl şekillenmişti?
Dönemsel olarak ayıralım ve analiz edelim:
1-1929-1932 arasında yaşanan 'ekonomik çöküş' ve 1932-1945 döneminde oluşan 'çift kutuplu' dünya düzeni: Bu zaman diliminde dünya düzeninin en önemli dört kurumu ortaya çıktı: IMF, NATO, BM ve Dünya Bankası. 'Bu oluşum kime yaradı ve nasıl şekillendi?' derseniz, size 1929-1932 arasında 400'den 40 seviyesine kadar düşen 1932-1945 döneminde toparlanan ve düşmeye başladığı noktaya 1945 sonrası gelebilen DOW endeksinin grafiğini gösterebilirim. Dikkat ederseniz 'dünya düzeni kuruluyor' ve yapı 'çöktüğü noktaya' dönüyor.
2-1945-1980 sonrası dönem: Bu zaman diliminde 'dünya çift kutuplu' bir yapı içinde tez-antitez arasında kaldı ve bütün dinamikler 'bu vadide' şekillendi.
3- 1980'ler sonrası dönem: Duvarın yıkılması ile ortaya çıkan yapıda dünya 'tek kutuplu' kaldı ve ABD tek süper güç algılamasıyla ekonomik anlamda ciddi anlamda genleşti.
4- 11 Eylül saldırısı ile 'yeniden çift kutuplu sisteme' geçilmesi ve 'ABD karşısında Ortadoğu kaynaklı terörün tanımlandığı' dönem: Bu yapı içinde artan petrol fiyatları ve ortaya çıkan fazla para, gelişmekte olan piyasaları genleştirdi. Türkiye de 2006 Mart başına kadar bu trend içinde gelişti.
5- Putin'in açıklaması ve 'çift kutuplu' sistemde yeni bir tanımın oluşumunun ilk adımları: ABD-AB-strateji ortakları ve karşısında Rusya-Hindistan-Çin-İran.
Sonuç 1: Yukarıda aktardığım kutuplaşma ortaya çıktığında; oluşacak petrol arz dengesinde ve askeri stratejilerde Türkiye kilit ülke. Tam olarak iki kutup arasında yerleşik ve petrol-doğalgaz arz kanalları için 'en önemli' geçiş yolu. Bu noktada soralım; 'geçiş yolları' üzerinde yerleşik bir ülkenin 'üniter, laik, demokratik' bir yapı olması ve çok güçlü bir orduya sahip bulunması sizce bu bölgede menfaatleri olanlar için 'istenen' bir durum mu? Değil. İstenen 'parçalanmış, güçlü ordusu olmayan, küçük kukla devletçiklere bölünmüş' bir Türkiye...
Sonuç 2: Yukarıda anlattığım yapı oluşmaya devam eder ve Bush sonrası iktidar da 'askeri-endüstriyel' destekli olursa, girişte sorduğumuz soruya şu yanıtı verebiliriz: Var olan zorlama içinde özellikle 2008 öncesi İran ile ciddi bir çatışma olursa; altın için 730 dolar, Brent petrol için 78 dolar üstünü sorgulamak hayal değil... "
Sevgili dostlar, bu yazıyı takip eden günlerde "yüksek altın-yüksek petrol fiyatı-değişen dünya düzeni-genleşen, emperyalleşen Türkiye" sorgulamalarını her yazımda paylaştım ve savundum. Bugün geldiğimiz nokta çok açık: 2006 sonundan itibaren savunduklarım, daha açıkçası "o gün hayal denilen" her şey hayata geçti. Şimdi kritik soru şu: "Bundan sonra ne olacak?" Tek bir cümleyle bitireyim: Daha yaşanacakların başındayız, neler olacak inanın hayal bile edemeyeceksiniz!
Önemli not: Yukarıdaki yazıda çok önemli bir tespit var; Türkiye genleşme dönemine giriyor, bu yüzden "bölünmek" isteniyor, dikkat edelim!
http://www.haberturk.com/yazarlar/579236-asagidaki-yaziyi-ilk-defa-2006-sonunda-yazdim
2006 sonunda yazıp, son halini 2007 başında Radikal Gazetesi'nde paylaştığım yazımı aynen yayınlıyorum... O günlerde "bu teze" ve "fiyatlamalara" gülenlere şimdi soruyorum: Ne oluyor beyler!
Yazıya gelince... Aynen aktarıyorum:
"...Petrol 100, altın 1000 dolar olur mu? Bu soruya geçmeden dünya genelindeki ana trendi düşünürken aklıma takılan ve özellikle sistemin genelini sorgularken cevap bulmamız gereken bir başka soruyu da gündeme getirerek iç içe geçmiş bir yapı içinde 'geneli' sorgulamak istiyorum. Peki diğer soru ne? Hemen arz edeyim; dünya zorla globalleşti-rilirken, bütünleştirilirken, küresel güçler Türkiye'yi neden bölmek istiyor? Yoksa öyle bir istek yok, sadece bizim paranoyamız mı? Öyle ise Türkiye'de bazı isimler ve sivil toplum kuruluşları neden 'yerel birimleri' daha güçlü bir Türkiye kavramını devamlı ortaya atıyorlar?.. Sondan başlayarak başa doğru gidelim. Bazı köşe yazarlarımıza bakarsanız '8 bölgeye ayrılmış' Türkiye'yi tartışmak müthiş bir iş. Hatta kimsenin cesaret edemeyeceği bir tartışma. Ne diyelim; bu cesareti olanları tebrik edelim ve 'zorla bütünleştirilen bir dünya düzeninde, Türkiye'nin neden küçük parçalara bölünmek istendiğini' ekonomik gerekçelerle açıklamaya geçelim...
Tez: 11 Eylül saldırısı sonrası ortaya çıkan 'ABD ve karşısında Ortadoğu kaynaklı' terörün olduğu 'kutuplaşma' kayıyor ve yerini 'Rusya-Hindistan-Çin-İran' karşısında 'ABD-AB ve stratejik ortaklarının' olduğu yapı alıyor. Tez sonrası soralım: 'Kayan var olan kutuplaşma', 1929 krizinden sonrasını dikkate alırsak nasıl şekillenmişti?
Dönemsel olarak ayıralım ve analiz edelim:
1-1929-1932 arasında yaşanan 'ekonomik çöküş' ve 1932-1945 döneminde oluşan 'çift kutuplu' dünya düzeni: Bu zaman diliminde dünya düzeninin en önemli dört kurumu ortaya çıktı: IMF, NATO, BM ve Dünya Bankası. 'Bu oluşum kime yaradı ve nasıl şekillendi?' derseniz, size 1929-1932 arasında 400'den 40 seviyesine kadar düşen 1932-1945 döneminde toparlanan ve düşmeye başladığı noktaya 1945 sonrası gelebilen DOW endeksinin grafiğini gösterebilirim. Dikkat ederseniz 'dünya düzeni kuruluyor' ve yapı 'çöktüğü noktaya' dönüyor.
2-1945-1980 sonrası dönem: Bu zaman diliminde 'dünya çift kutuplu' bir yapı içinde tez-antitez arasında kaldı ve bütün dinamikler 'bu vadide' şekillendi.
3- 1980'ler sonrası dönem: Duvarın yıkılması ile ortaya çıkan yapıda dünya 'tek kutuplu' kaldı ve ABD tek süper güç algılamasıyla ekonomik anlamda ciddi anlamda genleşti.
4- 11 Eylül saldırısı ile 'yeniden çift kutuplu sisteme' geçilmesi ve 'ABD karşısında Ortadoğu kaynaklı terörün tanımlandığı' dönem: Bu yapı içinde artan petrol fiyatları ve ortaya çıkan fazla para, gelişmekte olan piyasaları genleştirdi. Türkiye de 2006 Mart başına kadar bu trend içinde gelişti.
5- Putin'in açıklaması ve 'çift kutuplu' sistemde yeni bir tanımın oluşumunun ilk adımları: ABD-AB-strateji ortakları ve karşısında Rusya-Hindistan-Çin-İran.
Sonuç 1: Yukarıda aktardığım kutuplaşma ortaya çıktığında; oluşacak petrol arz dengesinde ve askeri stratejilerde Türkiye kilit ülke. Tam olarak iki kutup arasında yerleşik ve petrol-doğalgaz arz kanalları için 'en önemli' geçiş yolu. Bu noktada soralım; 'geçiş yolları' üzerinde yerleşik bir ülkenin 'üniter, laik, demokratik' bir yapı olması ve çok güçlü bir orduya sahip bulunması sizce bu bölgede menfaatleri olanlar için 'istenen' bir durum mu? Değil. İstenen 'parçalanmış, güçlü ordusu olmayan, küçük kukla devletçiklere bölünmüş' bir Türkiye...
Sonuç 2: Yukarıda anlattığım yapı oluşmaya devam eder ve Bush sonrası iktidar da 'askeri-endüstriyel' destekli olursa, girişte sorduğumuz soruya şu yanıtı verebiliriz: Var olan zorlama içinde özellikle 2008 öncesi İran ile ciddi bir çatışma olursa; altın için 730 dolar, Brent petrol için 78 dolar üstünü sorgulamak hayal değil... "
Sevgili dostlar, bu yazıyı takip eden günlerde "yüksek altın-yüksek petrol fiyatı-değişen dünya düzeni-genleşen, emperyalleşen Türkiye" sorgulamalarını her yazımda paylaştım ve savundum. Bugün geldiğimiz nokta çok açık: 2006 sonundan itibaren savunduklarım, daha açıkçası "o gün hayal denilen" her şey hayata geçti. Şimdi kritik soru şu: "Bundan sonra ne olacak?" Tek bir cümleyle bitireyim: Daha yaşanacakların başındayız, neler olacak inanın hayal bile edemeyeceksiniz!
Önemli not: Yukarıdaki yazıda çok önemli bir tespit var; Türkiye genleşme dönemine giriyor, bu yüzden "bölünmek" isteniyor, dikkat edelim!
http://www.haberturk.com/yazarlar/579236-asagidaki-yaziyi-ilk-defa-2006-sonunda-yazdim