Albert Einstein'ın Tanrı ve Din Hakkındaki Görüşlerini Anlattığı Mektubu Satıldı

Bu konuyu okuyanlar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

ashabulyemin

Müdavim
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
Einstein hayatının büyük kısmında ateist ve/ya agnostik olmuştur.
Peki bu niye konuşulur? Bana, sana , ona ne Einstein'in neye inandığından?
Ben bir ateist ağırlıklı kimi zaman agnostik olan bireyim. Bunu da kendi düşüncelerimden ve bulgularımdan yola çıkarak kazandım. Einstein çıkıp Tanrı var dese bana ne, yok dese bana ne.

Tanrı, soyuttur. Varlığı/yokluğu kanıtlanamaz. Hayatı somut olan şeyler üzerinde kaf patlatmak olan bir adamın soyut bir konu üzerindeki fikrini neden dikkate alayım? (Kaldı ki din öyle bir konudur ki kimsenin söylediğini dikkate almamak gerekir zaten, Einstein da burada istisna değildir.)

Tanrı yoktur ve ben tanrıya inanmıyorum
Allah[cc]bizi günahların en ağırı şirkten uzak eylesin.
kur'anda ''yaratıcı''diye bir tanımlama yoktur o zman yaratıcıyada inan mıyorum
yaradan vardır kainatı dahada önemlisi din gününü yaradan

kardeşimiz ne güzel söylemiş varlığı yokluğu kanıtlanamaz
oysa kainatın her zerresinde Allah[cc]ın imzası vardır ve her zerre Allah[cc]ı tesbih eder
 

thekillingroad

Müdavim
Katılım
10 Eylül 2012
Mesajlar
1,510
Reaksiyon puanı
1
Puanları
38

Tanrı yoktur ve ben tanrıya inanmıyorum
Allah[cc]bizi günahların en ağırı şirkten uzak eylesin.
kur'anda ''yaratıcı''diye bir tanımlama yoktur o zman yaratıcıyada inan mıyorum
yaradan vardır kainatı dahada önemlisi din gününü yaradan

kardeşimiz ne güzel söylemiş varlığı yokluğu kanıtlanamaz
oysa kainatın her zerresinde Allah[cc]ın imzası vardır ve her zerre Allah[cc]ı tesbih eder

Yoktur imzası, yani kusura bakmayın ama.
O'na işaret eden ve bizlere O'nu anımsatan şeyler görebiliriz dersiniz bu tamamdır, ama varlığı yokluğu kanıtlanamaz cümlesine cevaben imzası vardır derseniz, bilimsel bir kanıt anlamına gelir bu, o da mevcut değildir.
Olmamasını eksiklik falan gibi de aktarmıyorum bu arada, öyle anlaşılmasın.
 

thekillingroad

Müdavim
Katılım
10 Eylül 2012
Mesajlar
1,510
Reaksiyon puanı
1
Puanları
38
Kısacası arkadaşlar şunu diyor; hayata ve sosyal düzene insanüstü hiçbir müsahale olmasın. Biz kendi kurallarımız koyarız, kelle vurur baş keseriz, insanları biz hizaya sokarız. Diyor ki saygınız yok; sonra da diyor ki Atatürk bunları temizlemeye uğraştı. Demek ki senin fikrine göre Atatürk'ün de inanç ve düşüncelere saygısı yokmuş. İşte çelişki burada. Hem "başkasının fikrine saygı olsun" diyorsun, hem de senin gibi düşünmeyenleri temizlemek derdindesin. :)

İkincisi; toplumsal düzen, insanların kendi uydurdukları ve hiç kimsenin asla beğendiği bir kurallar yumağıyla yürüsün ve kuralları da siz koyun istiyorsunuz. Hangisi daha doğru bir düşün bakalım; üç beş kişinin kendi kurallarıyla bütün bir toplumu zorla yönetmeye kalkışması mı? Yoksa insanların birbirlerini zorlamaktansa insanüstü bir sistemin bütün insanların hakkını gözeten ve herkes için bağlayıcı bir kural koyması mı?

İslam adına (ki Darken buna "cemaatçilik" diyor) bildiği her şey şahıslarla kısıtlı olan arkadaşlar, İslam'ın hangi kurallarına karşı olduklarını da bilmiyorlar. "Ben İslam'ı sevmiyorum çünkü şundan dolayı" diyebilecekleri hiçbir doğru gerekçeleri yok. Ancak ferdi uygulamalara bakarak kendilerine bahane üretmeye çalışıyorlar. Çünkü kurallara uymak zorlarına gidiyor; yalnız insanların kendi koydukları kurallara uymalarını istiyorlar.

İLk paragrafla ilgili çok ciddi ama ufak nüanslar var. Bunu nasıl anlatsam bilmiyorum.
Bu demokrasinin sınırsız olmaması gibi bir şey. Türkiye gibi demokrasinin hiç olmadığı yerlerde, bir anda demokrasi yeşertilmeye çalışılınca "demokrasi bir araçtır amaç değil" diyen adam Başbakan olabiliyor. Hayır, olamamalı. Her sese, her görüşe açık olmak demek bu değil. Özgürlük, sınırlarını kendine düşmanlık beslediği yerde çekmelidir. Demokrasi karşıtlarının demokrasiyi kullanarak aynı demokrasiyi öldürmelerine izin vermemelidir, aynı demokrasi.
Kural koymaktan anladığınız kelle vurup baş kesmek ise amenna, ama sosyal hayat denilen şey bu değil. İnsanların hayatlarına müdahale etmeye kalkan görüş temizlenir elbette. Atatürk'ün eylemini buna örnek veremezsin çünkü o bir devrim idi ve devrimlerin yapılış şekli de bellidir. Atatürk'ün yetiştirmek istediği nesili buna örnek olarak verebilirsin. Benim dindar insanlarla hiç bir problemim yok, istediklerine tapsınlar. Ama burası "Müslüman ülke" diyerek Müslüman olmayanların hayatlarını hiçe sayamazlar. Buna kimsenin hakkı yok. İslam'ın en değerli ve geçerli din olduğu İslam öğretisine ait bir fikirdir, bilgidir, bunu sosyal hayata entegre edemezsiniz. Dİnden arındırılmış sosyal yaşam bunun için önemlidir, toplum içinde hiç bir topluluk/örgüt diğerinden üstün değildir.

İkinci paragraf insanlara dümdüz hakaret etmek olmuş. İnsanüstü sistemin varlığını kanıtlayamıyorken bunu saptayıp da böyle bir beklentiye girmek biraz ilginç. Lakin biraz dikkatli incelersek dünyada en huzurlu yaşanılan yerlerin, sosyal hayatın kurallarını dinin değil insanların koyduğu yerler olduklarını görebilirsin. Huzurlu yaşamak gibi bir amaç yoksa bişey diyemem. Amaç Allah'ın takdirini kazanmaksa, o daha ağır bir konu.

Üçüncü paragrafta da toptan bir giydirmişsin yine. Ne demek bilmiyorlar. Turan Dursun İslam'ı hepimizden iyi bliyordu da adam ateist oldu ne olacak? :) Dini bilmeyen ancak karşı olur, yoksa onlar bilmiyorlar diyorsun. Böyle bir ön kabullenme olabilir mi yahu? İnsanların neyi neden sevmediğini bir sebebe bağlamaya çalışıyorsun.
Kaldı ki en baştan din veya yaratıcı veya her iki kavrama birden karşı da olabilir insan, bunu da hiç göz ardı etmemek gerekli.
 

Turab Garip

Müdavim
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
63
[MENTION=291218]thekillingroad[/MENTION], mantık olarak her sese her görüşe açık olamazsın. Dikkat edersen bu zaten senin de mantığına yatmamış ve nüanslar var demişsin. Şimdi gelelim demokrasiye; diyorsun ki demokrasiyi kullanarak demokrasi öldürülmemelidir. Fakat kendin de biliyorsun ki bu senin söylediğin demokrasinin özüne ters. Çünkü demokrasi burada bir ikilem yaratıyor. Eğer çoğunluğu "haklı" olarak göreceksek, burada akıl ve mantık durur. Çünkü demokrasi akıl ve mantığı değil, çoğunluğun söylediğini kabul eder. Öyleyse çoğunluk demokrasinin olmamasını isterse; bu durumda demokrasi kendi kendini feshetmiş olur. Devrim sözcüğü de bu şekilde çok oyuncak edilmiş durumda. Devrimlerin yapılış mantığı bellidir yöntemiyle; belli bir görüşe sahip herhangi bir grup kalkıp milleti kesip biçerek "devrim yaptık" diyebilir. Şu anda "devrim" yapan grup sizin fikrinizi savunuyor diye hoşunuza gidiyor; fakat başka bir grup olsaydı bu; "devrimlerin yapılış şekli bellidir" gibi bir cümleyi kuramazdınız. Demek ki bu, mantık üzerine kurulu bir sistem de değil; işine gelme hesabı.

Zaten sen de söylemişsin; insanların sosyal hayatlarına müdahaleye izin verilemez. Fakat öyle görünüyor ki demokrasi buna müdahale ediyor. Hem de tamamen kendi kurallarına göre. Sen böyle giyinme diyecek kadar bile ileri gidiyor; hatta kıyafeti de geçiyor jiletle traş ol diyor mesela. Şimdi bunları savunabilirsin belki; "ama bunlar gerekli" diyebilirsin. Fark etmediğin şey şu ki; "sana göre" gerekli. Eğer "insanlığa göre" diyeceksen; öyleyse insanlığın ortak bir yaratılışa sahip olduğunu ve dolayısıyla bir yaratıcı olduğunu kabul etmiş olursun. :) Halbuki gerçekte toplumsal hayata müdahale gerekir evet; fakat sana göre değil. Bana göre de değil. İşte konunun ikinci ve daha önemli ayağı burada ortaya çıkıyor:

Demokrasi dediğin sistem, senin benim gibi adamların ortaya atmış olduğu ve pek ala başkasının da üzerine söz söyleme hakkı olan bir sistemdir. Şöyle düşün; adamın birisi kalkıp diyor ki "böyle yapalım, yönetimi de şöyle yapalım, herkes benim dediğimi yapsın", sen de diyorsun ki "evet bunu yapmalıyız". Ben ise diyorum ki; bunu ortaya atan adamın benden veya diğer milyonlarca insandan farkı nedir ki onun ortaya attığı bu toplum biçimini kabul etmek zorunda bırakılıyorum? Bilimsel olarak "doğru" ve "yanlış" tespiti de yok ortada. Yani "çoğunluk ne derse o doğrudur" prensibi mantıken saçmadır; hatta bilimin, ahlakın, aklın zıddına kararlar da çıkıyor demokrasiden. Dolayısıyla demokrasi bilimsel bir olgu da değildir; insanüstü de değildir. Sadece bir kişinin ortaya atması ve bir kaç kişinin onu planlamasından ibaret herhangi bir fikirdir. Öyleyse neden Ahmet'in Mehmet'in fikri değil de Hasan'ın fikri?

İşte insanüstü, yani dinsel olgu burada önem kazanır. Çünkü dinde hiç kimsenin şahsi uygulaması topluma dayatılamaz; aksine yaratıcının, insanın özüne yani yaratılışına uygun kuralları tüm topluma uygulanır. Böylece kim yönetimde olursa olsun, insani kurallar değişmez ve keyfi uygulamalar olmaz. Nitekim demokrasinin temellerini atan ve onu geliştiren filozoflar da bu fikri paylaşmış ve "aslında sistemlerin en iyisi, adil olan tek bir elin yönetimi" demişlerdir. Sorun şu ki; onlar adil elin kim olabileceğini karar verememişlerdir. :) İşte din bunun çözümüdür. Çünkü din, demokrasiyi icat eden insanların bile tespit ettiği insanlığın ortak hissine en güzel cevabı veriyor.

Burada diğer tanrının varlığı/yokluğu kanıtlamaz şeklindeki iddiana da değinmiş olduk. İnsanların belli başlı ortak hislerinin oluşu; onların aynı yaratılışa sahip olduklarını, yani planlı bir sistem olduğunu ispat ediyor. Yönetimde her ne kadar herkes kendi fikrinin önde olmasını istese de, genel insani değerler bütün toplumlarda aynıdır ve bu; hiçbir şey öğretilmemiş olan insanlar için bile böyledir. Kendinizi pozitif bilimlerle sınırlandırmanız ne kadar da kötü; kapasitenizin çok altında kalıyorsunuz bu şekilde. Bilimi siz işliyorsunuz; insanın işlemesi olmadan bilim hiçbir şey üretmez; dolayısıyla insan da aynı şekilde işlenmeden bir şey üretemezdi. Çünkü siz aynı bilimle yaratıldınız. Yani elinizde bir şey var; onu işliyorsunuz, fakat nereden geldiğini bilmiyorsunuz. Kendi işlediğinize inanıyor ve fakat sizin de işlenmiş olduğunuza inanmıyorsunuz; halbuki siz de aynı elinizdeki maddenin içerisindeki elementlerden müteşekkilsiniz. :) Bu aynı kendi elindeki elmayı kabul ettiği halde başkasının elindeki armutu inkar etmeye benziyor.

"İslamı bilmiyorlar"a gelince; evet Turan Dursun da dahil, bu düşüncede olanlar bilmiyor. Her ne kadar birçok ateistin kale kapısı gibi olsa da kendisi; babasının dedesinin ve sair kimselerin bilgilerine karşı çıkıyor Dursun. Nitekim eğer ben de onun bildiklerini bilseydim ateist olurdum. :) Şaka değil; gerçekten de eğer hakikatin kaynağını bilmeseydim, ateist olurdum diye çok defa söylemişimdir. Haliyle din kurallarına göre yönetilen yerler diye sınıflandırdığın yerlerin hemen hepsi belli bir mezhebe göre yönetiliyor; İslam'a göre değil. Demokrasiyi bunlar gibi bir mezhep kabul edebiliriz; dolayısıyla yaptığın sınıflandırmada onun da bir farkı yok. Ayrıca gerçekten ne kadar başarılı olduğunu şu anda Türkiye'den, Amerika'dan, Yunanistan'dan, Arjantin'den, Meksika'dan görebiliyoruz gerçekten de. :) Senin vereceğin örneklerle bunların huzur açısından bir farkı yok. Hatta bir eksileri daha var ek olarak; bu toplumlar kültürel ve ahlaki açıdan da çökmüş durumda. Dolayısıyla "demokrasi olan yerler daha başarılı" tezin de boşa düşmüş oldu.
 

uma350

Müdavim
Katılım
15 Ocak 2010
Mesajlar
4,411
Reaksiyon puanı
70
Puanları
0
Arkadaşlar islam adına örnek alacaksanız peygamber efendimiz Hz. Muhammed (SAV) 'i örnek alın.
Bizi neden örnek almaya çalışıyorsunuz anlayamıyorum ? Biz de günahkar kullardan biriyiz neticede.
Her yaptığımız tas tamam doğru olmayabilir.
 

tambjk

Müdavim
Katılım
10 Mayıs 2011
Mesajlar
3,263
Reaksiyon puanı
16
Puanları
38
@thekillingroad, mantık olarak her sese her görüşe açık olamazsın. Dikkat edersen bu zaten senin de mantığına yatmamış ve nüanslar var demişsin. Şimdi gelelim demokrasiye; diyorsun ki demokrasiyi kullanarak demokrasi öldürülmemelidir. Fakat kendin de biliyorsun ki bu senin söylediğin demokrasinin özüne ters. Çünkü demokrasi burada bir ikilem yaratıyor. Eğer çoğunluğu "haklı" olarak göreceksek, burada akıl ve mantık durur. Çünkü demokrasi akıl ve mantığı değil, çoğunluğun söylediğini kabul eder. Öyleyse çoğunluk demokrasinin olmamasını isterse; bu durumda demokrasi kendi kendini feshetmiş olur. Devrim sözcüğü de bu şekilde çok oyuncak edilmiş durumda. Devrimlerin yapılış mantığı bellidir yöntemiyle; belli bir görüşe sahip herhangi bir grup kalkıp milleti kesip biçerek "devrim yaptık" diyebilir. Şu anda "devrim" yapan grup sizin fikrinizi savunuyor diye hoşunuza gidiyor; fakat başka bir grup olsaydı bu; "devrimlerin yapılış şekli bellidir" gibi bir cümleyi kuramazdınız. Demek ki bu, mantık üzerine kurulu bir sistem de değil; işine gelme hesabı.

Zaten sen de söylemişsin; insanların sosyal hayatlarına müdahaleye izin verilemez. Fakat öyle görünüyor ki demokrasi buna müdahale ediyor. Hem de tamamen kendi kurallarına göre. Sen böyle giyinme diyecek kadar bile ileri gidiyor; hatta kıyafeti de geçiyor jiletle traş ol diyor mesela. Şimdi bunları savunabilirsin belki; "ama bunlar gerekli" diyebilirsin. Fark etmediğin şey şu ki; "sana göre" gerekli. Eğer "insanlığa göre" diyeceksen; öyleyse insanlığın ortak bir yaratılışa sahip olduğunu ve dolayısıyla bir yaratıcı olduğunu kabul etmiş olursun. :) Halbuki gerçekte toplumsal hayata müdahale gerekir evet; fakat sana göre değil. Bana göre de değil. İşte konunun ikinci ve daha önemli ayağı burada ortaya çıkıyor:

Demokrasi dediğin sistem, senin benim gibi adamların ortaya atmış olduğu ve pek ala başkasının da üzerine söz söyleme hakkı olan bir sistemdir. Şöyle düşün; adamın birisi kalkıp diyor ki "böyle yapalım, yönetimi de şöyle yapalım, herkes benim dediğimi yapsın", sen de diyorsun ki "evet bunu yapmalıyız". Ben ise diyorum ki; bunu ortaya atan adamın benden veya diğer milyonlarca insandan farkı nedir ki onun ortaya attığı bu toplum biçimini kabul etmek zorunda bırakılıyorum? Bilimsel olarak "doğru" ve "yanlış" tespiti de yok ortada. Yani "çoğunluk ne derse o doğrudur" prensibi mantıken saçmadır; hatta bilimin, ahlakın, aklın zıddına kararlar da çıkıyor demokrasiden. Dolayısıyla demokrasi bilimsel bir olgu da değildir; insanüstü de değildir. Sadece bir kişinin ortaya atması ve bir kaç kişinin onu planlamasından ibaret herhangi bir fikirdir. Öyleyse neden Ahmet'in Mehmet'in fikri değil de Hasan'ın fikri?

İşte insanüstü, yani dinsel olgu burada önem kazanır. Çünkü dinde hiç kimsenin şahsi uygulaması topluma dayatılamaz; aksine yaratıcının, insanın özüne yani yaratılışına uygun kuralları tüm topluma uygulanır. Böylece kim yönetimde olursa olsun, insani kurallar değişmez ve keyfi uygulamalar olmaz. Nitekim demokrasinin temellerini atan ve onu geliştiren filozoflar da bu fikri paylaşmış ve "aslında sistemlerin en iyisi, adil olan tek bir elin yönetimi" demişlerdir. Sorun şu ki; onlar adil elin kim olabileceğini karar verememişlerdir. :) İşte din bunun çözümüdür. Çünkü din, demokrasiyi icat eden insanların bile tespit ettiği insanlığın ortak hissine en güzel cevabı veriyor.

Burada diğer tanrının varlığı/yokluğu kanıtlamaz şeklindeki iddiana da değinmiş olduk. İnsanların belli başlı ortak hislerinin oluşu; onların aynı yaratılışa sahip olduklarını, yani planlı bir sistem olduğunu ispat ediyor. Yönetimde her ne kadar herkes kendi fikrinin önde olmasını istese de, genel insani değerler bütün toplumlarda aynıdır ve bu; hiçbir şey öğretilmemiş olan insanlar için bile böyledir. Kendinizi pozitif bilimlerle sınırlandırmanız ne kadar da kötü; kapasitenizin çok altında kalıyorsunuz bu şekilde. Bilimi siz işliyorsunuz; insanın işlemesi olmadan bilim hiçbir şey üretmez; dolayısıyla insan da aynı şekilde işlenmeden bir şey üretemezdi. Çünkü siz aynı bilimle yaratıldınız. Yani elinizde bir şey var; onu işliyorsunuz, fakat nereden geldiğini bilmiyorsunuz. Kendi işlediğinize inanıyor ve fakat sizin de işlenmiş olduğunuza inanmıyorsunuz; halbuki siz de aynı elinizdeki maddenin içerisindeki elementlerden müteşekkilsiniz. :) Bu aynı kendi elindeki elmayı kabul ettiği halde başkasının elindeki armutu inkar etmeye benziyor.

"İslamı bilmiyorlar"a gelince; evet Turan Dursun da dahil, bu düşüncede olanlar bilmiyor. Her ne kadar birçok ateistin kale kapısı gibi olsa da kendisi; babasının dedesinin ve sair kimselerin bilgilerine karşı çıkıyor Dursun. Nitekim eğer ben de onun bildiklerini bilseydim ateist olurdum. :) Şaka değil; gerçekten de eğer hakikatin kaynağını bilmeseydim, ateist olurdum diye çok defa söylemişimdir. Haliyle din kurallarına göre yönetilen yerler diye sınıflandırdığın yerlerin hemen hepsi belli bir mezhebe göre yönetiliyor; İslam'a göre değil. Demokrasiyi bunlar gibi bir mezhep kabul edebiliriz; dolayısıyla yaptığın sınıflandırmada onun da bir farkı yok. Ayrıca gerçekten ne kadar başarılı olduğunu şu anda Türkiye'den, Amerika'dan, Yunanistan'dan, Arjantin'den, Meksika'dan görebiliyoruz gerçekten de. :) Senin vereceğin örneklerle bunların huzur açısından bir farkı yok. Hatta bir eksileri daha var ek olarak; bu toplumlar kültürel ve ahlaki açıdan da çökmüş durumda. Dolayısıyla "demokrasi olan yerler daha başarılı" tezin de boşa düşmüş oldu.

Çok uzun yazmışsın, itiraz edeceğim birkaç nokta var ama hepsine değinmeden sadece demoktasi ile yaklaşımın için birşey söylemek istiyorum;

Ahmet'in Mehmet'in değilde niye Hasan'ın fikri değil demişsin. Şimdi demokrasi evet çoğunluğun ne istediğini esas alır ama burada ufak bir nüans farkı var. O da azınlığın da hakkını korumaya dikkat etmesidir. Eğer siz azınlığın hakkını hiçe sayarsanız o demokrasi türkiyedeki gibi çarpık saçma sapan birşeye dönüşür. Demokrasi mükkemmeldir demiyorum ama daha iyisi icat olana kadar en iyisi budur bence. Çünkü herkese bir kişisel özgürlük alanı çizer ve farklı düşünce ve inançların bir arada azami kurallar çerçevesinde yaşamasına imkan tanır.

Demokraside çoğunluğun isteklerinin gerçekleştirilebilme sınırı ile ilgili bir örnek vereyim; %51 derseki kalan %49'un bu ülkede yaşamaya hakkı yok, onlara zulmedelim vs. Bu mümkün değildir, çünkü azınlığın hakları da vardır. Çoğunluk istediği gibi at koşturamaz. Anayasa ve konunlar çerçevesinde belirli sınırlar vardır.

Anayasa ve kanunlar evet insan ürünüdür. Burada bir denge sağlanmalı. Bir tarafta toplum huzuru, diğer tarafta bireysel özgürlükler. Amaç bireysel özgürlükleri arttırırken o toplumun kültürü ve adetleri dikkate alarak dengeli bir şekilde toplum huzurunu bozmadan gerçekleştirilmesidir. Burada izlenecek yol için zaten siyasi partiler var, sonuçta ahmet'in mehmet'in fikri değil. Ahmet ve Mehmetin oy çoğunluğuyla Hasan'ın da haklarını koruyacak şekilde gerçekleştirilmesi makbuldür.

Toplum kurallarının din ile düzenlenmesi mevzusu için ise; Allah inanan insanlara nasıl yaşamaları gerektiği ile ilgili kurallar koymuştur. Allah'ın gücü kudreti bizzat bu kurallara insanlanların %100 uymasını sağlamaya yetmiyor muydu? Ama o bunu insanlara sunup son kararı kendilerine bırakmıştır. Şimdi birileri kalkıp da Allah'ın kullarına tanıdığı özgür iradeyi yoksayıp bizzat Allah adına insanları bunlara uymaya zorlaması ne derece doğrudur? Kaldıki işin içine insan parmağı değmesi ve aynı kitaptan her müslümanın farklı bir yorum çıkarması gerçeği varken(bknz mezhepler, cemaatler ve bunun daha alt gurupları, hatta herbir birey) Ahmet'in , Mehmet'in kinini mi yoksa Hasan'ın dini yorumunu mu dikkate alacağız. Daha fazla uzatmadan kesip sana katılmadığımı belirtmek isterim :)
 

thekillingroad

Müdavim
Katılım
10 Eylül 2012
Mesajlar
1,510
Reaksiyon puanı
1
Puanları
38
Başka mesajlara cevap vb. yazdım, buna şu an vaktim yok, gördü de bişey demedi olmasın :p
 

Turab Garip

Müdavim
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
63
[MENTION=142972]tambjk[/MENTION], evet, sen iyimser olarak öyle düşünebilirsin. Sadece kendi varsayımınla "azınlığın haklarını korumalı" diyorsun; korur diyemiyorsun. Çünkü sen de çok iyi biliyorsun ki çoğunluk ne isterse o olacak ve o oluyor. Hatta aslında öyle bile olmuyor; çoğunluk sadece kimin istediği olsun onu seçiyor. :)

Şu anda mesela Türkiye'deki iktidar partisinin yaptıkları çoğunluğun dediğini mi yapıyor? Tabii ki hayır. :) Sen sadece Türkiye'yi tanıdığın için Türkiye'yi biliyorsun. Fakat diğer bütün "demokratik" ülkelerde de durum aynı. Çoğunluk sadece kimin keyfine uyacağını seçer ve başa geçen de kendi keyfi uygulamalarını yapar. Demokratik olarak da "yav kardeşim azınlığın hakları da var" desen de; bu da senin kendi zihninde oluşturduğun iyi niyetli bir varsayımdır; demokrasinin bir "zorunluluğu" yoktur. Çoğunluğun seçtiği kişi ne isterse o olur; bütün toplumlarda da böyle olmuştur.

O yüzden kendimizi istediğimiz kadar kandırmaya devam edelim; ister dini yönetim olsun, ister demokratik olsun; kendi keyfi uygulamalarıyla kurallar koyan yönerimlerde asla toplum huzurunu devamlı olarak temin edemezsin. Dünyanın mevcut gidişatı hakkında iyimser olmadığından da adım gibi eminim.
 

|Ⓢєччαh|

Müdavim
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,323
Puanları
113
Hayır okumadım ilgimi de çekmiyor.

Yani Allah-Kul arasında olur çıkıp da ha bu kafir asalım, ellerini keselim, bu eşcinsel insan yerine koymayıp dışlayalım, baştan aşağı kara çarşafla, türbanla örtünelim namusumuzu korumak için, kadınlara araba kullanmayı yasaklayalım ben bu dayatılmaya çalışılan toplumsal etkilerinden bahsediyorum. Toplumsal hayata müdahale kısmı bunlar. Bilmek istemeyen sensin beynini yeniliklere ve pozitif düşünceye kapatmış, fikirleri bundan 1500 yıl önce gönderilmiş olduğu iddia edilen dogmatik verilerle dolduran.

işte bu çelişkiye dikkat çekmek istemiştim. islamı, falanı filanı dinleyerek, yahut görerek anlamaya çalışırsan veya öyle sanırsan bu yanılgılara düşersin arkadaşım.

tamam, okumak, anlamak, öğrenmek ve bilmek zorunda da değilsin, yalnız, bilmediğin, öğrenmediğin bir konu veya kavram hakkında fikir yürütürken ayağın tökezler ve takılırsın. güvenirliğini, adaleti ve dürüstlüğünü kaybedersin.

kendi inançlarını ifade etmekte selahiyetin var, amenna... çünkü bilgin var bu konuda... ama hiç öğrenmediğin, merak da etmediğin bir konuda sergilediğin felaket manzarası da ne oluyor, küçümsemeler, aşağılamalar neyin nesi?

sevgili [MENTION=72181]DarKeN[/MENTION], aslında o suali size tevcih ederken bir ayna tutmak istemiştim, ne ki toza dumana belendi.
 

Turab Garip

Müdavim
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
63
Beyni çok gelişmiş ve 1500 yıl önce gelen bilgilere inanmak istemeyen arkadaşlar beynini 3000 yıl önceki demokrasi ile doldurmuşlar; aslında bence bu daha hayret verici. Allah'a şükür her şeyi tarihle ölçen bir zihniyetin karşısında biz daha yeniyiz demek ki. :)

Bir ilginç nokta da odur ki; bilimi kendi tekellerinde zannediyorlar; yani "inancı olanlar bilimden anlamaz" veya "inancı olan bilime düşmandır" gibi ahmakça bir düşünceye sahip çok insan var.
 

tambjk

Müdavim
Katılım
10 Mayıs 2011
Mesajlar
3,263
Reaksiyon puanı
16
Puanları
38
@tambjk, evet, sen iyimser olarak öyle düşünebilirsin. Sadece kendi varsayımınla "azınlığın haklarını korumalı" diyorsun; korur diyemiyorsun. Çünkü sen de çok iyi biliyorsun ki çoğunluk ne isterse o olacak ve o oluyor. Hatta aslında öyle bile olmuyor; çoğunluk sadece kimin istediği olsun onu seçiyor. :)

Şu anda mesela Türkiye'deki iktidar partisinin yaptıkları çoğunluğun dediğini mi yapıyor? Tabii ki hayır. :) Sen sadece Türkiye'yi tanıdığın için Türkiye'yi biliyorsun. Fakat diğer bütün "demokratik" ülkelerde de durum aynı. Çoğunluk sadece kimin keyfine uyacağını seçer ve başa geçen de kendi keyfi uygulamalarını yapar. Demokratik olarak da "yav kardeşim azınlığın hakları da var" desen de; bu da senin kendi zihninde oluşturduğun iyi niyetli bir varsayımdır; demokrasinin bir "zorunluluğu" yoktur. Çoğunluğun seçtiği kişi ne isterse o olur; bütün toplumlarda da böyle olmuştur.

O yüzden kendimizi istediğimiz kadar kandırmaya devam edelim; ister dini yönetim olsun, ister demokratik olsun; kendi keyfi uygulamalarıyla kurallar koyan yönerimlerde asla toplum huzurunu devamlı olarak temin edemezsin. Dünyanın mevcut gidişatı hakkında iyimser olmadığından da adım gibi eminim.

:) Dediklerin çoğuna katılıyorum fakat bu demokrasinin şu an için herşeye rağmen diğerlerinden daha iyi olduğu gerçeğini değiştirmiyor benim açımdan.

Dediğin gibi başa kim geçerse geçsin keyfi uygulamalar olacaktır fakat alternatif modelleri incelediğimizde iran, s.arabistan, çin, rusya , k.kore vs bu rejimlerde bu keyfi uygulamaları, eleştirmek, alternatifini önermek, düzetmeye gitmek yada cezalandırmak demokrasilere göre çok daha zordur. Çünkü buralarda denetleme , yargılama, seçim, hesap verme vs gibi mekanizmalar yoktur yada işlevsizdir. Demokrasilerde ise oluşturulan sistemin işlevselliği oranında daha daha iyileştirmek insanların elindedir ve mümkündür. İnsanlar yanlışlara çözüm bulma ve iyileştirme şansları vardır.

Diğer rejimlerde baştakiler keyfi uygulamalarını, adını koydukları rejimin yada ilkelerin bir parçası haline getirip tartışılamaz tabular haline getirebilir ki getiriyor da. Böyle bir durumda muhalif olmak ya Allaha yada çok büyük totaliter bir güce karşı olmak gibi algılanır ve şansın yoktur. Adalat arayacağın kurum yine sana karşı adaletsizlik yapandır.

Toplum huzurunu devamlı olarak temin etmeye çalışmak aslında çok büyük totaliter, otariter bir rejime götürür bizi. İnsanlar neredeyse yok denecek kadar az hakka razı duruma getirilip, yalanlarla uyutulup, muhaliflere göz açtırmayıp max ölçüde huzur sağlanmak amaçlanır.
 

tambjk

Müdavim
Katılım
10 Mayıs 2011
Mesajlar
3,263
Reaksiyon puanı
16
Puanları
38
Beyni çok gelişmiş ve 1500 yıl önce gelen bilgilere inanmak istemeyen arkadaşlar beynini 3000 yıl önceki demokrasi ile doldurmuşlar; aslında bence bu daha hayret verici. Allah'a şükür her şeyi tarihle ölçen bir zihniyetin karşısında biz daha yeniyiz demek ki. :)

Bir ilginç nokta da odur ki; bilimi kendi tekellerinde zannediyorlar; yani "inancı olanlar bilimden anlamaz" veya "inancı olan bilime düşmandır" gibi ahmakça bir düşünceye sahip çok insan var.

Dini tekelinde zannedenlere karşı verilecek mesajın yok mu :)

Eğer zaman illa bazı şeyleri değersizleştirseydi, Allah/Tanrı yada dinler vs 1500-15000 yada zaman kavramı ile ölçülemeyecek, başlangıcı yada sonu olmayacak kadar geçmişten gelen olgularda değersizleşirdi. Yaklaşımın yanlış bence. Bazı şeylerin değeri zaman kavramından bağımsızdır.
 

thekillingroad

Müdavim
Katılım
10 Eylül 2012
Mesajlar
1,510
Reaksiyon puanı
1
Puanları
38
Uzun mesajı kaçırmadım değil, evde kafam açık haldeyken bakıp okuyacağım.
Ama demokrasi veya diğer ülkeler de böyle falan derken unutmayalım bazı şeyleri.
Dünyanın geri kalanı ABD değil.
Bir takım Kuzey/Batı Avrupa ülkelerindeki sosyal yapıları iyi incelemek lazım. Çok da güzel işleyen sistemler var.
Ha, insanların istedikleriyle yatıp kalkabilmelerini siz sosyal problem olarak görüyorsanız onu bilemem, ama sosyal toplumun değil, bireyin problemidir, eğer problemse. :)

İnancı olan bilime düşman değildir, inançlı olan bilimden anlayabilir; ancak bilim şapkasını taktığı an bir ateistten farksız davranabilmeli, darwin'in söylediklerinde doğruluk payı var mı diye araştırabilmeli, çürütmek için değil, anlamak için; evrenin kimse tarafından yaratılmadığını düşünerek analiz yapmalıdır. Yoksa bir dogmaya olan inancının çerçevesinden bakarsa bilime, o bilimden bir cacık olmaz. Türkiye'de TÜBİTAK'ın geldiği noktaya gelir o bilim.
 

Turab Garip

Müdavim
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
63
[MENTION=142972]tambjk[/MENTION], dini tek elinde bulunduran yok ki onlara bir sözüm olsun. :) İsteyen herkes inanç dairesine girebilir, istediği zaman da çıkabilir. Yani sen inanamazsın veya senin inanman kabul değil gibi herhangi bir yargı yok. Fakat inançsız kişilerin çoğunluğunda dindar insanların bilimden hep uzak olduğu algısı vardır. O tarihleri arkadaşa gönderme olarak yazdım, çünkü İslam'dan bahsederken 1500 yıl önce geldiği sanılan gibi bir ifade kullanmış.

@thkillingroad, ABD'ye neden takıldın, birkaç örnek verdim ve onları çoğaltmak çok da kolaydır. Bilim ile uğraşırken insanın ateist gibi davranması gerektiği tamamen sizi bağlar. Hatta tam tersine kendisi ateist olup da bilim ile uğraşırken dine inanmaya başlayan onlarca bilim adamı da mevcuttur. Gerçi her ne kadar bu durum konu dışıdır; fakat şunun için söylüyorum; bilim ile uğraşıp sizin tesadüfi olduğunu düşündüğünüz olayların gerçekten ne kadar planlı ve mükemmel derecede karmaşık olduğunu fark etmeleri işten bile değildir. (Bunu aynı zamanda tıp dersleri almış birisi olarak da söylüyorum.) Bilimin dinden ayrı olması gerektiği fikri; dediğim gibi sizin şahsi görüşünüzdür ve sadece sizi bağlar.
 

topalsolucan

Müdavim
Katılım
25 Mart 2010
Mesajlar
15,674
Reaksiyon puanı
555
Puanları
113
bizim mahallede hasan adında yaşıtımız bir çocuk vardı. o kadar aptal ve gıcık bir tip di ki, çocukluktan itibaren hiç aramıza almaz, zeka kıtı olduğu için adam yerine koymazdık. hayatımdan ondan daha bön başka bir insan tanımadım diyebilirim. lise çağına geldiğimizde mahallenin efsane cadaloz kadını fadime teyze (hasanın annesi), oğlunu inzivaya çekti. 4 yıl boyunca o çocuğu hiç göremedik. zaten görmemekten de menunduk.

Meğer annesi kafasına vura vura 4 yıl boyunca özel hocalarla öss'ye hazırlatmış ve çocuk cerrahpaşa tıp'ı kazanmıştı. Sonraları diş doktoru olduğunu duydum.

Ama benim için hala bön hasan.
 

|Ⓢєччαh|

Müdavim
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,323
Puanları
113
ancak bilim şapkasını taktığı an bir ateistten farksız davranabilmeli, darwin'in söylediklerinde doğruluk payı var mı diye araştırabilmeli, çürütmek için değil, anlamak için; evrenin kimse tarafından yaratılmadığını düşünerek analiz yapmalıdır. Yoksa bir dogmaya olan inancının çerçevesinden bakarsa bilime, o bilimden bir cacık olmaz.

asıl dogmatik düşünce bu değil mi?

inançlı insanları dogmatik düşünceyle itham ederken, aynı hataya siz düşüyorsunuz.

bilimsel olabilmek için ateist olma şartını getirmek sizin hüsn-ü kuruntunuz arkadaşım.

bilakis beni bilime sevkeden, teşvik eden, hatta farz kılan benim Allahımdır, dinim ve inançlarımdır.

şunu asla unutma, ben ilk sözünü, emrini "oku" diye gönderen bir dinin, inancın müntesibiyim.

bilim tarihini okudun eminim, bunların içinde kaç tane müslüman, iman etmiş, Allaha bütün benliğiyle inanmış kişiler yok mu hiç içlerinde?

bir ateistin kör bir tesadüf karanlığında debelenmektense onu yaratanı bilerek rahat bir kafa ile çalışmak, gayret etmek daha makul ve mantıklı olmuyor mu?

sanki Allah Teala bizi bilimden, keşiflerden, yenilik ve icatlardan men ediyormuş gibi bir bakış açısıyla bakanlar asıl bilimin, gelişmenin önünde en büyük engeldir diye düşünüyorum.
 

tambjk

Müdavim
Katılım
10 Mayıs 2011
Mesajlar
3,263
Reaksiyon puanı
16
Puanları
38
@tambjk, dini tek elinde bulunduran yok ki onlara bir sözüm olsun. :) İsteyen herkes inanç dairesine girebilir, istediği zaman da çıkabilir. Yani sen inanamazsın veya senin inanman kabul değil gibi herhangi bir yargı yok. Fakat inançsız kişilerin çoğunluğunda dindar insanların bilimden hep uzak olduğu algısı vardır. O tarihleri arkadaşa gönderme olarak yazdım, çünkü İslam'dan bahsederken 1500 yıl önce geldiği sanılan gibi bir ifade kullanmış.

@thkillingroad, ABD'ye neden takıldın, birkaç örnek verdim ve onları çoğaltmak çok da kolaydır. Bilim ile uğraşırken insanın ateist gibi davranması gerektiği tamamen sizi bağlar. Hatta tam tersine kendisi ateist olup da bilim ile uğraşırken dine inanmaya başlayan onlarca bilim adamı da mevcuttur. Gerçi her ne kadar bu durum konu dışıdır; fakat şunun için söylüyorum; bilim ile uğraşıp sizin tesadüfi olduğunu düşündüğünüz olayların gerçekten ne kadar planlı ve mükemmel derecede karmaşık olduğunu fark etmeleri işten bile değildir. (Bunu aynı zamanda tıp dersleri almış birisi olarak da söylüyorum.) Bilimin dinden ayrı olması gerektiği fikri; dediğim gibi sizin şahsi görüşünüzdür ve sadece sizi bağlar.

:) Bende zaten tek elinde bulunduğunu zannedenleri kast ettim. Zaten din devletleri yada cemaatler de dini tek elinde bulundurduklarını zannederler, en azından onun için çabalarlar(otorite anlamında). Senin yaklaşımına benzer şekilde herkes de bilim ile uğraşabilir, birşeyşer üretebilir. Kimsenin kimseyi tuttuğu yok :) Fakat [MENTION=291218]thekillingroad[/MENTION] 'ın değindiği güzel bir nokta var. Bilim'in bazı alanları ile uğraşırken dinin bir takım dogmalarına karşı eleştirel yaklaşıp üzerinde araştırmalar, çalışmalar yapmak gerekebilir. Bu tartışmaların sebebinde aslında müslüman ve müslüman bilimadamlarının son birkaç yüzyıldır bilim ve fen'e olan ilgilerinin azalıp daha başka alanlara yönelmelerinden kaynaklı. Bunu sadece müslüman bilimadamları ile de ilişkilendirmek yanlış olur, müslüman devletler son birkaç yüzyıldır dünya sahnesinde sömürülen ve savaşlarla boğuşan bir konumdalar. Şartlar böyle olunca da islam aydınları bilim ile değil de politika ve ilahiyat üzerine daha fazla yönelmişlerdir. Yoksa tarihe baktığımızda müslümanların da bilimsel birçok buluşa imza attığı bir gerçek.
 

kosasker

Müdavim
Katılım
24 Aralık 2008
Mesajlar
3,195
Reaksiyon puanı
49
Puanları
48
Kendini "inançsız" olarak tanımlayan arkadaşların en sevmediğim yönü, kendilerini her konuya objektif bakıyor zannetmeleridir.

Biz, yani ateistlerin dışında kalan insanlar; siz ateistlerden daha az akıllıyız mı ki, siz olaylara daha objektif ve önyargısız yaklaşıyorsunuz, biz yapamıyoruz!? Öyle mi ?
Bu kibirden başka birşey değildir.
Evet sevgili inançsız arkadaşlarım. Siz sandığınız kadar objektif değilsiniz. Üzgünüm fakat bu böyle.
Bu kibir meselesi dışında bir sıkıntım daha var, saygısızlık.
İnsanların inançlarını alay konusu ederek kendi egolarınızı tatmin edebilirsiniz, fakat üzgünüm ki bu durum, kısa, orta ve uzun vade de hiç bir işe yaramaz!
Ateist bir arkadaşım var işyerinde. Şansıma ki, basmakalıp bir insan değil. Halen arayış içerisinde olan bir insan, saygısız değil ve kibirli de değil. İnsanların inançları ile dalga geçmeye çalışmak gibi zorlama bir durumu yok.
Onunla bu saygısızlık ve kibir meselesini konuştum bir gün. Aynı meseleden dolayı, çevresinde birçok insandan uzaklaştığını söyledi.
Ateist olan arkadaşlara diyorum; bir arayış içersinde olun veya olmayın, lütfen saygı sınırlarının dışına çıkmayın.
Kendinizi de fazla akıllı sanmayın, hiçbirimiz sizden az düşünen, az okuyan, az araştıran insanlar değiliz.

Ateistlere "arkadaş" diye hitap ettiğim için, yazdıklarımı içi burularak, bana buğz ederek okuyan arkadaşlara da, Hz. İbrahim' in "sofra" kıssasını hatırlatmak isterim ki; onlar da bir kez daha Allah(c.c)'ın, yarattığı tüm insanlara hangi nazarla baktığını tekrar etsinler.
Saygılar.
 

DarKeN

Müdavim
Katılım
5 Temmuz 2009
Mesajlar
1,184
Reaksiyon puanı
88
Puanları
48
bizim mahallede hasan adında yaşıtımız bir çocuk vardı. o kadar aptal ve gıcık bir tip di ki, çocukluktan itibaren hiç aramıza almaz, zeka kıtı olduğu için adam yerine koymazdık. hayatımdan ondan daha bön başka bir insan tanımadım diyebilirim. lise çağına geldiğimizde mahallenin efsane cadaloz kadını fadime teyze (hasanın annesi), oğlunu inzivaya çekti. 4 yıl boyunca o çocuğu hiç göremedik. zaten görmemekten de menunduk.

Meğer annesi kafasına vura vura 4 yıl boyunca özel hocalarla öss'ye hazırlatmış ve çocuk cerrahpaşa tıp'ı kazanmıştı. Sonraları diş doktoru olduğunu duydum.

Ama benim için hala bön hasan.
Merhaba. Ben de Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde exchange öğrenciyim ancak bizim buradan diş doktoru olanı hiç görmedim. Tebrikler, arkadaş imkansızı başarmış :)
 

topalsolucan

Müdavim
Katılım
25 Mart 2010
Mesajlar
15,674
Reaksiyon puanı
555
Puanları
113
Merhaba. Ben de Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde exchange öğrenciyim ancak bizim buradan diş doktoru olanı hiç görmedim. Tebrikler, arkadaş imkansızı başarmış :)

liseye 98'de başlamıştım, 14 sene olmuş bönü görmeyeli. belki astronot olmuştur.
 

ashabulyemin

Müdavim
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
Yoktur imzası, yani kusura bakmayın ama.
O'na işaret eden ve bizlere O'nu anımsatan şeyler görebiliriz dersiniz bu tamamdır, ama varlığı yokluğu kanıtlanamaz cümlesine cevaben imzası vardır derseniz, bilimsel bir kanıt anlamına gelir bu, o da mevcut değildir.
Olmamasını eksiklik falan gibi de aktarmıyorum bu arada, öyle anlaşılmasın.
illa bu sayfayı din kültür bölümü haline getireceksiniz.
Bize gençliğimizde üniversiteler gelir hani kofulların meydana gelmesini anlatır bizde ağzı açık dinlerdik öyle ya hiç yoktan varoluyorlardı!!!!
anlatığına bakılırsa benim küçük kadarsın ya siz hiç güncellenmiyormusunız ya bunlar olduğunda ben 14-15 yaşındaydım aradan 35-40 sene geçmiş hala aynı yerdesiniz.
o zaman senin anlayacağın dilden anlatayım
insan gözü sadece izin verileni, görebilir birde ışığı yansıtanları çıplak gözle alfa beta gamayıda göremezsin elektrik akımınıda bunları ya özel aygıtlarla görebilirsin veya tesbit edersin
Rabbim sana kendisine inancı nasib etmediği sürece onu ve sanatullahı göremezsin farkına varamazsın keşke maddi durumun iyi olsaydıda bir elektron mikroskobu alıp bir cansiza taşa baksaydında oradaki zikir halindeki atomları görebilseysin ama gençsin inşaalllah göreceksin benimde dualarım üstüne olacak
 

execute

Asistan
Katılım
15 Şubat 2011
Mesajlar
469
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
İnsan ölecek ve herşey bitecek bu kadar mı ? Bitti yani gerisi boş ? :)

Gelin dönün bu yolda. Bakın Kur-an diyorki her canlı ölümü tadacak. Varmı dünyanın başlangıcından beri ölümü tatmayan canlı ?

Kur-an diyorki gaybı (gizliyi) yalnız Allah bilir. Bu dünya ile ölüm arasında perde vardır. Kimse Gaybdan ölümden sonrasından haber getiremez. Varmı Gaybdan ölümden sonrasından haber getiren ? Kaç yüzyıldır Her cümlesi doğru olan bir kitap.
 

thekillingroad

Müdavim
Katılım
10 Eylül 2012
Mesajlar
1,510
Reaksiyon puanı
1
Puanları
38
illa bu sayfayı din kültür bölümü haline getireceksiniz.
Bize gençliğimizde üniversiteler gelir hani kofulların meydana gelmesini anlatır bizde ağzı açık dinlerdik öyle ya hiç yoktan varoluyorlardı!!!!
anlatığına bakılırsa benim küçük kadarsın ya siz hiç güncellenmiyormusunız ya bunlar olduğunda ben 14-15 yaşındaydım aradan 35-40 sene geçmiş hala aynı yerdesiniz.
o zaman senin anlayacağın dilden anlatayım
insan gözü sadece izin verileni, görebilir birde ışığı yansıtanları çıplak gözle alfa beta gamayıda göremezsin elektrik akımınıda bunları ya özel aygıtlarla görebilirsin veya tesbit edersin
Rabbim sana kendisine inancı nasib etmediği sürece onu ve sanatullahı göremezsin farkına varamazsın keşke maddi durumun iyi olsaydıda bir elektron mikroskobu alıp bir cansiza taşa baksaydında oradaki zikir halindeki atomları görebilseysin ama gençsin inşaalllah göreceksin benimde dualarım üstüne olacak

Kusura bakmayın ama anlattığınız şey inancınızın doğrultusunda inanmak istediğinizden tek kelime bile fazlası değil.
Benim mesleğimi, eğitimimi, kaç farklı molekülün atomlarını incelediğimi bilmeden nedir bu keşke alıp baksaydınız? Zikir halindeki atom ne demektir? Zikirin tanımı nedir? Hava cıva yani anlattığınız şey çok özür dilerim ama..
Hadi ben hiç bilmiyorum bunları, yani iki dakika düşünse insan, dünyada elektron mikroskobu kaç milyon tane var, infrared kameralar kaç milyon tane var, buna rağmen bütün bilim insanlarından bir tanesi çıkıp bu Tanrı'yı kanıtlar demiyor, siz böyle geniş geniş yazıp karşınızdakini ilerlemek falan gibi laflarla itham edebiliyorsunuz.
Ben de size 571 yılından beri ilerlemiyorsunuz 1gram diyeyim o vakit.

Varlığı ispatlanamaz lafına bile saldırıyorsunuz. Peki siz tersine inanın, benim karar verebileceğim bir konu değil insanların neye inandığı, hiç umrumda da değil. Bir bilim adamının ateizmi övmesi veya ateist olmasının insanlara örnek gibi anlatılmasının bir manası olmadığını söylemek için bir şey yazıyorum, orada bile inancınıza ters düşen tek cümleye tahammül edemiyorsunuz.
 

thekillingroad

Müdavim
Katılım
10 Eylül 2012
Mesajlar
1,510
Reaksiyon puanı
1
Puanları
38
asıl dogmatik düşünce bu değil mi?
inançlı insanları dogmatik düşünceyle itham ederken, aynı hataya siz düşüyorsunuz.
bilimsel olabilmek için ateist olma şartını getirmek sizin hüsn-ü kuruntunuz arkadaşım.
bilakis beni bilime sevkeden, teşvik eden, hatta farz kılan benim Allahımdır, dinim ve inançlarımdır.
şunu asla unutma, ben ilk sözünü, emrini "oku" diye gönderen bir dinin, inancın müntesibiyim.
bilim tarihini okudun eminim, bunların içinde kaç tane müslüman, iman etmiş, Allaha bütün benliğiyle inanmış kişiler yok mu hiç içlerinde?
bir ateistin kör bir tesadüf karanlığında debelenmektense onu yaratanı bilerek rahat bir kafa ile çalışmak, gayret etmek daha makul ve mantıklı olmuyor mu?
sanki Allah Teala bizi bilimden, keşiflerden, yenilik ve icatlardan men ediyormuş gibi bir bakış açısıyla bakanlar asıl bilimin, gelişmenin önünde en büyük engeldir diye düşünüyorum.

Önce bir yanlış anlaşılmayı ortadan kaldıralım, bilimsel olabilmek için ateist olma şartı falan getirdiği yok kimsenin.
Ancak oturup bir bilimsel deneyi incelerken, okuduğu suredeki ayetteki kelimeleri açıklamaları düşünüp ona göre bir anlam çıkartmaya çalışmamalı insan. İnsan aklı çok basit çalışır çoğu zaman, en kolay açıklayabildiği cevabı seçer. Bu durumda inancını, bilimi sorgulamak için çalıştığı sırada gözünün önünden kaldırmayan insan objektif olamaz, inancının getirdiklerini doğrulamay çalışır. Bu dediğim üstün ırk olduğunu iddia eden Yahudi bilim adamları için de geçerlidir, neden herşeyi bu kadar kendi üzerinize alıyorsunuz? Onlar da genetik bilimini incelerken üstün olduklarına inanarak bakarlarsa olaya hata yaparlar. Aynı şekilde bir Müslüman bilim insanı da antropoloji incelemsi yaparken "evrim yok ki" diye düşünerek bakarsa doğru inceleme yapamaz.

Bir sözüm yanlış anlaşılmış sanırım. Din dogmadır, da siz dogmayı neden kötüye yordunuz?
A priori ilkeler, çeşitli dogmalar ve asla değişmeyeceği kabul edilen mutlak değerleri kabul eden, bu bilgilerin mutlak hakikat olduğunu, inceleme, tartışma yahut araştırmaya ihtiyacın olmadığını savunan anlayışa dogmatizm denir.
Wikipedia alıntısı.
Din dogmadır tabi, dinle ilgili kuralları değiştirebiliyor musunuz? Doğruluğunu tartışıyor musunuz? Test ediyor musunuz? Hayır, olduğu gibi aktarıldığı gibi kabul ediyorsunuz. Yaratıcı'ya inanın diyor din, siz dur bakayım inanayım mı diyor musunuz? Bakın demiyor olmanızı kötüye yormuyorum ben, bunu kötü olarak algılayan sizsiniz, ama din pek tabii dogmadır hatta en eski ve en güçlü dogmadır. Bunun böyle olmasını duymak zorunuza gidiyorsa inancınızı test edin, diyebileceğim bir şey yok.

Tekrar etmek gerekirse, ben Müslüman'dan bilim insanı olmaz demedim, ne bilim tarihini ne İslam tarihini reddecek değilim. Söylediğim şey Tanrı inancı taşıyan bilim insanı olamaz değil. Bir ateistten farksız hareket etmekten kastım, dini inancıyla ilgili bildiklerini unutarak bakması gerektiğidir, ateist olsun demedik heralde kimseye. [MENTION=54792]kosasker[/MENTION] de sanırım bu şekilde anlamış söylediklerimi, umarım açıklayıcı olabilmişimdir. Kimsenin inancıyla derdim yok benim, hiç ama hiç ilgilenmiyorum kimin neye inandığıyla. Söylediğim şey gözlem yaparken hangi pencereden baktığı.

İnsanlık tarihini, fosilleri, var olan ve yok olan türleri ve arasındaki ilişkileri inceleyen bir adam, türler arası geçiş ve başkalaşım olduğunu redderedek, bu olamaz diyerek bir gözlemde bulunabilir mi?
 

kosasker

Müdavim
Katılım
24 Aralık 2008
Mesajlar
3,195
Reaksiyon puanı
49
Puanları
48
Bir insanın bilim öğrenmek için, dini bilgilerini unutmak veya onları es geçmek gibi bir zorunluluğu yoktur. Sizin gibi düşünmeyen insanların, düşünemediğini iddia etmekle aynı şeydir. Cümlenin temeli yine benlik duygusu ve ego kapısına çıkmaktadır.
Bu sözünüze katılmıyor ve reddediyorum.

Türler arası geçiş ve başkalaşım bir "teori"dir. "Evrim Teorisi" bir teoridir. Teori; gerçekliği kanıtlanmamış bilimsel araştırmalar ve gözlemlere denir.
Evrim teorisi kanıtlanmamıştır, doğru mu? Bu halen teori olarak kalmakta ve devam etmektedir. Dolayısı ile bir teoriyi reddetmek çok doğaldır. Çünkü kesin ispatı yoktur. Bunda alınacak bir şey yok. Charles Darwin' in hatası, kedilerin başkalaşım geçireceği gibi şeyler yazmasıdır.

Charles Darwin' in günümüze ışık tutan diğer çalışmaları hakkında ise kimsenin bir itirazı yok. Kendisi de nihayet bir insandır ve herkesin her dediği kabul görecek diye bir durum yok. Sonuçlandırdığı çalışmalar vardır, sonuca varamamış çalışmaları da vardır. Nihayetinde evrim teorisini inceleyen ve kanıtlamaya çalışan insanlarda, bir çok faydalı buluşa imza attılar. Bunu ayırmak gerekir.

Avrupa dahi bu konuda tartışmayı bıraktı, bizde neden hala popüler anlamıyorum. Öte yandan bilim adamları evrenin sürekli genişlediği teorisini 1929 da ispatladı. Buradan yola çıkılarak ortaya atılan big bang teorisi de 2006 da kanıtlandı. ( http://collegerelations.vassar.edu/2007/2486/ -- http://science.nasa.gov/astrophysics/focus-areas/what-powered-the-big-bang/ ) İslam dininin kutsal kitabı Kuran-ı Kerim de bu 1434 seneden beridir yazıyor! Yeni türler konusunda Kuran' da bulunan bir konu daha var. Allah (c.c) her an yeni canlılar yarattığını söylemektedir. Rahman 29. ayet "O her an yaratma halindedir."

Bunca kıt bilgimle, en iyi bildiğim kaynağı göstermek durumunda olduğumdan, Kuran-ı kerimden örnek verdim.
"Evrim teorisi" karşısında da her zaman öne sürülen "büyük patlama", kanıtlanmıştır.
Bunca yazıyı, "bilim öğrenmek için dini bilgilerden kendini yoksun tutmak, unutmak gerekir" sözünüze karşılık yazdım. Okuyan arkadaşlar da kusura bakmasın, umarım konunun dışına çıkmamışımdır. Şu egoları, akbilleri, kent kartları bir kenara bırakın artık.
Saygılar.
 

Turab Garip

Müdavim
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
63
[MENTION=291218]thekillingroad[/MENTION], bazı şeylere cevap vermeyi reddediyorsun fakat önemli değil; senin ilk defa söylediğini zannetmekte olduğun çok şeyi daha önce konuştuk ve bizden önce de konuştular. O yüzden bazen bilimsel yönteme aykırı olan bu davranışınıza şaşırıyor ve üzülüyorum.

Din kurallarının değişmiyor olması, bilimle uğraşmaya hala bir engel teşkil etmiyor. Zira ben bilimle ne kadar uğraşırsam uğraşayım, ahlaki yönü ve yaratılışı aynı olan aynı insanım hala. :) Yani bilimle uğraşırken hangi insana aşık olduğun değişmiyor; kimi sevdiğin, kiminle iyi geçindiğin, siyasi fikrin, iş yerindeki arkadaşlarına karşı tutumun, otobüste mesela insanlara nasıl davrandığın vs vs bunlar değişmiyor. Öyleyse din neden değişsin? Bu kadar sınırlı bakman, aslında din hakkında senin bir dogmadan da öte ön yargıya sahip olmandan ve kabul etmenin getirdiği yükümlülüklerden korkmandan kaynaklanıyor.

Sizler maalesef dini değil, dindar olduğunu iddia eden insanları tanıyorsunuz. Örneğin Hz. Ali'nin şu diyaloğunu hiç duymadığınıza eminim:

Ateist: Sen Allah'ı gördün mü?
Hz. Ali: Ben görmediğim şeye inanmam. Önce öğren, sonra inan.

Eğer düşünürsen, yaratılışı tartışmadan yaratığı tartışmanın ne kadar saçma olduğunu sen de anlayabilirsin. Yani örneğin sen arabanın varlığını kabul etmiyorsun; fakat arabanın motoru hakkında konuşuyorsun gibi. :) Yukarıda örneğini bir kez daha vermiştim fakat sen onu da göz ardı etmişsin; kendi elindeki bilgiyi kabul ediyorsun (ki bu bilimdir); fakat seni elinde bulunduranın bilgisini kabul etmiyorsun. Sen de elindeki aynı maddelerden oluşmuyor musun? Elindeki demir, sodyum, su vb element ve bileşiklerden meydana gelmedin mi? Oysa kimse seni laboratuvarda üretmedi. O yüzden senin bir labda "hocam bu benim elimdeki bileşiktir, fakat arkadaşımın elindeki değildir" demene benziyor bu içinde bulunduğun iddia.

Bana en ilginç gelen şeylerden biri de odur ki; doğaya bir bilinç yüklemişsiniz fakat kaynağını tartışmıyorsunuz. Örneğin diyoruz ki "hücreler şu şu işlevler için başkkalaşım geçiriyor"; fakat "hücreler o işlevi yapacaklarını nereden biliyorlar"ı tartışmıyorsunuz. Evrimi savunuyorsunuz, canlılar kendilerini geliştirmek için yapar diyorsunuz; fakat bir balığın kendini geliştirme bilincini tartışmıyorsunuz. Ortada bir "bilinç" olduğunu kendiniz iddia ediyor ve yine kendiniz kabul etmiyorsunuz.

Hasılı kelam, maalesef aşırı derecede dogma bir yaklaşımla, bilim ile uğraşmak için dinin geçici süreyle bile olsa devre dışı bırakılmasının gerekliliğine inansanız da; bu sizin "din nedir"i bilmeyişinizden kaynaklanıyor. Doğrusu; bunu öğrenmek zorunda da değilsiniz. Fakat öyleyse arabayı madem kabul etmeyeceksiniz, öyleyse dediğim gibi, motorunu da tartışmanızın bir gereği yoktur. :)
 

kosasker

Müdavim
Katılım
24 Aralık 2008
Mesajlar
3,195
Reaksiyon puanı
49
Puanları
48
Darwin' in teorilerine neden bu kadar takılıyorsunuz anlamıyorum. Yani insanlar bu teoriyi, bilimsel bir gerçeklik olarak kabul etmedikçe, bir adım ilerisine gidemeyecekler ve gelişme yaşayamayacaklar mı ?

Anlatmaya çalıştığım olayı, aklınızda resmedin lütfen. Genç bir insan eğitim alıyor diyelim. Matematik, fizik, kimya temellerini öğrendi ve gelişimine devam ediyor. Birçok öğretmen ile çalıştıktan ve araştırmalar yaptıktan sonra sıra Charles Darwin' in "evrim teorisi" ne geliyor. Nihayetinde bu bir teoridir ve genç adam teori üzerinde yaptığı çalışmalar sonucunda, charles darwin' in bu konudaki bazı görüşlerini kabul etmiyor.

Şimdi o gencin orada tüm bilim hayatını durdurması mı lazım? Veyahut bunu reddetti diye o genç eksik mi kalacak insanlık ve bilim bakımından? Böyle boş bir sav olabilir mi? Doğruluğu kanıtlanamamış söylemlerin ardından gitmedi diye, bir kişiye, fikre veya akıma "eksiktir" diyemeyiz.
 

Turab Garip

Müdavim
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
63
Aslında [MENTION=291218]thekillingroad[/MENTION] şurada da yanılıyor; inançlı kişiler bilimin zaten Allah'ın eseri olduğuna inandıkları için, onu çürütmek adına bilim yapmazlar; fakat tam tersine ateist bilimcilerin çoğu sırf dini bilgileri reddedebilmek için çalışıyorlar. :)
 

thekillingroad

Müdavim
Katılım
10 Eylül 2012
Mesajlar
1,510
Reaksiyon puanı
1
Puanları
38
Sanırım siz benim bilim araştırması yaparken din kavramından uzak durulması gerektiğiyle ilgili ne dediğimi anlamamak ısrar edeceksiniz.
[MENTION=18256]Turab Garip[/MENTION]
Neden tekrar etme ihtiyacı hissediyorum bilmiyorum.
Ama sürekli eminim şunu bilmiyorsunuz, eminim bunu bilmiyorsunuz gibi söylemler hiç hoş değil. Ne bildiğimle ilgili hiç bir şey siz bilmiyorsunuz, ortadaki tek gerçek bu kimin neyi bilmediğiyle ilgili.

Arabaymış motoruymuş falan lütfen kendinizce anlamlı bulduğunuz örnekleri demogoji yaparak aynı potaya getirmeye çalışmayın.
Arabaya biniyorum, motorunu tamir ediyorum bozuyorum; somut buna denir.
Tanrı ise somuttur.
Efendim insan herşeyi görmeye yetenekli kılınmamış?
Eee? Kılınan yeteneksizliğimin sonucu da Tanrı'yı soyut yapmasıdır. Soyut kelimesinin anlamını Tanrı için değiştirecek değilim, somut ve soyutun ne olduğu her dilde, insanlık tarihinden beri aynıdır.
Siz niye Tanrı'nın soyut olmasına bu kadar içerleniyorsunuz?
Ayrıca yazım tarzınız hoş olsa da, çok fazla elmayla armutu birbirine karıştıyorsunuz.
Ben din değişmeli mi dedim ki neden değişmesi gerektiğini anlatıyorsunuz? ben dinin dogma olduğuna içerleyenler yazdım onu.

ve ayrıca, benim yazdığım şeyden olmayan anlamlar çıkartıyorsunuz, bunu lütfen yapmayın ikiniz için de bu kısım.
Ben çok net bişey yazdım. Siz evirip çeviriyorsunuz.
Efendim evrim teoriymiş, reddetmesinden daha doğal ne olabilirmiş. Ya bu kadar yontarsanız herşeyi kendi inandığınıza, işte bilimden uzak kalırsınız, o yüzden inanç çerçevesini laboratuvarınızın kapısında çıkartacaksınız, akşam eve giderken takacaksınız.
evrimi reddemezsin teori diye, var ya da yok bilmiyorum teori dersin. evrim yok diyorsan baştan, tek sebebi inancındır, bilimsel hiç bir dayanağın yoktur.

Bir diğer yontma daha.
Bing Bang teorisi, adı üzerinde teoridir ve kanıtlandığı falan yoktur. Bing Bang'in kalıntısı olan arkaaln radyasyonu ve destekleyici genleşmeler saptanmıştır ve bu da bignbang'i destekler yöndedir, ancak kanıtlanmış bir şey yoktur. sizin az önceki söyleminizden yola çıkarsak, teori, tabii ki reddederim :)
(verdiğiniz linkteki proved science'ı biraz daha okuyun) bing bang teoridir, kanun değil.
 

Turab Garip

Müdavim
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
63
Maalesef ki her zaman olduğu gibi, bütün o bilgilere yalnızca kendisi sahip olduğunu düşünmekte ısrarcı olanlar (ki bu da hadistir, ilim üç kısımdır, ilk kısmı kibirlenmeye sebep olur); delillerde konu tıkanınca doğrudan sözü değiştirmeye ve konuyu karşıdakinin tavrına ve dogmasına getirerek birden bire küçümseyici ve alay edici bir tutuma geçiverirler. Maalesef ki diyorum; çünkü bu durum defalarca aynen tekrar ediyor..

Zaman olur ki "evrimi reddediyormuş pehhh" diye dalga geçerler, zaman olur ki "big-bang de bir teoridir, ıspatlanmamıştır" derler. Yani işlerine gelince teorilerin kabulunu, işlerine gelmeyince de reddini beklerler.. (Bu arada dip not düşelim; Big-bang'i destekleyen bilimcilerin sayısı evrimin tamamen doğru olduğunu kabul edenlere göre ölçüleyemecek kadar daha fazladır. Bu da aslında bilimin de bazen kişisel düşüncelerle sınırlandırıldığının bir ispatıdır.)

O kadar kavramsal konuştuk, diyecek bir şeyi olmayanlar üzerlerine alınmadılar; somut örnekler verdik, demogoji dediler. Yani maalesef ki her zamanki gibi konu üzerinde konuşmayı reddederek bir "bilim dogması" örneği gösterdiler. Konunun argümanlarını değil, kendi inançlarını ve önyargılarını ortaya koydular ve bunları tartıştılar. Evet; bilmiyorsun demek zorunda kalıyoruz; çünkü maalesef ki arkadaşım, sen de diğerleri gibi, sadece bu forumda bile onlarca örneği bulunan açıklamaları bilim adına büyük bir iş yapmış gibi ilk defa sen açıkladığını zannettiğin halde daha önce konuştuk, bizden önce konuşanları okuduk. Bu sözüm seni incitmesin, ben senin bilgisiz olduğunu söylemiyorum. Bilmediğin şeyler hakkında kesin bilgi iddiasında bulunduğunu ve sana "peki o zaman madem bu kadar iddia ediyorsun konuşalım öyleyse" dendiğinde "ya dogmasınız işte, niye zorunuza gidiyor" gibi tamamen alakasız demogojik bir cümle kuarak konuyu delillerden saptırmanı ortaya koyuyor ve eleştiriyorum.

Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, madde sınırlarından dışarıya çıkamayız. Yani siz de, biz de aynı maddelerden oluşmuş farklı ürünleriz doğada. (Nitekim ayet de "ey insanlar ve cinler, yerin ve göğün (yani evrenin) sınırlarından dışarı çıkabiliyorsanız çıkın" diyerek insanın kendisine biçilen uzay alanında kalmak zorunda olduğunu vurgulamıştır. - Hadid suresi) Siz her ne kadar bunu kabul etmeseniz de; somut olan varlığınızın maddesel boyutunu reddedemezsiniz ve bunun bir laboratuvar ürünü olduğunu da iddia edemezsiniz. Öyleyse sizin kimyasal, fiziksel ve soyut bileşiminizi ortaya çıkaran tepkimeyi de reddedemeyeceğiniz de açıktır. HEp "canlılar daha iyiye doğru evrimleşir" demeniz bile bunun ispatıdır; sanki hücrelerin bir bilinci varmış gibi.. Bütün bu karmaşık sistematiği tesadüfle açıklamaya kalkışsanız bile, "bilinç" kavramını tesadüfle açıklamanız bilimsel olarak çok gülünç kalmaktadır.

Soyutluğa gelince; DNA'sı bire bir aynı olan ve biyolojik olarak birbirinin bire bir kopyası olan tek yumurta ikizleri bile farklı insanlar oluyorsa; her şeyi maddeyle açıklamaya çalışan ve soyut bütün her şeyi reddeden insan, başta zaten düşünceyi reddetmiştir. Düşünceyi, aklı reddeden de sağlıklı hiçbir şey üretemez.

Sonuç olarak
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst