Antibiyotikli tavuklar

Bu konuyu okuyanlar

cengaver51

Dekan
Katılım
5 Nisan 2009
Mesajlar
5,118
Reaksiyon puanı
169
Puanları
63
1540538_10153364310992437_3745823664690456107_o.jp  g


<font color="#141823"><span style="font-family: helvetica">[video=youtube;jNV0GQuXtOE]https://www.youtube.com/watch?v=jNV0GQuXtOE[/video]
[video=youtube;6MnFSE9N0sQ]https://www.youtube.com/watch?v=6MnFSE9N0sQ[/video]

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr.
Yavuz Dizdar: "Biliyorum canınız sıkılacak, yüreğiniz kabaracak,
üzüleceksiniz ama gerçekleri öğrenmeniz lazım. Daha yumurtadan
çıkar çıkmaz civcive antibiyotik veriliyor. Kemikleri gelişmesin,
sadece et yapsın diye... Tavuklar tarladaki patatesler gibi hiç
kıpırdamadan yetiştiriliyor. Bıraksanız bile kıpırdayamıyorlar... Elinize
aldığınızda kemikleri kırılıyor... Bu inanılmaz bir vicdansızlık... Sonra,
görüyoruz her gün gencecik bir kadın meme kanserine yakalanıyor. Büyük
olasılıkla daha sağlıklı diye sık sık tavuk yiyorlardır.
Hocam son dönemde kanser vakalarında patlama olduğunu,
lenfoma ve kemik iliği kanserlerinin çoğunun ise Türkiye’nin tarım
merkezi olan Antalya-Kumluca’dan geldiğini söylediniz. Peki böyle başka
bölgeler var mı? Var... Mesela 6-7 ay kadar önce
Ergene tartışıldı. Orası içler acısı bi durumda. Ergene’de olağanüstü bir
çevre kirliliği var. O?zaman Sağlık Bakanlığımız ve Kanser Savaş Daire
Başkanlığı dediler ki, “Orada çok sigara içiliyor, çok alkol kullanılıyor, o
nedenle bu kanserler çıkıyor.” Böyle bir şey sözkonusu olamaz. Çünkü
belgesel bir film hazırlandı bu konuyla ilgili. “Gündöndü” adında...
Orada her şey çok açık.

"İZLEYENLERİN DONA KALDIĞI BİR
BELGESEL ÇEKİLDİ AMA TÜRKİYE'DE
GÖSTERİLMEDİ"

- Ben izlemedim o filmi... İzleyemedik, çünkü henüz Türkiye’de
gösterilmedi. Kısa versiyonu Marsilya’da bir çevre filmleri
festivaline gitti. İzleyenler o kadar etkilenmiş ki, film bittiğinde
alkışlayamamışlar, alkışlayacak halleri kalmamış. Deri fabrikalarından çıkan
o atık suyun köpükler halinde Ergene’ye bırakılmasını ve bu yüzden
ortaya çıkan çevre felaketini öyle bir göstermiş ki film dona kalmışlar...
Çiftçi geliyor Trakya’dan, Ergene’den, hepsi hastalarımız zaten bunların.
“Hocam” diyor, “15 tane sığırımız geçenlerde öldü. Daha önce de bir 15
tane ölmüştü zaten...” Onbeşer, onbeşer ölüyor hayvanlar. Ama “Aşı
reaksiyonu oluştu da ondan”diyorlarmış.

"BAKANLIK 'ÇOK SİGARA İÇİYORLAR,
KANSER OLUYORLAR' DİYOR, GERÇEK
ÖYLE DEĞİL"

- Kimler diyormuş?
Tarım Bakanlığı yetkilileri! Böyle aşı reaksiyonu oluşmaz. Bunlar bir şeyin
üzerini örtme çabaları. Bir aşıda üretim sorunu varsa, zaten o 15
hayvanı değil, çok daha fazlasını etkiler. Bu aşıyla ilgili olan bir durum
değil. O çevrede muhtemelen hayvanlar su içerken ya da otlanırken
çevreden aldıkları toksinle kaybedildiler. Bir arkadaşımız gitti
bölgeye, “Kimse konuşmak istemiyor, korkuyor” diyor. Trakya
Üniversitesi’nden öğretim üyesi bir başka arkadaşımız bölgedeki kanserli
insanların dokularında ağır metal analizine bakmış, çok yüksek
bulmuş... CNN Türk’te yayınlanmış bir canlı yayının bandını izledim.
Devletin söylediği şey, “Çok sigara içiyorlar, çok alkol tüketiyorlar, bu
kanserler o yüzden.” Halbuki adam anlatıyor, kızı dereye düşmüş,
boğulmuş, peşinden gitmiş, girdiği yere kadar bacakları cılk yara. Bu
düzeyde bir kirlilik var Ergene’de. Baktığınızda temiz görünüyor ama
adamın girdiği yere kadar bacakları ülsere olmuş. Sonuç? Adamın o
yaraları iyileşmiyor. Adam yaşıyorsa da şansa yaşıyor. Bu, o bölgede
yaşayan diğer insanlar için de geçerli. Bunun öyle sigarayla, alkolle
falan kapatılacak bir yanı yok. Bir de oradan ürün geliyor, o ürünün nereye
gittiği belli değil.
"PİRİNÇ, AYÇEKİRDEĞİ VE
BUĞDAY'DA 2 İLA 8 KAR YÜKSEK
KURŞUN ÇIKTI"

- Gelen ürün ne?
Üç ürün geliyor. Pirinç, ayçekirdeği, buğday... Kadmiyum ve kurşun
analizlerini yaptırdık. İzin verilenden 2 ila 8 kat yüksek çıktı! Şimdi bu
ürün nereye gitti, kim yedi? Bunların hiçbirini bilmiyoruz. Bakanlık her
ürünü birebir denetleyemez, orada hakkını verelim. Ama şu önemli;
ürüne püskürtülerek kullanılan tarım ilaçları herhalükârda çok
kullanılmadıkları zaman kabuğun soyulması, hatta meyvenin sebzenin
iyi yıkanılmasıyla uzaklaştırılıyor. orun ot ilacında. Çünkü ot ilacından
meyve ağacı etkilenmiyor ama onu bünyesine alıyor. Biyolojik sistem
bunu içinde biriktiriyor. Bu insanda bir tümör oluşumuna da neden
olabilir, hayvanların kaybedilmesine de... Bu ot ilacını, glifosatı pek çok
ülke vahşi doğaya da atıyor. Ot kontrolü diye. Nedeni bilmiyorum.
"BÜYÜK HASTANELER AÇARAK
KANSERİ ÖNLEYEMEZSİNİZ"
- Vahşi doğadan ne istiyorlar? Hiçbir şekilde anlaşılabilmiş değil.
Ormanları ilaçlıyorlar. Niye??Belli değil. - Herhalde bu zirai ilacı üreten
firmalar para kazansınlar diye... Başka bir sebep geliyor mu hocam
aklınıza? Büyük olasılıkla öyle. Doğa bu, sen doğaya müdahale edemezsin.
İstersen tarlana müdahale et, ama iş ormana geldiği zaman, “Ben buradan
yabani otları temizleyeceğim”
diyemezsin. Orası yaban. O şekilde
kalmak zorunda. Sen ona müdahale
edersen olay çığrından çıkar.

"TARIM İLACINI TAVİSYE EDEN
ZİRAAT MÜHENDİSLERİ TARIM İLACI
SATIYOR"

- Biz ne korkunç insanlar olduk böyle?
Maalesef biz korkunç bir ırkız. Bakın, tarım ilacını sonuçta kim tavsiye
ediyor? Ziraat mühendisi... Bakıyorsunuz ziraat mühendislerinin
büyük kısmı, aynı zamanda tarım ilacı bayiliği yapıyor. Duydum ve
inanamadım, tarım ilacı satarken çiftçiye, “Kendin için mi kullanacaksın, yoksa satacağın ürün için mi?” diye soruyorlarmış. Böyle insafsızca bir durum var. Aynı anda bayii olan birisi tarım ilacı satışını kontrol edebiliyorsa eğer, tüketimini
nasıl denetler? Adam kendi satışını mı baltalayacak? Oradan bir sıkıntı
çıkıyor. İkincisi, tarım ilaçlarının amaç dışı kullanımı var. Bu tavuklarda büyütme amaçlı kullanılan antibiyotik gibi bir durum. Böyle bir şeyi bin yıl düşünsem aklıma
gelmezdi. Yumurtadan çıkar çıkmaz civcive antibiyotik vermeye başlıyorlar. Bizim üreticimiz inşallah bu konuda bir düzenleme yapacak, umutluyum. BESD-BİR, “Elimizden geleni yapacağız” dedi. Fakat antibiyotiğin bu şekilde kullanımı kim
tarafından akıl edildiyse, bunu Amerikan Akademileri bile anlamış
değil...?Siz civcive antibiyotiği verirseniz, civcivin bağırsak sisteminin gelişmesini önlüyorsunuz. Normalde yediğimiz besinlerin önemli bir bölümü bağırsak metabolizmasında kullanılıyor çünkü. Dolayısıyla enerji tüketimi azalıyor.
Siz bu civcivi güneşe de çıkartmazsanız, kemikleri de sağlıksız gelişeceği için sadece et yapıyor...

"TAVUKLAR O KADAR ETLİ Kİ
KEMİKLERİ KIRILIYOR"

- Hiç anlayamadım hocam... Aksi takdirde güneşe çıkartırsanız civciv
sağlıklıgelişeceği için kemik de yapıyor. Ama kemik yapsın istenmiyor, sadece et yapsın isteniyor. O zaman oradan da tasarrufa gidiyorsunuz, hayvan sonunda patates tarlasında yatan patates gibi hiçbir şekilde kaçamayan, olduğu yerde büyüyen bir hayvan oluyor. Bunu kesimde çalışan bir arkadaşımız anlattı, “Zavallı
hayvancağızı yerden alırken kemiklerinin elinizin altında kırıldığını hissediyorsunuz. Kaçamıyor zaten. Bıraksanız da hareket edemiyor” diyor. Çünkü hiçbir şekilde enerji
harcamayacak ve et yapacak şekilde yetiştiriliyorlar. Düşünebiliyor musunuz 1.7 kilo yemle 1 kilo tavuk elde ediyorlar. Böyle bir dönüşüm var mı dünyada?
- Tavukların nasıl bir eziyetle yetiştirildiğini biliyordum, bu yüzden de asla yemem, ama bu kadarını bilmiyordum. Para kazanacağız diye nasıl bu kadar vicdansız olabiliyoruz? Haklısınız, son derece vicdansızlık bu. Bir yandan da baktığımızda bunu yapanlar inançlı insanlar...

"HAYVANLAR DEMİR EKSİKLİĞİ
YÜZÜNDEN AHIRIN PASLANMIŞ
METAL AKSAMLARINI YALIYOR

- Prof. Kenan Demirkol yaptığımız bir söyleşide, “Normalde inek ne zaman
süt verir? Yavruladığı zaman değil mi? Ama üretici için süt o kadar
değerli ki, yavru 10 gün sonra, annesinden ayrılıyor ve soya sütüyle besleniyor. Ve günlerce anne ve yavru ayrılık nedeniyle ağlıyor” diye anlatmıştı. Biz ne yapıyoruz böyle? Besleneceğiz diye bu kadar acımasız olmamız gerekiyor mu? Burada çok
da büyük bir günah var aslında... Bir din adamının çıkıp bence, “Yapmayın,günahtır” demesi lazım. Belki o zaman insanlar düşünmeye başlar... Diyanet de maalesef
ortadan yanıtlar veriyor. Net bir şey söylemiyor. Biliyor musunuz, buzağılara etleri
pembe olsun diye demir verilmiyor. Kırmızı et diye yediğin hayvanın eti
niye pembe olsun ki? Efendim böylesinin Avrupa’da 100 Euro’ya kadar ederi varmış. Hayvanlar demir eksikliğinden ahırın paslanmış metal aksamlarını yalıyormuş. Böyle bir zihniyet, böyle bir hayvan yetiştirme olabilir mi? Benzer şey, hormon
kullanımında var. Buzağılarda hormon kullanıyorlar. 8 aylık dana küçücük
olmalı, koskocaman inek kadar oluyor. Gören korkuyor. Ne
veriyorlarsa hayvanlara bu hale getiriyorlar. Şimdi bakanlık çıkıp da,
“Biz denetliyoruz, şahane üretim yapıyoruz, bol verim alıyoruz” demesin. Hayır, bol verim önemli değil. Sağlıklı verim alabilmeniz önemli.- Hep rakamlara bakıyoruz değil mi? Bu Amerika’nın standart hatasıdır. Bizde de öyle olmaya başladı. Üretim
artıyor deniyor. Peki karşılığında ne kadar ilaç parası ödüyorsunuz? Bu
yüzden en çok kanser vakası Amerika’da görülüyor. - Bizde de gün geçmiyor ki gencecik bir sanatçı meme kanserine yakalanmasın. Arkadaşlarımın çoğu
meme kanseri. Özellikle meme kanserindeki artışın nedeni ne?
Bilinmiyor. Ama çok büyük olasılıkla bu insanlar sağlıklı besleneceğiz diye
tavuk yiyorlardır, tavuktan aldıkları birtakım hormonlar var. Biz bu işin
hormon kısmını bilmiyoruz. Ama 8 ayda bu kadar büyütebiliyorsa danayı,
mutlaka birtakım hormonal manipülasyonlar yapmak zorunda. Ya androjenle yapıyorlar bunu ya başka bir büyüme hormonuyla... Nitekim bir arkadaşımız 25 sene Hollanda’da tarım bakanlığında çalıştı, “Hocam, özellikle Kurban Bayramlarında
hormonsuz hayvan yok. Hepsine
büyüme hormonu veriyorlar.
Hayvanlar şişiyor, pazara
gönderiliyor” diyor.

"ARKADAŞIM KIZINA YUMURTA
YEDİRMEYİ KESTİ, ÇOCUK SAĞLIĞINA
KAVUŞTU"

- Vallahi yüreğim daha fazla
kaldırmayacak. Yazmak da lazım
ama...
İnsanların canlarının sıkılması
gerekiyor, yürekleri kabaracaksa
kabaracak biraz, ama gerçekleri
öğrenmeleri lazım. Geçen haftalarda
bir arkadaşım anlattı. Çok hazin bir
örnek. 10 yaşındaki kızının
bacaklarında tüylenme sorunu
başlamış. Doktor doktor dolaştırıp bir
sonuç alamayınca, “Ya biz bu çocuğa
ne yediriyoruz ki böyle oluyor”
demişler. Ve geldikleri nokta yumurta
olmuş. “Her gün bir yumurta
veriyorduk, kestik ve tüylenme geçti.
Ondan sonra organik yumurtaya
döndük, bir sorun kalmadı” diyor.
- Yumurtada ne var ki?
Günde iki-üç defa yumurtlatabilmek
için tavuğa mutlaka bir şey yapmak
zorundasınız. Çünkü bu kadar
yumurtlama hayvanın doğasının
dışında bir şey.
- O yüzden kız çocukları erken adet
görmeye başladı, erkek çocukların
göğüsleri büyüyor...
Evet. Korkunç bir gidiş var. Bu
memleketin beslenmesinin düzelmesi
gerekiyor. Büyük hastaneler açarak
kanser vakalarını önleyemeyiz. Erken
tanı yöntemlerini geliştirerek
önlenebilecek bir şey değil kanser.
Beslenmemizin düzelmesi gerekiyor.
Yediğimiz yumurtadan hormon
alıyoruz, süt zaten süt değil, yoğurt
desen öyle... Bir yandan tarım ilacını
bol miktarda alıyoruz. Bu şekilde
beslenen vücut bir kere böyle
beslense bunu karşılar, iki kere
beslense yine karşılar, ama tek
seçenek bu olduğu zaman hastalık
kaçınılmazdır. Kanserler patladı.
Batman’dan çiftçi telefon ediyor,
altıncı düşüğü yapmış eşi... Kars’tan
genç bir köylü telefon ediyor,
kanser... Marketten alıyormuş tavuğu,
çünkü Kars’ta kuş gribi hikâyesinden
sonra 2.5 milyon köy tavuğu
yakılınca ellerinde tavuk kalmadı...

"GİDİŞ İYİ DEĞİL"
- Nasıl öyle bir şey yapabildik?
Tavukları canlı canlı toprağa gömdük,
yaktık. Bunun günahı bile bize yeter?
İnanılmaz bir hezeyandı o... Bütün
tavukları yaktık. Birkaç yıl sonra aynı
hezeyan bu kez domuz gribi olarak
geri geldi. Ne zaman bu hezeyan
bitti? Başbakanımız, “Ben domuz
gribi aşısı olmuyorum!” dediği
zaman. Sağlık Bakanı’nı kandırıyorlar.
Ne oluyormuş? Aşıda Avrupa’ya
örnek oluyormuşuz! Hadi canım! Şu
anda millette çok ciddi böbrek hasarı
var. Çünkü diyaliz merkezlerinin
artmasından bunu görebiliyoruz.
Bunun en önemli nedeni; doğru
beslenmiyor oluşumuz. Yok işte, çok
sigara içti de, ortam kötü de...
Bunlarla açıklayamazsınız. Çünkü bu
tarım ilaçlarının böbrek toksisitesi
yaptığı biliniyor. Kesinlikle
Başbakan’ın bizzat tarım ve gıda
işine de el atması lazım! Yoksa bu
gidiş hiç iyi bir gidiş değil!



Kanserli tavuk kanser yapıyor - Takvim - 26 Nisan 2014
 

leanardo

Profesör
Katılım
1 Eylül 2012
Mesajlar
1,221
Reaksiyon puanı
9
Puanları
38
Ben nasıl olsa köy yumurtası yiyorum sıkıntı yok
 

pinterest

Profesör
Katılım
7 Ekim 2014
Mesajlar
2,502
Reaksiyon puanı
157
Puanları
63
Böyle zalimce şeyler yapılabileceğini hiç düşünememiştim. En kötüsü o tavuklara olanlar.

Katliam bu işte.

Demek vegan olsak ölmeyiz çunku bunlari yaptikca olume emin adimlarla ilerliyoruz
 

Phalearos

Asistan
Katılım
23 Mart 2015
Mesajlar
454
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Tam okuyamadim ama okudugum kadari yetti tavukda yemezsek olmuyoki keske dogal sekilde koy tavugu yesek gunluk yumurta yesek
 
Üst