Ahlak çağdan çağa toplumdan topluma değişmez !!

Bu konuyu okuyanlar

mr_rain

Müdavim
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
23,957
Reaksiyon puanı
441
Puanları
83
Aile Hukuku Uzmanı Profesör Dr. Hüseyin Hatemi sperm bankası, taşıyıcı annelik, tüp bebek konularını nasıl yorumluyor? Ahlak değerleri ile hukuk ilkeleri arasında nasıl bir bağ kuruyor? Eşcinsel evliliklerini niçin tasvip etmiyor? Kendisine yönelen tepkilere cevabı ne? Hatemi’nin açıklamaları çok konuşulacak

• 6 Mart’ta, üremeye yardımcı tedavilerle ilgili bir yönetmelik yayınlandı. Türkiye’de sperm bankası kurulması yasak. Yurtdışındaki sperm bankalarından sperm temin ederek çocuk sahibi olmak da yasak. Taşıyıcı anne uygulaması da yasak.

Yönetmelik yayınlandı, fakat kanaatimce bunlar yalnızca yönetmelikle yasaklanmamalı. Bu yasaklar açık kanun hükmüne dayanmalıdır.

• Bu yaklaşımınız çağdışı olarak algılanabilir değil mi?

Ahlak kuralları çağdan çağa değişmez. Ahlaki değer yargıları, insanların zarar görmesini engelleyecek ‘gerçek yargıları’ üzerine oturur. Ahlak; sübjektif, rölatif, fantezi değildir. Ziya Gökalp’in dediği gibi ‘Ahlak yolu pek dardır.’ Kant’a da bakarsanız, bunun lamı cimi olmaz.

MESELE ŞEHVET DEĞİL

• 2002 yılında ‘Sperm bankası uygulamasını doktorlar değil, hukukçular konuşmalı’ demiştiniz...

Doktorlar, yabancı bir erkekten sperm alarak bir kadının gebe kalabileceğini söylüyor. Bu, teknik bir ifadedir. Hukuki ya da ahlaki bir hüküm değildir. Sözgelimi zina da mümkündür. Fakat ahlaki değildir. Eşi olmayan birinden hamile kalmak da zinaya dahil olmalı. ‘Sperm naklinde fiilen cinsi münasebet gerçekleşmiyor. Bedeni temas ve şehvet yok diye zina değildir’ diyemeyiz. Şehvet temelde bir sakınca değildir.

• Babanın anonim kalmasının reel sakıncaları neler?

Baba modeli olmaksızın büyüyen çocukların suça yönelmesi yaygın. Dikkat ediniz, babanın yokluğu, aynı zamanda hala, amca, kuzenler, babaanne ve dedenin de yokluğu demek. Ayrıca, babası bilinmeyen kişinin, farkında olmaksızın babadan bir, anneden ayrı kardeşiyle evlenmesi muhtemeldir. Cinselliğin kayıtlardan uzaklaştırılması, eşcinselliği meşruiyet alanına çeker.

• Bazı ülkelerde eşcinsel çiftler nikahlanabiliyor.

1990’lardan sonra Hollanda’da başladı... Eşcinselliğin meşru ve hukuki anlamda doğru kabul edilmesi korkunç bir şeydir. Tabiata aykırıdır.

• Aileden sorumlu devlet bakanı Aliye Kavaf ‘Eşcinsellik bir hastalıktır’ dedi ve büyük tepki topladı...

‘Eşcinsellik bir suçtur’ demedi. Eşcinsellik elbette hastalıktır. Bir insan çocukluğunda yaşadığı bir travma, yaşadığı muhitin anormalliği ya da bir başka sebeple eşcinselliğe yönelmiş olabilir. Eşcinselliğin bir sapma, bir ruhsal sorun olduğu yeniden kabul edilmelidir. Yeniden diyorum çünkü 1990’ların ilk yarısına kadar zaten tıbben hastalık sayılıyordu.

HASTALIK AMA SUÇ DEĞİL

• Eşcinselliğin genetik bir temeli yok mu sizce?

Kalıtımsal hastalıklar da vardır. Kimisi kalıtımsal olarak diyabete yakalanır, kimi de ruhsal sorunlar yaşar. Bu, eşcinselliği meşru bir zemine taşımaya yetmez. Ahlaki erozyon dolayısıyla insanlar bu konuyu tartışamıyor. Aliye Kavaf da sustu mesela.

• Bir hukukçu olarak ‘Eşcinseller cezalandırılmalı’ mı diyorsunuz?

Asla. ‘Eşcinseller cadıdır veya şeytana esir olmuşlardır. Yakılmaları gerekir’ diyemeyiz. Aksine, onlara şefkatle yaklaşılması gerektiği fikrindeyim. Öte yandan, eşcinselliği övmenin, meşru ve muteber kabul etmenin de manası yoktur.

• Ahlakın cinsel bir eksende algılanması ne derece doğru?

Ahlak, elbette hayatın bütün alanlarını kapsayan bir kavramdır. Bununla birlikte cinsî ahlak, tabii ilişkiler için de, gayritabii ilişkiler için de önemli bir konudur. Evlilik dışı ilişkilerde en büyük ahlaksızlık ensesttir.

• Ensestin hukuki anlamda tespit ve tahlil edilmesi, cezalandırılması çok zor görünüyor. Neden böyle?

Ensestin herhangi bir yaptırımı yok. Olmalıdır. Ensestin ifadesi de, ispatı zordur. Medeni kanunumuzda şimdi ensestten doğan çocuğun babasının gizli tutulması durumu kaldırıldı. Elif Şafak’ın Baba Ve Piç romanında anlatıldığı gibi değil yani. Ben karşı çıktım, bu durumlarda babalık davasının gizli celsede görülmesi gerektiğini söyledim. Çocuğa, anneye tazminat ve nafaka temin edilsin. Ensest ilişki nüfus kaydına da geçirilmesin ki, bunlar arasında evlenme yasağı olduğu göz önünde tutulabilsin.

NE YAPAYIM GENİMDE VAR

• Türkiye’nin en ünlü ve en sempatik hukukçularından birisiniz. Buna rağmen biraz sert ve tepki toplayacak tarzda konuştunuz...

Serçeden korkan darı ekmez. Bunları dile getirdiğim için gerici deniliyor, ayrımcı, faşist deniliyor. Halbuki bir ahlak yargısını ifade etmek ayrımcılık değildir. İnsanlar tecavüz davalarında bile ‘Ne yapayım, genlerimde var’ diyebilir. Ahlak ile hukukun bir bütün teşkil etmesi gerek. Ahlak da, hukukun temel kriterleri de görece değildir. Bunlar çağdan çağa, toplumdan topluma, kişiden kişiye değişmez. ‘Ahlak üstyapı kurumudur. Ekonomik koşullar değiştiği zaman o da değişir’ denince, burada ahlakın tatbik yeri kalmıyor. Kınayanların kınamasından korkmaksızın konuşuyorum, onlar da söylesin. Fakat hücum etmesin. Ederlerse de eyvallah.

Dinler arası diyalog dini değil ahlakı ele almalı

• Akraba evlilikleri, Avrupa ülkelerinde yasal hale mi geliyor?

20. yüzyılın sonunda Avrupa’da, evlenmeden doğan hısımlık, evlenme yasağı doğurmaktan çıktı. Bir damat, eşinden boşandıktan sonra kayınvalidesiyle evlenebiliyor artık. Amca, dayı, teyze, hala ile evlenme yasağı da İsviçre’de kaldırıldı. AB’ye girmesek de onların kanunlarını ithal ediyoruz, ilericilik adına. Halbuki kendi hukuki ve ahlaki düzenimizden taviz vermeye hevesli olmamalıyız. Avrupa ile demokratik hukuk devleti olma konusunda teatide bulunulmalı fakat aile hukukumuzu onlara göre ayarlamamalıyız.

• Aile ilişkileri konusunda, dinler arası diyalogun bir fonksiyonu olabilir mi?

Hıristiyan Katolik kilisesi, Ortodoks kilisesi ve Şark kiliseleriyle ahlak konusunda bir ittifak kurmalıyız. Diyanet İşleri de devreye girmeli. Diyalog, dinsel temel üzerinde değil, ahlaki temelde olmalı. Evrensel ahlak ilkeleri konuşulmalı.

• Evlat edinme hakkında ne söyleyeceksiniz?

Evlat edinme etrafındaki yasaklar sıkılaştırıldı. Bir kimse, evlat edindiği ve arasında biyolojik bir bağ olmayan bir kişiyle evlenmiş ise, bunlar arasındaki evlatlık bağı kaldırılır, evlilik bağı geçerli sayılırdı. Şimdi bu da yok sayılıyor. Evlat edinme bağı, evlilik bağının üstünde tutulunca, bazı durumlarda, aynı çatıda yaşayan kişilerin ahlaksız ilişkiler içinde yaşamasını kaçınılmaz hale getiriyor.

Perihan Mağden’in kitabı beni üzebilirdi

• Eşcinselliğin Osmanlı’da yaygın olduğu da yanlış mı?

Kadın-erkek ilişkilerine yasaklar getirilmesi, yeniçerilerin evlendirilmemesi, kadının toplumdan dışlanması... Osmanlı’da eşcinselliğin sebebidir. Günümüzde ise teşhirciliğin yaygınlaşması, kadın-erkek münasebetlerinin cazibesini azaltmış durumda. Bu da cinsel bağların bozulmasına neden oluyor.

• Kimileri, Mevlana’nın da Şems-i Tebrizî’yle ilişkisinde eşcinsel bir romantizm olduğunu söylüyor. Ne dersiniz?

Estağfurullah, hâşâ, neuzubillah diyorum. Onların ikisi de yaşını başını almış, evli kişilerdi. Şems-i Tebrizî, Kimya Hatun ile evliydi. Mevlana ile Şems arasındaki ilişki, ilahi aşk yolunda yoldaşlık ilişkisiydi. Mehmet Akif de, ahlakını çok sevdiği bir arkadaşından ‘canan’ diye bahseder. Ne yazık ki ona da böyle ithamlarda bulunuldu. Cahiller, mecazı gerçek zanneder.

• Perihan Mağden’in Ali İle Ramazan adlı romanını okudunuz mu?

Hayır. İki Genç Kızın Romanı adlı kitabını okumuştum. Orada da iki kız arasındaki romantik duygusallığa değiniliyordu. Ali İle Ramazan’ı okumak beni üzebilirdi, o yüzden okumadım.

Röportaj: Murat Menteş

Star/Pazar

Kaynak
 

Son mesajlar

Üst