- Katılım
- 16 Ocak 2017
- Mesajlar
- 23,429
- Reaksiyon puanı
- 15,467
- Puanları
- 8,958
- "Doğayı sevmek için çabaları bile boşa çıkıyordu. Örneğin, kahrolası kuşlar. Kuş gözlemciliği... Gözleme ve kimlik belirleme işini bir araştırmaya dönüştürmeyi başarmıştı. Gelişleri, gidişleri, davranışları, yeme alışkanlıkları ve uçuş şekilleri hakkında notlar tutuyordu. Dışarıdan bakınca bu, Tanrı'nın yarattığı küçük canlılara karşı oluşmuş yeni bir aşk gibi görünebilirdi. Ama hiç ilgisi yoktu. Bu bir aşk değil, çözümlemeydi. Araştırma.
- Bir süre sonra yüzünde bir gülümsemeyle "Düşünmeyi hiç bırakmazsın, değil mi?" dedi.
- " Hayatlarımızdaki en büyük acı, kabul etmediğimiz hatalarımızdan gelendir - bizim asıl kimliğimizle uyuşmayan hatalardır. Bize öyle zıtlardır ki, onlara bakmaya katlanamayız. Bir vücutta iki insan oluruz, birbirine katlanamayan iki insan. Yalancı ve yalancılardan nefret eden. Hırsız ve hırsızlardan nefret eden. Bu savaşın verdiği acıya benzer başka bir acı yoktur. Bu acı, bilinç seviyemizin üstüne çıkar. Ondan kaçarız ama bizimle koşar. Nereye kaçarsak kaçalım, savaşı beraberimizde götürürüz. "
- Onun öfkesi kadar ani bir parçalanmışlıkla gözlerini ona dikti. "Hâlâ görmüyorsun, değil mi?"
- "Dünya üzerindeki hiçbir şey kusursuz değildi. Her zaman artılar ve eksiler vardı. Kişi, uğraştığı iş esnasında elindekini en iyi şekilde kullanmalıydı. Bardağın dolu kısmını görmeliydi.