aloisnebel
Müdavim
- Katılım
- 30 Ağustos 2012
- Mesajlar
- 2,523
- Reaksiyon puanı
- 4
- Puanları
- 38
Bu hafta yılın en çok merak edilen filmlerinin başında gelen Kayıp Kız filmininde aralarında olduğu 5 film vizyona giriyor.
KAYIP KIZ (GONE GIRL)
Yılın en çok merak edilen filmlerinin başında gelmesinin nedeni elbette başrolünde Ben Affleckin oynaması değil!.. Kayıp Kız üç yıl aradan sonra David Fincherı yönetmenliğe döndürüyor. Hani şu Se7en, Dövüş Kulübü filmlerini çeken adam. Nick ve Amy evliliklerinin beşinci yıl dönümünü kutlamaya hazırlanmaktadırlar. Fakat o gün Amy ortadan kaybolur. Geri dönmeyince, polisin gözünde kocası Nick tüm şüpheleri üzerine çeker. Nick'in ise kafası karışmıştır çünkü üst üste rüyalarında karısı Amy'yi vahşice öldürdüğünü görmektedir Yazar Gillian Flynnın aynı adlı romanından bizzat uyarladığı filmin Fincher için nasıl cazibe merkezine dönüştüğünü tahmin etmek güç değil. Gizemli hikayeleri seven yönetmen, üstüne bir de medyanın bireyler üzerinde yarattığı etkiyi hesaba katınca (bkz. Sosyal Ağ) bu filmi yönetmek istemesini normal karşılamak gerek. Filmde Ben Affleckin nereye gitti bu kadın dedirten karısını Rosamund Pike oynuyor ki kendisi bu rol için Charlize Theron, Natalie Portman gibi isimleri elemiş. How I Met Your Motherun çapkın Barneyi Neil Patrick Harris de pastadaki krema olmuş. Filmin eleştirmenlerden genelde yüksek notlar aldığını da ekleyelim.
SEÇİLMİŞ (THE GIVER)
Biraz Açlık Oyunlarıvari bir durumla karşı karşıyayız. İki nedeni var. Birincisi; Seçilmişin sunduğu karanlık gelecek tasviri; ikincisi, yine çok satan bir roman uyarlaması olması:
Bir kaos yaşanır, dünyanın düzeni tepetaklak olur. Yeni nesilleri yetiştirmek için, "Yaşlılar" adı verilen grup yeryüzündeki renk, din, düşünce gibi farklılığı tanımlayacak tüm sıfatları ortadan kaldırır. İnsanların aile bireyleri dışında birbirlerine dokunmaları, yalan söylemeleri, sınırların dışına çıkmaları yasaktır. Arada 1984ten nağmeler de var. İnsanlar doğumlarından itibaren gözleniyorlar vs. İşte böyle bir dünyada Jonasın hikayesine tanıklık ediyoruz. Jonas biraz farklı. İleriyi görme yetisi olduğu söyleniyor. Bu nedenle seçeceği mesleği Yaşlılar heyeti tarafından belirlenecek olan Jonastan yaşadığı topluma rehberlik etmesi bekleniyor. Gerisi, iddia o ki, sürprizlerle dolu bir macera. Filmin aynı zamanda yapımcısı olan Jeff Bridges, yanına Meryl Streepi de alıp iki yaşlı kurt olarak kadronun profilini yükseltmiş. Yönetmen ise geçmişte Sessiz Amerikalı, Kemik Koleksiyoncusu, Ajan Salt gibi farklı türlerde eserler veren Phillip Noyce. Tüm bu isimler size yeterli gelmediyse, distopik konulara ilgi duymanız yeterli.
SİHİRLİ AY IŞIĞI (MAGIC IN THE MOONLIGHT)
Bir sihirbaz ile bir medyum arasındaki çekişme size cazip gelir mi? Peki ya ikisi arasında romantik bir ilişki başlarsa? Üstelik bu ilişkiyi Woody Allen yönetirse? Filmin albenisi çok. Allen, Avrupayı karış karış gezip gittiği her ülkede film çektikten sonra kendini romantizmin kollarına bırakmış bu kez. Sihirbazı kekeme kral Colin Firth, foyasını ortaya çıkarmaya çalıştığı medyumu ise ilk kez bir Allen filminde yer alan Emma Stone oynuyor. 1920lerin Fransasında caz müziği esintileri de cabası.
ÖLÜMCÜL OYUN (GOOD PEOPLE)
Aslında çıkış noktası ilginç. Sıradan, iyi diyebileceğimiz insanların para söz konusu olduğunda nasıl dönüştüklerini göstermesi açısından enteresan. Tom ve Anna, maddi anlamda zor günlerden geçmektedir. Kiracılarının ölü bulunduğu gün, şanslarının döndüğünü hissederler. Zira kiracının apartman dairesinde 400 bin dolar bulurlar. Para saadet getirmez, elbet, başları belaya girer. Hazır paranın pek de hayır getirmediğini söylüyor film. Kadro da fena değil hani. James Franco ve Kate Hudson çiftine, her daim geçer akçe Tom Wilkinson eşlik ediyor. Yönetmen de, kısa filmiyle Oscara aday gösterilmişliği bulunan Danimarkalı Henrik Ruben Genz. Sırf, eleştirmenlerce neden bu kadar yerden yere vurulduğunu izlemek için bile gidesiniz gelebilir.
EVRİM (TRANSCENDENCE)
Acaba bir gün öldüğümüzde, yani bedenimiz öldüğünde, beynimiz bir süper-bilgisayara bağlanırsa yeniden hayata dönebilir miyiz? Ölümsüzlük böyle mi olacak? Johnny Depp, anlaşılan kariyerinde kendi Matrixini arıyor. Dr. Caster yapay zeka çalışmaları yapmaktadır. Radikal grupların bir numaralı hedefi haline gelmiştir ve bir gün cinayete kurban gider. Kendisi gibi bilim adamı olan eşi Evelyn, Willin beynini gelişmiş bir süper bilgisayara entegre eder. Willin bedeni ölmüştür ama beyni eşiyle yeniden iletişime geçer ve mücadele başlar. Kadroda Deppe İngiliz güzel Rebecca Hall ve yaşlanmayan(!) usta Morgan Freeman eşlik ediyor. Inceptiondaki görüntü yönetimiyle Oscar kazanan Wally Pfister, ilk kez yönetmen koltuğuna oturmuş ve bu kadroyu iyi yönettiği söyleniyor. Ne var ki Alan Turingi bilmeden, yapay zekaya özel bir ilgi duymadan, bu filme ısınmak herkese göre olmasa gerek.
ntvmsnbc
KAYIP KIZ (GONE GIRL)
Yılın en çok merak edilen filmlerinin başında gelmesinin nedeni elbette başrolünde Ben Affleckin oynaması değil!.. Kayıp Kız üç yıl aradan sonra David Fincherı yönetmenliğe döndürüyor. Hani şu Se7en, Dövüş Kulübü filmlerini çeken adam. Nick ve Amy evliliklerinin beşinci yıl dönümünü kutlamaya hazırlanmaktadırlar. Fakat o gün Amy ortadan kaybolur. Geri dönmeyince, polisin gözünde kocası Nick tüm şüpheleri üzerine çeker. Nick'in ise kafası karışmıştır çünkü üst üste rüyalarında karısı Amy'yi vahşice öldürdüğünü görmektedir Yazar Gillian Flynnın aynı adlı romanından bizzat uyarladığı filmin Fincher için nasıl cazibe merkezine dönüştüğünü tahmin etmek güç değil. Gizemli hikayeleri seven yönetmen, üstüne bir de medyanın bireyler üzerinde yarattığı etkiyi hesaba katınca (bkz. Sosyal Ağ) bu filmi yönetmek istemesini normal karşılamak gerek. Filmde Ben Affleckin nereye gitti bu kadın dedirten karısını Rosamund Pike oynuyor ki kendisi bu rol için Charlize Theron, Natalie Portman gibi isimleri elemiş. How I Met Your Motherun çapkın Barneyi Neil Patrick Harris de pastadaki krema olmuş. Filmin eleştirmenlerden genelde yüksek notlar aldığını da ekleyelim.
SEÇİLMİŞ (THE GIVER)
Biraz Açlık Oyunlarıvari bir durumla karşı karşıyayız. İki nedeni var. Birincisi; Seçilmişin sunduğu karanlık gelecek tasviri; ikincisi, yine çok satan bir roman uyarlaması olması:
Bir kaos yaşanır, dünyanın düzeni tepetaklak olur. Yeni nesilleri yetiştirmek için, "Yaşlılar" adı verilen grup yeryüzündeki renk, din, düşünce gibi farklılığı tanımlayacak tüm sıfatları ortadan kaldırır. İnsanların aile bireyleri dışında birbirlerine dokunmaları, yalan söylemeleri, sınırların dışına çıkmaları yasaktır. Arada 1984ten nağmeler de var. İnsanlar doğumlarından itibaren gözleniyorlar vs. İşte böyle bir dünyada Jonasın hikayesine tanıklık ediyoruz. Jonas biraz farklı. İleriyi görme yetisi olduğu söyleniyor. Bu nedenle seçeceği mesleği Yaşlılar heyeti tarafından belirlenecek olan Jonastan yaşadığı topluma rehberlik etmesi bekleniyor. Gerisi, iddia o ki, sürprizlerle dolu bir macera. Filmin aynı zamanda yapımcısı olan Jeff Bridges, yanına Meryl Streepi de alıp iki yaşlı kurt olarak kadronun profilini yükseltmiş. Yönetmen ise geçmişte Sessiz Amerikalı, Kemik Koleksiyoncusu, Ajan Salt gibi farklı türlerde eserler veren Phillip Noyce. Tüm bu isimler size yeterli gelmediyse, distopik konulara ilgi duymanız yeterli.
SİHİRLİ AY IŞIĞI (MAGIC IN THE MOONLIGHT)
Bir sihirbaz ile bir medyum arasındaki çekişme size cazip gelir mi? Peki ya ikisi arasında romantik bir ilişki başlarsa? Üstelik bu ilişkiyi Woody Allen yönetirse? Filmin albenisi çok. Allen, Avrupayı karış karış gezip gittiği her ülkede film çektikten sonra kendini romantizmin kollarına bırakmış bu kez. Sihirbazı kekeme kral Colin Firth, foyasını ortaya çıkarmaya çalıştığı medyumu ise ilk kez bir Allen filminde yer alan Emma Stone oynuyor. 1920lerin Fransasında caz müziği esintileri de cabası.
ÖLÜMCÜL OYUN (GOOD PEOPLE)
Aslında çıkış noktası ilginç. Sıradan, iyi diyebileceğimiz insanların para söz konusu olduğunda nasıl dönüştüklerini göstermesi açısından enteresan. Tom ve Anna, maddi anlamda zor günlerden geçmektedir. Kiracılarının ölü bulunduğu gün, şanslarının döndüğünü hissederler. Zira kiracının apartman dairesinde 400 bin dolar bulurlar. Para saadet getirmez, elbet, başları belaya girer. Hazır paranın pek de hayır getirmediğini söylüyor film. Kadro da fena değil hani. James Franco ve Kate Hudson çiftine, her daim geçer akçe Tom Wilkinson eşlik ediyor. Yönetmen de, kısa filmiyle Oscara aday gösterilmişliği bulunan Danimarkalı Henrik Ruben Genz. Sırf, eleştirmenlerce neden bu kadar yerden yere vurulduğunu izlemek için bile gidesiniz gelebilir.
EVRİM (TRANSCENDENCE)
Acaba bir gün öldüğümüzde, yani bedenimiz öldüğünde, beynimiz bir süper-bilgisayara bağlanırsa yeniden hayata dönebilir miyiz? Ölümsüzlük böyle mi olacak? Johnny Depp, anlaşılan kariyerinde kendi Matrixini arıyor. Dr. Caster yapay zeka çalışmaları yapmaktadır. Radikal grupların bir numaralı hedefi haline gelmiştir ve bir gün cinayete kurban gider. Kendisi gibi bilim adamı olan eşi Evelyn, Willin beynini gelişmiş bir süper bilgisayara entegre eder. Willin bedeni ölmüştür ama beyni eşiyle yeniden iletişime geçer ve mücadele başlar. Kadroda Deppe İngiliz güzel Rebecca Hall ve yaşlanmayan(!) usta Morgan Freeman eşlik ediyor. Inceptiondaki görüntü yönetimiyle Oscar kazanan Wally Pfister, ilk kez yönetmen koltuğuna oturmuş ve bu kadroyu iyi yönettiği söyleniyor. Ne var ki Alan Turingi bilmeden, yapay zekaya özel bir ilgi duymadan, bu filme ısınmak herkese göre olmasa gerek.
ntvmsnbc