Yenilen...

Bu konuyu okuyanlar

*SiRiNe*

Müdavim
Katılım
22 Kasım 2007
Mesajlar
5,336
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
Şerif Mardin “Anadolu’da Cumhuriyet’in öğretmeni, Osmanlı’nın imamına yenildi” tahlilini yaptı ya...

Onun konuşmasından bir gün sonra, Anadolu’da görev yapmış bir Cumhuriyet öğretmeninin anma törenine gittim.

Neden yenildiğini anladım; size de anlatacağım.


* * *


1979’da karar vermişti öğretmenlik yapmaya... Ege’de bir lise hayal ediyordu. İktidardaki sosyal demokratlar, “Biz adam kayırmayız” dediler ve onu Bingöl Lisesi felsefe öğretmenliğine tayin ettiler.

Ses etmedi. Daha önce hiç görmediği bu coğrafyaya gönüllü gitti.

Küçüktü Bingöl... sokaklar balçık içinde... Sarılık salgın... Akşam 7’den sonra sokakta jandarmadan başkası kalmıyordu. Yumurta yoktu, sigara yok, kitap yok, yağ yok, meyhane yok... “dağ taş keçi...”

Ankara 20 saatti. Kar yağdı mı, o yol da kapanıyordu.
Romatizması azdı öğretmenin... 3 bin lira kirayla bir ev tuttu; okula yakın... okuldan somya, yatak, yorgan, battaniye taşıdı. Tek göz odasında elektrik sobasıyla ısındı.

Fotoğraflarda büyüdü Ankara’da bıraktığı kızı...“dalının yaralısı...”

Yoksuldu Bingöl... Yoksulluk, öğrencilerinin kış günü okula geldiği, ucu açık yazlık ayakkabısındaydı.

Kahroldu öğretmen... Şairdi. Kahrını şiire döktü. Artık o, “Türkçenin gece gezen, uykusuz mahalle bekçisi”ydi...



* * *



Sonradan anladı Bingöl’de felsefe okutmak ne demek?

Müdür istifa etmişti. Okul, talebenin elindeydi. Yeni öğretmenlerden biri derse girdiği gün kaçırılmış, maaşını alamadan bavulunu toplayıp kaçmıştı.
Sonra 12 Eylül geldi. 3 ilerici öğretmeni yakalayıp Elazığ’a mahkemeye götürdüler. “Biraz gıdıkladılar.” Sırada 3 öğretmen daha olduğunu söylediler. Derste güncel konulara girmemesini tembihlediler.
Ahaliye sevdirdikçe kendini, husumetini çekti devletin, cehaletin...

Kızının Ankara’dan yolladığı yaşgünü hediyesi bakır tabak yüzünden “tarihi eser kaçakçılığı”yla suçlanıp jandarma kışlasına yollandı.

Şöyle yazdı eşine:

“Bütün bunlar yılgınlık yaratmak için tabii... ilerici öğretmenleri istifaya zorlamak ya da korkutup sindirmek için... Bir adım geri basmam. (..) Eğer bu herifler beni buradan göndermek istemeseler, burada bir gün daha durmazdım. Ama heriflerin istedikleri belli: Giden gitsin, kalan ‘sağ’lar bizimdir. Yağma yok! Gitmeyeceğim arkadaş...”

1987 Eylülünde sarı bir zarf geldi kapısına:

“Atandınız” yazıyordu; “Karaman İmam Hatip Lisesi’ne...”

Gitti inadına...

Ama felsefe okutmadılar.

Onu, okulun tam kadro namaza gittiği Cuma günü nöbetçi öğretmen yaptılar.

Bıraktı öğretmenliği... kendini şiire verdi.

Çok değil, 5 yıl sonra da bir otelde kıstırıp yaktılar.

Adı; Metin Altıok’tu...



* * *


Yine de yenilmiş gibi durmuyordu, Cumartesi akşamı bir konser salonunun sahnesindeki resminden bize bakarken...

Elinde sigarası vardı; üzerinde sütlü kahve hırkası...

Ondan bayrağı devralan genç şaire onun adına konan şiir ödülünü verdiler.

Sahnede karalar giyinmiş 5 sanatçı, eşsiz bir sadelikle onu şiire, notaya, söze döktüler.

Onu yakanların yarattığı umutsuzluktan çok, onun yaktığı umut ateşinden sözettiler.

“Bir yarım umuttur elimizde kalan/
göğüslemek için karanlık yarınları” demişti.

O yarım umutla, “Metin ol, Altıok Metin” dedim.

“Sen yenilmedin!”

Can DÜNDAR
 
Üst