Acaba

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan de-
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

de-

Asistan
Katılım
21 Şubat 2011
Mesajlar
132
Reaksiyon puanı
2
Puanları
18
Bir zamanlar Metin Oktay hikayeleri anlatılırdı. Hepsi de hakikat, işte neticede Metin Oktay ile Can'ın formalarını değiştirdiği fotoğraf hafızalardan çıkmaz. Bu beyefendilik dolu hikayelerden geriye Galatasaray adına ne kaldı? Hiç bir şey. Şu süreçte adam akıllı bir laf bile etmeyi beceremeyen bir yönetim, Fenerbahçe'ye her laf çakışında alkış tufanı kopartan, 17 Yaş altı takımına Florya'da saldıran, basketbol maçı bitince Basketçileri taşlayan, bunlardan dolayı en ufak bir pişmanlık duymayan geniş bir kitle, Fatih Terim'in mimikleriyle verdiği agresif tedrisattan geçip sahada bir başka futbolcuya yumruk atan futbolcusunu kahraman mertebesine çıkartan bir akıl ile karşı karşıyayız. Son durum Galatasaray Yönetimi gemileri yakmış, ateşe benzinle koşuyor.

Açıklamaya bak:


Türk futbolunun bugün verdiği sınav, yıllar sonra nice uğraş sonucu elde edilen özerklik konumuna rağmen kendini yönetme becerisine ve erkine sahip olup olmadığı sınavıdır.

Gelişmelerin ilk gününden beri son derece açıklıkla belirttik: Hiç kimsenin üzüntüsü, acısı, bizim sevincimiz olamaz. Hepimiz aynı gemideyiz ve geminin adı Türk Futbolu’dur. Gerçek şudur ki, gemimiz ağır bir yara almış, futbolumuz mahkemelere düşmüş, kişisel ve toplumsal dramlar ortaya çıkmıştır. Ancak alınan bu yara, her gün biraz daha büyürken, hiç bir şey yokmuş gibi davranmak daha büyük maliyetlere yol açacaktır. Gün dövünme, tartışma, kavga günü değildir. Hep beraber oturup ortak bir akıl ve strateji olusturma günüdür.

Bu strateji “zaman kazanma”ya dayandırılamaz. Kendimizi yönetme becerisi ve erkine sahip olduğumuzu kanıtlamamız için atılması gerekli adımlar bellidir. Geciktikçe bedel daha da ağırlaşacaktır. En kötüsü bu adımları biz zamanında atmaz isek, başkalarının bizim adımıza atması kaçınılmazdır. Kurallar çerçevesinde hatalarımızla yüzleşip gereğini biz yapmazsak dünyada bunu üst kuruluşlar yapar. Kendi kangrenli parmağımızı kendimiz kesmezsek, birileri gelir kolumuzu keser. “Biz yapamadık, onlar yaptı” diyemeyiz. Uygar dünyanın saygın bir üyesi olmak, öncelikle hatalarımızla yüzleşip, kendimize karşı dürüst olmaktan geçer.

Türk Futbol endüstrisinin yöneteni bellidir. Futbol tarihimizin en önemli problemi önlerine gelmiştir. Böyle bir meselede adaleti tam ve net olarak sağlamak çok zordur. Ancak onun görevidir. Bu görevi başkalarına bırakamaz, devredemez. Bizlere düşen ise kendilerine sonuna kadar destek vermek ve yardımcı olmaktır.

Futbolumuzdakı bazı şahsiyetlerin hırsları, bir an için akıllarının önüne geçmiş olabilir. Bu her bireyın, her an başına gelebilir. Bu durum bazı haksızlıklar ve adaletsizlikler yaratmış olabilir. Ancak dünyada barışın en büyük çimentosu olan spor dünyasında hiç kimsenin söz konusu rakibi de olsa bir tek gün bile özgürlüğünün sınırlanması istenemez.

Ama ne anlayış, ne acıma, ne dostluk duygularımız hataları ortadan kaldırmaz. Yapmamız gereken, FIFA ve UEFA'nın tum kuralları, uluslararası futbol camiasının örf ve adetlerini eksiksiz yerine getirmektir. Ne eksik ne fazla. Böyle bir uygulama hata yapan futbol yöneticilerimizi, spor insanlarımızı hapisten kurtaracağı gibi, Türk futbolunun kaderini kendimizin çizmesi demek olacaktır. Bu uygulamayı başkasına bırakmak, yapacağımız en büyük hata olur.

110 yıllık geçmişi olan, artık kültürümüzün bır parçası olmuş futbolumuzun kaderini, başkalarının çizmesini kabullenmek gibi bir tarihi hatayı yapma lüksümüz yoktur, olamaz.

Aksi takdirde tarih, hepimizden hesap sorar.​

11 Temmuz'dan sonra yapılan açıklama ise şöyle:

"Türk futbolu çok ağır bir şaibe altında. Toplumumuzu sadece sportif açıdan değil sosyal açıdan da alt üst edecek kadar derin ve yaygın olduğu anlaşılan büyük bir sorunla karşı karşıyayız.

Göreve yeni başlamış olan Türkiye Futbol Federasyonu’nun ne denli ağır bir sorumluluk altında olduğunun bilincindeyiz. Kararların geciktirildiği her gün Türk sporuna zarar vermektedir. Bilelim ki dünyanın saygın bir gücü olmaya soyunmuş bir ülkesi olarak asıl verdiğimiz sınav etik değerlere sahip çıkma konusundaki kararlılığımızdır.

Galatasaray olarak biz, Türk futbolunun içine düştüğü bu karanlıktan bir an önce çıkarılması için tüm mercilerin, gerekirse liglerin bir süre ertelenmesi kararı dahil, üzerlerine düşen tüm görevleri zaman kaybetmeden yerine getireceklerine ve kararın verilmesi için gerekli bilgi ve delillerin Federasyon’umuza ivedilikle iletilerek sürecin hızlandırılacağına inanıyoruz.

Galatasaray camiası olarak alınacak her karar ve uygulamanın en yakın takipçisi olmaya devam edeceğiz."​

Şimdi bu iki açıklama arasında Rıdvan'ın "başkalarının acılarından mutluluk mu duyuyorsunuz" sorusuna hemen hızla cevap yetiştirilmesi dışında bir fikri tutarlılık var, o da şu,

"Hemen karar verin siz vermezseniz başkaları verecek! Başımıza çok kötü şeyler gelecek!"

Bu kadar ahmaklığı Türkiye'de kimse hak etmiyor.

Kim karar verecek? UEFA kaç kere açıklama yaptı, Galatasaray yönetimi içerisinde UEFA'yı takip eden kimse yok mu?

11 Temmuz tarihli Galatasaray'ın "bu ateş üfleyerek sönmez" başlıklı yazılı açıklamasından 1 gün sonra UEFA şöyle bir açıklama yaptı:

UEFA is fully aware of the current match-fixing allegations in Turkey surrounding certain clubs, individuals and players.

UEFA confirms it is monitoring the situation on a daily basis, and that it is in close contact with the Turkish Football Association (TFF) on this issue.

There is no doubt this is a complex case which is still evolving, but the matches under suspicion clearly fall within the sporting jurisdiction of the TFF and the legal jurisdiction of the Turkish judicial system. UEFA therefore cannot comment on any potential outcomes.

With regard to the participation of Turkish clubs in UEFA club competitions, UEFA has full confidence in the TFF to submit to UEFA the names of the clubs to be entered based purely on sporting merit, and to take the necessary strong action in this case with the information at its disposal.

Given the information received so far by UEFA there is nothing according to the UEFA statutes or regulations that leads UEFA to refuse entry to any of the clubs currently involved in the investigations in Turkey.​

19 Temmuz tarihli UEFA görüşmesi sonucunda Arıboğan şöyle söyledi:

, "Soruşturmanın başlamasından itibaren UEFA'yı hem sözlü hem de yazılı olarak bilgilendiriyoruz. Bugün de UEFA yetkilileri bizlerden hukuki sürecin detaylarını aldı. İşbirliğimiz devam edecek. UEFA da başından beri bizlerin duruşunu destekliyor. Geçen haftadan bu yana belgelerin bize geleceğine dair beklentimiz var ama bu hafta geleceğini umuyoruz. Bazen bu konularda da kavram kargaşası oluyor, bu konudaki özel yetkili savcımız zaten başkanımızı ve bizleri davet ederek bu konuda bilgi vermişti. Ama konunun gizliliğinden dolayı delillerin bize aktarılması gecikti. Belgelerin bize verilmesinin mahkeme süreciyle ilgisi yok, savcımızın soruşturmasıyla alakası var."​

Yetmedi Platini şöyle söyledi:

Michel Platini, UEFA'nın 12 Temmuz'da yaptığı açıklamayı hatırlattı ve F.Bahçe'nin kaderini yakından ilgilendiren şu sözleri sarf etti: 'Aldığımız kararlar var ve Avrupa kupalarından ihraç etmeden önce şike yaptıklarından emin olmamız gerekiyor'.​

Gazete okuyun bari? Koca kulüpte gazeteleri de takip eden bir Allah kulu yok mu?

11 Temmuz günü çıktı Galatasaray diyor ki bu ateş üfleyerek sönmez. 11 Temmuz tarihinde Serdal Adalı ve Tayfur Havutçu dahi tutuklanmış değil, soruşturmanın başı. O dönemde çıkan bir çok bilginin bugün yalan çıktığını da biliyoruz. Savcının son 5 maçın sonucunu biliyorduk açıklaması bile bugün yalanlandı. Galatasaray ne bekliyordu ki?

Bugün de çıkmış açıklama yapıyorlar, "Siz karar vermezseniz başkası verir" iyi güzel, bu kararı kim verecek sayın Galatasaray Yönetimi?

Futbol disiplin talimatının 72. maddesi savunma almadan ceza verilmez diyor, TFF Statüsüne göreyse disiplin ihlallerinden doğan her tür olaya disiplin kurulları karar verir. TFF'nin disiplin kurulu kim? PFDK. Etik kurulu raporu hazırlamış, PFDK'ya dosya sevk edilmiş, nasıl karar verecek TFF Yönetim Kurulu?

Yani Galatasaray diyor ki, küme düşürün.

İyi de kardeşim Tayfur Havutçu bugün tutuklu mu tutuklu? Tayfur bugün dava dosyasının içeriğini görebiliyor mu? TCK 285 gereği göremiyor. Bu adamın savunmasını nasıl alacak TFF PFDK? Bu adamın savunmasını almadan ceza verin mi diyorsunuz? Peki diyelim verildi, neticede yürüyen bir ceza davası da var, nitekim davaya 6222 sayılı kanunun hilafına ağır ceza mahkemesi bakıyor, bu suçun da cezası 12 yıl. TFF bu suçla ilgili uzman sayılabilir mi? Sayılır. Diyelim TFF kafayı yedi, tam sizin istediğiniz gibi, PFDK'ya sevketmeden, savunma almadan Yönetim Kurulu yetkisi olmadan ben küme düşürüyorum dedi. Tayfur'un şike yaptığı yönünde bir uzman görüşü olarak bu değerlendirilebilir. Yazık değil mi kardeşim Tayfur 12 sene hapis cezası ile yargılanıyor? Utanmaz adamlar mısınız siz? Kastınız mı var? Böyle bir kararın nerelerden dönüp, nasıl TFF'ye gireceğini, bu usulsüzlüğün nasıl tarumar edileceğini de mi anlamıyorsunuz?

Bunun adı da "adalet isteği" mi oluyor şimdi? Akılsızlık, vicdansızlık, büsbütün cehalet için fazla güzel bir kelime değil mi bu?

Galatasaray Üniversitesinden Spor Hukukçusu Pınar Memiş bakın ne diyor:

“Şike cezasının alt sınırı 5 üst sınır ise 12 yıl. Eğer bu örgütlü bir şekilde yapılmışsa ceza yüzde 50 artırılır. Öyle olunca alt sınır 7,5 yıl üst sınır ise 18 yıl olur. Şikeyi eğer yöneticiler yapmışsa o azaman da yüzde 50 artırılır. Kaba bir hesapla alt sınır yaklaşık 11 yıl üst sınır ise 27 yıl olur. Bu hesaplama TCK’nın 61. maddesine göre yapılır. Ayrıca her şike ayrı bir suçtur. Bu noktada her şike olayı için ayrı ceza vermek gerekir. Örneğin bir kulüp yöneticisi örgütlü olarak üç maçta şike yapsın. Adli merciler bu şikeleri şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlarsa, şikeye karışanların alacağı cezanın alt sınırı yaklaşık 30 yıl üst sınırı ise 81 yıl olur. Ancak infaz kanunu ile en fazla 30 yıl ceza alırlar.”

Masumiyet karinesi

“Adli makamların elinde delil toplamak ve araştırmak için her türlü imkan mevcut. Ancak TFF’de bu yok. Bu yüzden masumiyet karinesinden yola çıkarak TFF’nin dava sonuçlanmadan disiplin cezası uygulamaya kalkması yanlış olur. Çünkü dava sonucunda şüpheliler suçsuz çıkarsa telafisi mümkün olmayan mağduriyetler ortaya çıkar.

Bu noktada TFF, iddianame hazırlanana kadar karar vermemeli. Zaten soruşturmanın gizliliği olduğu için bu süreçte savcılığın TFF ile bilgi ve belge paylaşımı da söz konusu olamaz. Bu şartlar altında iddianameyi beklemek en doğru karar. İddianame açıklandığında ise TFF, 81. maddesini devreye sokarak ihtiyati tedbir kararı alabilir. Küme düşürülme ya da spordan men edilme gibi disiplin cezalarının verilmesi için de davanın bitmesi beklenmeli.”​

Kim bunu diyen? Gazeteye şöyle tarif ediyor "6222 sayılı kanuna Türkiye’de en fazla hakim olan kişilerin başında Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim elemanı Pınar Memiş

Biriniz de gidin sorun yahu? Biriniz de bir açıklama yapmadan önce gidin hukukçulardan görüş alın? Şu ülke insanını birbirine düşürüyorsunuz. Bu açıklamanın hiçbir sorumluluğu olmadığını mı sanıyorsunuz? Ben söyleyeyim var.

İki tane açıklama yaptı Galatasaray iki açıklamada bir tane hukuki metne tek bir referans yok. Bir tane hukuk kuralı yok. Şöyle yapın, böyle yapın. Neye göre? Galatasaray'ın paşa keyfine göre. Yok ya? Bu ülke futbolu hukukçulara sorup görüş almaktan bile aciz adamların gönlünden geçenlere göre mi yönetilecek? Hiç kimse kendisini hukuk kurallarının üstünde saymasın. Hiç kimse ortada açık, tartışılmaz hükümler varken bu hükümleri yok sayma hakkına sahip değil, olamaz.

Bugün bu yaptığınız disiplin yargılamasını etkilemeye teşebbüstür. Devam eden bir dava hakkında kamuoyuna bu neviden bir açıklama yaparak zımnen acilen TFF'yi hukuka aykırı olarak karar vermeye davet etmek, her türlü hukuki mesnetten yoksundur.

Galatasaray yönetiminin bu yaptığı futbol atmosferinin ve müsabakaların barışçıl bir şekilde oynanmasına da hizmet etmez. Tam tersine Galatasaray taraftarını ve Fenerbahçe taraftarını galeyana getirerek düşmanlık hislerini körükler.

Bu açıklamanın neticede nereye yöneldiği bellidir, ne demek istediği de bellidir, bu ülkede hiç kimse bunun ne manaya geldiğini anlayamayacak kadar aptal da değil. Bu saatten sonra, Fenerbahçe düşürülürse hiç kimse kimseye bunda Galatasaray'ın kurduğu baskının etkin olmadığını anlatamaz. Galatasaray yönetiminin federasyon üzerinde bir baskı kurmaya çalıştığı açıktır. Galatasaray yönetimi unutuyor, PFDK ne karar verirse, gerekçeli verecek, o gerekçeyi de hep birlikte göreceğiz. Eğer vicdanlarda rahatsızlık yaratan bir boyutu olursa bundan da mesul bu saatten sonra Galatasaray Yönetimi olarak bilinecektir.

Ünal Aysal göreve başlamadan önce taraftarların birlikte bir maç izleyeceği bir atmosferi istediğini söylüyordu. Hukuki hiçbir dayanağı olmayan, kişi ve kurumlar üzerinde aba altından sopa göstererek baskı kurmayı amaçlayan açıklamaların böyle bir atmosferi imkansız hale getireceğinin de bilincinde olmalıdır. Bugün hizmet ettiği, Türk sporunda fair play içerisinde sürecek bir müsabaka atmosferi değil, insanların birbirlerine gireceği bir şiddet atmosferidir, bunun sonuçlarından da mesul olduğunu hissetmesi gerekir.

Uyarmayı bir görev biliyorum, Galatasaray ciddi yönetilmesi gereken bir kurumdur. Duygusal istekler, paşa keyfe göre taleplerle kamuoyuna yapılan her açıklama bu ciddiyeti yok etmektedir.

Galatasaray karakterinin ne olduğunu göstermek Galatasaray Yönetim Kurulu'nun elindedir. Bugün bir karakter gösteriyorlar, yarın o karakterin sonuçlarıyla da başbaşa kalırlar.
 
Üst